11 MAYIS – 24 Mayıs 2019 Gündem Değerlendirmesi

 

İç politika değerlendirmesi

 

YSK’nin seçimleri iptalinin ardından çeşitli kesimlerden gelen tepkiler devam ederken 23 Haziran’da yapılacak olan İstanbul seçimleri kamuoyunun ana gündemiydi. Hızla artan hak ihlalleri ise gündemin oldukça gerisinde kaldı. Öncelikle bu hak ihlallerini hatırlayarak başlayalım

 

Hak İhlalleri

–         Bu iki haftada gazetecilere yönelik pek çok saldırı yaşandı. Cezaevlerinde açlık grevini haberleştiren gazeteci Zeynep Kuray ve İrfan Tuncçelik gözaltına alındıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar. Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın, evinin önünde saldırıya uğramasının ardından Antalya’da yayın yapan Akdeniz’de Yeni Yüzyıl yazarı gazeteci İdris Özyol da saldırıya uğradı. Olayın ardından Güney Haberci sitesi Genel Yayın Yönetmeni Ergin Çevik, Antalya’nın Aksu ilçesinde darp edildi. Ergin Çevik’e yapılan saldırının nedeni olarak, Çevik’in bir rant olayını haberleştirmesi gösterildi. Bu saldırılarda saldırganlar yakalansa da serbest bırakıldı. Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yöneticileri ile yazarlarının gazetede yayınlanan yazılar nedeniyle “terör örgütü propagandası yapmak” ve “suç işlemeye alenen tahrik” suçlamalarıyla yargılandığı davanın karar duruşması görüldü. Mahkeme, “örgüt propagandası” suçlamasıyla Ayşe Batumlu ile Reyhan Hacıoğlu’na 1’er yıl 3’er ay; Eren Keskin ile Reyhan Çapan’a 3’er yıl 9’ar ay, Hüseyin Aykol’a 2 yıl 1 ay, Hüseyin Güçlü ile Tahir Temel’e 1’er yıl 6’şar ay hapis cezası verdi. Gazeteciler; mesleklerini yaptıkları, iktidarın sakladıklarını gösterdikleri ve iktidarın politikalarına eleştirel yaklaştıkları zaman hem devletin hem de gücünü devletten alan çeşitli odakların hedefi olmaya devam ediyor. Saldırı olaylarında saldırganların serbest bırakılması ise benzer saldırıların önünü açıyor.

 

–         KHK ile ihraç edilen kanser hastası Prof. Dr. Haluk Savaş’ın, yargılandığı davada beraat etmesine rağmen tedavisi için yurtdışına gitmek için pasaport talebi önce reddedildi. Kamuoyundaki tepkiler sonucunda Adana Valiliği Haluk Savaş’a pasaportunun verileceğini duyurdu. KHK ile işlerinden atılan binlerce insanın yaşadığı mağduriyetler devam ediyor.

 

–         “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzalayan akademisyenlerin yargılamaları devam ediyor. Diğer yargılamalardan farklı olarak Tuna Altınel geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Tuna Altınel’in Fransa’da yaptığı konuşması terör örgütü propagandası olarak değerlendirildi ve tutuklanmasının gerekçisi olarak gösterildi.

 

–         Çocuk haklarıyla ilgili bir skandal da televizyon ekranlarında yaşandı. Bir iftar programında, Nihat Hatipoğlu 13 yaşındaki Ermeni bir çocuğun dinini değiştirdi. Olayın ardından başta çocuğun ailesi olmak üzere çocuk ve insan hakları alanında çalışan pek çok örgüt tepki gösterdi. HDP milletvekili Garo Paylan, Nihat Hatipoğlu’nun televizyon programında bir çocuğun dinini değiştirmesi hakkında RTÜK’e şikayette bulunduğunu açıkladı. Başpiskopos Aram Ateşyan Diyanet İşleri Başkanlığı’na şikayette bulunduğunu belirtti. İnsan Hakları Derneği de suç duyurusunda bulundu. 

 

Kadın hakları alanında alınan skandal karar ise Nevin Yıldırım’a verilen hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasıydı. Hatırlanacağı gibi Nevin Yıldırım, kendisine tecavüz eden erkeği öldürdüğü için 7 yıldır tutukluydu. Kadın cinayeti işleyen veya tecavüz eden pek çok erkeğe uygulanan haksız tahrik indirimi kendi hayatını kurtarmaya çalışan bir kadın için uygulanmadı. Tecavüze uğrayan Nevin yıldırım müebbet hapse mahkum edilmiş oldu. 

