BİR BERBERDEN KISSALAR

TİYATRO BOĞAZİÇİ YENİ OYUNUNDA, HAYATI BIR SIT-COM MANTIĞI İÇİNDE ALGILAMAYA ALIŞMIŞ GÜNÜMÜZ TOPLUM BİLİNÇLİLİĞİ İLE SEYİRCİNİN BİR ÇATIŞMA İÇERİSİNE GİRMESİNİ HEDEFLİYOR.

…Tiyatro Boğaziçi yaşadığımız ekonomik krize, kültürel erozyona, sanat alanında yaşanan deformasyona rağmen üretken kimliğini korumayı sürdürüyor… Oyunun rejisini üstlenenlerden biri olan Fırat Güllü’den öğrendiğimize göre, “Berber Hikayeleri”, Tiyatro Boğaziçi’nde geçen sene yapılan çalışmalarda öne çıkan oyunculuk sorunlarını aşmak üzere yazın yürütülen eğitim çalışmalarının bir ürünü. Dolayısıyla oyunun yapısı oyunculukları vurgulayacak biçimde kurgulanmış, genelde iki ya da üç kişilik ve tipleme özelliklerini öne çıkaran sahnelerden oluşuyor.

…Oyunda anlatılan ve zaman zaman iç içe geçen dört farklı hikaye, görsel-işitsel medyanın bombardımanı altında günden güne yok olan meddah/anlatı geleneğinin yaşamaya devam ettiği belki de son mekanlardan birisinde, bir berber dükkanında, Ustura Aziz’in dükkanında kesişiyor.

…Oyunda tutturulan oyunculuk düzeyi ve seyirci ile kurulan bağ, Tiyatro Boğaziçi’nin bu oyun için belirlediği hedeflere ulaşabildiğini gösteriyor. Oyunun işaret ettiği bir diğer nokta da amatör bir ruhla kotarılmış özenli bir çalışmanın, tiyatronun miyadını doldurmamış bir sanat dalı olduğunu gösterebileceği. Salonda sıcak ve düzeyli atmosferi tiyatrodan başka bir alanda, hele hele televizyon dizilerinde yakalayabilmemiz gerçekten mümkün görünmüyor…

Bülent Yılmaz – 7 Kasım 2002 – Özgür Gündem

BİR ÇİFT KULAĞI OLANA

…Doğaçlamalar ve oyunculuk üzerine kurulu çalışma sonucu, topluluğun hep birlikte kaleme aldığı oyun; medyaya karşı meddahı, yozlaşmış kültüre karşı halkın günlük yaşamını ve değerlerini öne çıkarıyor…

…”Berber Hikayeleri”nin bir eğitim oyunu olması ve tanıtımının da böyle bir yafta ile sunulması önce “eksi” gibi görünebilir. Ancak, Tiyatro Boğaziçi’nin sahneye koyduğu “Berber Hikayeleri”, eğitim çalışmasının getirdiği tüm “artı” özellikleri taşıyor. Öncelikle tanıdık, bildik bir oyun var ortada. Oyun metninin ortak ürün olması, bu yolla önemli bir “artı”ya dönüştürülmüş. Oyunda çizilen genç portrelerindeki başarı, ciddi bir mizahı da beraberinde getiriyor. Bu konudaki başarının en açık kanıtı, hemen hepsi genç izleyicilerin, oyun boyunca tutamadıkları kahkahaları. Kendi kuşağına dönük eleştiriyi algılayan, kim bilir belki de özeleştiri olarak düşünen bir tutum bu.

Çalışmanın oyunculuğu temel alan bir eğitim olması da, sahne, dekor, kostüm vs… önüne oyuncuyu çıkarmış. İzleyici ile doğrudan karşı karşıya gelen oyuncuların, bu sınavdan başarıyla çıktıklarını söylemek mümkün. Yaz aylarında eğitim çalışmasına katılan genç oyuncuların, bugün yakaladıkları başarıyı da, oyunun doğaçlamalarla çıkmış olmasına, oyuncuların kendi ürünlerini sergilemesine bağlamak herhalde yanlış olmaz.

“Berber Hikayeleri”nde dün ile bugünü bugünü birbirine bağlama tutumu; bugünün yaygın Televole kültürüne karşı önemli bir sentezi de beraberinde getiriyor. Sahnede bir elinde asa, bir elinde mendil bir anlatıcı görünmüyor. Tiyatro Boğaziçi’nde yer alan gençler, gözlem ve birikimlerini ortaya koyarak meddahı bugüne; bugünün kentine getiriyorlar. Geleneksel olan biçim, bugünkü toplumda kendini yeniden var ediyor.

Meddah yaşadığı dönemin toplumuna bakar, izleyiciden aldığını mizahi bir dille izleyiciye yansıtır. Yaz çalışması boyunca doğaçlama yapan gençler de bunu yapmışlar, birikimlerini, gözlemlerini, okuduklarını, gördüklerini ortaya dökmüşler. İçinde Negri’nin İmparatorluğu’ndan sarhoş berbere; televizyon yazarının şiddet saçmalıklarından çiçeğiyle konuşan berber kalfasına; ekonomik krizin yoksullaştırdığı orta sınıf bir aileden liseli kızın ergenlik bunalımlarına uzanan öyküler başka nasıl ortaya çıkabilir ki?

Tiyatro Boğaziçi’nin yaptığı meddahı bugün sergilemek değil; meddahın yaptığını, üstelik kolektif olarak, bugün yapmak olmuş. Eleştiri genç yaşlı, okumuş okumamış ayrımı yapmadan bugünün toplumuna… sözleri; “berberin makasından kurtulan bir çift kulağı kalana…” 

Mustafa Kara – 13 Kasım 2002 – Evrensel

BİR DE BERBERİ DİNLEYİN

BOĞAZİÇİ GÖSTERİ SANATLARI TOPLULUĞU YENİ SEZONDA, HAYATIN İÇİNDEN ÇIKARDIĞI TİPLEMELERLE ‘BERBER HİKAYELERİ’Nİ ANLATIYOR.

…Hayatın içinden tiplemelerin yer aldığı oyunda, oyuncuların doğalcı tavrı izliyor gibi değil de yaşıyor gibi hissetmeyi sağlıyor. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun en özgün öğelerinden biri olan meddah gösterilerini çağrıştıran bir anlatım, doğaçlamalar ve avangart bir sahne aksiyonu ile uyum içinde kaynaştırılıyor ve bundan birleşimsel bir bütün ortaya çıkarılıyor. 

Doğaçlamalar içinden ortak bir tema etrafındakilerin metne yansıtılması ile elde edilen kurgudaki olaylar ve güldürü öğeleri sade bir çıkıştan başlayıp dolambaçlı bir noktaya dayanıyor. Aziz’in tek başına yapmaya çalıştığı küçük gösteri, senaristin hayal gücüyle birlikte doyumsuz bir seyir ortaya koyuyor. 

Hale Kaplan Öz – 12 Kasım 2002 – Yeni Şafak