İlk tepkiler… bu finansal bir kriz mi?

Korona virüs salgınının kısa sürede dünya ekonomisinde çok sarsıcı etkileri oldu. Vakalar Çin’den Avrupa’ya ve ABD’ye sıçrayıp küresel bir resesyon olasılığı güç kazanınca finans dünyasında yatırımcılar ellerindeki menkul kıymetleri (tahvil, hisse senetleri, türev sözleşmeler vs.) satıp dünya ekonomisinin üzerine oturduğu rezerv para birimi dolara yöneldiler. Herkes gelecekteki zor günler için nakde döndü. Bunun hâlâ süregiden sonucu, borsalarda tarihi düşüşler ve tahvil piyasalarında faizlerin sert şekilde yükselişi oldu. Örneğin, ABD’de borsa 3 hafta içinde yüzde 30 değer kaybetti. Bu gelişmeler karşısında dünya ekonomisindeki kriz, ilk önce 2008 benzeri bir kriz olarak algılandı. Böyle olunca öncelik -yine 2008 krizinde olduğu gibi-kredi/borçlanma kanallarını açık tutmak ve sistemi tıkayacak bir likidite sıkışıklığına imkân vermemek için başlıca merkez bankalarının devasa miktarlarda parayı finansal piyasalara pompalamak üzere harekete geçmesi oldu.

Amerikan Merkez Bankası (FED) piyasayı fonlama faizini yüzde 0,25-0,00 bandına çekti, yani bankalara likidite sağlama faizini sıfırlamış oldu. Bankaların ayırmak zorunda olduğu zorunlu karşılıkları sıfırladı. 700 milyar dolarlık varlık alım programı başlatarak bankacılık sistemine çok yüksek miktarda likidite vermeyi taahhüt etti.[i] Bunun ardından daha ileri bir adım atıp varlık alımlarının “sınırsız” olacağını, yani bir üst sınırın olmadığını açıkladı.

Ayrıca FED, küresel düzeyde dolar sıkışıklığının önüne geçmek için 9 merkez bankasıyla daha yeni swap (para takası) hatları oluşturma kararı aldı.[ii] Öte yandan banka, hanehalkı ve işletmelere kredi akışını desteklemeye yönelik yeni bir adım atarak Para Piyasası Yatırım Fonu Likidite İmkanı (MMLF) programını başlattığını duyurdu.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise 750 milyar Euro tutarında geçici bir varlık alım programını en az 2020 yılı sonuna kadar sürdüreceğini açıkladı. Varlık alım programı, ABD’de olduğu gibi, bankalar ve diğer finansal kuruluşların elindeki kamu ve özel sektör tahvillerinin alınması, karşılığında likidite verilmesi şeklinde gerçekleşecek.[iii] ECB’nin varlık alım programı ve limitleri duruma göre yeniden değerlendirilecek ve gerekirse uzatılacak.

Birleşik Krallık Merkez Bankası (Bank of England) da bu trendi izledi. Politika faizini yüze 0,25’e indirdi ve şirketlerin korona virüs kriziyle başa çıkmasına yardımcı olmak için sınırsız para pompalamaya hazır olduklarını açıkladı.[iv]

Karşı karşıya bulunduğumuz 2008 krizinden çok farklı

FED başta olmak üzere Batılı ülkelerin merkez bankalarının verdiği tepki finansal bir krizin önlenmesine yönelikti. Bununla birlikte 2007/8’de olduğu gibi esas olarak finans sektöründen bir krizle değil doğrudan reel sektörü vurmaya başlayan bir krizle karşı karşıyayız.

2008 krizi sonrasında devletlerin büyük yatırım bankalarını kurtarıp finans sistemine devasa miktarlarda para enjekte etmesi kredi kanallarını açmış, reel sektörün krizi kısmı bir hasarla atlatmasını sağlamıştı. Bu nedenle, ciddi iş kayıpları olsa da 1929’daki Büyük Buhran’la karşılaştırılabilir bir işsizlik olmamıştı. Diğer yandan, sağlanan likidite sayesinde reel sektör şirketleri küresel çapta aşırı derece borçlanıp faaliyetlerini genişletme fırsatı bulmuştu. Bankalar da tüketimi artırmak üzere bireyleri bol bol borçlandırabildi. Kısacası, kredi genişlemesi ve borçlanmanın mümkün kıldığı bir tüketim mekanizması Batılı ekonomileri tam olarak resesyondan çıkaramasa da krizin derinleşmesinin önüne geçti.

