Bu değerlendirme 11-24 Nisan tarihli haber akışı dikkate alarak hazırlanmıştır.

İç politika:

Süleyman Soylu’nun istifası

9-10 Nisan 2020 tarihlerine denk gelen hafta sonunda çok geç ilan edilen sokağa çıkma yasağına dakikalar kala yurttaşların temel ihtiyaçlarını satın almak için her türlü sosyal mesafe kuralını ihlal ederek marketlere akın etmesi sonucu ortaya çıkan karmaşa ve sonrasındaki tepkiler nedeniyle Süleyman Soylu istifa etti. İçişleri Bakanı Soylu, “Hafta sonu sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmasının sorumluluğu her yönüyle şahsıma aittir” dedi. Oysa Bakan sokağa çıkma yasağı kararını açıklarken, “sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla” demişti. Soylu’nun istifası Saray tarafından kabul edilmedi ve İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada “Bir makam sahibinin istifasını sunması kendi takdiridir, fakat nihai karar sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. İçişleri Bakanımızın istifası kabul edilmemiştir, kendisi görevine devam edecektir” denildi.

Türkiye tarihinde İçişleri Bakanlığı’nın kimin elinde olduğu devlet içindeki güç dengeleri açısından her zaman önemli olmuştur, İçişleri Bakanlığı her zaman “derin devlet” olarak temsil edilen kesime yakın bir şahsın makamı olmuştur ve hükümetler derin devletten bağımsız bir iktidar tesis edememişlerdir. Soylu da devletin çelik çekirdeğinin temsilcisi olduğundan vazgeçilmez bir figürdür. İktidar ortakları arasında bir didişme olduğu ve bir kesimin Soylu’nun hükümetteki varlığından ve gücünden rahatsız olduğu biliniyor. Ancak istifa olayıyla Süleyman Soylu’nun AKP tabanında da epey destekçisi olduğu görüldü. Bu istifa jesti ile Süleyman Soylu aslında kendi gücünü test etmiş oldu.

AKP-MHP tabanındaki geçişkenlik ve her iki partinin de giderek birbirine benzemesi nedeniyle bu gerilim aynı yapının iki hizbinin kendi arasındaki bir çatışma olarak görüldü. Genel olarak bakıldığında Nitelikleri/ideolojileri/ militan-sempatizan-mürit sayıları vs. hakkında somut verilere sahip olmadığımız, girift ilişkiler içindeki belli hiziplerin (askeriye/pelikancılar/milliyetçiler/tarikatlar) bir koalisyonu olan mevcut iktidar içinde hizipler arasında çatışma devam ediyor ve Erdoğan bu hizip Erdoğan bu hizipleri dengeleyebiliyor. AKP anketlerde hala %35-40 aralığında oy potansiyeline sahip, iktidar ortağı MHP ve yedekte bekleyen İYİ Parti ise %10 civarında oy potansiyeline sahipler. Tablo bu olduğu sürece iktidar yapısının bir hizipler koalisyonu olarak devam etmesi olası görünüyor. İktidar ortakları arasında zaman zaman gerilimler ortaya çıksa da ittifakın “devletin bekası” söylemi etrafındaki genel ideolojik uzlaşısının ve Erdoğan odağında kenetlenmenin asli yapısının değişmediği açık.

İnfaz Yasası’nın etkileri

AKP ve MHP gruplarının ortak hazırladığı infaz düzenlemesine ilişkin yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Düzenlemeyle, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar yirmi dört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkum edilmiş olanlar cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilecek. Cinsel suçlar, uyuşturucu suçları, kasten öldürme suçları, kadına karşı şiddet ve terör suçları kapsamın dışında tutuldu. İnfaz düzenlemesinde “terör suçu” diye adlandırılan siyasi suçlar kapsam dışı bırakıldı ve düşüncesini ifade ettiği, sosyal medyada muhalif içerik paylaştığı, haber yaptığı vs. için Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan ya da ceza alan binlerce gazeteci, siyasetçi, akademisyen, avukat ve öğrenci hapiste kaldı. Alaattin Çakıcı ve diğer çete liderleri ise serbest bırakıldılar. Çakıcı konvoylar eşliğinde karşılandı ve MHP lideri Bahçeli’yi ziyaret edip Erdoğan’a teşekkür etti.

İnfaz Yasası’nın ilk elden sonucu kadın ve çocuk cinayetlerinin artmaya başlaması olacaktır. Kadın örgütleri serbest bırakılan kadın katillerinin takip edilmesi gerektiğini belirten bir açıklama yaptı.

