Doğaçlama Atölyesi öğrencilik yıllarında Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nda (BÜO) tiyatro faaliyeti yürütmüş olan Büşra Karpuz, Elif Karaman, İlker Ergün, Maral Çankaya ve Mehmet Can Engül tarafından doğaçlamaya dair sahne çalışmalarında kullanılabilecek bir yöntem önermek üzere hazırlandı. Atölyeyi hazırlayan kişiler, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nın tiyatro çalışmalarında danışmanlık ya da çalıştırıcılık sorumluluğu üstlenmektedir. Kulüp içerisinde hem bir metin üzerinden çalışılan hem de metin ya da sahne oluşturma hedefi ile yapılan çalışmalarda doğaçlamaya dair bir yöntem eksikliği gözlemleniyordu ve bu konuda sınırlı, hatta yanlış sayılabilecek bilgilerin var olduğu tespit edilmişti. Atölye öncelikli olarak bu yöntem eksikliğini gidermek amacıyla hazırlandı. Doğaçlamayı “sahneye çıkıp o anda oynayıvermek/yaratıvermek” gibi gizemli bir tanımdan uzaklaştırmak ve tiyatral sahne çalışmalarında uygulanabilecek bir yöntem haline getirmek, bir aydınlanma faaliyeti olan bu atölyenin en temel amaçları arasında gösterilebilir.

Doğaçlama Atölyesi 1-7 Temmuz 2019 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde İstanbul Amatör Tiyatro Günleri’ni (İATG) düzenleyen dört grup; Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, İstanbul Fen Oyuncuları (İFO), İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Sahnesi (İTÜ TS), Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları (YÜO) ve Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nden (BÜFK) katılımcılar ile gerçekleştirildi. Atölye, seminer ve pratik bölümü olarak iki başlıkta hazırlandı. “Tiyatro Tarihinde Doğaçlama Alanında Öne Çıkan Yaklaşımlar” başlığıyla yapılan seminerde doğaçlama alanında tarih boyunca öne çıkan yaklaşımlar ele alındı. Toplam üç güne yayılan pratik bölümünde ise üç farklı sinopsis üzerinden doğaçlama çalışması yürütüldü.

Yöntem Oluşturma Süreci

Atölyenin hazırlık sürecinde doğaçlama alanında geliştirilen yöntemler arasından öne çıkanlar belirlenerek incelendi. Bu inceleme sırasında yürütücüler tarafından belli doğaçlama denemeleri yapıldı ve bu denemelerden yola çıkılarak bir yöntem oluşturuldu. Yoğunluklu olarak Commedia dell’Arte metotlarından, Jacques Lecoq ve Konstantin Stanislavski’nin oyunculuk yöntemlerinden faydalanıldı.

Atölye kapsamında önerilen yöntem şu şekilde özetlenebilir:

Doğaçlamaya başlamadan önce çatışma barındıran bir çıkış noktası bulunması gerekir. Bu çıkış noktası bir metinden alınmış ya da bir çalışmanın katılımcıları/yürütücüleri tarafından hazırlanmış bir sinopsis olabilir. Doğaçlama içinde yer alacak oyunculardan oluşturacakları karakterlere dair hazırlık yapmaları beklenir. Çünkü atölyenin oluşturulma sürecinde karaktere yönelik hazırlık yapıldığı takdirde doğaçlamanın daha yaratıcı ve verimli geçtiği gözlemlenmiştir. Bu hazırlığın tamamlanmasının ardından doğaçlama aşamasına geçilir. “İlk Doğaçlama Aşaması” olarak adlandırılabilecek olan bu aşamanın ardından oyuncuların ortaya çıkan malzemeyi değerlendirmesi önem taşır. Zira sahnedeki eksiklikler bu değerlendirmede ortaya çıkacak, eğer gereksinim varsa bu eksiklikleri tamamlamaya yönelik egzersizler bulunacaktır. Bu değerlendirmenin ve eksikliklerin giderilmesinin ardından oyuncuların “İlk Doğaçlama Aşaması”nda ortaya çıkan malzemeyi düzenlemesi, ihtiyaç halinde sinopsisin tamamını ya da belli bölümlerini yeniden doğaçlaması beklenir. 

Doğaçlama aşamasına geçilmeden önce oyunculardan aşağıdaki 4 kriter doğrultusunda hazırlık yapması beklenir:

  1. Arka plan: Oyuncunun karakterin arka planını detaylardan arındırılmış ve yazılı bir biçimde ifade ederek oluşturması gerekir. Karakterin arka planının kendisine vukuat içerisinde yer bulacak bir işlev doğrultusunda tasarlanması oldukça önemlidir. Atölye çalışması kapsamında sıkça vurgulanacak olan bu hususa dikkat edilmediği takdirde referans noktası kaybolabilir ve oyuncuların oluşturduğu arka planlar işlevsizleşir.
  2. Görev: Oyuncu, karakterinin sinopsis içerisindeki görevini belirlemelidir. Bu, aynı zamanda karakterin sinopsis içerisindeki işlevini de açığa çıkaran bir kriterdir.
  3. Fiziksel Kişilendirme ve Ritim: Oyuncunun, karakterin arka planını göz önünde bulundurarak fiziksel kişilendirme oluşturması ve buradan yola çıkarak karakterin gündelik ritmini bulması hedeflenir.
  4. Egzersiz: Oyuncunun diğer oyuncularla birlikte doğaçlamaya geçmeden önce sinopsis içerisindeki çatışmayı besleyecek, karakterin vukuat içerisinde işlevli hale gelmesini sağlayacak ve çelişkisini ortaya çıkarabilecek en az bir egzersiz bulması gerekir. Bu egzersiz aşamasında sinopsisin yapısı gereği bazı oyuncuların bireysel egzersizlerin yanı sıra grup halinde egzersizler yapması gerekebilir. Bahsi geçen egzersiz kavramından Vasili Toporkov’un Stanislavski Provada adlı kitabında sıkça söz edilir. Bu bağlamda egzersizden kasıt oyuncunun metinde yer alanların dışında, sahneyi ve karakteri oluşturacak farklı vukuatlar içerisinde devinmesidir.

Atölye Süreci

1. Gün: Seminer

Seminerin ardından atölyenin pratik ayağında bulunacak yirmi bir katılımcı üç gruba ayrıldı.  Önceden atölye yürütücüleri tarafından oluşturulan ve sahne üzerinde test edilen sinopsisler bu üç gruba  verildi. Bu sinopsisler aşağıdaki gibidir: 

Devlet Dairesinde: Bir üniversite öğrencisi burs başvurusunda bulunmuş ancak gerekli belgeleri öğrenci işlerine imzalatmayı unutmuştur. Başvuruların son günüdür ve mesainin bitmesine on dakika kalmıştır.

Kafede Tek Başına: Bir garson, çalıştığı kafenin sahibinden sabah vakti gelen bir telefon ile o gün kafede tek başına çalışacağını öğrenmiştir. Ayrıca kafe sahibi, garsondan çocuğuna bakmasını rica etmiştir. Garson bir yandan fazlaca rağbet gören kafede müşterilerle tek başına ilgilenmek bir yandan da kafe sahibi gelene kadar çocuğa herhangi bir sorun çıkmadan bakmak zorundadır.

Yeni Ev Partisi: Bir grup üniversiteli uzun uğraşlar sonucunda nihayet istedikleri evi bulmuş, eve yerleşmişlerdir. Evdeki ilk gecelerinde, yeni evlerine taşınmalarını kutlamak için arkadaşlarını akşam yemeğine davet ederler. Kontrattaki sert kurallar sebebiyle sessiz ve sakin geçecek bir gece tasarlamışlardır. Fakat gelen arkadaşlarının taşkınlıkları sonucu işler planladıkları gibi gitmez, ortam bir partiye dönüşür. Ev sahibi çift ise üst katlarında oturmaktadır. 

Katılımcılardan, Devlet Dairesinde sinopsisinde replik kullanmadan, Kafede Tek Başına sinopsisinde sınırlı replik kullanımı ile, Yeni Ev Partisi sinopsisinde ise replik kullanarak doğaçlama yapmaları talep edildi. Doğaçlama yönteminin sadece replik kullanılan sahnelerde değil, fiziksel ifade araçlarına odaklanılan sahnelerde de örneklenmesi hedeflendi.

Atölyenin bir sonraki aşaması olan “Hazırlık Aşaması” için katılımcılardan belli odaklar halinde veya tek başlarına hazırlık yapmaları talep edildi. Bu bağlamda Devlet Dairesinde sahnesindeki memurlar odağını doğaçlayacak katılımcılar bir grup olarak hazırlık yaparken belge imzalatması gereken öğrenci tek başına hazırlık yapacaktı. Kafede Tek Başına sahnesindeki müşterileri doğaçlayacak oyuncular ise doğaçlamaya bir odak olarak hazırlanmaları konusunda yönlendirildi. Bu sahnede bulunan garson ve çocuğun önce tek başlarına, daha sonra ise birlikte hazırlık yapmaları talep edildi. Yeni Ev Partisi sahnesinde yer alan katılımcılardan ev sahiplerinin ve evi tutanların önce kendi aralarında, daha sonra birlikte; evi ziyarete gelen arkadaş grubunun ise bir odak olarak hazırlık yapmaları talep edildi. Bu hazırlık taleplerinin katılımcılara aktarılmasının ardından atölyenin ilk günü son buldu.

2. Gün: Hazırlık Aşaması

Atölyenin pratik ayağının ilk günü “Hazırlık Aşaması” olarak kurgulandı. Bu çalışmada katılımcıların karakterlerinin arka planı, görevi, fiziksel kişilendirmesi ve vukuata hizmet edecek egzersizleri üzerine yaptıkları hazırlıklar değerlendirildi. Arka planlarda, karakterin görevinde ve önerilen egzersizlerde bulunan boşluklar veya eksiklikler odaklar içerisinde yürütücülerin yönlendirmesiyle tartışıldı. Ardından odaklar içerisinde egzersizler yapıldı ve doğaçlama esnasında odakların birbirlerine karşı kuracakları oyunların, yani çatışmayı oluşturacak eylem ve ilişkilerin hazırlıkları yapıldı.

Devlet Dairesinde sahnesinde memur odağı ve öğrenci karakteri hazırlıklarını ayrı ayrı gerçekleştirdikten sonra, memurlar odağında bulunan katılımcıların doğaçlama kriterleri üzerinden yaptıkları hazırlıklar vukuata hizmet etme ve tutarlılık bağlamında değerlendirildi. Yapılan değerlendirmede oyuncuların oluşturdukları arka planların öğrenciye kurulacak oyunu, yani sahnenin çatışmasını besleyecek şekilde hazırlanıp hazırlanmadığı tartışıldı. Bir örnek verilecek olursa, oyunculardan biri vatandaştan rüşvet almadan herhangi bir işi halletmeyen bir memur tipi önerisinde bulunmuştu. Bu nedenle memur rüşvet verilmediği takdirde öğrencinin belgelerini imzalamayı reddediyordu. Bu anlamda katılımcının getirdiği arka plan vukuata hizmet ediyordu. 

Diğer bir yandan katılımcıların önerdikleri bazı egzersizlerin birer eylem olmanın ötesine geçmediği tespit edildi. Özellikle karakterin arka planını besleyecek, bir çatışma barındıracak ve sahnenin esas vukuatına hizmet edebilecek (oyuncuyu oynamaya itebilecek) egzersizler bulmaya yönelik tartışmalar yürütüldü. Her memur tipi için bulunan egzersiz yürütücünün yönlendirmesi ile çalışıldı. Çalışmanın sonunda beş farklı memur tipi oluşturuldu: İşini hakkıyla yapan bir memur, işi yerine getirmek için rüşvet talep eden bir memur, tembel bir memur, deneyimli ve titiz fakat oldukça detaycı bir memur, sürekli kendisini arayan çocuğuyla ilgilendiği için iş yapamayan bir memur.

Öğrenci karakteri üzerine de benzer bir çalışma gerçekleştirildi. Öğrenci karakterini doğaçlayacak katılımcıdan burs almak için gereken belgeyi imzalatmayı neden son dakikaya bıraktığını doğrulaması talep edildi. Katılımcı şöyle bir hikaye kurguladı: “Burs başvurusunu son güne bırakmıştır. Çünkü babası rahatsız olduğu için memleketine dönmek zorunda kalmıştır. Okula ancak başvurunun son gününde dönebilmiştir. Aynı gün partnerinden ayrılır ve belgeleri teslim etmeyi unutur.” Bu bağlamda katılımcının hazırladığı arka plan, belirlediği görev ve fiziksel kişilendirme vukuat ile organik bir ilişki içerisindeydi. Oyuncunun önerdiği egzersiz ise “İmzalatacağı belgenin üzerine kahve döker.” idi. Bu egzersiz, içerisinde bir çatışma barındırmasına rağmen sadece kahvenin döküldüğü anın icra edilmesinden oluştuğu için problemliydi. Bu noktada yürütücünün yönlendirmesi ile oyuncu egzersizi geliştirdi. Kahve dökme anının öncesinin icra edilmesiyle başlayan egzersiz, oyuncunun belgenin ıslanmasına belli tepkiler ve eylemler doğaçlaması ile devam etti. Böylece oyuncu, belgeyi memura kabul ettirecek stratejileri kurmaya yönelik tavırları ve eylemleri keşfetti.

Kafede Tek Başına sahnesinde bulunan katılımcılara bu sahnede kısıtlı replik kullanımı olacağı belirtilmişti. Yürütücüler tarafından koyulan bu kurala göre garson sadece fiziksel eylem icrasında bulunacak, müşteriler odağı sadece “Pardon!” repliğini kullanacak, çocuğun ise herhangi bir replik kısıtlaması bulunmayacaktı. Bu sahnede de bir önceki sahnede olduğu gibi odaklar halinde hazırlık yapıldı. Müşteriler odağından, garsona kurulacak oyunu çeşitli karakter yönelimleri ile nasıl besleyeceklerine dair hazırlık yapmaları talep edildi. Fakat oyuncular bir odak halinde garsona yönelik bir oyun kurma çabasına girmek yerine tek başlarına hazırlık yapmak konusunda ısrarcıydı. Birlikte hazırlık yapmak için bir hamle alınmadı. Bu sorun yürütücüler tarafından inisiyatif alma problemi olarak değerlendirildi. Yapılan hazırlıklar sonucu tasarlanan karakterler şöyle idi: Gittiği her mekanda yemeğinden kıl çıktığını iddia ederek hesabı ödemekten kaçan cimri bir adam, aşırı titiz bir kadın, ders çalışmak için sessiz bir ortama ihtiyaç duyan bir öğrenci, ukala bir gurme, kafede otururken terk edildiğini öğrenen bir kadın. Oluşturulan arka planlar, belirlenen görev ve fiziksel kişilendirmeler kendi içerisinde tutarlıydı. Ancak katılımcıların vukuatı besleyecek egzersiz önermekte sorun yaşadığı tespit edildi. 

Garson ve çocuk tiplemeleri ise önce tek başlarına, daha sonra ise aralarındaki ilişkiyi kurmak için beraber hazırlık yaptılar. Yapılan bu çalışmanın sonunda garsonun geçinebilmek ve patrona olan borcunu ödeyebilmek için o kafede çalışmak zorunda olduğu belirlendi. Çocuğun ise o gün hasta olduğu için okula gidemediği, kafede çalışan garsona çocuksu bir ilgi duyduğu, bu nedenle her zaman onunla konuşmak ve oynamak istediği netleştirildi. Bu odaklarda öne çıkan sorun, karakteri ve vukuatı besleyecek egzersizler yerine çatışma barındırmayan eylemlerin önerilmesi oldu. Bir örnek verilecek olursa, çocuk karakterine hazırlanan oyuncu egzersiz olarak “oyun oynamak” eylemini önerdi. Yürütücüler bu noktada şu uyarıyı yaptı: Bir oyuncu karakteri ile ilgili birtakım eylemleri icra ederek rolüne hazırlanabilir. Fakat bu tek başına yeterli değildir. Çünkü çatışma barındıran bir vukuat ile egzersiz yapmak, karakterin çelişkilerini ve kritik noktalarını ön plana çıkararak oyunculara daha fazla yardımcı olmaktadır. Bu sebeple oyuncunun önerdiği eylem “Çocuk annesinin telefonu ile oyun oynamak ister. Fakat bu yasaktır.” egzersizine dönüştürüldü. 

