Kültürü Devrimcileştirmek
Justin PODUR ile Söyleşi

Michael ALBERT
Çeviren: Kadir GÖKGÖZ,
Nuri ERSOY

MICHAEL ALBERT: Solda geniş bir mutabakatla herkes ırkçılık karşıtlığının gündemimizin bir parçası olması gerektiği konusunda anlaşıyor. Toplumun (ve de hareketlerimizin), insanların ırk temelinde –ya da bu anlamda daha geniş bir çerçevede din, milliyet, dil ya da ibadet biçimleri vb. kültürel aidiyetleri temelinde- daha az nüfuza, statüye, güce, gelire ya da daha az seçeneğe mahkûm edilmesine, zulme uğramasına ve inkar edilmesine neden olan yapısal ve ideolojik yönlerine karşı durmalıyız. Bu iyi bir şey, aynı zamanda geçmişe göre bir ilerleme. Ancak bu hareket yalnızca kötü şeyleri reddetmekle mi kalacak; yoksa pozitif bir amacı olacak mı? Eğer olacaksa bu nedir? Belki de ilk olarak bugüne kadar önerilen diğer amaçlara değinebiliriz ve neden bunların ötesine geçmemiz gerektiğini belirtebiliriz. Asimilasyon mu? Ayrılıkçılık mı? Çokkültürcülük mü? Ötekiler mi? Bunların ne açıdan yanlış ya da eksik olduğunu ya da inceltilmeye gereksinim duyduğunu düşündüğünüzü kısaca açıklar mısınız? Kültürel cemaatler ve aralarındaki ilişkiler hakkında yeni bir vizyona neden gereksinimimiz var?

JUSTIN PODUR: Şu anki politik iklim, hareketlerimizi savunma pozisyonuna hapsetti. Dolayısıyla Olumlu Eylem’i yılmak bilmez saldırılara karşı korumaya çalışmak için savunma savaşı veriyoruz. Polis vahşetine, kitlesel gözaltılara, uyuşturucuya, savaşa karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Koca ülkeleri işgal eden ırkçı ve sömürgeci savaşlara karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Sınırdışı etmelere ve çok daha zalim ve ırkçı mülteci politikalarına karşı mücadele ediyoruz. Yerli halklar daha fazla sömürgeleştirilmeye ve haklarının feshedilmesine karşı mücadele etmeye çalışıyorlar. Irkçılık karşıtı hareketler, savunma halinde olmalarının yanı sıra birçok cephede mücadele ediyor, her zaman birbirimizin ne yaptığından ya da ne düşündüğünden haberdar olmasak da, ırkçılık karşıtı ve sömürgecilik karşıtı hareketlerin pozitif amaçları ve anlayışları olduğunu düşünüyorum.

Yine de önerdiğiniz gibi, yetersiz olduğunu iddia ettiğim amaçların bazılarını ele alarak işe başlayalım: Asimilasyon mesela. Asimilasyon, güçlü bir cemaatin daha az güçlü bir cemaati ezmesi sorunundan, daha az güçlü olanın güçlü olan tarafından soğurulması yoluyla kurtulmaktır. Tarihsel olarak ezilmiş bazı cemaatler, asimile olma hakkı için mücadele etmişler ve gerçekte başarılı da olmuşlardır. Örneğin, Noel Ignatieff’in İrlandalılar ve onların nasıl asimile olduklarına ilişkin İrlandalılar Nasıl Beyazlaştılar? adlı bir kitabı var. Karen Brodkin Birleşik Devletler’de Yahudi cemaati ile ilgili Yahudiler Nasıl Beyaz İnsan Oldular? adlı bir kitapta benzer bir çalışma yaptı. Her iki cemaat de, ırkçılık insanları nasıl eziyorsa öyle –onları belli yerlere ve mesleklere atamak, haklarında nefret dolu mitler öğretmek vb. yollarla- ezdi. Her iki cemaat de oldukça başarılı bir şekilde asimile oldu. Ancak asimilasyonun “başarısı” ırkçılık karşıtı bir başarı değildi, çünkü bu ezen bir sisteme asimile olmaktı. Her iki kitabın başlıklarının, ta kendisi “beyazlaşarak” asimile olabileceğinizi göstermektedir. İşte, asimilasyon bu şekilde işler; baskın cemaate ya da kasta asimile olursunuz. Ve bu arada bir şeyleri kaybedebilirsiniz, aslında “beyazlaşırken” oldukça fazla şey kaybedersiniz.

Ancak bunlar asimilasyonun başarılı örnekleridir. Kuzey Amerika gerçeği asimilasyonun aslında yalan bir vaat olduğunu göstermiştir. Latin göçmenlere asimile olmaları gerektiği söylenmiş; ancak bu göçmenler ırksal ayrımcılığa tabi tutulmuş, hapsedilmiş, ve bu göçmenlerin, emeklerini kabul etmekten mutluluk duyan bir ülkede yasal statüleri inkâr edilmiştir. Yerli halklara asimile olmaları söylenmiş; ancak haklarına –beyaz yerleşimcilerinkine gösterildiği gibi- saygı gösterilmemiştir. Afro-Amerikalı cemaatlerin ekonomik başarıya ulaştıkları her durumda bunu geriye çevirecek bir yol –politik manipülasyondan tutun doğrudan şiddete kadar- bulunmuştur. Dolayısıyla birçok durumda asimilasyon, ırkçı toplumun ezilenleri alaya almak için kullandığı boş bir vaattir.

Asimilasyonla ilgili en azından ciddi bir sorun daha var: Bir cemaat asimile olmak istemezse ne olur? Bu, şiddet, cemaatler arası savaş ve milliyetçi bir tepki için gerekçe olur. Doğu Avrupa’daki “sosyalist” devletlerin azınlık cemaatlerini asimile etme girişimleri buna neden olmuştur. Ancak bir bakıma tüm milli devletlerin tarihi benzerdir. Batı Avrupa çok daha fazla dilsel çeşitliliğe sahipti. En güçlü milli gruplar iktidarlarını sonuna kadar genişletti ve ötekileri asimile etti; böylece Fransa, Almanya, Birleşik Krallık, İtalya ve İspanya ortaya çıktı.

ALBERT: ABD’de Yahudiler “ezilenlerin” üstünde bir pozisyona çıkarak ne kaybetti? Eğer asimilasyon daha geniş bir cemaati benimsemek için kendi kimliğini kaybetmek demekse Yahudi cemaatinin bunu yaptığını söyleyemeyiz. Eğer durum bu değilse Yahudiler asimilasyon gibi bir şeyin iş görebileceğine dair zayıf bir örnek, belki de tamamen başka bir şeye örnek oluşturuyorlar.

PODUR: Eğer Yahudileri ya da İtalyanları yahut da Güney ve Doğu Avrupa’dan göçüp de “asimile” olanları ya da “beyazlaşanları” ele alırsanız, kültürel, özellikle de dilsel çeşitliliğin epeyce kaybolduğunu görürsünüz. Bu kayıp yalnızca bu cemaatler için değil, tüm Kuzey Amerika için bir kayıptır. Ancak seçenekler yalnızca asimilasyon ya da kimsenin iletişim içinde olmadan, herkesin kendi ayrı dünyasında yaşaması olduğu için asimilasyon gerçekleşti.

Ama dikkat çektiğiniz noktayı da görüyorum: Yahudi cemaati asimile olmak için kendi yegâne dinsel ve kültürel kimliğini bir kenara bırakmadı. Ancak benim, beyazlaşarak epey çok şey kaybedersiniz derken aklımda olan şey, bütünü oluşturan karışıma katılabilecek kültürel zenginliğin bir kısmını kaybetmekten çok Tim Wise’ın söz ettiği şeylerle ilgili. Lip dergisi ile yaptığı bir söyleşide şöyle diyor:

“Temel bir düzeyde, eğer bir insan ırksal ayrıcalıklarından ötürü ötekilerden yalıtılmış bir konumda ise, bu ayrıcalıklardan kaynaklanan zararları dikkate alabiliriz. Dolayısıyla tamamen beyaz bir mahallede oturmak –ki konut açısından geçmişin ve günümüzün eşitsizlikleri yüzünden beyazların