 

–         Urfa’da 90lı yılları hatırlatan toplu bir işkence olayı yaşandı. Halfeti’de yaşanan bir çatışmada bir komiser yardımcısı hayatını kaybetti ve iki polis yaralandı. Olayın ardından köye yapılan operasyonda PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle aralarında çocukların da olduğu sayıları 50’den fazla pek çok kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ters kelepçe takılarak saatlerce yerde bekletildi. Gözaltı sonrasında çoğu kişinin yürümekte güçlük çektiği, darp ve işkence sonucu tanınmayacak hale geldikleri, bazılarına elektrik verildiği, bazılarının cinsel işkenceye uğradığı Urfa’daki insan hakları dernekleri tarafından açıklandı.

 

Bu iki hafta içinde farklı alanlardan sıraladığımız bu hak ihlalleri hukukta keyfiliğin insan hayatı üzerindeki etkilerini, cezasızlık politikasının suçu nasıl teşvik ettiğini, kontrolsüz bir devlet şiddetinin hayati boyutlarını gözler önüne seriyor. Diktatörlük rejimi hukuku arkasına alarak yasadışılığı normalleştirmeye devam ediyor.

 

 

Açlık Grevleri, Ölüm Oruçları

 

Öcalan ile avukat görüşmelerinin başlatılmasına ilişkin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün” ifadelerini kullanmıştı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme yasağına ilişkin kararların kaldırıldığını ve görüşme imkanı getirildiğini açıkladı. Bu karar kamuoyunda Kürt seçmeni AKP’nin yanına çekme hamlesi olarak değerlendirildi. Açlık grevleri ve ölüm oruçları hayati boyuta gelmişken AKP’nin 23 Haziran’a cezaevlerindeki ölümlerle girmek istemediği açık. Ancak bunun AKP’ye oy getireceği ise oldukça tartışmalı. Çünkü iktidarın açlık grevlerine insani açıdan yaklaşmadığı biliniyor. HDP’nin açlık grevleriyle ilgili verdiği önerge TBMM’de reddedildi. Cezaevi önündeki aileler polis şiddetine maruz kalırken cezaevlerine yönelik baskınlar da gündeme geldi. Kandıra, Bakırköy ve Şakran cezaevleri başta olmak üzere birçok cezaevinde özellikle açlık grevi ve ölüm orucu eyleminde olan tutukluların kaldığı koğuşlara gardiyanlarca baskınlar yapıldı. HDP, bu tarz provokatif eylemlerin bitirilmesi üzerine hükümete çağrı yaptı.

 

Abdullah Öcalan’la görüşen avukatlar açlık grevlerinin sona erdirilmesi için aracılık görevi üslenirken görüşmelerin içeriğine ilişkin sınırlı açıklamalar yapıyor. Kısa bir süre sonra görüşmelerin nihayete ereceği ve grevlerin bitirileceği yorumları gündeme geliyor.

 

İBB Seçimleri ve 19 Mayıs Gündemi

 

Sanat, spor ve iş çevrelerinde YSK’nin İstanbul seçimlerini tekrarlama kararı tartışılmaya devam etti. Tribünlerden ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganları yükseldi. Ekrem İmamoğlu “Haddini bilmesi gereken siyasilerdir, bizleriz; sanatçılar, akademisyenler, iş insanları değil. Korkmadan konuşmaya, paylaşmaya devam edin lütfen” diye konuşanların arkasında durduğunu ifade etti. Sanatçıların mütevazi açıklamalarına siyasetin en yetkili isimlerinden tepkiler geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemeyeceğini; Cumhurbaşkanı Erdoğan, sinema dünyası ile ilgili bu kadar düzenleme yapıldığı halde İmamoğlu şakşakçılığı yapmayı anlamadığını söyledi. Binali Yıldırım sanatçıların herkese eşit olması gerektiğini, bir tarafta kümelenmelerini doğru bulmadığını, “kariyerlerine zarar verir” mesajıyla açıkladı. İş çevrelerinin İstanbul seçimlerinin iptalinin demokrasi ve hukuk sorunlarına yol açtığı değerlendirmelerine iktidar çevrelerinden sert yanıtlar geldi.

 

İstanbul Valiliği “Her şey çok güzel olacak” pankartını yasaklarken bu sloganı kullanmak bir eyleme dönüştü. Ayrıca Ankara’da, YSK’nin İBB seçimlerinin yenilenmesi kararını protesto etmek isteyen sendika ve meslek odaları temsilcileri polisin sert müdahalesiyle karşılaştı.

