ABD, İsrail, İngiltere ve Türkiye’nin içinde bulunduğu batı cephesi Esad rejiminin ömrünü birkaç aylık hesaplıyorlardı. Böyle olmadı. ÖSO ve etrafındaki muhalefet Esad’ı yenilgiye uğratamadı.
Batı cephesi başarılı olamayınca doğu cephesinde bulunan Rusya, İran ve Çin’in önerdiği Suriye’deki tüm aktörlerin temsil edileceği “Cenevre 2 Konferansı”nı önerisinde bulundu. Bunu batı cephesine kabul ettirdi.
Suriye çözümünde herkes bu yılın sonunda yapılması planlanan Cenevre 2 Konferansını adres göstermiş bulunuyorlar. ABD, Türkiye, İsrail, İran, Rusya ve bölgenin diğer güçleri konferansa güçlü katılmanın hesaplarını yapıyor.
Konferanstaki güç dengesini elbette Suriye’deki savaşın seyri belirleyecektir. Taraflar bunun farkında ve buna göre konumlanıyorlar. Suriye’deki savaştan güçlü çıkanlar konferansta istediklerini kabul ettireceklerinin farkındalar. Bu nedenle konferansa kadar bütün kozlarını oynayacaklar.
Uluslararası ve bölgesel güçler bizzat Suriye’de bulunmuyorlar elbette; savaşı Esad ve ÖSO üzerinden çıkarlarına göre etkiliyorlar.
Suriye’de ÖSO var, Esad var ve Rojava’da fiilen iktidar olan Kürt Yüksek Konseyi var. ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) tek pare değil; içinde radikal İslamcılar var, ılımlı İslamcılar var, sol gruplar var. ÖSO’nun içindeki El Nursa gibi çete gruplar var. El Nursa Sünni ve radikal İslamın etkin olduğu bir grup. El Nusra bir çete örgütüne dönüşmüş durumda. Buna rağmen El Nursa çetesi Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafından destekleniyor. ABD, Esad rejimini zayıflatmak adına rahatsız olduğu El Nursa örgütünü destekliyor. Böylece elini güçlendirmek istiyor.
ÖSO ve etrafındaki muhalefeti ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail besliyor. Esad’ı Rusya, İran ve Çin besliyor.
Kürtler masanın her iki tarafının içinde değiller. Her iki tarafla mesafelerini koruyorlar. İddia edilenin aksine bu onlara inisiyatif ve taktik kolaylık sağlıyor. Kim Kürtlerin çıkarlarına yakınsa ve özgürlüklerini kabulleniyorsa ona yakınlaşıyorlar. Siyasetin ve diplomasinin doğası da budur. ABD, Türkiye, İngiltere ve İsrail tarafı bugün için bu özgürlüğü kabullenmiyorlar. Rojava Kürtlerini yok sayan bir yaklaşımları var. Bu nedenle Rojava Kürdistan’ındaki Kürtler bunlara mesafeli duruyorlar. Bugün için Rusya, İran ve Çin tarafına yakın duruyorlar. Çünkü bu taraf Kürtlerin Rojava’da özgün ve özgür bir aktör olarak görüyor ve öyle yaklaşıyor.
Batı cephesi Kürtleri Cenevre’de ÖSO içinde görmek istiyor. Bağımsız üçüncü bir aktör olarak görmek istemiyor. Kürtler geçen iki yıl içinde doğru bir örgütlenme, doğru bir diplomasi, doğru bir stratejik ve taktik zenginlik ile bir aktörler artık. Bu nedenle doğu cephesi tarafından Cenevre 2 Konferansına çağrıldılar. Bunu istemeyen batı cephesi buna karşı harekete geçti. Konferansa katılmalarını engellemek için Rojava’daki Kürtleri zayıflatma çabası içindeler.
El Nursa çetesinin yaptığı saldırıların arkasında, içinde ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye var. Kürtleri kendilerine mecbur kılma arayışındalar. Batının El Nursa çetesinin katliamlarına sessizliğinin arkasında bu var.
Türkiye’de sürmekte olan barış süreci ve müzakereler olası Rojava müdahalesini imkansız kılmış durumda. Belki de Türkiye’de başlatılan sürecin tek kazanımı budur. Bu görüşmeler Kürt bölgesinde geçici bir yönetimin resmileşmesinin şartlarını olgunlaştırmıştır. Türk hükümetinin Rojava’ya açık saldırısının önünü almıştır.
Kürtler Suriye’nin bütünlüğü içinde ama özerk bir yapıdan geri adım atmazlar.
Rojava Kürdistan’ı demokratik yapısı ve güçlü örgütlenmesi sayesinde artık masada bir aktördür.
ABD bu süreçten güçlü çıkacak bir Rojava’yı ve PYD’yi konferansa kabul etmek durumundadır.
Batı cephesinin Rojava’yı daha fazla görmezden gelme şansı yoktur.