Chomsky’nin klasikleşmiş eserlerini Türkçeye kazandırmayı hedefleyen BGST Yayınları, düşünürün Bilgi Sorunları ve Dil: Managua Dersleri adlı eserini yayınladı. Bilgi Sorunları ve Dil, Noam Chomsky’nin, dilbilim alanına ilişkin güncel sorunları, dilbilimci olmayan ama dil konuları ile ilgilenen kişilerin anlayabileceği şekilde sunduğu, en kolay okunabilen eseridir.

Genellikle kuramın kurucuları tarafından kaleme alınan bu tür eserler, akademik ve entelektüel çevrelerde, yabancı dil bilen kişiler tarafından sıkça okunduğu halde, aslında bir kuramı profesyonel olmayan kişiler için anlatan popüler eserlerdir. Aynı zamanda yazarın, kuramın diğer alanlardaki içerimlerine ilişkin sorgulayıcı ve ön açıcı düşüncelerini de içerirler. Bu nedenle başka dillere aktarılmaları ve konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından da okunmaları büyük önem arz eder.

Chomsky 1986 yılının Mart ayında Managua’da (Nikaragua) bir üniversiteye bir dizi konuşma yapmak için davet edilir. Sabah oturumu konuşmaları dilbilim üzerine olup Bilgi Sorunları ve Dil: Managua Dersleri başlığı altında kitaplaştırılır. Öğleden sonraki oturumlar ise çağdaş politik konular üzerine olmuştur.

Bilgi Sorunları ve Dil’de Chomsky, modern dil araştırmalarında ortaya konulan dört temel soru üzerinden bir tartışma yürütür:

1. Dili konuşabildiğimiz ve anlayabildiğimizde bildiğimiz şey nedir?

2. Bu bilgi nasıl edinilir?

3. Bu bilgiyi nasıl kullanırız?

4. Bu bilginin gösteriminde, ediniminde ve kullanımında hangi fiziksel düzenekler devrededir?

Chomsky, son derece zengin örnekler üzerinden, kurucusu olduğu dilbilim kuramının bu sorulara verdiği yanıtları aktarmaya girişir. Modern dilbilim kuramının merkezinde “evrensel dilbilgisi” vardır. Evrensel dilbilgisi, Chomsky’nin ifadesiyle “tüm insan dillerinin unsurları ya da özellikleri olan ilkeler, koşullar ve kurallar kümesidir”. Bu noktada Chomsky ilk sorunun yanıtını verir: Evrensel dilbilgisi, bir dil bilen insanın zihninde bulunan bilginin bir parçasıdır. Chomsky evrensel dilbilgisinin yapıya bağımlılık ilkesi, bağlama ilkesi, izdüşüm ilkesi, durum atama ilkesi gibi ilkelerini dilbilimci olmayan okurun anlayabileceği şekilde, ayrıntılı örneklerle açıklamaya girişir.

Evrensel dilbilgisi tüm insan dillerinin paylaştığı ortak ilkelerdir; belirli bir yapı ve anlama sahip ifadeler oluşturmak üzere sözcüklerin nasıl bir araya gelmesi gerektiğine dair temel ilkeler ortaya koymakta, ve tekil insan dillerinin seçim yapabileceği seçenekler sunmaktadır. Örneğin, Türkçede özne cümle başındadır ve gizli özne kullanılabilir, ancak İngilizcede gizli özne yoktur. Bu seçeneklere Chomsky’nin dilbilim kuramında “parametreler” adı verilir. Ayrıca, her dilin sözcük dağarı da farklıdır. Dolayısıyla bir dilin sözcük dağarını öğrenip parametrelerini sabitlediğiniz zaman, evrensel dilbilgisinin genel ilkeleri sayesinde o dile ait tekil cümleleri öğrenmeye ve konuşmaya başlarsınız. Chomsky’nin sözleriyle:

“Dil yeteneğini, iki konumdan birine ayarlanabilecek anahtarlar dizisinden oluşan bir anahtar panosuyla bağlantılı olan bir tür girift ve karmaşık ağ sistemi olarak düşünebiliriz. Anahtarlar iki konumdan birine ayarlanmadıkça sistem işlemez. Anahtarlar kabul edilebilir konumlardan birine göre ayarlandığında, sistem kendi doğasıyla uyumlu bir şekilde işler ve sadece anahtarların nasıl ayarlandığına bağlı olarak farklılaşma gösterir. Buradaki sabit ağ sistemi evrensel dilbilgisi ilkeleri sistemidir; anahtarlar da deneyimle sabitlenecek parametrelerdir. Dil öğrenen çocuğa sunulan veri, anahtarların şu ya da bu yönde sabitlenmesini sağlayacak yeterlikte olsa gerek. Bu anahtarlar sabitlendiğinde çocukta belli bir dil hakimiyeti yerleşir ve çocuk o dilin gerçeklerini biliyordur artık, örneğin belli anlatımların belli anlamları vardır çocuk için vb.”

Dile ilişkin bilginin nasıl edinildiği sorusuna Chomsky’nin verdiği yanıt şudur: Evrensel dilbilgisi kalıtım yoluyla aktarılan, doğuştan gelen genetik bir yetenektir; insan dilinin değişmeyen ve öğrenilmeden bilinen özelliklerini içerir. Dolayısıyla dil, deneyim yoluyla öğrenilen bir şey değil de deneyimi düzenlemenin bir yoludur. Bir dili öğrenmek ise evrensel dilbilgisinin kesinleştirmediği parametrelerin değerini belirlemektir.

Dili nasıl kullandığımız sorusunun yanıtı ise Chomsky’nin “dilin yaratıcı kullanımı” dediği özellikte gizlidir: Evrensel dilbilgisi ve parametreler bir dili konuşan kişinin gelişigüzel cümleler türetmesini engeller. İnsan türünün yaratıcılığı, sınırlı sayıdaki ilkeden yüzlerce insan dili yaratmak ve bu diller içinde de sonsuz sayıda anlamlı cümle türetmek ile kendini gösterir.

Chomsky, dilin ardında hangi fiziksel düzeneklerin devrede olduğu sorusunun yanıtının henüz mevcut olmadığını teslim eder. Bunun nedeni bu fiziksel düzenekleri keşfetmek için insanlar üzerinde deneylerin etik nedenlerle yapılamamasıdır; bu konudaki çalışmalar geleceğin işidir. Chomsky, dilbilimin, dil ile ilgili görüngülerin doğası ile ilgili gerçek bir kavrayış sunan, açıklayıcı bir kuram olduğunu dile getitir. Dilbilimin zihnin işleyişinin ardında yatan fiziksel düzenekler konusundaki araştırmalara önayak olacağına ilişkin inancını vurgular. Ancak bunun için Kartezyen zihin/beden ayrımı terk edilmeli ve ve Kartezyen düşünce tarafından metafiziğin alanına itilen zihin araştırmaları tekrar doğa bilimlerinin alanına çekilmelidir, ki zaten modern bilimin yönelimi de budur. Dilbilimin bilişsel bilimler alanına çok önemli katkıları olmuş ve bu yeni ve heyecan verici bilim alanının kurucu unsurlarından birisi olmuştur.

Chomsky, dilbilim kuramının açtığı yolda ilerleyerek insan doğasına, bilim yapma yeteneğine, eğitim ve öğrenme sürecine, ahlaka ve politikaya ilişkin felsefi çıkarımlarda bulunur. Chomsky’yi Galileo, Newton ve Einstein gibi büyük bilim adamlarının arasına yerleştiren şey de, kurduğu bilim alanının felsefede yarattığı bu devrimsel açılımlardır.