 

Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grubu Başkanvekili Tevfik Göksu, İmamoğlu’nun Trabzonlu olmasıyla Pontus bağlantısı kurarak ırkçılık üzerinden İmamoğlu’na itibar kaybettirmeye çalıştı.

 

CHPli Canan Kaftancıoğlu’na eski sosyal medya paylaşımları nedeniyle dava açılmaya çalışılırken ‘hukuk’ Ekrem İmamoğlu’nu da hedefine aldı. Aydın’da FETÖ davası kapsamında yargılanan bir sanığın, “İmamoğlu’nu FETÖ ile bağlantılı göstermek için baskı gördüğüne” yönelik beyanları gündem oldu. Ekrem İmamoğlu bu açıklamalarla ilgili suç duyurusunda bulundu. FETÖ sanığı Erkan Karaarslan ise o ifadeleri baskı altında verdiğini açıkladı.

 

Seçimlerle ilgili kartlar yeniden karılırken 31 Mart’ta seçime katılan TKP ve DSP 23 Haziran seçime girmeyeceklerini açıkladı. Saadet Partisi ise seçime Necdet Gökçınar ile devam edeceklerini belirtti.

 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP belediyelerini hedef alarak kayyum atamalarının devam edeceğini, böylece 5 yılda HDP’nin belediyesi kalmayacağını söyledi. Soylu’nun dikkat çeken diğer bir açıklaması da IŞİD’i kastederek DAEŞ’in Türkiye içerisinde son 2,5-3 yılda hiç olmadığı kadar hareketli olduğunu söylemesiydi. 

 

Seçimlerin iptali tartışmaları sürerken YSK; CHP ve İYİ Parti’nin İstanbul seçimlerinin tümünün yenilenmesi başvurusu ile İYİ Parti’nin tam kanunsuzluk çerçevesinde Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi seçimlerinin iptaline ilişkin itirazının yeniden değerlendirilmesi talebini reddetti. YSK, seçim iptaline ilişkin gerekçeli kararını nihayet açıkladı. Bu gerekçeli kararda AKP’nin oylarının çalındığı söylemini doğrulayan bir ifade yer almadı.

 

Seçimlerin yanında bu iki haftanın diğer bir gündemi de 19 Mayıs kutlamaları oldu. Devlet Bahçeli önce kutlamalara katılmayacağını açıklarken daha sonra katılma kararı aldı. Meral Akşener kutlamaların bir devlet töreni değil AKP şovu olduğunu söyleyerek kutlamalara katılmadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun törene katılmasını ise AKP’yi meşrulaştırma hamlesi olarak gören kesimler vardı.  19 Mayıs’ta parti liderlerinin verdiği fotoğraf Türkiye ittifakı meselesini yeniden gündeme taşıdı. Devletin restorasyon arayışlarında olduğunu daha önceki yazılarda belirtmiştik. Bu fotoğrafla bu ittifak paylaşımının netleşmediği ve tartışmaların devam ettiği görülebilir.

 

Ayrıca 19 Mayıs kutlamalarında İBB seçimleri de gündem oldu ve Ekrem İmamoğlu’na destek öne çıkarken Binali Yıldırım’a yönelik protestolar yaşandı.

 

 

Ekonomi değerlendirmesi

İşsizlik

Ele aldığımız dönemde ekonomiyle ilgili kritik veriler açıklandı. Şubat ayı işsizlik verilerine göre geçen yılın aynı dönemine göre işsizlik 4,1 puan gibi olağanüstü bir artışla % 14,7 oldu. İşsizlik Ocak ayında da aynı düzeydeydi. Tarım dışı, yani şehirlerdeki işsizlik % 16,9’a ulaşırken genç işsizliği (15-24 yaş arası) geçen yıla göre tam 7,1 puan artarak % 26,1’e çıktı. Türkiye’de işsizliğin ne tür sonuçlar üreteceğini tam kestiremediğimiz kapsamlı bir toplumsal soruna dönüştüğünü daha önce de vurgulamıştık.[1]

 

Bütçe açığı

Bütçe açığı rekor düzeyde artış gösterdi. Ocak-Nisan döneminde bütçe açığı bir önceki yılın aynı döneminde 23,2 milyar TL iken bu yıl 54,5 milyar TL’ye yükseldi. Bütçe açığının artmasında seçim harcamaları etkili olurken ekonomik daralma KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin enflasyonun altında artmasına yol açtı.[2]