Korona virüs salgınının yol açtığı küresel kriz çok daha farklı. Bu fark iki boyutlu: Bir yandan, salgın tedarik zincirlerinin işlemesine zarar verdi. Örneğin, Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı’nın (UNCTAD) verilerine göre henüz 3 Mart itibarıyla virüs salgını dünya ihracatında 50 milyar dolarlık bir kayba neden oldu.[v] Bunun nedeni, dünya imalat sanayinin özellikle ara malı tedarikinde yüzde 7 oranında Çin’e bağımlı olmasıydı. Salgının Çin’de patlak vermesi, bir malın bileşenlerinin farklı farklı ülkelerde üretildiği küresel bir ekonomide ciddi aksaklıklara neden oldu. Tedarik zincirlerindeki aksamalar pek çok yerde artarak devan edeceğe benziyor.

Farklılığın ikinci boyutu ise tahmin edileceği gibi talep yönünden kaynaklanıyor. Sokağa çıkma yasaklarının birçok ülkede şu veya bu düzeyde uygulanmaya başlandığı, potansiyel tüketicilerin eve çekildiği bir ortamda sadece finans sistemine para pompalayarak ekonomiyi ayakta tutamazsınız. Reel sektöre ve iş kayıplarının azaltılmasına yönelik tedbirler almanız gerekir.

Batılı ülkelerde açılan ekonomiye destek paketleri

Batılı ülke yönetimleri bunu fark etmekte gecikmedi. Art arda tarihte görülmemiş boyutlarda ekonomiye destek paketleri açılmaya başlandı.

  • ABD’de yönetim ekonomiyi desteklemek için Kongre’ye 2 trilyon dolarlık bir paket teklifi sundu. Başlangıçta 1 trilyon civarında olan bu paketin 850 milyar dolarının kritik durumdaki şirketlere aktarılması, 200-250 milyar dolarının ise Amerikan vatandaşlara destek olarak kullanılması öngörülüyordu. İşini kaybedenleri ve ücretsiz izne çıkarılanları desteklemek için her vatandaşa 1.000 dolar verilmesi taahhüt edildi. Virüs testlerinin ücretsiz yaptırılması ve ücretli hastalık izni de verilen sözler arasındaydı. Uzun tartışmalardan sonra Kongre’de paket üzerinde uzlaşma sağlandı.
  • Fransa, 300 + 45 milyar avroluk bir destek paketi açıkladı. Özel sektör şirketlerinin likidite sıkışıklığı nedeniyle batmaması için bankalara olan kredi borçlarının 300 milyar avrosu devlet garantisi kapsamına alındı. Paketin 45 milyar avroluk bölümünün 32 milyarı şirketlerin ertelenecek kurumlar vergisi ve sigorta prim ödemelerini, 8,5 milyarı da geçici olarak işten çıkarılan işçilerin ücretlerin devlet tarafından karşılanmasını kapsıyor.[vi] Böylece Fransız Hükümeti salgın nedeniyle geçici olarak izne çıkarılan işçilerin ücretlerinin yüzde 84’e kadar olan kısmını ödemeyi taahhüt etti; buna karşın işverenler işçileri kadrolarında tutmayı sürdürecekler.
  • Almanya Avrupa’da en büyük paketi hazırlayan ülke oldu. Alman Hükümeti’nin şirketlerin ayakta kalmasını sağlamak için 822 milyar avroluk bir paket açıklayacağı söyleniyor. Bu devasa tutardaki paketin kısmi kamulaştırmalardan kredi garantilerine ve yarı zamanlı çalışmaya zorlanan işçilerin ücretlerinin telafisine kadar birçok alanı kapsayacağı bildiriliyor. Paketin yaklaşık yarısı, yani 400 milyar avro, şirketlerin borçlarına karşı  teminat gösterilmesine veya şirketlere sermaye takviyesi yapılarak hisselerinin kısmen devlet tarafından devralınmasına tahsis edilecek. Hazırlanan yasa tasarısına göre, Alman Hükümeti 40 milyar avroyu da serbest çalışanları ve küçük işletmeleri desteklemek için kullanacak.
  • Birleşik Krallık da büyük bir önlem paketi açıkladı. Maliye Bakanı Sunak, 330 milyar sterlinin (398 milyar dolar) şirketlere destek olmak için hükümet destekli krediler ve garantiler için ayrıldığını duyurdu. Diğer yandan, zor durumda olan küçük işyerlerine 25.000 sterline kadar hibe sağlanacak.[vii] Ayrıca Birleşik Krallık Maliye Bakanı, geçici olarak izne çıkarılan işçilerin ücretlerinin yüzde 80’e kadar olan bölümünün, üst sınır aylık 2,500 sterlin olmak üzere üç ay boyunca devlet tarafından ödeneceğini duyurdu. Böylece işçilerin işten çıkarılmasının önlenmesi amaçlanıyor. Bunların dışında, korumasız durumdaki 4 milyon hanehalkına yapılan ödemeler yılda 1.000 sterlin artırılıyor.[viii]

