“The Queen of Soul (Soul Kraliçesi)” Chicago radyosu DJ’i Pervis Spann’in henüz şöhretinin başlarında olan Aretha Franklin’e atfettiği gururlandırıcı bir ifadeydi. Sonrasında bu, Aretha için ömürlük bir işe dönüştü. Yıllar sonra Mojo[2] ve Rolling Stone’un, tüm zamanların en iyi şarkıcısını belirlemek için düzenlediği anketlerin ikisinde de Aretha’nın zirvede olması kimsede şaşkınlık veya hayal kırıklığı yaratmadı. 1967’den beri herhangi bir zamanda oylar tekrar sayılacak olsa yine aynı sonuclar çıkacaktı. Çünkü Aretha diğer bütün şarkıcıların değerlendirilmesi için bir kıstastı. Mary J. Blige Rolling Stone’da onun hakkında “Konu kendini bir şarkıyla ifade etmek olduğunda ona yaklaşabilecek kimse yoktur. Aretha, kadınların şarkı söylemeyi istemesinin sebebi[3].” diyor.

James Brown gibi bazı sanatçılar, bir müzikal devrim başlatmaya koyulmuştu. Aretha, kendini ifade etmek için sağlam bir dil arayışında olan güçlü fikir ve arzulara vücut kazandırarak devrimin kendisi oldu. Eğer çığır açtığı döneme geri dönüp hakkında yazılanları okursanız, onun ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. 1967 yılında Jet dergisi o yazı “Retha Rap’i ve Başkaldırısı” olarak adlandırarak onun etkisini Black Panther (Kara Panter) H. Rap Brown[4] ve Detroit Özgürlük Yürüyüşü[5] ile özdeşleştirdi. Komedyen ve aktivist Dick Gregory, onun sivil haklar figürü olarak önemini “Aretha’yı saatte üç ya da dört kez duyarken [Martin Luther] King’i yalnızca haberlerde duyabilirdiniz.” diyerek açıkladı. Franklin’in yayıncılarından Bob Rolontz, biyografi yazarı Mark Brego’ya “Soul müziği Aretha’ydı. Aretha geldi, fethetti ve soul trendini oluşturdu. Bir anlamda geri kalan bütün sanatçıları kendi arkasında topladı. Aretha onları muazzam bir uyanışa doğru taşıdı.” dedi.

Bu iddiaların hiçbiri abartılı duyulmuyor. Bir taraftan bu yorumlar kendi rolünü “Ben şarkımı olduğu gibi kabul eden gerçekçilere söylüyorum.” diyerek alçak gönüllü bir şekilde ifade eden kadının kendisinden de gelmiyordu.

1950’lerin ortalarında Detroit’te Aretha, hâli hazırda önemli biriydi. Din adamı C.L. Franklin’in kızı ve Martin Luther King, Dinah Washington, Sam Cooke ve gospel kraliçesi Mahalia Jackson’ın arkadaşı olarak önemli bir yerel figürdü. Her pazar günü New Bethel Protestan Kilisesi’nde sahne alıyor ve gençliğinin ilk yıllarından beri burada ayini yönetiyordu. Kız kardeşleri Erma[6] ve Carolyn[7] de şarkı söylüyordu ama herkes Aretha’nın parlamayı bekleyen bir yıldız olduğunu biliyordu. Dinah Washington “CL’in kızı- işte sahneye çıkacak olan o” diye belirtmişti.

Aretha ilk gospel albümü Songs of Faith’i 1956’da, 14 yaşındayken kaydetti. Ama aynı zamanda blues, caz, Broadway ve Doo-Wop[8] tarzlarını da kavramıştı. Kiliseden seküler müziğe geçmiş bir başka şarkıcı olan Cooke’tan tüyolar aldı. Aretha onu “Sesiyle çok fazla şey başardı -bir an çok yumuşak, başka bir an çok canlı, sonra heyecanlandırıcı. Hep farklı bir şeyler yapıyordu.” diyerek anmıştı.

C.L. Franklin Aretha’nın bu dönüşümünü destekledi ama bunu doğru bir şekilde yapmak Aretha’nın biraz zamanını aldı. Columbia Records’tan yapımcı John Hammond[9] genç Aretha’yı bir şarkı yazarının demo kasetinde dinledikten sonra 1960’da onunla anlaşma imzaladı. Hammond, sonradan “onun dehasını yanlış yorumladığını” itiraf etti. Columbia için kaydettiği caz, pop, R&B ve gösteri müziklerinden oluşan dokuz albüm söylendiği kadar kötü değildi ama devam eden bir kimlik arayışı izlenimi uyandırıyordu. Asıl yeteneği bir yerlerde saklanıyordu.

