Gazi Mahallesi, Tuzluçayır, Armutlu, Okmeydanı, Gülsuyu…
Hepsi de bulundukları kentlere çeşitli sebeplerle göç et(tiril)miş, Alevi nüfusun yoğun olarak yaşadığı varoşlar.
Kadıköy, Taksim, Kızılay’la karşılaştırıldığında polis şiddetinin zincirlerinden boşaldığı; gazın, tazyikli suyun yanı sıra silahın, kurşunun da sistematik olarak konuşturulduğu mahalleler.
Okmeydanı Cem Evi’nde bir yakınının cenazesine katılan Uğur Kurt, görgü tanıklarının ifadesine göre ara sokaklarda fütursuzca kurşun sıkan polis tarafından katledildi. Bunun üzerine başlayan olaylarda Ayhan Yılmaz adlı vatandaş hayatını kaybederken çok sayıda insan yaralandı.
Cem Evi’nin hemen avlusunda yaşanan bu provakasyon, Soma’da ölen yüzlerce madencinin hesabı sorulurken kriminal bir ortam yaratılarak halkın korkutulması ve bastırılmasını amaçlayan gündem değiştirme gayreti olarak da görülebilir.
Katilleri bulup adaletin tarafsız işlemesini görev edinmek yerine, muhafazakâr Sünni kesimin oylarını pekiştirme yöntemlerinden biri olan önce Alevileri provoke etme ve sonrasında sert biçimde bastırma ve korkutma üzerine kurulu hükümet/devlet politikası tarihteki örnekler itibariyle çok tanıdık geliyor. Alevileri provoke ederek “kutbun” diğer tarafına konulan muhafazakâr Sunni kesimin oylarını garantiye alma politikası, birlikte yaşama kültürüne ihanettir ve ateşle oynamaktır. Bu ve buna benzer olaylarda katilleri ve sorumluları ortaya çıkarmak çok önemli olmakla birlikte esas olan inançları kutuplaştırılarak toplumu ve gündemi manipüle etmeye dayanan devlet geleneğinin terk edilmesidir.
Alevi mahallelerinde sistematik biçimde uygulanan devlet terörüne karşı toplumun tüm kesimlerini birlikte yaşama kültürüne sahip çıkmaya ve gündem değiştirmeyi de amaçlayan kutuplaştırma siyasetine karşı tavır almaya çağırıyoruz.