İktidar korona krizini bir fırsata çevirip serbest bırakmak istediği suçluları serbest bırakacak bir düzenleme yaptı. Seçim dönemine ilişkin olarak iktidar ortakları AKP-MHP bu suç örgütlerini muhalefetin temsilcilerinin önünü sokakta kesmek için kullanmayı planlıyor olabilir. Özellikle muhalefetin belediyeler aracılığıyla yerelde inisiyatif kazanmasının önünü almak için yerelde güçlü ve halka yakın siyasetçilere yönelik saldırılar gelişebilir. Devlet kurumlarının zayıfladığı bu gibi dönemlerde devlet ile çeteler arasındaki sınırlar silikleşiyor.

İktidarın ‘infaz düzenlemesi’ adını verdiği teklifin Meclis’e getirilmesiyle, ‘çocuk yaşta evliliklere af getirileceğine’ dönük endişeler de dile getirilmeye başlanmıştı. Ancak 13 Nisan akşamı TBMM Genel Kurulu’nda infaz düzenlemesine ilişkin teklif içinde bu tür bir madde yer almadı. Ne var ki kadın örgütleri, iktidarın, çocukların cinsel istismarı suçuna ilişkin ayrı bir yasa teklifi hazırladığı görüşünde. İktidara yakın yazarlar, çocuk yaşta evlendirildikleri için hapis cezası alan erkek çocuklarının mağduriyetini öne sürerek çocuk evliliklerini meşrulaştıracak bir yasal düzenleme yapılması için kampanya düzenliyor. Her iki çocuğun da rıza yaşının altında olduğu bazı durumda erkek çocuğu ceza alıyor ve gerçekten mağduriyet yaşıyor. Ancak bu durumlar çocuk evliliklerinin çok az bir oranını oluşturuyor ve bu kesim için özel bir düzenlemenin yapılması bir gereklilik olarak görülebilir. Gerçekte bu nedenle ceza alan ve yargılananların çoğunluğunu evlilik yaşının altında kız çocukları ile evlenen yaşı büyük erkekler oluşturuyor ve eğer çocuk evliliklerine ilişkin iktidarın istediği düzenleme gerçekleşirse bu erkekler serbest kalacak ve kız çocuklarının cinsel istismarı meşruiyet kazanacak.

Korona gündemi

Korona salgınını tartışırken rakamlara takılıp kalmamak, resmin bütününü anlamaya çalışmak gerektiğini düşünüyoruz, çünkü rakamlar üzerinden salgının etkilerini anlamaya çalışmak insanın fiziken kendisinden uzak olan acılarla empati kurmasını  engelliyor. İktidarın açıkladığı rakamlar güvenilir değil, çünkü vakalar iktidarların belirlediği protokollere dayanılarak sayılıyor. Örneğin Türkiye’de Covid-19 semptomları gösteren ancak testi pozitif çıkmayan hastalar Covid 19 vakası olarak sayılmıyor; aynı şekilde bazı kuşkulu ölümlerin de doğal ölüm sayıldığı haberleri sıkça karşımıza çıkıyor.

Salgının yayılma hızı düştükçe Türkiye devleti bir başarı hikayesi yazmaya çalışırken, pek çok devlet aceleci bir şekilde ekonomik normale dönmeye çalışıyor. Ancak yayılma hızının düşmesi ve tepe noktasına ulaşılması, bu güne kadar alınan kısmi karantina ve sosyal mesafe önlemlerinin doğal bir sonucu. Türkiye’de de sağlık sistemi aşırı yük altında boğulmadığı sürece salgının yönetildiği iddia ediliyor. Ancak alınan önlemeler daha erken alınmış olsaydı ve daha kapsamlı bir karantina/sokağa çıkma yasağı uygulansaydı vaka ve ölüm sayılarının çok daha az olacağını öngörmek zor değil.

İktidar rakamlar üzerinden önlemleri ne zaman gevşetmeye başlayacağını hesap ediyor ve bu şekilde kendi açısından bir fayda/maliyet analizi yaparak sağlık sistemini tıkamadan ve üretimi durdurmadan krizi yönetmeye çalışıyor. Algı yönetimi için, salgının özellikle kötü yönetildiği ülkelerle kıyaslama yapıyor. Turizm ve yatırımlar için güvenli bir ülke olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Türkiye’de Korona krizinin bir diğer veçhesi de muhalafetin elindeki belediyelerin bu süreçten güç kazanarak çıkmasından çok korkan iktidarın belediyelerin yardım toplamasının üzerine gitmesi oldu. Belediyelerin yardım toplaması, hatta ekmek dağıtması bile yasaklandı. İktidar ayrıca seküler kesimlerin eylemlerini de çalma stratejisi geliştirdi. Sağlık emekçilerine destek için yapılan balkon alkışlamaları ve 23 Nisan balkon kutlamalarını sahiplenerek kendine mal etmeye çalıştı.

