Bu yazı dizisini Kültür-Sanat Gündem Komisyonu’nda geçtiğimiz haftalarda yaptığımız tartışmalar üzerinden Türkiye’de dijital platformlardaki dinlenme oranları ve Türkiye’de popülerleşen müzik formlarının yükselişi üzerine yazmaya karar verdim.[1] Öncelikle neden dijital platformların genel olarak bu kadar üzerinde durulduğunu kısaca anlatmak gerekiyor. Dünyada 2001 yılından beri müzik piyasasında gelirlerin oldukça düştüğü, 2014 yılında tekrar toparlama dönemine girerek bir yükselişe geçtiği söylenebilir. Buradaki dramatik düşüşün en büyük sebebi 2000li yıllarda internet üzerinden korsan dinleme imkanlarının gittikçe artması, bunun da fiziksel satışları oldukça olumsuz etkilemesi oldu.

Küresel Müzik Raporu[2][3]

Fiziksel satışların düşmesi üzerine büyük yapım şirketleri Türkiye’de kampanyalar yürüttüler. Muhtemelen birçok okuyucunun da aklına MÜYAP’ın yaptığı korsan CD ve kaset operasyonları gelecektir.[4][5][6]

Bir taraftan dünyada bu konuda daha somut adımlar atıldı. Yapılanlar, fiziksel satışları tekrar canlandırmanın yanı sıra dijitalleşen müzik dinleme deneyimini belirli bir düzene oturtmak, diğer bir deyişle bu deneyimi gelir kaynağına çevirmek üzerinden oldu. 2000lerin başından 2010lara kadar popüler olan müzik dinleme yolları internetten korsan yollarla MP3 indirilebilen BearShare, LimeWire, Torrent, RapidShare gibi olanaklardı.[7] Bir taraftan aynı dönemde Last.fm ve Pandora gibi siteler üzerinden ücretsiz dinleme yapılabildiğini hatırlayanlar olacaktır. Dijital müzik dinlemenin ücretlendirilmesi amacıyla 2006’da Deezer, 2008’de Spotify’ın ilk versiyonları oluşturuldu. Ücretsiz dijital dinleme olanakların oldukça kısıtlanması, uzun süren davalar sonrasında LimeWire 2010 yılında Amerikan federal mahkemeleri tarafından kapatıldı.[8] Bu program 2004 yılında legal dinleme olanaklarını geliştirmiş olsa da piyasada gittikçe büyüyen şirketlerin talebi, bu programın kapatılmasıyla sonuçlanmış oldu. Bu alanda LastFM ve Pandora da ücretsiz dinleme seçeneklerini kaldırarak piyasada tutunmaya çalıştılar.[9]

2000li yılların ortalarındaki bu gelişmelerden sonra günümüze gelindiğinde, müzik endüstrisi gelirleri üzerinden koyduğum grafikte de görüleceği gibi 2015 yılından beri dijital alan gelirleri, mekanik gelirleri (CD, kaset, plak) geçmiş durumda. 2000lerdeki gelirlerdeki genel düşüşün, 2020li yıllarda dijital dinleme oranlarının gelişmesiyle beraber tekrar düzeleceği öngörülüyor. Bu nedenle müzisyenler ve müzik yapımcıları için dijital müzik dinleme platformlarındaki dinleme oranları büyük önem taşıyor.

Dijital dinleme platformlarındaki gelir dağılımında müzisyenlere düşen payın oldukça düşük olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu platformlarda şarkıların bulunabilmesi için müzisyen ya da yapımcılar aracı olarak dijital dağıtımcı firmalarla çalışmak zorunda.[10][11][12] Bu firmaların dijital gelirlerden, yaptıkları hizmet koşuluyla belli bir pay aldığı, bu payın da belli bir bölümünün yapımcı şirkete gittiği düşünülürse müzisyenin bu pastadan alabildiği pay gelen gelirin neredeyse beşte biri boyutunda olabiliyor.[13]