 

Büyüme tahminleri ve ekonomik görünüm

ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs Türkiye ekonomisi için 2019 yılı büyüme görünümü tahminini eksi yüzde 1.5’ten eksi yüzde 2.5’e düşürdü. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s ise siyasi belirsizlik ve dış kırılganlık risklerine işaret ederek Türkiye’nin notunun düşürülebileceğini açıkladı.[3]

 

Türkiye şeffaf bir ülke olmaktan uzaklaşıyor

Öte yandan “arka kapı politikaları” denilen uygulamalar devam etti. Reuters, kamu bankalarının TL’deki değer kaybını durdurabilmek için bir haftada içinde yaklaşık 4,5 milyar dolar sattığını duyurdu.[4]

Atılan bazı adımlar özellikle yabancı yatırımcıları ve uluslararası finans çevrelerini rahatsız etti. Önce iktidarın Merkez Bankası’nın (MB) 40 milyar TL’lik ihtiyat akçesini Hazine’ye, yani bütçeye aktaracağı duyuruldu. Sonra döviz alım işlemlerinden binde 1 oranında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) alınmasına ve 100 bin doların üstündeki döviz alımlarında alınan dövizin bir gün sonra hesaba geçmesine karar verildi.[5] Son iki kararın TL’nin konvertibilitesine dönük daha ileri adımların habercisi olabileceği yorumları yapıldı. Uluslararası finans medyası bu adımların “sermaye kontrolleri mi getirilecek?” tedirginliği yarattığını işledi. Türkiye’de de uzun süredir ilk kez önemli bir bankanın genel müdürü, sermaye kontrolü rejimini eleştiren bir açıklama yaptı.[6]

Uluslararası finans medyası, ekonomi yönetiminin yabancı yatırımcıların TL fonlamasına erişimini güçleştirdiğini, tahvil piyasasını likit olmaktan çıkardığını, pozisyonları “hedge” etme imkanını zayıflattığını yazdı; bu önlemelere tepki olarak sermaye piyasalarından 2,5 milyar doların çıkış yaptığı belirtildi. Uluslararası finans çevrelerinde yabancı yatırımcıların bütünüyle cephe alması halinde Türkiye’nin IMF’ye gitmek dışında pek bir seçenek olmadığı yorumlarının yapıldığı görülüyor.[7] Reuters’te çıkan bir yorumda ise Türkiye’nin uluslararası borçlanma piyasasından borçlanamayacak duruma gelmesi halinde ülke olarak iflas etmemek için 40 ile 80 milyar dolara ihtiyaç duyabileceği belirtildi. Aynı yorumda, yabancı sermaye girişlerinin durması ve döviz rezervlerinin erimesi halinde Türkiye’nin önüne dört seçenek konuyor: 1) Uluslararası piyasalardan büyük miktarda borçlanma; 2) sermaye kontrolleri getirme; 3) AB ülkelerinden mali yardım alma ve 4) IMF’ye başvurma.[8]

Gidişat yabancı yatırımcıların henüz Türkiye’yi yatırım yapma koşulları olmayan ülke kategorisine koymadığını, fakat mevcut politikaların devamı halinde bu olasılığın güçlenmekte olduğunu gösteriyor.

Dış Politika Değerlendirmesi

 

Geçtiğimiz iki hafta içinde dış politikada S-400’ler ve Suriye ana gündemler olmayı sürdürdü. S-400’ler konusunda ABD’nin Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarma ve ilave yaptırımlar yolunda girişimleri öne çıkarken, Suriye’de de İdlip bombardımanı ve Rojava sınırında “güvenli bölge” tartışmaları devam etti.

 

S-400’ler:

13 Mayıs’ta Reuters, Türkiye’nin ABD’nin talebi üzerine S-400’lerin teslim tarihinin ertelenmesi seçeneğini değerlendirdiğini öne sürdü. Aynı zamanda Bloomberg de ABD’nin teslimatın 2020’ye ertelenmesi talebinde bulunduğunu ve ABD’nin, Türkiye’nin ‘S-400’lerin NATO sistemlerine tehdit olup olmadığını araştıran bir komisyon kurulsun’ önerisini kabul etmesi halinde, Türkiye’nin de bu ertelemeye sıcak baktığını iddia etti.[9] 15 Mayıs’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, S-400 tesliminin erteleneceği yönündeki iddialara yanıt vererek, ”Erteleme veya durdurma gündemde değil. Bitmiş bir anlaşma, ertelemeyi neden konuşalım?” dedi.[10] Aynı gün ABD Temsilciler Meclisi’nin alt komitesi, F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimatının engellenmesini içeren bir tasarı sundu. 17 Mayıs’ta ABD Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Heather Wilson Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzesi almaktan hala vazgeçebileceğini söyledi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da S-400’ün NATO sistemlerine entegre edilmeyeceğini söyledi.[11]