Görülebileceği gibi, zengin Batı ülkelerinde salgın nedeniyle ekonomilerin krize girmesini önlemek üzere ilan edilen devasa büyüklükteki destek paketlerinde aslan payı şirketlere ayrılıyor. Bu ülkelerin yöneticilerine hâkim olan bakış açısı, öncelikle şirketlerin ayakta tutulması. Bunun için şirketlere devlet garantili kredi imkanları sunuluyor, vergi ve sigorta prim ödemeleri erteleniyor, olmadı yine de ayakta duramayacak durumdaki bazı şirketlere hisselerinin bir kısmını devralmak -yani sermaye aktarmak- yoluyla devletin ortak olması sağlanıyor. Fransa ve İngiltere’de işsiz kalanların tümünü değil sadece izne çıkarılan işçilerin ücretlerinin büyük kısmının ödenmesini öngören politikayı dışarda tutarsak, diğer bütün önlemler moda tabirle “şirketleri yaşat ki toplum yaşasın” düsturuyla hazırlanmış görünüyor.

Buna karşın, çeşitli kuruluşlar ve uzmanların öngörüleri, Kovid-19 virüsü nedeniyle ekonomilerde çok büyük bir daralma olacağı ve yığınsal bir işsizlik yaşanacağı yönünde. İnsanların kendilerini korumak için ya da devlet zoruyla eve kapandığı, talebin şiddetle düştüğü, ekonomilerin daralıp kitlesel bir işsizliğin hüküm süreceği koşullarda devletlerin neoliberal sistemi korumak adına harekete geçirdikleri kaynakların büyük bölümünü şirketlere ayırması anlamlı ve işlevsel olabilir mi?

Önce bazı öngörülere bakalım.

Ülke ekonomilerinde tarihsel bir daralma ve işsizlik yaşanabilir

  • Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Kovid-19 salgını nedeniyle dünya    genelinde yaklaşık 25 milyon kişinin işini kaybedebileceğini duyurdu.[ix]
  • Derecelendirme kuruluşu Fitch, geçen yıl yüzde 2,7 olan küresel büyümenin salgın nedeniyle bu yıl yüzde 1,3’e düşmesinin beklendiğini açıkladı. Fitch’e göre bu oran, 1990’ların başı ve 2001’de küresel ekonominin kötüye gittiği dönemlerin de altı[x] Dünya ekonomisinde yüzde 1,4’lük bir küçülme özellikle azgelişmiş ülkeleri derinden etkileyecektir.
  • Morgan Stanley ise ABD ekonomisinin 2020 yılı 2. çeyreğinde yüzde 30 düzeyinde küçülmesini, işsizliğin ise yüzde 12,6’e tırmanmasını öngörüyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse, ABD’de 1940’lardan bu yana en büyük işsizlik yaşanacak.[xi]
  • St. Louis Fed Başkanı James Bullard, ABD’de işsizlik oranının önümüzdeki çeyrekte 10 katına çıkarak yüzde 30’a çıkabileceğini ve yeni korona virüs salgını ekonominin büyük kısmını kapattığından gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 50 oranında düşebileceğini söyledi.[xii]

Sistem kaynaklarını halkla paylaşacak mı?