Dünyada önemli müzisyenlerin bu platformları yer yer protesto ettiği biliniyor. Örneğin Taylor Swift, 2014-2017 yılları arasında Spotify’yı boykot etmişti. 2013’te Radiohead grubundan Thom Yorke müzisyenlere yapılan eşitliksiz ödeme koşulları nedeniyle Spotify ve Apple Music’ten çıkmıştı. 2017’de Thom Yorke da bu boykottan vazgeçtti.[14] Bu boykotun devam ettirilememesinin temel sebebi Amerika’da müzisyenler arasında geniş bir örgütlenme alanı yaratmaması ve müzisyenlerin bu platformda adını bulundurmaya devam etmesi oldu. Bir taraftan karşı atak olarak da Spotify, Latin Amerika ve Doğu Avrupa gibi başka marketlere yöneldi. Bugün başka bir çılgınlık olarak görebileceğimiz “K-Pop”un (Güney Kore Popu) bu tarz dijital platformlarda oldukça öne çıkarıldığı, bunun dışarısında kalan pop sanatçılarının da çözümsüzlük sonucu tekrar bu platformlara döndüğü söylenebilir.

Müzisyenlere ve müzik yapımcılarına sunulan bu zorunlu süreçten sonra bugün müzik dinlemek için en sık kullanılan müzik platformlarının arasında Spotify, Apple Music ve Deezer geldiğini görebiliriz.[15] Bu platformlar Türkiye’de en popüler olanlar, aylık ödeme yoluyla şarkıları sınırsızca indirebiliyor ve istediğiniz yerde dinleyebiliyorsunuz. Bir taraftan herhangi internet bağlantısı olmadan şimdilik kullanamadığımız video platformu YouTube da Türkiye’de en sık müzik dinlenilen/izlenilen mecralardan.[16] Aşağıdaki görselde şarkı dinleme başına müzisyen ya da yapımcıların elde edebildiği gelir görülebilir. Bu listede şarkı dinleme başına ücretlendirmenin oldukça düşük görüldüğü anlaşılabilir.

Türkiye’de bu platformlar nasıl kullanılıyor? Dijital müzik platformlarının neredeyse hepsi belirli bir ücret karşılığında manipüle edilebilir algoritmalara sahip. Sanatçılar ya da yapımcılar konserleri duyurmak, konser koymak ve şarkı tanıtımlarını artırmak için bot hesaplar üzerinden dijital platformlardaki tıklanma sayılarını artırmaya çalışıyorlar. Yani yukarıda gördüğünüz görselden gerçek olmayan hesaplar aracılığıyla bir ekonomi oluşturuluyor. Bunun gibi uygulamalar sebebiyle sanatçıların tıklanma sayısı artırılarak hem konser koymak için sahte bir veri oluşturuluyor hem de bu sahte sayılar üzerinden haksız bir reklam geliri elde ediliyor.

Türkiye’de bunun ne durumda olduğuna dair Müjde Yazıcı Ergin’in sektörden iki kişiyle gerçekleştirdiği söyleşi oldukça çarpıcıydı.[17] Röportaja göre dinleme oranlarıyla oynamanın en çok yapıldığı yer Youtube, ikincisi Spotify. Reklam satışının daha ucuz olduğu Kamboçya, Vietnam gibi ülkelerde adverse denilen reklam üsülüyle tıklanma sağlandığı belirtiliyor.

Türkiye’de sanatçı ve yapımcı meslek birliklerinin (MESAM, MSG, MÜYAP) Youtube ya da Spotify gibi platformlarda dönen bu sahteciliğe karşı bir adım atmadığı söylenebilir. İşin ekonomik yanı biraz daha irdelendiğinde, bu durumun meslek birlikleri aracılığıyla hak sahibi yapımcı ya da müzisyenlere paylaştırılan gelirleri de etkilediği belirtilebilir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda da geçen bu durum, herhangi bir şarkının radyo, TV, internet gibi mecralarda dinlenmesinden dolayı sanatçı ya da yapımcıya düşen bir ekonomi hakkındadır.[18] Meslek birlikleri, şarkıların ve sanatçıların TV, radyo, internet gibi mecralarda görünürlüğü aracılığıyla sanatçılara ve yapımcılara belli miktarlarda ödeme yaparlar. Özetle bu “sahte tıklama” düzeninin farklı ekonomik gelir imkanlarını da doğurduğunu söylemek gerekiyor.