Yeni Ev Partisi sahnesinde öncelikle evi tutan öğrenciler, ev sahipleri ve misafirliğe gelecek arkadaş grubu olmak üzere üç odak halinde hazırlık yapıldı. Ardından sinopsis gereği birbirini tanıdığı bilinen bahsi geçen odaklar bu ilişkileri geliştirmek için bir araya gelerek hazırlık yaptı. Ev sahibi odağı, emekli albay olan balerin bir kadın ve onun başarısız bir yazar olan kocasından oluşuyordu. Evi tutanlar ise yurda içki getirdikleri ve erkek arkadaşlarını gizlice içeriye aldıkları için yurttan atılmış ve bu durumun aileleri tarafından duyulmasını istemeyen öğrenciler olarak tasarlandı. Evi tutan öğrenciler ve ev sahibi çiftin ilk karşılaştıkları ana dair şöyle bir egzersiz gerçekleştirildi: “Bir tanıdık vasıtası ile uzun bir arayış sonrasında bütçelerine uygun bir ev bulan iki kadın öğrenci bu evi görmeye gelirler. Ev sahiplerinin kuralları beklediklerinden çok daha katıdır. Bu kuralları esnetmek üzere pazarlık yaparlar. İstedikleri gerçekleşmez fakat bütçelerine uygun başka bir ev bulamadıklarından ötürü bu evi tutmak zorunda kalırlar.” Bu egzersiz ile ev sahiplerinin evi tutanlardan ne gibi talepleri olabileceği konusunda ortaklaşıldı. Ev sahibi-kiracı ilişkisinin oluşması için verimli bir çalışma gerçekleştirilmiş oldu. Ardından iki grup ayrılarak kendi odaklarına dair hazırlıklarını yaptılar: Evi tutan öğrenciler neden bu evi tutmak zorunda oldukları üzerine ve kendi aralarındaki ilişkiyi geliştirmeye yönelik belli egzersizler yaptılar. Bu egzersizlerden biri yurttan atıldıktan sonra ev aradıkları süreci içeriyordu. Böylece tüm katı kurallara rağmen bu evin onlar için son bir şans olduğu verili durumu güçlendirildi.

Evi ziyarete gelen öğrencilerin ise evi tutanlara yönelik katı kontrat kurallarını çiğneyecek oyunlar kurmaları, kurulan bu oyunlar aracılığıyla vukuatı beslemeleri gerekiyordu. Evi tutan öğrencilerin önünde oluşturulacak engellerin, misafirlerin karakterlerinin arka planlarından yola çıkılarak kurulması gerekiyordu. Fakat ilk aşamada katılımcılardan gelen yönelim önerileri belirlenen görevlere tam olarak hizmet etmiyor, misafirlerin evi tutan öğrencilere bir “garezi” var gibi anlaşılıyordu. Örneğin oyunculardan biri yurtdışından öğrenci değişim programıyla Türkiye’ye gelen bir karakter önerisinde bulundu. Fakat bu öneri evi tutan öğrencileri zor duruma sokacak, partinin kurulmasını sağlayacak bir detay barındırmıyordu. Bu sebeple karakter “her daim parti ortamını kurmayı, dans etmeyi ve alkolü seven, asi bir Erasmus öğrencisi” olarak detaylandırıldı. Aynı zamanda dile ve kültüre yabancı oluşu evi tutan öğrenciler tarafından hatırlatılan kuralları yadırgamasına ve reddetmesine sebep olacaktı. Yürütücülerin karakterlerin işlevine dair sorduğu sorular sonucunda oluşan yönelimler şöyle sıralanabilir: Evi tutan kadınlardan birine romantik duygular besleyen ve o gece ona açılmayı planlayan Derman; istediği yüksek lisans programına kabul almış ve bunu kutlamak için romantik duygular beslediği Derman’ı da o gece yanında getiren Selin; her şeyi sosyal medyada paylaşan, her zaman arkadaş ortamlarının merkezinde olmak isteyen Pelinsu ve öğrenci değişim programı ile Türkiye’ye gelen, partilerden hoşlanan Dennis. 

Karakterlerin arka planlarına dair getirilen egzersizler yukarıda belirlenen özellikleri ortaya çıkaracak çatışmalar barındırmıyordu. Bu sebeple egzersizler karakterlere ve aralarındaki ilişkilere yönelik yeniden düzenlendi. Örneğin bulunduğu ortamlarda ilginin sürekli kendinde olmasını isteyen Pelinsu karakteri için şöyle bir egzersiz yapıldı: “Pelinsu doğum günü partisini Instagram’dan canlı bir biçimde yayınlamaktadır. Doğum günü pastasını üfleyeceği anda, ortamda bulunan konuklardan biri diğerine evlenme teklif eder. Bütün ilginin bu çifte yöneldiğini gören Pelinsu bunu engellemek ister ama başarılı olamaz.” Son olarak bu odak, parti vermenin yasak olduğu bu evde hangi eylemler ve aşamalar ile partiyi oluşturacaklarını planladı. Doğaçlama günü için yapılan hazırlık böylece son buldu. 

Yürütücüler katılımcılara herhangi bir vukuat, tavır veya tipleme yönelimi vermek yerine katılımcıların hayal güçlerini zorlayacak ve onları doğaçlamaya yönlendirecek sorular ile çalışmayı yürüttü. Çalışmanın ikinci günü, yapılan hazırlık çalışmasının not edilmesi ile son buldu. 

3. Gün: Doğaçlama Aşaması

Atölyenin üçüncü gününde, odaklara ayrılan gruplar kendi içerisinde bir araya geldi ve yaptıkları hazırlıkları birbirleriyle paylaşmayarak önceden verilmiş olan sinopsislerini doğaçladı. Katılımcıların yaptıkları hazırlıkları birbiriyle paylaşmamaları, karakterlerin vukuat içerisinde aldıkları tavırların canlı olmasını ve oyuncuların yaşayan tepkiler vermesini sağladı. Yapılan ön hazırlıklar ise katılımcıların karakterin görevine ve verili durumuna odaklanarak doğaçlamasına hizmet etti. 

“İlk Doğaçlama Aşaması”nda yürütücüler belli başlı sorunlar gözlemledi. Özellikle Kafede Tek Başına ve Devlet Dairesinde sahnelerinde gözlemlenen en belirgin sorun, katılımcıların sinopsisin çatışmasına odaklanmak yerine oluşturdukları arka planları göstermeye çalışmalarıydı. Bu eğilim sahnelerde vukuatların oluşmasını engelledi. Yeni Ev Partisi sahnesinde de benzer bir eğilim gözlemlenirken bu sorun vukuatın oluşmasının önüne geçmiyordu. Fakat sahnede vukuata hizmet etmeyen birçok yan eylem bulunuyordu. 

Bir diğer sorun ise katılımcıların ilişki içerisinde oynamamasıydı. Oyuncular, replik kullanımının olduğu sahnelerde aynı anda konuşuyor veya birbirlerini dinlemiyorlardı. Fiziksel ifadelerin kullanıldığı sahnelerde ise ana vukuatı besleyecek vukuatlar doğaçlamak yerine aynı anda, farklı yan eylemler doğaçlıyorlardı. Bu da kaotik, takibi zor ve etki-tepki ilişkisinin kurulamadığı doğaçlamaların oluşmasına neden oldu. Yürütücüler bu tür eğilimleri değerlendirirken oyuncuların replik kullanılan sahnelerde fiziksel eylem doğaçlamada zorlandığında, vukuatı beslemeyen diyaloglar/monologlar doğaçladığını tespit etti. Replik kullanımının sınırlandığı sahnelerde ise oyuncuların doğaçlanan fiziksel eylemleri güçlü bir şekilde icra etmekte zorlandıkları ya da fiziksel eylem doğaçlamaktan kaçarak düzensiz belli jest ve mimiklerle “derdini anlatmaya çalışmaya” yöneldikleri gözlemlendi. 

Katılımcılar sinopsisleri üç veya dört kere doğaçladı. Her doğaçlamada katılımcılardan bir önceki doğaçlamada bulunan eylemlere ek olarak, sinopsiste bulunan vukuatı belirgin hale getirecek oyunları ve stratejileri kurmak için yan eylemler doğaçlamaları talep edildi. Böylece katılımcılar her doğaçlamada bir önceki denemede buldukları eyleme takılı kalmayıp daha yaratıcı ve vukuatı besleyen eylemler icra etti. Örneğin Devlet Dairesinde sahnesindeki katılımcılar öğrencinin belgesini imzalamamak için her doğaçlamada farklı sebepler oluşturarak öğrenciye oyunlar kurdular. 

Yürütücüler yapılan her doğaçlamanın sonunda katılımcılardan doğaçlamayı değerlendirmelerini istedi. Bu değerlendirmelerde, sinopsiste bulunan çatışmanın oluşup oluşmadığı önemli bir ölçüttü. Bu noktada eğer vukuat oluşmuyorsa bunun sebepleri üzerinde duruldu. İkinci olarak, katılımcıların “Hazırlık Aşaması”nda oluşturdukları arka plan ve görevlere uygun eylemlerin icrası üzerine değerlendirme yapıldı. Eğer oluşturulan karakter ya da tipin sahnede kurulan oyun içerisinde bir işlevi yoksa veya yazılı olarak önerilen tavır sahnede oluşmuyorsa katılımcının tipleme yönelimini ve görevini keşfetmesi için farklı egzersizler tekrar yapıldı. 

Yapılan doğaçlamaların sonunda gruplardan çalışmalar sırasında buldukları eylemler ve yan vukuatlardan belirli seçmeler yaparak neden-sonuç ilişkisine uygun, anlaşılır bir akış oluşturmaları talep edildi. Ardından atölyenin üçüncü günü son buldu.

4. Gün: Düzenleme Aşaması

Atölyenin son gününde, doğaçlanan sahnelerin nasıl düzenleneceğine örnek oluşturmak için bir çalışma yapıldı. Günün başında tüm katılımcılar birbirlerinin sahnelerini izledi. Ardından yürütücüler moderatörlüğünde bir değerlendirme yapıldı. Devlet Dairesinde sahnesinde farklı memur tipleri bulunuyor ve sahnede bir çatışma oluşuyordu. Ancak vukuat ağırlıklı olarak karakter komedisi ile kuruluyor, vukuattan ziyade karakterlerin “komedileri” vurgu alıyordu. Örneğin tembel olduğu için belgeyi bir türlü imzalamayan memur, tembel olmasından ziyade sadece komik bir şekilde yemek yemesiyle ön plana çıkıyordu. Kafede Tek Başına sahnesinde kısıtlı replik kullanımından dolayı oyuncuların sadece fiziksel eylem yoluyla kendilerini ifade etmeleri gerekiyordu ve bu ifadede yaşanan sorun vukuatın kurulmasına engel oluyordu. Yeni Ev Partisi sahnesinde ise aşamalar belirgindi ve aşamalar arasında neden-sonuç ilişkileri kurulmuştu. Ancak çatışmayı besleyecek bölümlerde sorunlar bulunuyordu. Bu sebeple Yeni Ev Partisi sahnesinin düzenlenmesine karar verildi. 

Katılımcıların düzenleme aşamasından önce oluşturduğu sahne akışı şu şekildedir:

Ev sahipleri Sevda ve Hasan evlerinde çalışmaktadır. Kiracı Asuman ve Simge ise Sevda ve Hasan’dan gizlice davet ettikleri misafirlerini beklemektedir. Misafirler geldiğinde Asuman ve Simge, Derman’ı eve alıp almama konusunda kararsızlık yaşarlar. Çünkü kontratlarında “Eve erkek giremez.” ibaresi bulunmaktadır. Selin’in ricası üzerine Asuman ve Simge, Derman’ı eve kabul ederler. 

Selin, gruba yüksek lisansa kabul aldığının haberini verir. Bu müjdeli haber, açılan bir şarap ile kutlanır. Asuman ve Simge başlangıçta bunu engellemeye çalışsalar da ısrarlar sonucu sadece bir kadeh içilmesini kabul ederler. Şarap içilirken Dennis bir şarkı açar ve sesleri duyan ev sahipleri evi basar. Derman, Dennis ile birlikte mutfağa saklanır. Evi kontrol eden Sevda ve Hasan, herhangi bir sorun göremeyince  Asuman ve Simge’yi uyararak giderler. 

Derman ve Dennis mutfakta içtikleri şarapla sarhoş olur, yüksek sesli bir şarkı açar ve dans ederler. Kapı çalar, Derman tekrar saklanır. Bu sefer yalnızca Hasan gelmiştir. Ev sahibi Hasan gençlerin eğlenmesine karşı çıkmaz, yalnızca küçük bir uyarıda bulunur ve gider. Daha da sarhoş bir şekilde odaya dönen Derman karaoke yapmaya başlar. Sevda ve Hasan evi son kez basar ve bu sefer Derman’ı görürler. Bu sırada Dennis’in hoparlöründen gelen müziğin sesi yükselir. Sevda çileden çıkar. Durumun kötüye gittiğini gören Simge misafirleri azarlar. Asuman da herkesi evden kovar. Ardından evde kalmaya devam etmek için ev sahiplerine dil dökerler. Bu esnada Derman sokakta Asuman’a, bunu gören Selin de Derman’a ilan-ı aşk eder. Derman, Selin’den hoşlandığını fark eder. Sevda bu olayların ardından kiracıları evden çıkarır ve kocasını kovar. Kocası ise isyan eder, yazarlık hayallerinin peşinden koşmak üzere evinden ayrılır.

Üç odaktan oluşan sahnenin düzenlenmesinde aşağıdaki noktalara dikkat edildi:

  • Çok odaklı sahne düzeni: Katılımcılar, ev sahipleri ve parti grubunun aynı anda farklı mekanlarda bulunduğu bir sahne tasarımı tercih etti. Bu tasarımı daha anlaşılır kılmak amacıyla sahnede odakların donduğu veya küçük döngüler ile hareket ettiği sahnelemeler denendi. Örneğin parti grubu dikkat çekmeyecek hareketler ile dans ederken Sevda ve Hasan vurgu alır. Alt katlarından gelen müzik sesini duyup Asuman ve Simge’nin kapısına dayanma kararı alırlar. Yapılan bu ve benzeri düzenlemelerle aynı anda sahnede bulunan iki odağın eylemleri ve aşamaları vurgulanmış, belirginleştirilmiş oldu. 
  • Odakların görevleri ve fiziksel eylem icraları: Oluşturulan akışta karakterlerin görevlerine hizmet etmeyen belli başlı fiziksel eylemler olduğu tespit edildi. Evi tutan ve evi ziyarete gelen öğrencilere, ev sahipleri gelince nasıl tepkiler verebilecekleri ve hangi eylemleri icra edebilecekleri soruldu. Örneğin evi tutanlar hangi misafirleri saklamaları gerektiğini bilmeli, evi ziyarete gelenler ise evi tutanları zor durumda bırakacak eylemlerde bulunmalıydı. Ev sahipleri geldiğinde Asuman, Simge ve Selin’in Derman’ı saklaması; Dennis’in ise bu durumu umursamadan içmeye devam etmesinin karakterlerin görevlerine ve kurulan oyuna daha uygun tercihler olacağı değerlendirildi. 
  • Aşamaların belirginleştirilmesi: Yukarıda da belirtildiği gibi katılımcılar çok odaklı bir sahneleme tercih etmiş; ancak bu sahneleme aşamalara göre belirgin bir biçimde düzenlenmemişti. Bu sorunu çözmek için vukuatların nasıl bir mantık ile sıralanabileceği tartışıldı. Oluşturulan sahne matematiğine göre ev sahipleri alt katlarından gelen seslere göre evi üç kez basıyordu. Ancak her baskının arasındaki vakitte, parti grubunun evi tutanları zora sokacak eylemleri yeteri kadar vurgu almıyor ve aşamalanmıyordu. Sahnede oluşacak çatışmayı belirgin hale getirmek amacıyla, evi tutanları zora sokacak yan vukuatların dereceleri ev sahiplerinin her ziyaretinin ardından biraz daha arttırıldı. Örneğin partilere katılmayı ve parti vermeyi çok seven Dennis, ev sahiplerinin ilk baskınından sonra yanında taşıdığı hoparlör ile yüksek bir parti müziği açar. Derman ise ev sahiplerinden saklanırken mutfakta bulduğu her içkiyi içerek sarhoş olur. Tüm bunlara müzik faktörü de eklenince ortam daha gürültülü ve kaotik bir hale gelir. Belirginleştirilen bu aşamalar, oluşturulan sahne akışını finale taşımaya hizmet etti. 
  • Dramaturji tartışması: Sahnenin finaline gelindiğinde bir dramaturji tartışması yapıldı. Tercih edilen tipleme yorumları bağlamında hem ev sahiplerinin hem de misafirliğe gelen öğrenci tiplerinin karikatüre yakın bir temsille sahnelendiği söylenebilir. Bu da karakterler arasındaki farkın belirgin olmamasına, tek boyutlu tiplerin ve ilişkilerin oluşmasına sebep oluyordu. Örneğin sahne boyunca Selin’in naif yöneliminin vurgu alacağı düzenlemeler ile odak içerisinde bir çeşitleme yakalanabilirdi. Böylece Derman ve Dennis’in hedonist ve benmerkezci yönelimleri net bir biçimde tartışmaya açılabilirdi. Bir başka örneğe bakılırsa, Sevda’nın sahnenin finalinde kiracıları kovacağı sahnenin başından anlaşılıyordu. Zira tipleme sahne boyunca inceltilmeden, yani çelişkileri keşfedilmeden yorumlanmıştı. Bütün bu tercihler nedeniyle sahne samimi, beklenmeyen ve çarpıcı bir finale ulaşmıyordu. Sahnede tahmin edilebilir ve seyircinin karakterler ile empati kurmasına imkan tanımayan bir son veriliyordu. Yapılacak küçük bir dramaturjik müdahale ile sahnede nasıl bir fark oluşturulabileceğini tartışmak için bir öneri yapıldı: Sevda Hanım sahnenin sonunda öğrenciler arasındaki ilişkileri merak eder. Bunu fark eden Asuman bu merakı evden kovulmamak için kullanarak durumu lehine çevirir. Sevda Hanım, Hasan’ı eve gönderir ve kızlar ile dertleşmeye başlar.