Dış politika

Kandil’deki gelişmeler

15 Nisan günü TSK’ya ait savaş uçakları Kandil’deki bir PKK üssünü bombaladı. 20 Nisan günü Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) başkanı Neçirvan Barzani PKK’nin bölgedeki varlığının meşru olmadığını belirten bir beyanda bulundu. Mart ayında Kandil dağına giden Zini Warte geçidinde KDP’ye bağlı peşmergeler tarafından koronavirüs pandemisi ile ilgili denetim yapmak gerekçesiyle bir askeri üs kurulmuştu.((BU konuda ayrıntılı bir haber için bkz. Sylvain Mercadier “Kurdish tensions in northern Iraq raise prospects of PKK crackdown” 2 Mayıs 2020 “https://www.middleeasteye.net/news/pkk-crackdown-in-iraq)) Bu geçit bir yandan Kandil dağına, diğer yanda ise İran-Türkiye sınırına giden stratejik bir noktada bulunuyor. Ancak kurulan askeri üsse ağır silahlar yerleştirildiği ve etrafına siperler kazıldığı ve tahkimat yapıldığı bildirildi. Bunun üzerine KYB’ye bağlı peşmergeler de bölgenin kendi hakimiyet alanlarında olduğunu iddia ederek bölgeye intikal etti ve geçitte gerilim arttı. PKK de her iki peşmerge gücünün de geçitten çekilmesini istedi ve geçitte kendi askeri üssünü kurmaya başladı. TSK’ya bağlı İHA’lar ile bu üsse yapılan saldırıda KYB kaynaklarına göre 11’den fazla PKK militanı öldü. Bölgede yaşayan halk bu geçitte bir TSK üssü kurulmasına ihtimaline karşı KDP ve KYB peşmergelerinin bölgeden çekilmesi için üslerin önünde protesto gösterisi düzenledi. Gerilimin bu şekilde tırmanmasının bölgeye bir TSK operasyonunun habercisi olabileceği yönünde bir kanaat oluştu ve yerel halk ile KDP/KYB peşmergeleri arasındaki gerilim yükseldi.

İdlib’deki gelişmeler

Suriye’de ise uzun süredir Rusya’nın yeni anayasaya Kürtlerin haklarını garanti altına alacak maddeler eklenmesini önerdiği ve Esad’ın buna yanaşmadığı biliniyor. Büyük ölçüde iktidarın kontrolünde olan Rus basınında son haftalarda Esad rejimini eleştiren haberlerin çıkması Rusya’nın Esad’ı gözden çıkardığı yolunda yorumlara yol açtı.((Rus basınında Esad rejimini eleştiren haberlerin ayrıntılı bir dökümü için bkz. Amr Salahi,Is Assad now a liability? The mysterious Russian media campaign against Syria’s dictator, 1Mayıs 2020 https://english.alaraby.co.uk/english/indepth/2020/5/1/is-syrias-assad-now-a-liability-to-russia))

Idlib’de Suriye devletinin kuşatması devam ediyor, Türk ordusu Heyet Tahrir El Şam (HTŞ – eski adıyla El Nusra)’yı kontrol altına alamıyor ve Moskova anlaşmasına göre sorumluluğunda bulunan M4 karayolunda denetim sağlayamıyor. Öte yandan Türkiye İdlib’e ciddi bir askeri yığınak yapmaya devam ediyor. Rusya ile Türkiye’nin M4 karayolunda ortak devriye gezmesini engelleyen HTŞ, yolu yine kapattı. Yolu açmaya çalışan Türk kolluk kuvvetleri ile HTŞ karşı karşıya geldi. Suriye’nin İdlib vilayetinde Rusya ile Türkiye arasında Moskova’da varılan mutabakata rağmen gerginlik devam ediyor. Türkiye ile Rusya arasında 6 Mart’ta imzalanan mutabakat kapsamında Halep ile Lazkiye (M4) karayolunda devriye gezilmesi bekleniyordu. Bölgede bulunan HTŞ ve diğer El Kaide çıkışlı gruplar, ortak devriyeye engel oluyorlar.

Londra’da Arapça yayın yapan El Arab gazetesi, İdlib’in büyük bölümünde kontrolü elinde bulunduran HTŞ militanlarının Türkiye tarafından “yalnız bırakılma” korkusu yaşadığını yazdı.(( El Arab gazetesi: HTŞ, Türkiye’nin İdlib’de kendisini yalnız bırakmasından korkuyor, Artıerçek, 16Nisan 2020, https://artigercek.com/haberler/el-arab-gazetesi-hts-turkiye-nin-idlib-de-kendisini-yalniz-birakmasindan-korkuyor))

Gazete, İdlib’deki kaynaklara dayandırdığı haberinde HTŞ’nin üyelerini kontrolü altındaki bölgelerde dağıttığı iddiasını ortaya koyarken, Türkiye’nin de bölgeye sevkiyat yaptığını yazdı. El Arab, tüm bu hazırlıkların Türkiye’nin olası bir harekatı için yapıldığını öne sürdü. Haberde, Türkiye’nin HTŞ yerine başka bir örgütü bölgeye yerleştirmek istediği de iddia edildi.