Dijital dinleme platformlarının, Türkiye özelinde de detaylandırdığım ekonomik boyutunun müzik sektöründe çıkan ürünleri, bir anda parlayan ya da parlayamayan sanatçıları etkilediği tahmin edilebilir bir durum. Bunun Türkiye özelinde sanatsal üretimlere etkisini bir sonraki yazımda inceleyeceğim.

[1] Bu buluşmanın ilk yazısına şu linkten ulaşabilirsiniz: http://art-izan.org/gosteri-sanatlari-guncel/11-ekim-12-kasim-2018-kultur-sanat-gundemi-degerlendirmesi

[2] http://tr.mu-yap.org/wp-content/uploads/2018/06/GMR-2018_final_tr.pdf

[3] Bu görsele Türkçe “dinleme” olarak geçen ifade bugün genel kullanımda “streaming” olarak biliniyor. İnternetten albüm indirme gibi olanakların yanı sıra Spotify gibi platformlardan dinlenen her bir şarkı “streaming” ya da “dinleme” olarak ifade ediliyor.

[4] http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/bulgaristan-cd-korsani-39270880

[5] http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/korsan-cd-ler-artik-otomobil-fari-olacak-4316180

[6] http://bianet.org/bianet/kultur/43969-dinlediginiz-muzigin-parasini-odediniz-mi

[7] Bu bahsi geçen olanakların dijital dünyada farklı altyapıları kullandığı söylenebilir. 2000li yıllarda müzik korsanlığı üzerinden yapılan tartışmalarda, bu teknolojilerin paralı kullanıma açık versiyonlarının üretilmesi talebi gelmişti. Bu konunun dijital alanda yaratılan alanların finansallaştırılmasına bir örnek oluşturduğu söylenebilir.

[8] https://www.theguardian.com/technology/2010/oct/27/limewire-shut-down

[9] https://www.vice.com/en_uk/article/vdqepm/illegal-downloading-sites-of-my-youth-p2p-limewire-kazaa

[10] Bu konuda Spotify, müzisyenlere direkt şarkı yükleme imkanı getirecek bir çalışma içerisinde. Şu an Amerika’da sınırlı bir şekilde geçerli olan bu uygulamanın dijital dağıtımcı firmaları ve müzik yapım şirketleri pek mutlu etmediği söyleniyor.

[11] https://www.musicbusinessworldwide.com/spotify-opens-the-floodgates-users-can-now-upload-tracks-to-the-streaming-platform-for-free/

[12] https://artists.spotify.com/blog/now-in-beta-upload-your-music-in-spotify-for-artists

[13] Burada dijital dağıtımcı şirketin ve yapımcı şirketin payları sektörün ortalamasıyla hesaplanmıştır. Farklı sözleşme ihtimalleriyle bu oranların değiştiğini ve koşulların genellikle müzisyenlerin aleyhine işlediğini söylemek gerek.

[14] https://www.theguardian.com/music/2017/jun/09/shaken-it-off-taylor-swift-ends-spotify-spat

[15] Bunlar arasında da Deezer’ın Türkiye piyasasına 2013 yılında Spotify’ın ardından hızlı bir giriş yaptığını, fakat şu an Türkiye’de en sık kullanılan müzik platformunun Spotify olduğunu söyleyebiliriz.

[16] Youtube da yakın dönemde YoutubeMusic’i geliştirerek bu platformlara rakip olmak için çalışmalara başladı. https://lifehacker.com/how-youtubes-new-music-streaming-service-stands-up-to-t-1826185472

[17] http://www.diken.com.tr/x-ve-y-anlatti-youtube-sahteciligi-artik-sektor-haline-geldi/

[18] http://www.msg.org.tr/tr-tr/lawno-5846.msg

MADDE 24 – Bir eserden, (…) (*) doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumî mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.

Temsilin umuma arzedilmek üzere vukubulduğu mahalden başka bir yere herhangi bir teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir.