Donald Glover, hip-hop dünyasındaki adıyla Childish Gambino, kışkırtıcı yeni klibi “This Is America”da, siyahların yaşamını yorumlamak için gerçeküstücülüğü ustalıkla kullanıyor.

Siyahi hayatımda bir gece sokaktan 9 mm’lik bir Glock-16 aldım. Çünkü uyuşturucu sattığım zamanlarda bir veya iki kez üzerimde taşıdıklarımdan dolayı soyulmuştum. Ben de tekrar hedef olmayacağıma ve bunu deneyecek bir sonraki insanın mermilerin acısını çekmesi gerektiğine karar verdim.

Yıllar önce, benim Amerika’m buydu. Yıllar geçti ama bu, hala anlatılmayan ötekilerin var olduğu Amerika. Ve bu yeni bir şey olmamakla birlikte, bize hatırlatılmayı hak eden bir gerçek. Donald Glover, hip-hop dünyasındaki adıyla Childish Gambino, bunu sanatsal ve kışkırtıcı yeni video klibi “This Is America”da olabildiğince kanıtlıyor: Yeah, this is America (Evet, burası Amerika)/ Guns in my area (Bölgemde silahlar var)/ I got the strap (Askımı aldım)/ I gotta carry’em (Taşımak zorundayım)

Video klip, Glover’ın Atlanta dizisinde sıkça işbirliği yaptığı Hiro Murai tarafından yönetiliyor ve gerçekten de “vurucu”. Video, bir depoda, koral sesler “We just wanna party.” (Yalnızca parti yapmak istiyoruz) derken, Calvin The Second’ın[1] oturduğu yerden gitarını tıngırdattığı görüntüyle açılır. Arka planda göğsü çıplak bir şekilde dans eden Glover, bir pop şarkıcısının ifadelerini ve jestlerini taklit eder. Kemerinden bir silah çıkararak, kadrajda değilken başına çuval geçirilmiş Calvin’i ensesinden vurur. Bu cinayetten sonra Glover “This is America!” (Burası Amerika!) diye bağırır ve müzik, koral seslerden ayrışarak trap müzik[2] altyapısına geçer.

 

Bir grup üniformalı okul öğrencisi Glover’a katılır ve hep birlikte Atlanta’nın Whip dansından Güney Afrika’nın Gwara Gwara’sına kadar geniş bir spektrumu içeren bir dans koreografisi sergiler. Videonun büyük bir kısımda, Glover ve okul çocukları etraflarında olan bitenin farkında değilmişçesine dans etmeye devam ederken, arkalarında—altında çeşitli kültürel ve tarihsel referanslara gönderme yapan—bir isyan patlak verir.

Videonun ortalarına doğru, Glover, yana ay yürüyüşüyle, sahte sevinçli bir koronun “Get your money black man” (paranı al siyah adam) diye şarkı söylediği bir odaya girer. Kadrajın dışından biri Glover’ın kucağına bir suikast silahı atar ve Glover Charleston Katliamı’nı[3] anımsatan bir sahnelemeyle koroyu katlettikten sonra bir insan kalabalığı odaya girerken oradan sıvışır.

Videonun ilerleyen sahnelerinde Glover ve neşeli ekibi dans etmeye devam eder. Glover eski bir arabanın tavanında Michael Jackson’ı anımsatan bir solo sergiler. Tüm bunlar, yine arkaplanda yer alan sembol yüklü bir kargaşanın önünde gerçekleşir. Videonun sonunda Glover, karanlık bir odada, bulanık bir şekilde görünen bir beyaz çeteden koşarak kaçarken görülür.

Video, Glover’ın konuk olduğu ve performans sergilediği son Saturday Night Live programından sonra yayınlandı. Ben bunları yazarken, video 47 milyon kez izlenmiş, hakkında düzinelerce eleştiri yazısı yayımlanmış ve sosyal medyada sayısız gönderi paylaşılmıştı. Oldukça tutkulu tepkiler geliyordu. Dear White People’ın yaratıcısı Justin Simien, Twitter hesabında klibi sanatsal olarak yere göre sığdıramadığı bir yazı yazdı ve onlarca ünlü, videoyu “ikonik”, “parlak”, “dahice” sıfatlarıyla övdüler. Bununla birlikte, daha az sayıda izleyici ise Glover’ın güdülerinin ahlaki durumunu, nedensiz şiddeti göstermenin etkisini—Amerika’nın ırka ilişkin tartışmaların yoğun olduğu ikliminde Jim Crow’un[4] görüntülerini paylaşmanın ne raddede makul olduğuna dair kaygılarla—eleştirdi.

Şunu belirtmek gerekir ki ben daha çok ilk gruba yakın hissediyorum. Öte yandan, Glover’ın dehasını ya da bunun aksini tartışmaktansa; onun, gerçeküstücülüğü siyahların yaşamını estetik bir şekilde yorumlamak için kullanışını incelemek benim için daha önemli.

Sürrealist hareketin önde gelen savunucusu ve şair Andre Breton, “Sürrealizmin Manifestosu” adlı yazısında sürrealizmi görünenin yani prima facienin, hayaller ve gerçekler arasındaki çelişkili hâlleri olarak çözünüp “bir çeşit mutlak gerçeklik, bir gerçeklik-üstüye” dönüşmesi olarak tanımlıyor. Bu tanıma göre sürrealizm, siyahların yaşadığı bazı travmaları açıklamak için uygun bir araç olarak görülebilir. Bir travmanın aynı anda hem inanılmaz bir kabus hem de çok sıradan bir şey gibi hissedilebileceğini tasvir edilmesini sağlayabilir.

Breton daha sonra sürrealizmi “en saf haliyle ruhsal otomatizmin” dışavurumu olarak tanımlar. Akıl, estetik ya da kaygı kontrolünün eksik olduğu bir dışavurum. İlk bakışta, akıl ya da ahlâki kaygıdan yoksun bir otomatikleştirilmiş yanıt, siyahların beyazlar tarafından sıkça maruz bırakıldığı, mantık ya da ahlâkla savunulamayacak rahatsız edici muameleyi tanımlar. Sürrealizmin tam tanımı, beyazlar ile siyahların yaşamındaki kesişimlerinde ortaya çıkan “mutlak gerçekliği” tanımlamaya dönüşür. Bizim Amerikamız diyerek yaptığı da tam olarak budur. Glover’ın dehasının bir parçasını yaptığı işte, aynı sınırlar içerisinde yaşanan birbirine zıt deneyimlerden oluşan Amerika’nın nasıl uzlaştırılabileceğine dair vaazlar vermeye veya tavsiyeler sunmaya direnmesinde yatıyor. Bunun yerine, izleyicilerini, kendi hayatlarının hem ön ve hem de arka planlarını izlemeye ve sorgulamaya davet ediyor.

This Is America’nın üzerine daha sorulacak ve görülecek çok şey var. Videonun yayınlanmasının ertesi günü onlarca kez izledim ve her seferinde daha önceki izlemelerimde de yakalayamadığım önemli detayları fark ettim. Örneğin arkaplandaki kapüşonlu bir figür, ölümün beyaz atının üzerinde koşturuyor, bir polis arabası da onu takip ediyordu. Glover bana polis cinayetleri krizini mi hatırlatıyordu? Tepedeki çatı kirişlerinde durmuş, aşağıdaki isyanı cep telefonlarıyla çeken genç adamlar vardı. Glover burada acının metalaştırılmasındaki suç ortaklığımızı öne sürüyor olabilir mi? Videonun sonunda onun arkasında koşan bir (siyah?) kadın da beyaz çeteden kaçıyordu. Bunu, beyazların öfkesinden kaçmakla meşgul olduğumuz için siyah erkeklerin kadınlarımıza hak ettiği korumayı sağlayamadığı iması olarak mı okumam gerekir?

Bütün hikaye boyunca, Glover durmaksızın dans ediyor. Performansı, alıkoyulan atalarımızın Orta Çağ’da köle gemileri üzerinde dans etmeye zorlandıklarından beri dansın siyahların hayatlarında oynadığı rolün bir hatırlatıcısı olarak mı hizmet etmeli? Bundan emin değilim. Ama bildiğim bir şey var, o da “This is America”nın şiddet içeren gerçeküstü görüntülerini izledikçe, izlediklerimle tanık olduğum şeyler üzerine daha fazla kafa yorduğum.

Bu, beni en başta bahsettiğim yasadışı Glock vakasına geri götürüyor. Haneye tecavüzün ortasında silahı almak için koştum ama ortada silah yoktu. Sonradan öğrenecektim ki, o da çalınmıştı. Dünyada bildiğim ve kaderimdeki her şeyin anormal olduğunu hissettiğim o an, kim bilir kim arka kapımı tekmelerken panik içerisinde dondum kaldım. Şansıma, beyaz bir komşum da bunları duydu ve soyguncuları polisi çağırmakla tehdit ederek kaçırdı. Polisi çağırmak bir kez bile aklıma gelmemişti. Ve bu da Amerika’nın kanıtı. Benim ve onun Amerika’sı. Ya sizinki?

[1] http://calvintheii.com

[2] Bas seslerin ön planda olduğu, elektronik müzik türü.

[3] ABD’nin Güney Karolina eyaletine bağlı Charleston kentinde 23 yaşındaki Dylann Roof Haziran 2015’te siyahların gittiği kilisede dokuz kişiyi öldürmüştü.

[4] Jim Crow bir İngiliz komedyen olan Thomas Rice’ın 1828’de yarattığı bir karakterdir. Rice’ın canlandırdığı karakter, geri zekâlı, ilkel, her türlü aşağılanmaya maruz kalan bir zenci tiplemesidir. Rice, karakteri canlandırırken yüzünü kömürle siyaha boyuyordu. Jim Crow, aşağılamak amacıyla beyazlar tarafından siyahlara takılan isimlerden biriydi. Klip boyunca Glover, Jim Crow’un vücut postürünü anımsatacak bir şekilde dans etmektedir.