14 Temmuz’da Barış ve Demokrasi Partisi’nin “Kürt Sorununa Demokratik Çözüm” adıyla gerçekleştirmek istediği miting valiliğin izin vermemesi ve “güvenlik” gerekçeleriyle engellendi. Sonuç: Çevre illerden gelen insanlar Diyarbakır’a sokulmadı. 10 bin polis Diyarbakır’ı ablukaya aldı. Çıkan olaylarda polis gaz bombası stoğunu tüketti… Yüzlerce kişi yaralandı ve 85 kişi gözaltına alındı. Cop salvolarından nasibini alanlardan birisi Diyarbakır Belediye başkanı Osman Baydemir oldu; eşi yirmi yıl önce katledilmiş BDP milletvekili Pervin Buldan ise ayağına isabet eden gaz bombası sonucunda yaralandı. Kısacası 14 Temmuz’da devletin çiğnemediği insan hakkı kalmadı!
Medyada yer alan bir fotoğraf ise AKP’nin Türk-İslam sentezi yörüngesinde toplumu hizaya getirme tasavvurunun Kürtler üzerindeki vahşetini özetliyordu. Fotoğrafta, bir Kürt genci elleri bir caminin duvarının demirlerine kelepçelenmiş halde sırtına vurulan copların altında feryat ediyordu!
15 Temmuz’da ise Taksim’de olayları protesto eden BDP, EMEP, ESP, EHP ve TKP üyelerinin yürüyüşü polisler tarafından engellendi.
Uzun zamandır sahnede boy göstermeyerek kamu oyunun yüreğine su serpen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin o çirkin antrelerinden birini daha yaptı. O gün eylemlerde bizzat yer alan BDP’li vekiller hakkında “18 tane zavallı” diyen bakan, milyonlarca insanın temsiliyetine sahip mecliste grubu olan bir partiye ise “Kan, kin, gözyaşı, ölümden başka bir şey vaadetmeyen bir lanetli yapı” nitelemesinde bulundu.
Devletin Kürt Sorunu üzerindeki tüm şiddet ve baskı yoluyla “çözümleri” hiç bir zaman sonuç vermedi, hiç bir zaman da vermeyecek. Taraflılığı malumun ilanı mahkemeler ve yargı süreçleri de bu sorunu çözmeyecek. Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu olarak artık Türkiye sınırlarını aşmış bir sorunun üzerine devletin hala baskı ve şiddetle gitmesini bir acizlik olarak yorumluyor; 14 Temmuz’da Diyarbakır’da devletin uyguladığı şiddeti ve kullandığı “lanetli” dili aynı şekilde lanetliyoruz…
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu