Bir önceki yazımızda mevcut ekonomik krizin iktidarın önünde 2,5 (iki buçuk) seçenek bıraktığını belirtmiştik. Özetle, birinci seçeneğin “katı bir IMF programına geçiş” olduğunu bunun için de güçlü bir iradenin ve IMF ve sermaye çevrelerine güven veren yetkin bir kadronun gerektiğini ve iktidarda bu seçeneğe yönelik bir direnç olduğunu belirtmiştik. İkinci seçeneği de “AB’den gelebilecek desteğe güvenerek sert bir faiz hamlesiyle (örneğin %8-10) ve yine sermaye çevrelerin güven duyacağı kadroların uygulayacağı sıkı maliye politikasına geçiş” seçeneği olarak ifade etmiştik. “Buçukuncu” seçeneğe (küresel sistemin dışın çıkmaya yönelik çılgın seçenek) ise pek ihtimal vermemiştik. Geçen haftaki Merkez Bankası faiz kararı toplantısının bu seçeneklerdeki tercih açısından gösterge olacağını da eklemiştik. En önemlisi de her üç seçeneğin de gerek iktidar bileşenlerinin (ülkücü-islamcı-ulusalcı koalisyon) gerekse etraflarındaki sermaye gruplarının çıkar ve pozisyonlarında ciddi çatışmalar getirecek senaryolar olduğunu ve ekonomik krizin giderek bir iktidar krizine evirileceğini iddia etmiştik.[1] 

***

Yakın çevremden bazı arkadaşlarım, iktidarın mevcut yapısını koruyarak bir çeşit “kumanda ekonomisine” yöneliş seçeneğini de deneyebileceğini dile getirdi. Açıkçası iktidarın yakın dönemdeki bazı kararları ilk etapta bu tür bir yönelimin işaretleri gibi yorumlanmaya müsait kararlardı: 

4 Eylül’de Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ‘Türk parasının kıymetini koruma’ hakkında yeni bir tebliğ yayımlandı. Tebliğ’e göre yurt dışına müteahhit firmalarca yapılacak ihracatın bedelinin 365 gün, konsinye yoluyla yapılacak ihracatta bedelin 180 gün, yurt dışına geçici ihracı yapılan malların verilen süre veya ek süre içinde yurda getirilmemesi veya bu süreler içerisinde satılması halinde bedelinin 90 gün, kredili veya kiralama yoluyla yapılan ihracatta, ihracat bedelinin 90 gün içinde yurda getirilerek bankalara satılması zorunlu olacak.[2] Bu karara ihracat yaparken ithal girdi kullanan, dolayısıyla dövizle satın alma yapan firmalar ciddi bir şekilde karşı çıktı.[3] Kararın duyurulmasının hemen ardından bankalar ile hem ithalat hem ihracat yapan şirketlerin ikili anlaşmalar yoluyla arbitraj zararı oluşmadan döviz alım satım süreçlerini uyguladıkları duyulmaya başlandı. 6 Eylül’de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ihracatçıların düzenlemeye ilişkin taleplerinin tebliğlerle karşılanabileceğini söyledi.[4] Bu konuda yeni bir düzenlemeye gidilecek gibi görünüyor.

Bir diğer karar da dövizli sözleşmelerin yasaklanması yönündeydi. 13 Eylü’de, 30534 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre “bakanlıkça belirtilen haller dışında” belirli sözleşmeler açısından sözleşme bedelleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacaktı.[5] Bu kararda da ciddi belirsizlikler vardı. “Bakanlıkça belirtilen hallerin” neler olabileceği, sözleşmelerin nasıl denetleneceği, cezai yaptırımın ne olacağı belli değildi. Kararın olduğu gibi uygulanması, başta leasing ve araç kiralama firmaları olmak üzere birçok şirket açısından büyük zorluklar (hatta iflaslar) doğuracağı kesin. Nitekim gelen tepkiler üzerine ve kapsamındaki belirsizlikler[6] nedeniyle bu karar da tartışmalı hale geldi ve bakanlıktan “esneme” açıklamaları yapıldı.[7]

Her iki kararın da pratik uygulanabilirlik, denetlenebilirlik ve cezai yaptırımlar açısından belirsizlik içermesi nedeniyle detaylı düşünülmeden ve muhtemelen “dolarizasyonu nasıl önleriz” güdüsüyle alelacele alınmış kararlar olduğu ve ileriki günlerde revize edileceği tahmin edilebilir.

Dolayısıyla bu (ve benzeri) kararların ve sonrasındaki geri adımların iktidarın bir çeşit “kumanda ekonomisine” yönelmekten ziyade bocalamakta olduğuna işaret etmektedir.