1966’nın sonunda Atlantic Records’a katıldığında gerçek sesini bulmaya hazırdı. 24 yaşında, evli, üç çocuğu olan; 10 yıllık performans ve kayıt tecrübesine sahip bir kadındı. Kısacası, deneyimliydi. Atlantic Records’tan Jerry Wexler[10] Aretha’nin kariyerinin yönünü basit bir fikirle değiştirdi: “Onu kiliseye götürdüm, piyanoya oturttum ve kendisi olmasına izin verdim.” Ocak 1967’de Alabama Muscle Shoals’da, zorlu vokaliyle dikkat çeken “I Never Loved a Man (The Way I Love You)” şarkısının ilk kayıtlarından sonra müzisyenler o kadar etkilenmişlerdi ki dans edip şarkı söylediler ve coşku içinde birbirlerini kucakladılar.

Bu olağanüstü bir şekilde, bir yıl içerisinde art arda çıkacak ve Top 10 listelerine girecek beş şarkının ilkiydi. Aretha’nın uzun süre durgun geçen kariyeri sanki Amerika onun gibi birini bekliyormuşçasına bir anda patladı. Detroit Belediye Başkanı 16 Şubat 1968’i Aretha Franklin[11] günü ilan etti ve Martin Luther King ona bir ödül takdim etti. Aynı yılın Ağustos ayında Demokratların Ulusal Kongresinde “The Star-Spangled Banner”[12] marşını o söyledi. Albümleri altın değerindeydi, konserleri dolup taşıyordu ve bütün talk showlar onu konuk olarak istiyordu.

1967 ile 1972 yılları arasında Aretha, dinleyiciyi bu esrarengiz gücün sırlarını çözmek için çabalamaya itecek bir vokal performansı sergilediği, sekiz stüdyo albümü ve üç canlı performans albümü çıkardı. Hayranlar ve eleştirmenler soulun tanımı[13] konusunda uzun süre kafa yormuşlardı. Fakat sonunda hepsi soulun böyle duyulması gerektiği konusunda hemfikir oldular. Sesi adeta zevk ve acının, ıstırap ve tahammülün, cinsellik ve maneviyatın neredeyse bilimsel bir formül oluşturan kusursuz bir karışımıydı. Şair Nikki Giovanni “Bu yalnızca duyulan değil aynı zamanda kokusu ve derinliği de olan bir ses. Sesinin adeta tadı var. Aretha’yı duyarsınız fakat aynı zamanda tadını da alırsınız” dedi.

Wexler, Aretha’nın “kafa, kalp ve gırtlak”tan oluşan dolgun bir pakete sahip olduğunu düşünüyordu. “Kafa zekaya tekabül ediyor, yani müzikal üsluba. Kalp ise müziği ateşleyen ve besleyen duygusallık. Gırtlak ise son vuruş, ses.” Bu paket, Aretha’nın başkalarının şarkılarını da muazzam yorumlamasını sağladı. Bir şarkıyı ancak kemiklerine kadar hissedebiliyorsa ele aldı ve bunu yaptığında o şarkı artık sonsuza kadar değişiyordu. Onun çarpıcı, feminist “Respect” düzenlemesini duyduktan sonra Otis Redding “Şarkımı kaybettim. O kız şarkımı benden aldı.” dedi. Aretha Arrives (1967) albümünde Frank Sinatra, Willie Nelson ve The Rolling Stones’la bütünleşmiş şarkıları ele aldı. Sonrasında “Let It Be” ve “Bridge Over Troubled Water” şarkılarındaki gospel özelliklerini gün yüzüne çıkardı.

Yalnızca muhteşem bir şarkıcı değildi. Aynı zamanda karizmatik bir piyanist, akıllı ve titiz bir aranjördü. Her oturumdan önce şarkıların ayrıntılı haritasını çıkarır, sonra da sarı not kağıtlarına şarkıları nasıl mükemmelleştirebileceğine dair inanılmaz detaylı notlar doldururdu. Donny Hathaway, saksafoncu King Curtis, back vokallerde the Sweet Inspirations ve kız kardeşi Carolyn gibi destekçilerden yararlansa da Wexler ona “kendi müziğinin merkezi bestecisi” demişti.