Düzenleme çalışmasının ardından oluşan sahnenin akışı şu şekildedir:

Ev sahipleri Sevda ve Hasan evlerinde çalışmaktadır. Kiracı Asuman ve Simge ise ev sahiplerinden gizlice davet ettikleri misafirlerini beklemektedir. Misafirler gürültülü bir şekilde eve gelir. Simge Dennis’e, Derman’a ve Pelinsu’ya evi gösterirken; Asuman, Selin’e Derman’ın neden davetsiz bir şekilde bu ziyarete geldiğini sorar. Asuman, Derman’ın evde bulunmasını istemez. Çünkü kira kontratı gereği eve bir erkeğin girmesi yasaktır. Selin’in ısrarı üzerine Asuman ikna olur. 

Ev gezmesi bittiğinde, Selin başvurduğu yüksek lisans programından gelen kabul mektubunu Derman’a okutur. Derman mektupta yazanları heyecanla ve yüksek sesle okurken evi tutanlar onu sessiz olması konusunda uyarır. Dennis bu güzel haberi kutlamak için çantasından içki çıkarır, Asuman ve Simge içki içilmesine karşı çıkar. Çünkü kontrat gereği evde içki içilmesi de yasaktır. Ancak grup çoktan içmeye başlamıştır. Grup içki içerken selfie çekilir. Odak Sevda ve Hasan’a geçer. Sevda, bale eğitimi üzerine çalışırken eşi Hasan’dan belli figürleri icra etmesini ister. Fakat eşinin performansını beğenmez. Odak yeniden öğrencilere geçer. 

Dennis sessizliği bozmak için bir şarkı açar, evi tutanlar buna engel olamaz ve grup çiftler halinde dans etmeye başlar. Sevda müziğin sesini duyar ve eşiyle beraber evi basar. Selin, Derman’ı ve içki bardaklarını saklar. Sevda öğrencilerden hesap sorar, sessiz olmaları konusunda onları uyarır ve eşiyle birlikte evine döner. 

Saklanırken bulduğu içkileri içip sarhoş olan Derman, yüksek sesli bir şarkı açar. Sevda bu sefer kiracıları uyarmak için Hasan’ı yollar. Derman yine saklanır. Hasan, Sevda’ya duyuracak şekilde kiracıları azarlıyormuş gibi yapar ancak aslında kızların eğlenmesine izin verir.

Hasan gidince Derman saklandığı yerden daha da sarhoş olmuş bir şekilde döner. Müzik sesi yükselir. Dennis bir mikrofon çıkarır, Derman mikrofonu alıp şarkı söyler, herkes şarkıya eşlik eder, kiracılar onları durduramaz. Sevda ve Hasan tekrar kapıya dayanır. Asuman ve Simge misafirleri kovar. Sevda fenalaşır, Asuman ve Simge’yi abilerini aramakla tehdit eder. Bu sırada Derman sokağın ortasında mikrofon ile Asuman’a aşkını ilan eder. Asuman onu reddeder. Bunun üzerine Selin, aşkını bir türlü anlamadığı için Derman’a sitem ederek ortamdan çıkar. Derman ve diğerleri Selin’in ardından gider. Sevda daha da fenalaşır. Asuman ve Simge Sevda’yı sakinleştirmeye çalışır, ondan özür dilerler. Biraz olsun kendine gelen Sevda, gençler arasındaki aşk ilişkilerini merak eder. Asuman bunu bir fırsata çevirip dertlerini Sevda’ya anlatmaya başlar. Kocasını eve gönderen Sevda ile kızlar koyu bir sohbete başlarlar. 

Değerlendirme

Atölyenin hedefi üç günlük bir çalışma sürecinde katılımcıların önerilen yöntem çerçevesinde hazırlık yaparak doğaçlama yapmaları ve ortaya çıkan malzemeyi düzenlemeleri, bu sayede kendi çalışmalarında da kullanabilecekleri bir doğaçlama yöntemi edinmeleriydi. 

Atölye sürecinde yürütücüler tarafından gözlemlenen eksikliklerden biri gruplar içerisindeki inisiyatif alma problemi idi. Çalışma gruplarında öncüler ortaya çıkmıyor, katılımcılar yönlendirici olmaktan çekiniyorlardı. Bunun, İATG’yi düzenleyen grupların birlikte nadiren sahne çalışması yapmasından kaynaklı olabileceği değerlendirildi. Ayrıca karakter katılımcıların hazırlıklarının yapıldığı bölümlerde sinopsisi besleyecek bir arka plan oluşturmaktan ziyade “ilginç” denebilecek karakterler bulma eğiliminde oldukları gözlemlendi. Bu eğilim doğaçlama aşamasına geçildiğinde sinopsisteki esas çatışmanın kurulmasının önüne geçiyor, sahnenin kurulmasını engelliyordu. Hazırlık sürecinde yaşanan bir başka sorun ise katılımcıların egzersiz bulmakta zorlanmasıydı. Bu konudaki zorlanma alışılagelmiş düşünme biçiminden kaynaklanıyordu. Çünkü oyuncular egzersiz yapmayı sadece “bir eylem icra etmek” olarak algılıyordu. Atölyenin önerdiği yöntemde ise egzersizin amacına hizmet etmesi için karakterin çelişkilerini ortaya çıkaracak “çatışma barındıran bir vukuat” olması ve bu egzersizin sinopsisteki vukuata yönelik kurgulanması gerekiyordu. Son olarak yürütücülerin yaptığı değerlendirmede doğaçlama esnasında ani tepkiler oluşturabilme, fiziksel eylemleri hakkını vererek güçlü bir şekilde icra etme, ilişkili oynama gibi temel oyunculuk problemlerinin ortaya çıktığı da not edildi. 

Tüm bu değerlendirmeler atölyenin sonunda yürütücüler tarafından katılımcılara aktarıldı ve katılımcıların değerlendirmelerine geçildi. Katılımcılar atölyenin kulüp çalışmalarında bu kadar derinlikli bir biçimde değinilmemiş bir konu olan doğaçlama üzerine yoğunlaşması bağlamında zihin açıcı olduğunu, seminerin araştırmaya teşvik edici olduğunu, pratik kısmın ise çalışmalarda kullanabilecekleri bir yöntem içermesi bakımından faydalı olduğunu belirttiler. Bu değerlendirmeye ek olarak, BÜO’dan bir katılımcı hazırlık için belirlenen dört kriterin ve atölyenin sunduğu doğaçlama yönteminin reji çalışmalarında faydalı olabileceğini belirtti. İFO’dan bir katılımcı sahnede replik kullanmadan doğaçlama yapmanın oldukça zorlayıcı olduğunu ve üzerine düşünülmesi/çalışılması gereken bir nokta olduğunu ifade etti. İTÜ TS’den bir katılımcı egzersiz bulma konusunda yürütücülerden daha fazla destek beklediğini belirtti. Yürütücüler ise bu beklentinin bütün malzemeyi çalıştırıcıdan bekleme seviyesine kadar gidebilecek bir eğilim olduğunu belirterek bunun önüne geçmek amacıyla atölyede oyunculardan egzersizleri kendilerinin bulmalarının beklendiğini açıkladı. İTÜ TS’den başka bir katılımcı ise atölyenin son gününde yapılan düzenleme çalışmasının malzemeye nasıl bir yaklaşım geliştirileceğinin önemine dikkat çekmesi anlamında faydalı olduğunu belirtti. Son olarak her gruptan ayrı ayrı söz alan katılımcılar, İATG’yi düzenleyen gruplar olarak şenlik dışında ortak bir sanatsal zemin oluşturulması açısından atölyenin verimli olduğunu belirttiler ve atölyenin bu tarz çalışmaları organize etmek için bir  teşvik olduğunu vurguladılar. 