***

 Geçtiğimiz günlerde alınan en önemli karar olan 13 Eylül’deki faiz artırımı ve beraberindeki açıklamalar, şimdilik, yukarıda bahsettiğimiz ikinci seçeneğin (sert bir faiz artışı ve bunun sonrasında da yurtdışından döviz girişinin sağlanarak borçların IMF programı olmaksızın “döndürülmeye” çalışılması) denenmekte olduğunu göstermektedir:

13 Eylül’de Merkez Bankası, bizim beklediğimiz kadar (örneğin %8-10) olmasa da beklentilerin (örneğin TÜSİAD için %5)[8] epey üstünde bir oran olan %6,5 faiz artırımı kararı aldı. Bu karar ilk etapta piyasalar tarafından “olumlu” karşılandı.[9] Kararın ardından Dolar kuru yaklaşık 6 seviyesine kadar geriledi. Ancak birkaç gün içinde dolar kuru karar öncesi seviye olan 6.4-6.5 seviyelerine geri yükseldi. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi “sermaye çevrelerin güven duyacağı kadroların uygulayacağı sıkı maliye politikası” olmaksızın mevcut borçların “döndürülebilmesine” yetecek ölçüde yabancı sermaye girişinin sağlanması mümkün görünmüyor.

 Merkez Bankası’nın faiz artırımından (bize göre) daha önemli gelişme ise aynı gün ve ertesi günlerde Cumhurbaşkanı tarafından yapılan son konuşmaların içeriğinde saklı. Cumhurbaşkanı’nın MB karına ilişkin alışılageldik sızlanmaları ve sabır gösterilerini (meğer MB bağımsızmış!) bir yana bırakırsak[10] son konuşmalarında ciddi itiraf ve mesajların yer aldığını görüyoruz. Öncelikle, son gelişmelerin “en önemli belirleyicisinin, dünyadaki ekonomik eğilimlerin değişmesi olduğunu…, küresel düzeyde finans ve üretim alanındaki yatırımlarda dolaşan paraların bir süredir belirli merkezlerde toplanmaya başladığını” ifade ederek Erdoğan krizin yapısal boyutunu ilk defa kabul etti ve alınan kararların (başta faiz artışı olmak üzere) zorunluluk olduğu mesajını verdi.[11] İkincisi ABD’li yatırımcılarla bir araya geldiği son toplantıda “serbest piyasa kurallarına bağlılık” ifade ederek neoliberal paradigmaya biat ettiğini gösterdi.[12] Üçüncüsü, görünürde faiz artırım kararını “bağımsız” MB almış ve Erdoğan bunu eleştirmiş olsa da, çok iyi biliyoruz ki faizi baskılayıp belli kesimleri korumaya alan politika yerine faizi ciddi olarak artırıp enflasyonu ve kuru düşürme yönünde net bir tercih yapılmıştır ve bu Erdoğan’ın onayıyla olmuştur. Bu tercih de son kertede vatandaşla birlikte hangi kesimlerin de feda listesine dahil edileceğinin seçimidir.[13] Erdoğan’ın “israf ekonomisi değil, üretim ve verim ekonomisine geçiyoruz” ve “ihalesi yapılmış daha henüz doğru dürüst başlanmamış projeleri oturup konuşup onlara başlamayacağız. Onları şu anda bir kenara koyuyoruz. Zira şu andaki durum bunu gerektiriyor. Bunlar da yatırımların neviine göre yeniden ele alınacak”[14] sözleri bunun en belirgin göstergesi.

 ***

Geldiğimiz aşamada hükümetin IMF’den doğrudan kredi desteği ve yine sermaye çevrelerinin güven duyacağı kadroların uygulayacağı sıkı maliye politikasına geçiş olmaksızın içinde bulunduğumuz ekonomik krize çözüm üretmesi mümkün görünmemektedir. Son açıklamalardan da anlaşılacağı üzere hükümet de bunun farkına varmış görünüyor. Süreç içinde yalpalamalar, bocalamalar yaşasa da hükümet er geç IMF ile anlaşma yönelimine girecektir. Cumhurbaşkanı’nın son açıklamalarındaki “serbest piyasa” kurallarına bağlıyız vurgusunun sebebi budur. Yine başta AB, Çin, Katar vs. gibi “alternatif” finansman kaynaklarının çare olamayacağı anlaşılmış ve gündemden düşmüş görünmektedir. Ayak sürüye sürüye ve sızlana sızlana da olsa “IMF yolu” en güçlü seçenek görünmektedir.