Performansları okyanus gibi derin ve kapsayıcıydı. Kendini bir keresinde “maskeli bir yaşlı kadın, 65 yaşına gelmek üzere bir 25’lik” olarak betimlemişti. Gençlerin dünyasında bir yetişkin gibi duyuluyordu. Dinleyiciler Aretha’nın ne hakkında şarkı söylediğini adları gibi biliyorlardı. Aretha “Eğer bir şarkı deneyimlediğim veya başıma gelebilecek bir şeyle ilgiliyse, bu iyi. Ama eğer bana yabancıysa ona hiçbir şey katamam.” demişti.

Hayatı boyunca demokrat olduğunu ifade etmesine ve insan hakları aktivisti bir babanın kızı olmasına rağmen Aretha politikayı bazı dönemdaşları kadar sahiplenmiyordu. “Respect”in “ulusun ihtiyacı” olmasına, “Chain of Fools”[14]’un Vietnam’daki siyah topluluklar içerisinde popülerleşmesine şaşırmıştı. Fakat Curtis Mayfield’den “People Get Ready” ve Sam Cooke’tan “A Change Is Gonna Come” gibi şarkıların daha güçlü versiyonlarını yayınladı. [Martin Luther] King’in cenazesinden sadece birkaç gün sonra ise “Özgürlük!” sloganıyla bilinen “Think”i (Düşün) kaydetti. 70lerin başında, siyahlara özgü kıvırcık saçlarıyla Afrikalı gömlekleri giyiyordu. Nina Simone’un “Young, Gifted and Black” (Genç, Yetenekli ve Siyah) şarkısının ardından aynı adla bir albüm çıkarmıştı. 1971’de Manhattan apartmanında onu ziyaret eden bir muhabir rafın üzerinde Frantz Fanon ve Herbert Marcuse’den politik yazılar fark etmişti. Belki de özel hayatında kamusal alanda olduğundan daha radikaldi.

Söylediği kelimeler herhangi bir politik anlamlandırmaya karşı dirense de sesi söylemek istediklerini apaçık ortaya koyuyordu. Zor zamanlardı ve o, yükü omuzlayacak kadar güçlüydü. “Soul müzik siyahların ruhundan çıkıp gelen müziktir. Çoğu ıstırap ve keder üzerine kuruludur. Bu ülkede zencilerden daha fazla bu iki şeytana maruz kalmış olanı tanımıyorum.” demişti. Özellikle de siyah kadınların bu iki duruma alıştırıldığını belirtmek istemişti. “Respect”, “Think” ve “Young, Gifted and Black” gibi siyah feminist marşlarında sesi yenilmez duyuluyordu. Dönemin sosyal hareketlerin gücünü gösteriyor ve karşılığında iki katı kadar bedel ödüyordu. “Sanıyorum ki devrim beni büyük ölçüde etkiledi. Ama benimkinin oldukça kişisel bir evrim olduğunu söylemem gerekir.” diye belirtmişti. Ray Charles, Aretha’nın şarkı söyleyişini “siyahların kendi kendine söyledikleri halk şarkıları gibi” diyerek anlatıyordu.

Bu kadar övgü ve beklenti herkesin başını döndürebilirdi. Aretha da diva eğilimleri geliştirmişti. Ama kendini istisnai göstermeyi sevmiyordu. Herkes ile aynı acıyı yaşadığını söylüyordu- sadece bu acının şarkısını herhangi birinden daha iyi söylüyordu. Özel hayatındaki mücadeleleri (istismarcı ilk kocası Ted White’tan 1969 yılında boşandı) izinsiz bir şekilde basının odağı hâline gelmişken Billie Holiday’in yaptığı gibi acı çekmeyi fetişizm hâline getirmedi. Bu kilise kızı her zaman zorlukların üstesinden geliyor, daha yukarı taşınıyordu. Eğilebilirdi ama asla kırılmazdı.

1968 ve 1975 arasında, Aretha her yıl en iyi kadın R&B vokal performansı Grammy’si kazandı. Bundan sonra insanlar ödülü “Aretha” olarak adlandırmaya başladılar. Sevgilisi Ken “Wolf” Cunningham erken 1970leri “Aretha Çağı” olarak adlandırdı. O on yıla tesir ettikten sonra şarkıları daha uzun, serbest ve sert hâle geldi. Aretha’nın 1971’de yayınlanan albümü Live at Fillmore Fest hippilerin kalbinin attığı yerde, farklı kimliklerden oluşan bir seyirci grubunu hard-rock ve Ray Charles ile spontane düetlerle etkilediği kayıtları içeriyordu. Double platinum[15] etiketli Amazing Grace’i (1972) Vaftiz kilisesinde kaydederek gospel köklerine bir selam gönderdi. 11-dakikalık albümün adını taşıyan şarkı o kadar etkileyiciydi ki koro şefi ve eski dostu din adamı James Cleveland gözyaşlarını tutamayıp piyano başındayken oturumu terk etmek zorunda kaldı. “Rock Steady”, “Day Dreaming”, “Call Me” ve “Spirit in the Dark” gibi şarkılar onu yalnızca diğer insanların şarkılarının yorumcusu değil, müthiş bir şarkıcı-şarkı yazarı yaptı.