Yukarıda sıralamaya çalıştığım verilerden iki sonuca ulaşabiliriz.

Birincisi, Batılı büyük kapitalist ülkeler şu aşamada Kovid-19 salgınının yol açtığı ekonomik hasarı 1980’lerden itibaren egemen olan neoliberalizm mantığı çerçevesinde sınırlamaya çalışıyor. Bunun tek ve önemli istisnası, Fransa ve İngiltere açıklanan ve muhtemelen Almanya’da da gündeme gelecek işsizliği sınırlandırma amaçlı bazı önlemler. Bu önemleri de yığınsal bir işsizliğin sisteme yönelik tehdidini sınırlamak için, yani zorunda kaldıkları için alıyorlar.

İkincisi, çeşitli kuruluşların ve yöneticilerin dünya ve ABD ekonomisine dönük tahminleri, daha ziyade 1929’daki Büyük Buhran boyutlarında bir krizi akla getiriyor.

Bilindiği gibi aslında her şey birkaç ay içinde salgının önünün alınıp alınamayacağına bağlı. Birçok bilim insanı ve uzman, korona virüs salgınının yaklaşık bir yıl devam edebileceğini, bir aşı geliştirilse bile test aşamalarının yine bir yıla yakın sürebileceğini tahmin ediyor.

Bu konuda kesin şeyler söylemek mümkün değil. Diğer yandan, salgının etkilerinin 2-3 aydan daha fazla devam etmesi halinde devletlerin süreci şirketlere finansal ve mali desteklerle götüremeyecekleri aşikâr. Zira karantina, sokağa çıkma yasağı gibi önlemler her ülkenin eve kapanma durumundaki vatandaşlarına en az asgari geçim standartlarında bir gelir temin etmesini ve sağlığa çok büyük yatırımlar yapılmasını gerekli kılıyor.

Bu gereklilikler, “vahşi kapitalizm” olarak da adlandırılabilecek neoliberalizm çerçevesinde yerine getirilebilecek türden önlemler değil. İster istemez sistemin egemenlerinin kaynaklarını hakla paylaşmasını zorunlu kılıyor. Elbette ne olacağını kestirmek çok zor. Belki 1929’daki Büyük Buhran’ın ardından ABD’de gündeme gelen Yeni Düzen (New Deal) benzeri sosyal-demokrat politikalar uygulamak zorunda kalırlar. Belki de sistemi, kaynaklarını kısmen halka paylaşmaya zorlayan, fakat aşırı sağcı, faşizan yönetimler çağı açılır. Her halükârda, salgının kısa vadede büyük ölçüde kontrol altına alınamaması halinde, “her şey şirketler için, halka zırnık yok” düzeninin süregitmesi pek mümkün görünmüyor.

[i] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51930340

[ii] https://www.bloomberght.com/fed-swap-hattina-9-merkez-bankasi-daha-ekledi-2250462

[iii] https://www.bloomberght.com/amb-750-milyar-euroluk-pandemi-tahvil-alim-pogrami-acikladi-2250311

[iv] https://www.paraanaliz.com/2020/dunya-ekonomisi/bank-of-england-piyasaya-para-pompalayacak-44726/ 

[v] Aktaran Erinç Yeldan, http://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/erinc-yeldan/fed-yel-degirmenlerine-karsi-1726368

[vi] https://www.ft.com/content/7eb398ac-6839-11ea-800d-da70cff6e4d3

[vii] https://www.cnbc.com/2020/03/17/uk-announces-massive-aid-package-for-coronavirus-hit-industries.html

[viii] https://www.theguardian.com/uk-news/2020/mar/20/government-pay-wages-jobs-coronavirus-rishi-sunak

[ix] https://t24.com.tr/haber/uluslararasi-calisma-orgutu-koronavirus-yuzunden-25-milyon-kisi-issiz-kalabilir,867319

[x] https://www.bloomberght.com/fitch-koronavirus-nedeniyle-kuresel-buyume-tahminini-dusurdu-2250501

[xi] https://www.businessinsider.my/us-recession-coronavirus-gdp-plunge-2q-forecast-economy-morgan-stanley-2020-3

[xii] https://www.bloomberg.com/news/articles/2020-03-22/fed-s-bullard-says-u-s-jobless-rate-may-soar-to-30-in-2q