Ancak IMF “çözümü”nün, acımasız bir kemer sıkma programının, nihayetinde en çok işsizleri, emekçileri, dar ve orta gelirlileri etkileyeceğini ve sonrasındaki “düzelme”nin neoliberal sistemin paradigması içinde gerçekleşeceğini ve en azından belirttiğimiz kesimler açısından tahminlerden (2019 ikinci yarısı) daha uzun süreceğini çok iyi biliyoruz.

Bu noktada içinde bulunduğumuz krizi ve gelişmeleri takip etmekle birlikte bizim gibi muhalif kesimlerin, gelişmeleri takip edip analiz etmeye devam etmekle birlikte, rotasını kendi mahallesine, krize karşı muhalif cepheden bakarak toplumsal alanda neler yapılabileceğine odaklanması gerektiğini hatırlatmamız gerekiyor.

Genel hatlarıyla yapılması gerekenlere ilişkin üç ana başlık önerilebilir:

1. İktidarın politikalarının eleştirilmesi, zaaflarının ve topluma doğrudan zarar veren politikalarının deşifre edilmesi.

Kayırmacı yapının deşifresi, Yap-İşlet-Devret modelinin zararları (yapılan projelerin bedelleri), çevre tahribatı, tarım, enerji vs. politikalarının eleştirisi.

2. İşsiz, emekçi ve krizden doğrudan etkilenecek kesimler arasında krize karşı ne tür direniş ve dayanışma mekanizmaları geliştirilebilir?

Alternatif dayanışma / paylaşım ağları, takas sisteminin olanakları (Arjantin, Yunanistan vs. örneklerinin tartışılması)

Türkiye’ye özgü somut dayanışma modellerinin tartışılması.

Orta ve üst gelir grubundaki muhalif vatandaşların iktidarın politikalarına yardımcı olacak yatırım ve tüketim tercihlerinin tartışılması ve alternatif alanların teşvik edilmesi.

Bu çerçevede başta sendikal ve mesleki örgütlenmelerin güçlendirilmesi için çalışmalar başlatılması.

3. Uzun vadeye yönelik olarak mevcut neoliberal kapitalist sisteme alternatif, eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ekonomi modellerinin tartışmaya açılması.

Bu ve/veya benzeri türden neoliberal paradigmanın dışındaki çalışmalar, toplumsal muhalefetin ve dar ve orta gelirlilerin kriz karşısındaki direncine katkı sağlayacaktır.

[1] https://www.art-izan.org/guncel/ekonomik-mi-iktidar-krizi-mi

[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi/2018/09/04/ihracat-bedelini-180-gunde-turkiyeye-getirme/

[3] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1073698/ihracatcilarin__paranin_yuzde_80_i_Turkiye_ye__isyani__Cift_tarafli_zarar_ederiz.html

https://sosyalturkiye.com/ekonomi/son-dakika-ihracatcilardan-bir-tepki-daha-mantik-disi-79020.html

[4] https://www.bloomberght.com/haberler/haber/2152918-bakan-albayrak-tim-heyetiyle-gorustu

[5] https://www.gsghukuk.com/tr/yayinlar/duyurular/finans-duyurulari/doviz-cinsinden-dovize-endeksli-sozlesmelerde-yeni-donem.pdf

[6] http://www.gercekmuhabir.com/parlamento/dovizle-sozlesme-yasagi-yatirimciyi-turkiye-den-h72706.html

http://www.insaatderyasi.com/avm-yatirimcilarindan-kiralamalarda-doviz-yasagina-tepki-9787h.htm

https://www.turizmgazetesi.com/news.aspx?id=86626

http://t24.com.tr/haber/sozlesmelerde-tl-donemi-basladi-kimleri-etkileyecek-nasil-uygulacak,699406

[7] https://t24.com.tr/haber/dovizle-sozlesme-yasagina-hazine-ve-maliye-bakanligindan-duzeltme,702743 

[8] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1081023/TUSiAD_faiz_artirimi_beklentisini_acikladi.htm 

[9] https://www.bloomberght.com/haberler/haber/2154913-uzmanlar-merkez-bankasi-nin-faiz-kararini-nasil-degerlendirdi

[10] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1082508/Erdogan_dan_Merkez_Bankasi_na__Sabir_da_bir_yere_kadar.html

[11] https://www.timeturk.com/tesk-20-olagan-genel-kurulu/haber-959090

[12] http://www.karar.com/guncel-haberler/son-dakika-cumhurbaskani-erdoganda-abdli-yatirimcilara-serbest-piyasa-guvencesi-973702#

[13] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/09/17/erdogandan-halka-sizi-yiyen-ben-degilim/

[14] https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/erdogan-olmazsa-olmaz-degilse-yeni-yatirim-yok-2626175/