Fakat bu yaratıcı yükselmeden sonra oldukça şanssız bir denemenin tek dikkat çekici ürünü olan, Curtis Mayfield’in yapımcılığını yaptığı Sparkle (1976) ile fena bocaladı. Soul tarihçisi Gerri Hirshey “O zamanlar fazlasıyla soul olmak olarak adlandırdığım durumdan dolayı suçluydu- fazlasıyla çığlık ve melisma[16] kullanmaktan. Materyal seçimini sorgulardım. Birçoğu onun yeteneğine uygun değildi.” diye belirtmişti. Disko’ya yaklaşımı belli değildi, Diana Ross’u yeniden canlandıran, popüler olan modaya uygun şarkıları geri çevirdi. Bununla birlikte kostüm değişikliklerinin müzikten daha çok zaman aldığı fazlasıyla süslü konserleri ve tuhaf tavırlarıyla eski hayranlarını hayal kırıklığına uğratmıştı. Özel hayatında ömrünün en kötü depresyonuyla boğuşuyordu. Steely Dan’in 1980 hit’i “Hey Nineteen” ile yıldızı dramatik bir şekilde düştü. Şarkıda anlatıcı bayağı bir şekilde genç âşığının cahilliğinden yakınıyordu: “Bu ‘Retha Franklin / Soul Kraliçesi’ni hatırlamıyor / Başımıza gelen zor zamanlar / Soul’un hayatta kalanları.”

80ler kişisel anlamda zor on yıldı. Babasını kaybettikten sadece dört yıl sonra, kızkardeşlerinden biri, Carolyn hayatını kaybetti (annesi 1952 yılında ölmüştü). Şarkıcıda aynı zamanda kendisini Detroit’e kapatan bir uçak korkusu başladı. Fakat kariyerini yeniden toparladı. The Blues Brothers filminde “Think”i[17] söyledikten sonra New Yorker’dan Pauline Kael hayrete düşmüştü: “Filmi tuz buz ediyor. Varlığı o kadar güçlü ki biz ona bakarken o da bize bakıyor gibi…” Atlantic’ten büyük hayranı Luther Vandross’un yapımcılığını üstlendiği Jump to I’ın (1982) onu yeniden bir numaraya taşıdığı Atrista’ya geçtikten sonra Who’s Zoomin Who? (1982) ile platinum kazandı. Albümdeki Eurythmics ile olan düet “Sisters Are Doin’ It for Themselves” albümün hit’i oldu. Bunu daha da büyüğü olan, George Michael ile “I Knew You Were Waiting (for Me)” düeti takip etti. “Respect”ten beri Amerika’daki ilk bir numarasıydı. 1987’de Rock and Roll Hall of Fame[18]’e alınan ilk kadın oldu.

Müziğini modernize etmeye yönelik birkaç kez başarısız girişimleri oldu. Fakat sonra başka şekilde başardı. Lauryn Hill ve Puff Daddy ile birlikte çalıştığı, 1998’in A Rose Is Still a Rose[19]’u ile daha mütevazı[20] bir geri dönüş yaptı. Altı yıl önce sigarayı bıraktıktan sonraki zinde hâlini göstererek Grammy’de Pavarotti’nin hastalanması sonrası onun yerine sahne alıp “Nessun Dorma”yı söylemişti[21]. Aynı yıl içerisinde hip-hop ve opera performansı sergilemiş oldu. 2014 yılında yine başka birtakım hayal kırıklıklarından sonra “Aretha Franklin Büyük Diva Klasiklerini Söylüyor” albümü ona Etta James’den Alicia Keys’e kadar birçok kadının mücadeleci şarkılarıyla çıkış yapma fırsatı verdi. Adele’in “Rolling in the Deep”inin Aretha versiyonu, 54 yıl önce ilkinden sonra, onu Billboard dergisinin R&B listesinde[22] 100 hit kazanan ilk kadın yaptı.