  • Atölyeye Katılan Grupların Değerlendirme Yazıları

Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü – Doğaçlama Atölyesi Değerlendirme Yazısı

Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları mezunları tarafından 1-7 Temmuz 2019 tarihleri arasında dört günlük bir doğaçlama atölyesi gerçekleştirildi. Atölyeye Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Sahnesi, Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları, İstanbul Fen oyuncuları ve Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü katıldı. 

Atölyenin ilk oturumu 1 Temmuz Pazartesi günü Mehmet Can Engül ve Büşra Karpuz’un sunduğu “Tiyatro Tarihinde Doğaçlama Alanında Öne Çıkan Yaklaşımlar” adlı seminerle başladı. Seminer, katılımcı kulüplerin tüm üyelerine açık olarak kurgulanmıştı. Bu seminerde Commedia Dell’Arte,  Stanislavski’nin mirasçıları, doğaçlamaya çağdaş yaklaşımlar ve FRP (Fantasy Role Playing) başlıkları altında doğaçlama üzerine tarihsel bir arka plan sunuldu. Seminerin ardından gelen üç oturum boyunca gerçekleştirilecek pratik ayağa hazırlık için üç gruba belli sinopsisler dağıtıldı. Gruplardan seminerde de üzerinde durulan dört kriter üzerinden bir doğaçlama hazırlığı yapması istendi. Bu kriterler: 

– Karakter arka planı oluşturmak, 

– Karakterin sinopsisteki görevini belirlemek, 

      – Karakterin fiziksel kişilendirmesi ve ritmine karar vermek, 

      – Karaktere dair sinopsisi besleyecek bir egzersiz bulmak.

Ayrıca her üç gruba replik kullanımına dair farklı yönlendirmeler yapıldı: Birinci grup replik kullanımında tamamen serbestken ikinci gruptan replik kullanılmaması istendi. Üçüncü grupta ise belirli odaklar sınırlı şekilde replik kullanabilecekti. 

Gruplar 3 Temmuz Çarşamba günü yapılan ikinci oturuma, verilen sinopsisler üzerinden hazırlık yaparak ve egzersizler bularak geldiler. Bu oturum boyunca, atölye yürütücülerinin zaman zaman yönlendirmeleriyle birlikte masa başı hazırlıklar ve egzersizler yapıldı. Yapılan egzersizler aynı gruptaki farklı odaklar tarafından sinopsise hizmet edecek şekilde ayrı ayrı çalışıldı. Bu günün sonunda katılımcılardan karakterlerinin yönelimlerini ve vukuatı besleyen eylemleri not etmeleri istendi.

Bu çalışmada tespit edilen bazı sorunlar şunlardı: Önerilen egzersizler ve kurulan karakter arka planlarından bazıları çatışmalı bir durum oluşturmuyor, dolayısıyla karakterin sinopsisteki işlevine hizmet etmiyordu. Bu da egzersiz oluştururken nelerin dikkate alınması gerektiğine dair bir yöntem eksikliğine işaret ediyordu.

5 Temmuz Cuma günü yapılan üçüncü oturumda, aynı grup içerisinde ayrı çalışan odaklar ilk kez buluşarak sahne üzerinde doğaçlamaya geçtiler. Bu çalışmada sahne üstündeki oyuncuların birbirini kaale almaması ve sinopsisteki genel akışı beslemeyecek doğaçlamalarla sahnenin zora sokulması gibi sorunlar tespit edildi. Doğaçlamalar sonunda çıkan malzemeler grup tarafından değerlendirildi, izlenebilir bir akış oluşturmak için gerekli düzenlemeler yürütücülerin dönüşleri dikkate alınarak yapıldı. Günün sonunda gruplar, oluşan akışı not ederek ayrıldı. 

6 Temmuz Cumartesi günü atölyenin son oturumu gerçekleştirildi. Güne bir önceki oturumda oluşturulan akışların hatırlanmasıyla başlandı. Daha sonra gruplar akışlarını sergiledi. Düzenleme için aşamaları en belirgin olan, replik kullanımının serbest olduğu grup seçildi. Bu grupla çalışmaya devam edildi. Sahne başından itibaren izlenirlik, anlaşılırlık, tutarlılık gibi kriterlere dikkat edilerek düzenlemeler yapıldı. Akışa hizmet etmeyen, dolayısıyla izleyiciyi “sıkan” bölümler atıldı. Akışta repliği önceleyerek fiziksel eylemi ikinci plana atan eğilimler tespit edildi ve bu sorunun giderilmesi için replik kullanımının yasaklandığı, tamamen fiziksel eyleme dayalı egzersizler yapıldı. Çalışmanın sonunda sahnenin düzenlenmiş hali tekrar sergilendi. 

Sahne üstü çalışmanın ardından yürütücüler ve katılımcılar atölye sürecine dair bir değerlendirme yaptılar. Bu çalışmaların, İATG’yi düzenleyen grupların çalışmalarına dair bir metot oluşturma hedefi vardı. Ayrıca bu grupların bahar döneminde yapılan şenlik dışında bir araya gelip sanatsal üretim yapabilecekleri bir ortam kurulması olumlu değerlendirildi.

Özellikle son iki yıldır BÜFK gösterilerinde, takip edilebilen bir olay akışı oluşturulmaya çalışılıyordu. Fakat sahne üzerindeki çalışmalar sırasında doğaçlamaya dair bir yöntem eksikliği mevcuttu. Bu eksikliklerin başında sahne üstündeki her bir karakterin arka planının ve sahnedeki işlevinin yeteri kadar derinleştirilmemesi geliyordu. Seminerin ardından doğaçlama üzerine tercih edilebilecek yöntemlerin neler olduğuna dair teorik bir arka plan edinilmiş oldu. Atölye, pratik ayağıyla da bu yöntemlerin nasıl uygulanacağına dair bir metot sundu. 

BÜFK çalışmalarında fiziksel eylemi stilize etmekte sorun yaşanıyordu. Özellikle, hiç replik kullanmayan gruba önerilen stilizasyon modeli BÜFK çalışmalarında uygulanabilir bir yöntem sunuyordu. Bu yöntemde izlenirliği ve anlaşılırlığı artırmak için stilizasyonun repetisyon üzerinden kurulması, hareketlerin hacminin büyük olması ve vurgu noktalarının bulunması gibi kriterler ön plana çıkıyordu. Ayrıca atölyenin son günündeki düzenleme çalışmasında sahne üzerindeki izlenirliği, anlaşılırlığı ve tutarlılığı sağlamak için yapılan müdahaleler de sahne çalışmalarının nasıl yönlendirileceğine dair veri oluşturuyordu. Bu müdahaleler içerisinde sahnede tespit edilen bir sorunu çözmeye yönelik egzersizlerin bulunması BÜFK çalışmaları açısından kritik bir noktaydı. Atölye sürecinde, sahnelemeye yönelik doğaçlama ve düzenleme çalışmaları yapılırken bir sorun tespit edildiğinde bu sorunun çoğu zaman o çalışmadan önceki basamaktaki bir sıkıntıdan kaynaklandığı çıkarımı yapıldı. Örneğin arka plana dair yeterli bir hazırlığın yapılmamış olması masa başı çalışmayı, doğaçlamadan yeterli malzemenin çıkmamış olması düzenleme çalışmasını olumsuz etkiliyordu. Sonuç olarak atölye süreci olumlu değerlendirilerek buradan edinilen deneyimlerin BÜFK çalışmalarına aktarılması gerektiği belirtildi. 

Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları – Doğaçlama Atölyesi Değerlendirme Yazısı

Bu seneki yaz çalışmalarının başında Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları mezunlarından Büşra Karpuz, Elif Karaman, İlker Ergün, Maral Çankaya ve Mehmet Can Engül yürütücülüğünde bir doğaçlama atölyesi gerçekleştirildi. Atölyenin seminer ve doğaçlama çalışmaları olmak üzere iki ayağı vardı. Atölyeye İATG’yi düzenleyen topluluklar (BÜO, YÜO, İFO, İTÜ TS) ve Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü katılım gösterdi. Atölye bir seminer ile başladı. Ardından çalışılacak sahnelerin hazırlığı için bir gün ayrıldı ve kalan iki günde sahne çalışmaları yapıldı. 

Atölyenin seminer ayağı, tiyatro tarihine ve doğaçlamanın tiyatrodaki yerine dair detaylı bir araştırma içeriyordu. Tiyatrocu ve teorisyenlerin karşılaştırmalı anlatımı, dinleyicilerin doğaçlamanın tarihsel gelişimini daha rahat takip etmesini sağladı. Seminer, BÜO özelinde yakın tarihlerde derinlemesine araştırılmamış üslup ve metotlara dair bir eğitim-araştırma çalışması örneği oluşturdu. Bunlara ek olarak seminerde değinilen noktalar ekipler tarafından ilgiyle dinlendi ve beraber çalışma yürütülebilecek alanların önünü açmış oldu. Seminerin birçok alanı kapsaması katılımcılar için oyunculuk, doğaçlama ve yöntem ilişkisine dair bir düşünme kanalı açarak araştırmayı teşvik etti. 

Uzun süredir İATG’yi düzenleyen ekipler arasında eğitim-araştırma perspektifiyle yürütülmüş bir faaliyetin gerçekleştirilmediği tartışılıyordu. Bu eksikliğin İATG’yi düzenleyen ekiplerin ortak bir çalışmaya girmemesinden kaynaklı olduğu söylenebilir. Bu ekiplerin atölye çalışmasında deneyimlenen ortak çalışma ve üretim pratiğini devam ettirmeye yönelik hamle alması gerektiği tekrar vurgulandı. 

Hazırlığa ayrılan gün ekipler tarafından olumlu değerlendirildi. Sunulan dört kriter (tiplemenin arka planı, tiplemenin görevi, tiplemenin fiziksel kişilendirmesi ve ritmi, karaktere dair sinopsisi besleyecek egzersiz) daha önce arka plan çalışması yapmamış veya bu konuda yeterli deneyimi bulunmayan katılımcıların hazırlık aşamasında izleyebilecekleri yolu açık bir şekilde gösterdi. Arka plan çalışmaları ve doğru egzersizler bulma konusundaki eksikliklerin giderilmesi için bir başlangıç yapılmış oldu. Hazırlık için özel olarak bir gün ayrılması oyuncuların tiplemelerinin koşullarına ve görevlerine hakim olması anlamında çalışmaları olumlu etkiledi. Katılımcılardan hazırlık gününe dair istenen egzersizler, tipleme yönelimi bulma ve çatışmalı egzersiz oluşturmanın doğaçlama için vazgeçilmez olduğunu göstermiş oldu. Katılımcılar süreç sonunda bu konudaki eksikliklerini fark ettiler. Egzersiz ve arka plan hazırlığı konusunda gelişim göstermek için bu konu üzerine çalışmanın şart olduğu ortaya çıktı. BÜO özelinde de yer yer sahneyi besleyecek doğru egzersizi kuramama problemi ortaya çıkıyordu. Hazırlık aşaması, bu konudaki eksiklerin tespit edilmesi ve çözmek üzere hamle alınması anlamında hem teşvik edici hem de geliştirici oldu.

Atölye süreci olumlu değerlendirildi. Verilen vukuatların çeşitli olması (replik kullanılmaması, kullanımın en aza indirgenmesi ve serbest bırakılması) ileride çalıştırıcılık yapacak katılımcılar için hangi yöntemle nasıl sonuçlar elde edileceğine dair bir örnek oluşturdu. Odakların birbirinden ayrı bir şekilde arka plan çalışması yapmasının iki sonucu oldu. Pozitif yanı, temiz ve detaylı bir hazırlıkla karşı karşıya gelen ekiplerin yaratıcı itkilerle doğaçlamasına ve daha kolay sahne kurmasına zemin oluşturmasıydı. Negatif yanı ise yakın ilişkiler tasarlayan odaklarda ilişki keşfetme sürecinin aksamasına neden olmasıydı. Bu nedenle birbirinden ayrı yapılan hazırlık ve arka plan çalışmaları vukuata ve verili durumlara göre kullanılabilir ya da kullanılmayabilir şeklinde değerlendirme yapıldı. Atölye, sahnede odağın vukuattan uzaklaşması veya fiziksel eylemlerin oynanmaması gibi krizlerle karşılaşıldığında çalıştırıcıların buna yönelik nasıl hamle alacağına dair bir örnek oluşturdu. 

BÜO’da çalıştırıcılık yapan ve deneyimli oyuncuların katıldığı ekip, arka plan ve hazırlık çalışmalarında kendini pozitif değerlendirirken sahne ve tipleme çalışmalarında yaratıcı egzersiz önerileri sunmak, oyuncu-reji mantığıyla çalışmak, tipleme nüvesi yakalamak gibi alanlarda kendilerini gelişime açık değerlendirdi. Buna ek olarak İATG’yi düzenleyen diğer ekiplerle kurulan iletişim pozitifti. Ortak bir üretimde bulunulması, ekiplerin tanışmasının yanı sıra birbirlerinin çalışma pratiklerini görmesini de sağladı.

Doğaçlama Atölyesi, uzun süredir İATG’yi düzenleyen ekiplerle tartışılan örgütlenme perspektifinin ve ortak çalışma yürütme pratiğinin unutulmasının önüne geçmek için ekiplere örnek teşkil eden bir çalışma oldu. Sanatsal üretim yapan beş ekibin ortak çalışma yapma pratiğini hatırlaması ve sahne üzerinde beraber çalışması örgütlenme tartışmalarının somut bir düzlemde gerçekleşmesini sağladı. 

İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Sahnesi – Doğaçlama Atölyesi Değerlendirme Yazısı

Taşkışla Sahnesi olarak yürüttüğümüz doğaçlama çalışmaları kısa bir masa başı çalışmasının ardından sahne üzerine geçilerek devam ediyor. Doğaçlama öncesi hazırlığın kısa olması çalışmaların verimsiz geçmesine neden olabiliyor. Bu bakımdan çalıştırıcıların katıldığı bu atölye, ekibin ileride yapacağı doğaçlama çalışmalarında faydalanabileceği bir yöntem sundu.

Atölyenin ilk günü yapılan seminer, doğaçlamaya dair farklı görüşler hakkında genel bir perspektif oluşturdu. Tiyatrocuların görüşlerinin analiz edilip birbirleriyle karşılaştırmalı olarak anlatılması anlaşılırlığı artıran bir yöntemdi. Seminerin gözlemlenen diğer bir etkisi, ekipte araştırma isteği oluşturarak ilgi örgütlemesi ve ileride yapılabilecek araştırmalar için bir yol haritası sunması oldu. 

Atölyedeki ekiplerden, belirlenen dört kritere göre hazırlık yapmaları istendi. Karakterlere hazırlık yaparken aşamalı bir yöntem sunulması, oyuncuların karakterlerini oluştururken bu kriterleri birbirleriyle ilişkili olarak düşünebilmelerini ve bir sonraki çalışmaya daha ayrıntılı bir hazırlık yaparak gelmelerini sağladı. Dört kriterden biri olan karakterin çatışmasını besleyecek bir egzersiz oluşturma, ekibin daha önce bazı çalışmalarda denediği ama henüz sistematik hale getiremediği bir yöntemdi. Atölye sırasında bazı oyuncuların hazırladığı egzersizler bir çatışma barındırmadığı için uygun bulunmadı, bu egzersizlerde değişikliklere gidildi. Doğru egzersizler bulma yolunda yaşanan zorluklar, “Etkili bir egzersiz nasıl olmalıdır?” sorusuna cevaplar üretmemizi sağladı. Yapılan bu ön hazırlık ve egzersizlerin, bir sonraki aşama olan ekiplerin karşılaşmasında daha verimli doğaçlamalar yapılmasına yol açtığını gözlemledik. Doğaçlama çalışmalarında en çok karşılaşılan oyuncunun doğaçlamayı durdurması ve sahnede kitlenmesi sorunu bu süreçte oldukça az yaşandı.

Doğaçlamaların sergilenmesinin ardından değerlendirme yapılması oyuncular olarak doğaçlama yaparken sık sık içine düştüğümüz hataları gözlemlememizi sağladı. Karakterin arka planının sahnenin çatışmasının önüne geçmesi, sahnenin aşamalanmaması gibi sorunlar göze çarptı. Bir sahne özelinde bu sorunları gidermeye yönelik düzenleme çalışması yapıldı. Atölyenin sergileme ile son bulmayarak sahne düzenleme çalışmasını da içermesi, doğaçlamanın sahneleştirilmesi hakkında fikir verdi. Atölye sonunda sahne kurgulama ve karakter yaratma bağlamında alınan sonuçların bu sene yapacağımız doğaçlama çalışmalarını olumlu etkileyeceği konusunda hemfikiriz.