Ekonomi:

ABD Başkanı Trump’ın Çin karşıtı söylemi özellikle pandemiden sonra tırmandırması ile birlikte Çin’in küresel gücünün sınırlandırılması gündeme geliyor. Çin’in üretim tedarik zincirlerindeki konumu ve üretim hacmi göz önüne alındığında  alternatifini oluşturmak kolay olmasa da a önümüzdeki günlerde ABD öncülüğünde alternatif bir tedarik zinciri oluşturulma çabalarına tanık olabiliriz. Türkiye de aday ülkelerden birisi olabilir.

ABD Merkez Bankası Fed, bünyesinde hesabı olan yabancı merkez bankalarının ellerindeki ABD Hazine kağıtlarını ABD Doları ile takas edebilmelerine imkan veren geçici bir kredi kolaylığı başlatacağını bildirdi. Türkiye ile ABD merkez bankaları arasında dolar swap hattı bulunmuyor. Türkiye ABD Merkez Bankası FED’in Mart ayında kapsamını genişlettiği swap programına dahil olmak istiyor. (Swap hattı mekanizmasında Fed’in yanı sıra 14 ülke merkez bankası daha yer alıyor.) Erdoğan Trump’a bu isteğini bildiriyor ama Türkiye ABD’nin swap kolaylığı tanıdığı 13 ülkeden biri olamadı. Erdoğan-Trump görüşmesinde S-400’ler konusu gündeme geldiği bilinse de konuşmanın ayrıntıları basına yansımadı.

Yakın zamanda IMF ile görüşmeler olduğu yolunda bazı söylentiler çıkmıştı, ancak bu konu da bıçak gibi kesildi. Yakın zamanda büyük bir anlaşmanın olması pek olası değil ama cüzi bir destek gelebileceği söyleniyor.

Öte yandan TR ekonomisinin en büyük sorunu olan işsizlik rakamları giderek büyüyor. Son olarak var olan işsizlere yeni 5 milyon işsiz eklendiği yolunda veriler var, bu verilere ücretsiz izne çıkarılanlar dahil değil. İşsizlik oranı %30’ları bulmuş durumda. TMMOB Makina Mühendisleri Odasının, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 58’inci sayısını pandeminin ekonomideki tahribatına, özellikle çığ gibi büyüyen işsizlik konusuna ayırdı.((Sanayinin Sorunları Bülteni: NİSAN 2020 EKİ – SAYI:262-1 SANAYİNİN SORUNLARI BÜLTENİ-58, TMMOB Makina Mühendisleri Odası, https://www.mmo.org.tr/merkez/sanayinin-sorunlari-bulteni/nisan-2020-eki-sayi262-1-sanayinin-sorunlari-bulteni-58)) Rapora göre, patlayan işsizliğin üç kaynağı var. Mevcut 4.5 milyon işsize sokağa çıkmaları yasak olduğu için 1.4 milyon kişi daha eklendi. 65 yaş üstü grubunda olup da hâlâ çalışmakta olan yaklaşık 850 bin kişi ve 15-17 yaş grubunda olup da işi olan 550 bin dolayında genç, bu önlemle çalışamaz oldular. Diğer yandan, 270 bin işyeri geçici süre ile kapatıldı. Bu işyerlerinde ortalama beş kişinin çalıştığı varsayılırsa iş sahipleri ile birlikte, geçici de olsa, işsiz kalan 1.5 milyonun üstünde bir kitleden söz ediliyor. Dolayısıyla salgın öncesi 4.5 milyon olan işsiz sayısı salgın koşullarında 7.5 milyona yaklaştı.

Ayrıca şehirlerarası ulaşım kısıtlamaları nedeniyle mevsimlik tarım işçileri mobilize olamadığı için tarımda ciddi sorunların olduğunu ve bu sene tarımsal üretimde ciddi düşüşler olabileceğini öngörebiliyoruz.

Zaten krizde olan Türkiye ekonomisinde kriz pandeminin yol açtığı tahribat nedeni ile giderek derinleşiyor; işsizlik artıyor, üretim ve tüketim düşüyor. Hükümet, ekonomik krizden çıkış için uzun vadeli bir program önermek yerine günü kurtaracak palyatif çözümlere yönelmeyi sürdürüyor. İşten çıkarmaların geçici olarak yasaklanması, ücretsiz izne çıkarılan işçilere verilen açlık sınırının bile altındaki destek vs. gibi önlemler ile kronikleşen işsizlik sorununun üstesinden gelinmesi pek mümkün görünmüyor.