İç Politika

Bu iki haftanın iç politikada öne çıkan iki konusu yargı reformu paketi ve Sayıştay raporu idi.

Yargı Reformu Paketi

Uzun zamandır gündemde olan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun da “Böylesini görmediniz” diyerek yorumladığı yargı reformu paketini AKP, siyasi partiler (MHP ve CHP) ile paylaştı.[1] Türkiye’de yargı bağımsızlığından bahsedilememesi, adalet mekanizmasına güvenin yitirilmesiyle birlikte bu konu ekonomiden AB ile ilişkilere kadar iç ve dış politikada pek çok alanı etkiler hale gelmişti. 15 kanunda değişiklik öngören paketle ilgili medyada öne çıkan başlıklar şöyle:

  • KHK ile haklarında dava açılıp yurtdışına çıkma yasağı getirilenlerden beraat edenlere İçişleri Bakanlığı uygun gördüğü takdirde pasaportları geri verilebilecek.
  • 15 yıl kıdemi bulunan avukatlara hususi damgalı pasaport verilebilir.
  • Basın yayın alanında haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak.
  • Suçunu itiraf edene cezayı savcılık verebilecek, uzlaşma sağlanırsa konu mahkemeye taşınmayacak.

Açıklanan taslak ne içeride adaletin, yargı bağımsızlığının, düşünce ve ifade özgürlüğünün ne de dış politika alanında güvenin tesisini sağlayacak nitelikte değil. Hatırlanacağı gibi AB’nin vize serbestisi için getirdiği en önemli koşullardan biri “terör tanımının” değişmesi idi. Taslakta bunun ne şeklide yer aldığı belli değil. Taslağın tek olumlu yanı yargıda reforma ihtiyaç olduğunun kabul edilmesi olabilir.

Sayıştay Raporu

Kamu harcamalarının usule uygun olup olmadığını denetleyen Sayıştay 2018 raporunu açıkladı ve çok fazla sayıda usulsüzlüğü listeledi.  Belediyelere ait kimi yerlerin ve toplu taşıma hizmetlerinin ihalesiz verilmesi, değişen bakanlık sistemiyle maliyenin içinde iç kontrol yapılamaması, deprem için toplanan paranın nereye harcandığının bilinememesi, AB kaynaklarından gelen hibelerin muhasebesinin izlenememesi bunlar arasındaydı. Sağlık alanında ölmüş kişiler, izinli doktorlar adına fatura kesilmesi, çocuklara tarihi geçmiş aşılar hayvanlara bozuk aşılar yapılması, özel hastanelere haksız yere ödenen meblağlar listelendi. Üniversitelerde öğrencisiz bölümler olduğu ancak çalışanlarına maaşlar ödendiğini de ekleyelim. Sayıştay raporunda bütçeden yardım alan dernek, vakıf vb gibi kuruluşların isimlerinin yer almadığını da unutmayalım. Raporlar daha önceki dönemlerde bu kadar açık açıklanmıyordu ya da basında ilgi bu dönemde arttığı için dikkat çekici ölçüde vurgu aldı. Bu durum devlet içi mücadelenin bir parçası olabilir. Ancak hiçbir aksiyonun alınmadığı, soruşturma bile açılmadığı görülebilir. İlerideki olası aksiyonlar için kenara not düşülüyor; örnekler biriktiriliyor olabilir.

Siyasi partiler ve ittifak arayışları

İşlemeyen ya da hukuksuzlukların kol gezerek işlediği Başkanlık Sistemi konusunda muhalefet partileri ardı ardına açıklamalar yapıyor. Kılıçdaroğlu “CB sisteminden kurtulmalıyız” sözleriyle, Akşener’in “Ülke CB sistemini taşıyamıyor” sözleri erken seçim tartışmalarını hararetlendirdi. Akşener’in HDP olursa Millet İttifakı’ndan çekileceğini belirtmesi, İyi Partili yetkililerin Erdoğan’la ittifaka göz kırpması siyasette yeni denge arayışlarını gündeme getiriyor. AKP içinde Babacan ve Davutoğlu öncülüğünde iki parti çıkacağı çoktan belli olmuşken bu hafta yeni partilerin oy oranlarına dair anketler de yayınlandı. AKP içinde iktidar paylaşımlarında yaşanan pelikancı kavgalar medya üzerinden rahatlıkla izlenebiliyor. Siyaset yeni ittifaklara yeni iktidar paylaşımlarına hazırlanıyor. Olası erken/baskın seçim söz konusuysa burada HDP’nin rolü kritik görünüyor.

Kayyum atanan belediyeler

Kayyumlar sonrasında doğuda yaşanan gelişmelere baktığımızda adeta HDP’nin kapatılması ya da seçimde baraj altı kalmasının hazırlıklarının yapıldığı görülebilir. Çocuklarının dağa gittiğini söyleyen ve onları HDP’den isteyen ailelerin Diyarbakır HDP önündeki eylemleri devam ediyor. Bu eylemlerin devlet eliyle örgütlenirken diğer yandan da buraya sanatçılardan imamlara destekçiler taşınıyor.  Buna karşılık KHK mağdurları AKP önünde hak aradığında onlara verilen cevap polis şiddeti ve gözaltılar oluyor. Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da yaşanan saldırı sonrasında Kulp Belediyesi eş başkanları dahil 5 kişi tutuklandı. Kulp ve Karayazı Belediyelerine kayyum atandı. Görünen o ki ülkemizde yaşanan saldırılar HDP’ye yönelik baskıların gerekçesi haline getiriliyor. Bu hafta bir saldırı da Adana’da valilik otoparkında yaşandı. Bu saldırı sonrasında da HDP’ye yönelik yeni bir operasyon gelirse şaşırmamak gerekir.

HDP ise bu gelişmeleri, zaten tutuklu olan eski eş başkanlarına yönelik yeni tutuklama taleplerini yeni bir komplo süreci olarak nitelendiriyor. 21-22 Eylül tarihlerinde yapılan Parti Meclisi toplantısının ardından HDP kendisine yönelik tasfiyeye karşı demokrasi güçlerine çağrı yaptı; Kayyumları protesto için demokrasi nöbetleri başlattı. Dar katılımlı geçen nöbetler polis ablukası ve müdahalesi altında sürerken HDP’nin çağrısına yanıt verecek kitle desteği olan demokrasi güçlerinin varlığından söz etmek de mümkün değil.

Kadına yönelik şiddet

Bu iki hafta içinde kadınların ne yapıp yapamayacağıyla ilgili bir açıklama da Nurettin Yıldız’dan geldi.[2] Sosyal Doku Derneği Kurucu Başkanı ilahiyatçı Nurettin Yıldız’a sosyal medyada takipçisi bir kadın Ehliyet alsam araç kullansam günah mı olur? diye sordu. Yıldız’ın yanıtı ise kadınların araba sürmesinin ahlaki sıkıntı yaratabileceği ve yanlarında mahremleri olmadan 90 kilometreden fazla araba kullanmalarının dinen yasak olduğuydu.  Kadın hakları savunucularının haklı tepkisini çeken bu açıklamanın ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da tartışmaya dahil oldu ve “Kadınlar değil araba, tek başlarına metro treni bile kullanırlar” dedi.

Yıldız örneğinde olduğu gibi dini de arkasına alarak yapılan bu gibi cinsiyetçi açıklamalar kadına yönelik şiddetin normalleşmesine ve erkeklerin kadınların hayatı üzerine konuşup durmasına zemin hazırlıyor. Bu hafta Ceren Damar davasının duruşması da görüldü. Ceren Damar’ı öldüren öğrencisi kimsenin bilmediği ilişkileri olduğunu cinayeti bir cinnet anında işlediğini rahatlıkla söyleyebildi.[3]

AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde çalışan Özbekistan vatandaşı Nadira Kadirova ise milletvekilinin silahıyla şüpheli bir biçimde hayatını kaybetti. Kadirova’nın intihar ettiği söylendi, polis savcılığın da önüne geçti ve Kadirova’nın naaşı apar topar ülkesine gönderildi. Diğer yandan Kadirova’nın bir arkadaşına cinsel şiddete uğradığını anlattığı, başına kötü bir şey gelmesinden endişe ettiği ortaya çıktı.  Ölümü üzerine ciddi şüpheler bulunun ve bir AKPli milletvekilinin isminin karıştığı bu vaka bize derinlemesine soruşturma yürütecek yapacak bir yargı makamı bulunmadığını gösteriyor.  Yargı reformu paketi bu gibi hayati sorunlara çözüm oluşturmaktan kat be kat uzak duruyor.

Depreme hazır mıyız?

Türkiye’de siyasetten kadın ve insan haklarına kadar depremler yaşanırken gerçek bir deprem de İstanbul’da yaşandı. 26 Eylül günü Silivri açıklarında meydana gelen, Kandilli Rasathanesi’nin büyüklüğünü 5.8 olarak açıkladığı[4] depremle şehrin bu doğal afete ne kadar hazırlıksız olduğunu hatırlamış olduk. Depremin ardından telefonlar uzun bir süre kullanılamadı. Okulların tatil edilmesiyle trafikte bir karmaşa yaşandı. Sayıştay raporunda belirtildiği gibi yıllardır deprem için toplanan paraların nereye harcandığı belli değil.

Ekonomi

Kamu kaynaklarının ne ölçüde fütursuzca kullanıldığını Sayıştay raporlarını değerlendirdiğimiz bölümde ele aldık. Bu hafta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bankacılık sektöründe takip hesaplarına aktarılması gereken ve ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörlerine kullandırılmış toplam 46 milyar lira büyüklüğünde kredi tespit edildiğini açıkladı. Bu batık kredilerin nasıl yerine konacağı belli değil.

Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanlığına bağlanan Türkiye Varlık Fonu, İstanbul Finans Merkezi projesine ortak olduğunu açıkladı.[5] Bu projenin yüklenici firmaları Ağaoğlu, İntaş ve YDA idi ve bu üç şirket projeden çekilmek istedi. TVF, her birinin maliyetini ödeyerek bu üç şirketi devreden çıkarmış, bir nevi kurtarmış oldu.

IMF Heyeti Türkiye’ye “Madde IV Görüşmeleri” ziyaretini yaptı. Açıkladığı raporda hükümetin reform yapmaması haline büyümenin zorlaşacağını söyledi. IMF’nin CHP ve İYİ Parti’den yetkililerle görüşmesine ise hükümetten tepkiler geldi. IMF ve ilgili partiler eleştirilerle ilgili yaptıkları açıklamalarda görüşmelerin gizli yürümediğini, IMF’nin sadece hükümetle değil, muhalefet, finans çevreleri ve uzmanlarla görüşmesinin olağan bir durum olduğunu kaydetti.

Bankaların otomotiv teşviki konusunda %,49 faizle kredi vereceği duyuruldu.

Özetle kamu kaynakları heba edilerek ekonomiyi yüzdürme politikasının devam ettiği, paralelinde de yandaş şirketleri kurtarma/destekleme uygulamalarının sürdürüldüğü söylenebilir. Beka ekonomisi hiçbir ciddi tasarruf adımı atılmadan devam ediyor. Türkiye Patriot alacak beklentisiyle yabancı yatırımcıların cuma günü borsadan 2 milyar dolarlık alım yapıldığı iddiaları dışında çok yeni bir durum görünmüyor.

Dış Politika

Bu iki haftada dış politikanın ana gündemini Birleşmiş Milletler Zirvesi oluşturdu. Bunun hemen öncesinde Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin katıldığı Suriye konulu üçlü buluşma Çankaya Köşkü’nde gerçekleşti. Bu buluşmanın ardından yapılan açıklamada Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne dikkat çekilirken BM Şartı’nın amaç ve ilkeleri vurgulandı. Sınırlarında Kürtleri istemeyen onların yerleşim Suriyeli mültecileri yerleştirmeyi planlayan Türkiye güvenli bölge talebini yineledi. Cihadcı merkezi haline gelmiş İdlib’in geleceğinin ne olacağı ise yine belirsiz bir zamana ertelendi.