Fakat modernliği kovalamaya ihtiyacı yoktu[23]. Barack Obama’nın başkanlık töreninde sahneye çıktığında (Bill Clinton ve Jimmy Carter’da yaptığı gibi), Amerikan tarihinin vazgeçilmez bir parçası, bir sesten çok bir sembolüydü. İlk altı yılında Atlantic’te başardığı şey onu kalıcı bir şekilde popüler kültürde iz bırakmasına sebep oldu ve ona yanlış yönlendirilmiş hiçbir hatanın eksiltemeyeceği bir prestij sağladı. Soul’un yaşayan tanımıydı ve gençlikteki tevazusunu bir kenara bıraktığında bunu kabul etmekten çekinmedi. 1980lerin sonuna doğru Mark Bego’ya “Benim sesim yaşadıklarımdan dolayı her zamankinden daha iyi. Megaloman duyulması riski olsa da, sadece daha iyiye gidiyor. Kendi favori vokalistim, benim.” demişti.

[1]<https://www.theguardian.com/music/2018/aug/16/aretha-franklin-a-voice-that-gave-america-its-heart-and-soul> 9 Ekim 2018 tarihinde erişilmiştir.

[2]<https://www.mojo4music.com/articles/24963/aretha-franklin-i-never-loved-a-man-50-years-on?rq=artist%3A%20aretha-franklin>

[3]<https://www.rollingstone.com/music/music-lists/100-greatest-singers-of-all-time-147019/ray-charles-15-227566/>

[4] Asıl adıyla Black Panther Party for Self-Defense (Kara Panter Öz-Savunma Partisi) olan parti 1966 yılında kurulmuş olan ve dönemde siyah haklarını savunmak üzere aktivizm ve eylemlilikler düzenleyen partidir. H.Rap Brown adıyla bilinen Jamil Al-Amin ise parti içerisinde adalet bakanı olarak çalışma yürütmüştür. (ç.n.)

[5] Detroit ayaklanması olarak da bilinen hareket 23 Temmuz 1967’de başlayan bir halk hareketidir. Polisin siyah birini yasa dışı satış yaptığı gerekçesiyle sokakta öldürmesinin ardından patlak veren ayaklanma polisin kuşatmaları sebebiyle beşinci günde son buldu. (ç.n.)

[6]<https://www.theguardian.com/news/2002/sep/21/guardianobituaries.arts>

[7]<https://www.nytimes.com/1988/04/27/obituaries/carolyn-franklin-43-singer-and-songwriter.html>

[8] 1950lerin sonunda başlamış, genellikle Rock ve R&B müziğinde kullanılmış bir akım. Doo-Wop genellikle bir ön vokalin şarkıyı seslendirirken arkada dört beş vokalistin daha efektif partisyonlar seslendirmesi olarak tanımlanabilir. (ç.n.)

[9]<https://bestclassicbands.com/john-hammond-interview-2-25-17/>

[10]<https://www.rollingstone.com/music/music-news/jerry-wexler-a-man-of-dedication-192213/>

[11]<https://www.theguardian.com/music/aretha-franklin>

[12] Amerika ulusal marşı. (ç.n.)

[13]<https://www.rollingstone.com/music/music-news/flashback-aretha-franklin-sings-an-astonishing-dr-feelgood-in-1971-66476/>

[14 ] Aretha Franklin’in Lady Soul albümünde ona Grammy ödüllerinde en iyi kadın R&B performansı ödülünü kazandıran şarkısı. (ç.n.)

[15] Bir tür müzik sertifikası olan double platinum genellikle 2.000.000 üzerinde kopyası satılan albümlere veriliyor. (ç.n.)

[16] Bir tür melodik süsleme biçimi. (ç.n.)

[17]<https://www.youtube.com/watch?v=cGXU7268Z50>

[18] Rock and Roll Hall of Fame, ABD’nin Ohio eyaletinde Rock’n Roll tarihine önemli etkileri olmuş figürleri barındıran bir müze. (ç.n.)

[19]<https://www.youtube.com/watch?v=gtMUQbnT_Lo>

[20]<https://www.rollingstone.com/music/music-album-reviews/a-rose-is-still-a-rose-112025/<

[21]<https://www.billboard.com/articles/news/8470628/aretha-franklin-pavarotti-1998-grammys-nessun-dorma-ken-ehrlich> 1 Kasım 2018 tarihinde erişilmiştir.

[22] Amerika’daki Billboard dergisi tarafından yayınlanan, hip hop ve R&B tarzdaki şarkılara yer veren bir müzik listesi. (ç.n.)

[23]<https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/music/aretha-franklins-10-greatest-songs-a7643221.html>