Atölyenin bizce çok önemli bir diğer yanı, farklı ekiplerin sahne üstünde beraber çalışma yürütmesiydi. Beraber sahneye çıkmak, ekiplerin iş yapma pratiklerinin görülmesi ve paylaşılması oldukça önemliydi. İATG’yi düzenleyen ekiplerin beraber üretim yapacakları ve sanatsal paylaşımda bulunacakları alternatif ilişkilenmelerin önemini bu atölyeyle bir kez daha fark etmiş olduk. Temsilciler arasında alınan toplantılar aracılığıyla ilişkilenmek veya şenlik düzenlemekle sınırlı kalmayan, ortak bir sanatsal zeminde buluşulan bu tür çalışmaların yapılmasını oldukça önemli buluyoruz. Örgütlenmedeki çözülmelerin önüne ancak bu şekilde geçilebileceği görüşündeyiz. 

Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları – Doğaçlama Atölyesi Değerlendirme Yazısı

Doğaçlama atölyesi, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları mezunları tarafından gerçekleştirildi. 1-7 Temmuz 2019 tarih aralığında dört günlük bir çalışmayı içeren atölyenin ilk günü, ekiplerdeki tüm üyelere açık olarak yapılan bir seminer ile başladı. Kalan üç günde ise pratik çalışmalar gerçekleşti.

Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları olarak doğaçlama çalışmalarımıza eğitim dönemine kıyasla, yaz çalışmalarında daha fazla vakit ayırabiliyoruz. Bu bağlamda YÜO olarak yaz dönemini verimli geçirdiğimizde ortaya güzel ürünlerin çıkabileceğini düşünüyoruz. Atölyeden önce bir doğaçlama çalışmasının nasıl sahneleneceği konusunda bazı eksiklikler tespit ediyorduk. Çalışmalarımız masa başı çalışması yürütülmeden sahne üzerinde doğaçlama ile ilerliyordu. Atölye, hazırlık çalışmalarının önemini vurgulayarak doğaçlamaya dair nasıl bir yol izleyeceğimizi göstermiş oldu. 

“Tiyatro Tarihinde Doğaçlama Alanında Öne Çıkan Yaklaşımlar” başlığıyla yapılan seminer doğaçlamanın tarihsel sürecini, tartışma noktalarını ve katılımcı ekipleri atölyenin pratik ayağına hazırlayacak olan temel bilgileri edinmemizi sağladı. Seminerin ardından katılımcı üyeler üç gruba ayrıldı ve her birine belirli sinopsisler dağıtıldı. Bu sinopsisler ışığında atölyenin pratik ayağına geçmeden önce belirli yönlendirmeler yapıldı ve gruplardan atölyenin ikinci ayağına hazırlık yapması istendi. Üç gruba ayrılan ekiplerin doğaçlarken replik kullanıp kullanmayacakları konusunda çeşitli tercihler yapılması farklı sahne denemelerine örnek teşkil etmesi anlamında olumlu değerlendirildi.

3 Temmuz Çarşamba günü gruplar kendi içersinde ayrılarak yaptıkları hazırlıkları ve oluşturdukları egzersizleri harmanlayarak icra ettiler. Bu noktada hangi egzersizlerin gereksiz olduğunu ve çatışmayı desteklemediğini anlamlandırmamız ileriki aşamalar için önem taşıdı. Ortaya çıkan egzersizler katılımcıların karakterlerine dair belli başlı noktaları analiz etmelerini kolaylaştıracak nitelikteydi. Katılımcılar bu doğrultuda egzersizlerin karakterleri nasıl çeşitlendirdiğini ve odaklarda kurulan ilişkiyi nasıl etkilediğine dair belli başlı notlar alarak diğer oturuma hazırlıklı gelmeye çalıştı. 

Üçüncü oturumda, üç gruba ayrılan ekibin içerisindeki odaklar ilk kez birleşti. Bu aşamada, odakların ilk kez birleşmesiyle ortaya çıkan doğaçlama ile ikinci ve üçüncü doğaçlamalar arasında büyük bir fark elde edildi. Bu süreç atölyeye katılan tüm katılımcılara doğaçlamanın sahneleştirilerek bir ürün haline getirilebileceğini gösterdi. Bu bağlamda yürütücülerin de geri dönüşleri alınarak vukuatı beslemeyen, genel akışı kesintiye uğratan yan eylemler çıkarılarak bir akış oluşturuldu.

Dördüncü ve son oturumda gruplar sahnelerini birbirine sergiledi. Üzerinde düzenleme çalışması yapılmak üzere, replik kullanımının serbest olduğu grup seçildi. Sahne üzerindeki gereksiz ve çatışma barındırmayan yan eylemler atıldı, vurgu noktaları belirlendi ve temiz bir akış elde edildi. Sahne düzenlenerek sergilendi.

Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları olarak doğaçlamadan bir ürün ortaya çıkarmak konusunda zorlandığımız birçok nokta bulunuyordu. Hazırlanan bu atölye, ekiplerin bu sorunu çözmelerini kolaylaştıracak nitelikteydi. Doğaçlama yapılırken arka plana dair hazırlık çalışmalarının ve yapılan egzersizlerin karakterlerin gelişimindeki önemi kavrandı. Doğaçlama esnasında bir sorun oluştuğunda sorunun nereden kaynaklandığını tespit etmek gibi temel noktalar katılımcılara anlaşılır bir şekilde aktarılmış oldu. Bu, atölyenin bizce en önemli taraflarından biriydi. 

Doğaçlama Atölyesi ile İATG’yi düzenleyen ekiplerin şenlik dışında ortak bir ürün çıkarmaya yönelik daha çok işbirliği halinde olması gerektiği bir kez daha vurgulandı. Bu atölye sayesinde ekipler aynı sahneyi paylaşarak birbirlerini daha çok tanıma fırsatı buldu. Atölyenin katılımcı ekipler açısından oldukça verimli geçtiğini ve İATG’yi düzenleyen ekipler arasındaki dayanışmanın önemini hatırlattığını düşünüyoruz. 

İstanbul Fen Oyuncuları – Doğaçlama Atölyesi Değerlendirme Yazısı

Atölyenin ilk gününde doğaçlama tarihine dair bir seminer yapıldı. Seminer içerik itibariyle sahne üstünde oluşturulan çalışmanın arka planını destekler nitelikteydi. Bu durum atölyenin temel mantığını kavrama ve çalışma alanına katılımcıları dahil etme noktasında olumlu sonuçlar gösterdi. Kurulmaya çalışılan doğaçlama mantığı, oyuncunun yaratıcı süreci başlatmasına olanak sağlayarak oyuncuyu metin merkezli anlayıştan oyuncu merkezli anlayışa taşıdı. Bu sebeple özellikle amatör tiyatro gruplarında doğaçlama çalışmalarının oldukça önemli olduğu değerlendirmesi yapıldı. Birçok tiyatro kuramcısının geçmiş dönemlerde Uzak Doğu tiyatro perspektifinden etkilenmiş olması, bu alanla ilgili çalışma yapma gerekliliğini hatırlatmış oldu. Ayrıca Stanislavski metodu ile çalışma yürüten ekiplerin farklı perspektiflerle karşılaşması seminerin olumlu değerlendirilen diğer noktalarından biriydi.

Seminerin ardından, gruplar belirlenen sinopsisler üzerinden üç gruba ayrıldı. Kimi oyuncular sinopsise göre bireysel, kimileri ise toplu bir şekilde egzersizler yaptılar. Bu, sahne üstünde oyuncuları yaratıcılık anlamında destekleyen bir unsur oldu. Oyunculardan oluşturdukları karakterler için dört kriter üzerinden hazırlık yapması talep edildi. 

Sahne üzerine geçmeden önce çatışma barındıran egzersizler yapılması ve karakterlerin fiziksel kişilendirmelerinin oluşturulması oyuncuların sahne üzerine malzeme getirebilmesini sağladı. Karakter arka planı, egzersiz ve hazırlık aşamalarının üzerinde durulması doğaçlamanın farz edilenin aksine ciddi bir hazırlık gerektirdiğini gösterdi. Sahne üzerinde replik kullanımının gruplar arasında farklılık göstermesi oyuncunun repliğe başvuramadığı durumlarda fiziksel icraya odaklanmasını sağladı ya da bu konuda bir soru işareti oluşturarak mantığın kavranmasına yardımcı oldu. 

Sonuç olarak İFO özelinde, bu atölye ile sene içerisinde yapılacak birçok çalışmaya temel sağlandığını belirtmek gerekir. Doğaçlamadan yola çıkılarak oluşturulmuş bir metin olan Berber Hikayeleri oyununu eğitim prodüksiyonu olarak seçtiğimiz göz önüne alınırsa, bu atölye ile metin yazımı ve sahne üstü süreçlerinde karşılaşabileceğimiz sorunlara çözüm bulmaya yönelik kapsayıcı cevaplar aldığımız söylenebilir.