Trump’ın İran’a tehditler savurup Suudi tesislerinin vurulmasında İran’ı suçlu ilan ettiği BM zirvesinde Erdoğan’da neredeyse dünyanın her sorunu hakkında açıklamalar yaptı. Konuşmalarında dünyada Müslümanların maruz kaldığı ırkçılığı mahkum etti ve nefret söylemiyle mücadele çağrısı yaptı. Türkiye’deki inançlara saygıyı domuz eti yemenin serbestliğiyle açıkladı. Türkiye’deki atık yönetimiyle mücadeleden, orman varlıklarının, bisiklet yollarının artmasından dem vurdu. Bu sıralarda Türkiye’de Kaz Dağları mücadelesi devam ediyordu. Nükleer ya herkese açık ya herkese kapalı olmalı derken İsrail’in Filistin işgalini haritalarla gösterdi. Filistin Devletinin tanınmasını savunurken Netanyahu “Kürtleri ve Ermenileri katleden bir ülke bize vaaz veremez.” açıklamalarıyla Erdoğan’a cevap verdi. Suriye’nin toprak bütünlüğünü yineleyen Erdoğan güvenli bölgenin Rakka’ya kadar uzamasını savunurken PYD’nin YPG’nin ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de tutuklu gazetecilerin durumunu ise hayali olarak niteledi. Erdoğan’ın neredeyse Türkiye hariç her yere barış çağrısı yaptığı zirvede Türkiye kamuoyunda diğer bir gündem ise Erdoğan-Trump görüşmesinin olup olmayacağıydı. Sembolik bir yemek pozu veren liderler arasında yüzyüze bir görüşme olmadı.

Erdoğan’ın konuşmasında Türkiye açısından en önemli nokta; tüm dünyanın önünde açıkça nüfus mühendisliği yapmaktan bahsetmesiydi. Konuşmalarında Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelere Suriyeli Arapları yerleştirerek demografik müdahaleden, tehcirden söz etti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra bile bu kadar rahat dile getirilmemiş olan bu pervasız yaklaşım karşısında kimsenin ciddi bir tepki vermemiş olması ayrıca not edilmeli.

BM Zirvesi’nde başlattığı okul grevi küresel çapta yayılan iklim aktivisti Greta Thunberg de bir konuşma yaptı. Thunberg’in “Burada olmamalıydım. Şimdi benden umut bekliyorsunuz. Nasıl cüret edersiniz! sözleri kamuoyunda büyük yankı buldu. Thunberg ile birlikte 16 çocuktan oluşan bir grup, aralarında Türkiye, Fransa, Almanya, Brezilya ve Arjantin’in olduğu beş ülke hakkında iklim değişikliğiyle mücadele etmeye yetecek kadar çabalamadığı için BM’ye  yasal bir şikayette bulundu.BM Zirvesi devam ederken Rusya’nın Paris İklim Anlaşması’nı  onayladığı bilgisi geldi. Böylece Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan tek G20 ülkesi olmuş oldu.

[1] Yargı Reformu Hangi Kanunda Ne Değişiklik Getiriyor?, bianet, http://bianet.org/bianet/hukuk/213431-yargi-reformu-hangi-kanunda-ne-degisiklik-getiriyor

[2] https://t24.com.tr/haber/nurettin-yildiz-kadinlarin-yaninda-mahremi-olmadan-90-km-den-fazla-arac-kullanmalari-dinen-yasak,839970

[3] http://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/213631-ceren-damar-i-olduren-saniktan-bildik-savunma-cinnet

[4] http://bianet.org/bianet/yasam/213593-istanbul-da-5-8-buyuklugunde-deprem

[5] https://t24.com.tr/haber/varlik-fonu-istanbul-finans-merkezi-ne-ortak-oluyor-1-67-milyar-tl-karsiliginda-devralacagiz,840964