 

17 Mayıs’ta ABD’den Türkiye’ye özel, yeni bir karar geldi. ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’ye ABD ile ticarette vergi avantajı sağlayan Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi (GTS) kapsamındaki ülkeler listesinden Türkiye’nin çıkarıldığını bildirdi. Öte yandan bu kararla çelişir şekilde Trump, ABD’nin Türkiye’den yaptığı çelik ithalatına uyguladığı yüzde 50 oranındaki gümrük vergisinin yüzde 25’e indirildiğini bildirdi.[12] Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, ABD’nin Türkiye’yi vergi muafiyeti uygulanan ülkeler listesinden çıkarmasına tepki gösterdi. Pekcan, “ABD ile ikili ticaretin önüne konulan engeller sadece Türk firmalarını değil, ABD firmalarını da etkilemektedir.” dedi.[13]

 

20 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çıtayı yükseltircesine, Rusya’dan satın alınan S-400 füze savunma sisteminin ardından S-500’ün söz konusu olacağını söyledi. Erdoğan, “S-400 konusunda geri adım atmak gibi bir şeyimiz kesinlikle söz konusu değil. Teslimat tarihi Temmuz. Bunu belki de öne çekecekler, daha erken alacağız” dedikten sonra şöyle devam etti: “S-400’den sonra bir de S-500 söz konusu. S-500’de de yine bir ortak üretim söz konusu olacak.”[14] 22 Mayıs’ta Amerikan haber kanalı CNBC’nin ismini açıklamadığı kaynaklarına göre ABD, Türkiye’ye Rusya’dan S-400 füze savunma sistemini satın alıp almama konusunda nihai kararını vermesi için iki hafta süre tanıdı. Kaynaklar ABD’nin bu teklifinin son teklif olduğunun altını çizdi.[15]

 

Aynı gün karşı cepheden de yorumlar geldi: Kremlin, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemi anlaşmasının Ankara’nın da belirttiği gibi bitmiş bir anlaşma olduğunu açıkladı.[16] Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, son dönemde ABD’lilerle yapılan görüşmelerde genel anlamda bir esneme gördüklerini belirterek, Türkiye’nin temin edeceği S-400 hava savunma sistemi için Rusya’ya askeri personel gönderildiğini söyledi.[17] 23 Mayıs’ta ABD Kongresi’nin iki kanadından biri olan Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alması halinde Türkiye’ye yönelik F-35 savaş uçağı programından çıkarmak başta olmak üzere bir dizi yaptırım uygulanması çağrısı yapan karar tasarısını kabul etti.[18] Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, ABD’nin S-400 krizinin çözümü için Türkiye’ye haziranın başına kadar süre tanıdığı iddialarını yalanladı.[19]

 

S-400’ler konusunda iktidar ortağı Bahçeli’nin de açıklama yapması dikkat çekti. Bahçeli, “S-400 Hava Savunma Sistemleri hususunda ABD’nin dayatması, biteviye süren şantaj ve yaptırım tehditleri milli sabırları zorluyor. Türkiye sömürge ülke değil, ABD’nin uydusu ve uşağı asla değil. Hangi silahı, kimden ve ne zaman alacağımızı ABD’ye mi soracağız?” ifadesini kullandı.[20] Bu konuda dikkat çeken başka bir nokta da muhalefetin konuyla ilgili dikkate değer bir tavır geliştirmiyor olması. Toplumsal muhalefet de dahil, birkaç köşe yazarı dışında, Türkiye’nin S-400 gibi sistemlere, F-35 projesine neden ihtiyaç duyduğu, uygulanması gereken barışçı bir dış politika ekseninde bu silahların Türkiye için gereksiz olduğunun tartışılmıyor bile olması içinde bulunduğumuz siyasi ortamın iyi değerlendirilmesi açısından ciddi bir gösterge niteliğinde. Üstelik özellikle içinde bulunduğumuz ağır ekonomik kriz ortamında askeri harcamaların tartışılması ayrı bir önem arz ediyorken…

 

