Bu yazı, 14 Nisan 2010 tarihli Radikal Kitap Eki’nde yayımlanmıştır.
Noam Chomsky ‘İktidarı Anlamak’ ile modern iktidar mekanizmalarının ve son kırk yılın toplumsal mücadelelerinin anlaşılması için önemli bir kılavuz sunuyor
İktidarı Anlamak, Noam Chomsky’nin temel eserlerinden birisi. Kitap, Chomsky’nin 1989-1999 yılları arasında çeşitli tartışmalar ve halka açık toplantılarda kendisine yöneltilen soruları ve bunlara verdiği yanıtları bir araya getiriyor. Bütün kitap, çeşitli başlıklar altında toplanmış sorular-cevaplar şeklinde ilerliyor ve sonuçta ortaya okunması rahat, söyleşi formatında bir metin çıkıyor.
Kitabı satın aldıktan sonra, “476 sayfalık, büyük boy bir çalışmayı şimdi hemen okuyamam” diye düşünüp kitaplığınıza kaldırabilirsiniz. Aman dikkat, bu öyle bir eser değil. On ana başlık ve onlarca alt-başlık altında toplanmış olan soru ve yanıtları okumaya dilediğiniz yerden başlayabilirsiniz. Ciddi bir arka plan bilgisine gerek yok, zira Chomsky her konuyu çok temel olgulardan başlayarak anlatıyor ve üzerine de kendi değerlendirmesi sunuyor. Bu değerlendirmeyi benimsemek veya biraz daha araştırıp kendi yargınızı oluşturmak size kalmış.
İdeolojik denetim
İktidarı Anlamak hangi konuları ele alıyor? Kitabın izleğini şöyle özetlemek mümkün: İlk beş bölümdeki esas konulardan birisi, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından ABD’nin baba Bush’un önderliğinde ‘yeni dünya düzeni’ni tesis etme çabaları. Tabii bu bölümlerde, ABD’nin Soğuk Savaş dönemindeki kabarık hukuk dışı sicili de hatırlatılıyor. ABD’nin Küba’ya müdahaleleri, Şili’de Allende’yi deviren CIA destekli askeri darbe, devasa bir katliama dönüşen Vietnam Savaşı, Birleşik Devletler’in Ortadoğu’ya bitmeyen ilgisi ve Filistin sorunu, bu karanlık sicilin öne çıkan ‘vakaları.’
Fakat Chomsky, 68’lerden bu yana hem dünyada hem de ABD’de güçlü bir aktivizmin geliştiğini de vurguluyor. Örneğin, ırk ayrımına son veren 60’ların Yurttaşlık Hakları Hareketi’nden, 68’lerin savaş-karşıtı muhalefetinden, 70’lerde gelişen nükleer silahsızlanma hareketinden, 1980’lerde Birleşik Devletler’in Orta Amerika’yı Vietnam’a çevirmesini engelleyen barış hareketleri ve yerel halkla dayanışma ağlarından, 1970-80’lerde kadınlara, eşcinsellere ve azınlıklara dönük ayrımcılığa karşı gelişen mücadelelerden söz ediyor.
Düşüncelerimizi denetleme ve bize doktrin aşılama işlevi gören medya etkisini aşabilmeye özellikle büyük önem atfediyor. Sonuçta, insanların bir araya gelip örgütlenerek 1960’ların başında düşünülmesi imkânsız kazanımlar elde ettiklerini anlatıyor. Sanıyorum bir düşünür ve anarşist olarak Noam Chomsky’yi klasik solculardan ayırt eden özelliklerden birisi de bu: Devasa bir sistem karşısında her daim bir başarısızlık söylemi üretmek yerine sonuç alabilmiş halk hareketlerini hatırlatmak ve her şeyin dönüp dolaşıp ‘biz’e bağlı olduğunun altını çizerek insanın özgür iradesini vurgulamak. Fakat buna bakıp, kişisel ruh hali olarak Chomsky’nin olaylara gayet iyimser bakan, umudunu asla yitirmeyen birisi olduğu kanısına kapılmayın. Belki de böyle birisi yoktur. Bir kişi, “gelişmeler karşısında hiç umutsuzluğa kapıldığınız olmuyor mu?” diye soruyor. Chomsky’nin yanıtı ise şöyle: “Hemen her akşam.”
İktidarı Anlamak’ın ilerleyen bölümlerinde, aydınların ve üniversitenin işlevinden, Amerika’nın ‘en iyi’ diye bilinen üniversitelerinde sosyal bilimler üzerinde oluşturulan ‘ince’ ve ‘kaba’ ideolojik denetim yöntemlerinden, toplumsal mücadeleler ve aktivist stratejilerden söz ediliyor. Toplumsal hareketler içinde ‘liderler’in konumu tartışılıyor.
Kitabın bu bölümlerinin daha fazla ilgimi çektiğini söylemeliyim. Bunun için birkaç örnekten bahsetmek istiyorum. Kitapta ‘Dürüst Bir Entelektüelin Kaderi’ başlıklı alt-bölümde, Princeton’ta yüksek lisans eğitimi yapan başarılı bir öğrenciden bahsediliyor. Bu kişi, Filistinlilerin İsrail’e sonradan gelen ‘göçmenler’ olduklarını ‘ispat eden’, görünüşte çok akademik, Amerika’da büyük övgüler alan bir kitabın sahte verilere dayandığını ortaya koyuyor. Konuyu ısrarla takip ediyor ve bir makale yazıyor. Chomsky, bu öğrencinin tehlikeli sulara girdiği için akademik hayatının nasıl mahvedildiğini anlatıyor.
İktidarı Anlamak, medya ve üniversitenin gerçekte mevcut egemenlik yapısını yeniden üretme misyonuna sahip olduğunu, kariyerine muhalif olarak başlayanların ya buralarda barındırılmadığını veya farkında olmadan dönüştürülüp etkisiz hale getirildiğini birçok kez vurguluyor.
İlgimi çeken bir başka şey de, Chomsky’nin ‘büyük liderler’i ele alış biçimi oldu. Chomsky, Martin Luther King veya Mahatma Gandhi’nin önemli kişiler olduklarını kabul ediyor. Ama toplumsal hareketlerin her zaman adı sanı bilinmeyen sıradan insanların eseri olduğunu, bu ‘önderler’in ise yükselen bir hareketin üzerine bindiklerini, dolayısıyla rollerinin fazla abartılmaması gerektiğini öne sürüyor.
İktidarı Anlamak’ın, modern iktidar mekanizmalarının ve son 40 yılın toplumsal mücadelelerinin anlaşılması için önemli bir kılavuz olduğunu söyleyebilirim.