S-400 konusundaki gerilim ve müzakerelerin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini öngörmek zor değil. Türkiye’nin İran yaptırımları konusundaki pratik tutumunu da göz önüne alırsak, S-400 konusunu bir şekilde ABD ile uzlaşarak çözme hedefinde olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlanacağı üzere, Kasım ayında İran ile petrol ticareti konusunda Türkiye’ye ek süre verilmişti. Bu süre mayıs ayı başında sona ermişti. Mayıs ayı başı itibarıyle Türkiye’nin İran’dan petrol ithalatını çok cüzi miktarlara düşürdüğü görüldü. ABD’nin erteleme kararı doğrultusunda gerekli hazırlığın yapıldığı ve petrol ithalatının durdurulmuş olduğu açıklandı. 23 Mayıs’ta Reuters’a konuşan bir Türk yetkili, Ankara’nın İran’a uygulanan yaptırımları doğru bulmadığını belirterek “Ancak müttefikimiz ABD’nin kararına saygı duyacağız. İran’ın dışlanmasının soruna çözüm olmayacağına inanıyoruz.” diye konuştu.[21]

 

 

Suriye / Güvenli bölge:

Suriye’yle ilişkili iki ana konu gündem oluşturmaya devam etti: Güvenli bölge tartışmaları ve İdlip konusu.

 

14 Mayıs’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye Hükümeti’nin düzenlediği operasyonların Soçi Muhtırası’nın ihlali olduğunu ifade ederek, “Anayasa Komitesi konusunda anlaşmaya yakınız” dedi.[22] 16 Mayıs’ta Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Kürt faktörünü Suriye’de çözüm açısından önemli bulduklarını ancak bu konunun speküle edilmesine karşı olduklarını söyledi. Ryabkov ayrıca, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığının endişe yarattığını da belirtti.[23] 23 Mayıs’ta ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometre genişliğinde güvenli bir bölge kurulması talebine halen olumlu yanıt verilmediğini belirterek, “30 kilometre yapabileceğimizi sanmıyorum” dedi.[24] Jeffry bu açıklamasıyla müzakerelerin devam ettiğini doğrulamış oldu.

 

Öcalan ile avukat görüşmelerinin başlatılması ve Öcalan adına yayınlanan mektuptaki temel vurgular (“domokratik anayasal çözüm”, “Suriye’nin bütünlüğü”, “Türkiye’nin hassasiyetleri”) da dikkate alındığında Türkiye ile SDG ve Öcalan arasında Kuzey Suriye ve “güvenli bölge” konularında müzakerelerin yürütüldüğü düşünülebilir. TSK’nın Irak Gara bölgesine harekat başlatması[25] bu görüşmelerin epey zorlu geçtiğinin göstergesi sayılabilir.

 

Bir yandan İdlib bombalanırken, öte yandan 17 Mayıs’ta Türk-Rus Çalışma Grubu ilk toplantısını yaptı; ancak somut bir sonuç açıklanmadı.[26]

 

İdlip bombardımanın yıkıcı etkileri ise devam etti:

20 Mayıs’ta Uluslararası Af Örgütü Suriye Hükümeti’nin İdlib ve Hama’da hastanelere ve sağlık merkezlerine karşı gerçekleştirdiği saldırılar ile ilgili açıklama yaptı: Hastanelerin bombalanması savaş suçudur.[27] Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre İdlib ve çevresinde yaşayan yaklaşık 180 bin kişi bölgeyi terk etti. BM Acil Yardım Ofisi (Ocha), Suriye rejimine bağlı kuvvetlerin operasyonları sonucu İdlib ve Hama’da 18 hastane ve sağlık ocağı ile çok sayıda okul ve mültecilerin barındığı binanın hasar gördüğünü bildirdi. Ocha’dan Cumartesi günü yapılan açıklamada, bölgeden kaçan yaklaşık 180 bin kişiden büyük bir kısmının, kapasite yetersizliği nedeniyle mülteci kamplarına alınamadığını duyurdu.[28]

 

23 Mayıs’ta ‘Türkiye İstanbul seçiminden sonra Suriye’yle ateşkes yapacak’ iddiası dile getirildi: “Suriye’de cihatçıların kontrolü elinde bulundurduğu son büyük kent olan İdlib’in güneyinde Rusya destekli ordu güçleriyle Heyet Tahrir El Şam (HTŞ – eski adıyla El Nusra) arasındaki çatışmalar şiddetlenirken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’den kimyasal silah kullanılması halinde karşılık verme çıkışı geldi. Cerablus’ta bulunan çeşitli muhalif grupları Suriye ordusuyla savaşmak için Afrin’den İdlib’e transfer ettiği iddia edilen Türkiye’nin gerek Şam’la gerek HTŞ’yle görüşmeleri sürdürdüğü öne sürülüyor. Mezopotamya Ajansı’ndan Nazım Daştan, bölgedeki son durumla ilgili analizinde, İstanbul’da 23 Haziran’da yapılacak seçimin ardından Ankara’nın Şam’la ateşkes yapma ihtimalini gündeme getirdi.”[29]

 

ABD – İRAN gerilimi

Dış politikadaki diğer bir gündem de ABD ile İran arasındaki gerilimin tırmanmasıydı. iki tarafın da gerilimi tırmandırdığını, ama “savaş yok” söylemini geliştirmeye çalıştığını söyleyebiliriz:

 

11 Mayıs’ta Washington Orta Doğu’ya Patriot füze savunma sistemi bataryası ve USS Arlington savaş gemisini göndereceğini açıkladı. Tahran ise ABD’nin bölgeye askeri takviye yapmasını İran’ın gözünü korkutmak üzere girişilen “psikolojik bir savaş” olarak niteledi.[30] 12 Mayıs’ta İran Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade, ABD gemilerini vurmakla tehdit etti.[31] Aynı gün İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani teslim olmayacaklarını ifade etti ve ABD Başkanı Donald Trump’ı “savaşa doğru gidiyorsun” ifadeleriyle uyardı.[32] 15 Mayıs’ta ABD Bağdat Büyükelçiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, Dışişleri Bakanlığı’nın “acil görevde bulunmayan tüm hükümet çalışanlarının” ülkeyi terk etmesi talimatı verdiği belirtildi.[33] Bu karara tepki gösteren Irak Dışişleri Bakanlığı, ”Ülkede istikrar gayet iyi” ifadelerini kullandı.[34] 18 Mayıs’ta İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaş istemediğini vurgulayarak ”Ancak Trump’ın etrafında oturanlar sadece İran karşısında ABD’yi güçlü kılmak için onu savaşa sürüklemekteler” ifadelerini kullandı.[35]

 

Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin emperyal güç odakları arasındaki gerilimlerden faydalanıp ikili oynayarak kendisine Ortadoğu’da alt-emperyal bir alan açma ve Kürtlerin kazanımlarını bu şekilde boğma stratejisinin içine girdiği tıkanklığın derinleştiğini gösteriyor. Türkiye artık önemli ve keskin tercihlerin eşiğinde. S-400 alımını iptal mi edecek yoksa F-35 programından çıkartılıp ağır yaptırımlara maruz mu kalacak? İdlib’de rejimin ve Rusya’nın Cihadçıları süpürmesine seyirci kalıp milyonlarca Suriyeli göçmenin daha ülkeye girmesine göz mü yumacak yoksa üstlendiği tasfiye görevinde daha aktif mi olacak? Fırat’ın Batısındaki statüyü kabul mü edecek yoksa buranın dağıtılması için çaba çaba göstermeye devam mı edecek? İran’a yaptırımlara uyup ABD’nin ülkeyi boğma planına aktif olarak katkıda mı bulunacak yoksa daha önceki yaptırımlar döneminde olduğu gibi el altından yaptırımları delmeye mi yeltenecek? Irak’ta Kürt bölgelerine askeri saldırılarını yoğunlaştıracak mı, yoksa daha itidalli bir politika mı izleyecek? Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin önüne artık keskin bir şekilde konan NATO ve Batı blokunda kalma ya da çıkma tercihinin kısa vadede nasıl şekilleneceğini bize gösterecek.

[1] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1393136/Subat_ayi_issizlik_rakamlari_aciklandi.html

[2] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1394665/Butce_acigi_nisanda_18.3__ilk_dort_ayda_54.5__bir_yilda_103_milyar_TL_ye_ulasti.html

[3] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1390408/Goldman_Sachs_Turkiye_nin_buyume_gorunumunu_dusurdu.html Moody’s açıklaması için bkz: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1395206/Moody_s_den_Turkiye_icin_kritik_uyari.html

[4] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1387711/Reuters__Turk_bankalari_Turk_Lirasi_ni_desteklemek_icin_4_5_milyar_dolar_satti.html

[5] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1390367/Reuters__Merkez_Bankasi_nin__ihtiyac_akcesi__hukumete_gidiyor.html; Diğer düzenlemeler için bkz. https://www.haberturk.com/son-dakika-haberi-kambiyo-satislarina-binde-1-vergi-2464198-ekonomi ve https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi/2019/05/20/100-bin-dolar-ustu-alimlarda-doviz-1-is-gunu-sonra-hesaba-gececek/

[6] https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/is-bankasi-genel-mudurunden-serbest-piyasa-cagrisi-4892597/

[7] “Turkey Burns Bridges With Markets as Costs of Lira Defense Mount”, https://www.bloomberg.com/amp/news/articles/2019-05-21/turkey-burns-bridges-with-markets-as-costs-of-lira-defense-mount?__twitter_impression=true

[8] “Turkey: Where to go when the cash runs low” https://www.reuters.com/article/us-turkey-currency-scenarios/turkey-where-to-go-when-the-cash-runs-low-idUSKCN1SR1XL

[9] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1391229/Reuters__ABD__Turkiye_den_S-400_alimini_ertelemesini_istedi__Ankara_dusunuyor.html

[10] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1393733/Cavusoglu_ndan_kritik_S-400_aciklamasi.html

[11] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1397253/ABD_li_yetkili__Turkiye_S-400_fuzelerinden_vazgecebilir.html

[12] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1396601/ABD__Turkiye_yi_vergi_muafiyeti_programindan_cikardi__celik_ithalatinda_vergi_indirimi_yapti.html

[13] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1397118/Pekcan_dan_ABD_nin_vergi_kararina_tepki.html

[14] http://www.diken.com.tr/erdogan-citayi-yukseltti-s-500-de-alacagiz/

[15] http://www.diken.com.tr/cnbc-abd-turkiyeye-s-400lerle-ilgili-son-kararini-vermesi-icin-iki-hafta-sure-tanidi/

[16] http://www.diken.com.tr/kremlin-de-ses-verdi-s-400-bitmis-bir-anlasma/

[17] http://www.diken.com.tr/akar-s-400-egitimi-icin-rusyaya-askeri-personel-gonderdik/

[18] http://www.diken.com.tr/abd-kongresi-f-35-resti-ile-yetinmedi-turkiyeye-iran-tipi-yaptirim-teklif-ettiler/

[19] http://www.diken.com.tr/disisleri-abd-iki-hafta-sure-verdi-haberini-yalanladi/

[20] https://tr.sputniknews.com/turkiye/201903071038079367-bahceli-chp-ataturk-kilicdaroglu/

[21] https://tr.euronews.com/2019/05/23/turkiye-mayis-ayinda-iran-dan-petrol-alimini-durdurdu-abd-yaptirim-ambargo-kararlari

[22] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1392448/Cavusoglu__Suriye_de_Anayasa_Komitesi_konusunda_anlasmaya_yakiniz.html

[23] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1396315/Rusya__Kurt_faktoru_Suriye_deki_durumun_iyiye_gitmesi_acisindan_cok_onemli.html

[24] http://www.diken.com.tr/abdnin-suriye-temsilcisi-turkiyenin-guvenli-bolge-talebini-halen-kabul-etmedik/

[25]  https://t24.com.tr/haber/milli-savunma-bakanligi-irak-in-kuzeyindeki-gara-bolgesine-hava-harekati-duzenlendi,821942

[26] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1397853/Turkiye_ile_Rusya_heyetleri_idlib_i_gorustu.html

[27] https://bianet.org/bianet/insan-haklari/208645-af-orgutu-suriye-hukumeti-idlib-ve-hama-da-insanliga-karsi-suc-isliyor

[28] http://www.yeniyasamgazetesi.info/idlibden-buyuk-kacis/

[29] https://www.artigercek.com/haberler/turkiye-istanbul-seciminden-sonra-suriye-yle-ateskes-yapacak-iddiasi

[30] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1387547/ABD-iran_gerilimi__ABD_Orta_Dogu_ya_Patriot_fuze_savunma_bataryasi_ve_savas_gemisi_gonderiyor.html

[31] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1389241/iran__bolgeye_ucak_gemisi_gonderen_ABD_yi_uyardi___Vururuz.html

[32] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1392782/iran_dan_ABD_ye_savas_uyarisi.html

[33] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1393470/ABD_Irak_taki__acil_gorevliler__disindaki_tum_diplomatik_gorevlileri_geri_cekiyor.html

[34] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1394427/Irak_tan_ABD_ye__Ulkede_istikrar_gayet_iyi.html

[35] https://t24.com.tr/haber/iran-abd-ile-savas-olmayacak,821982