Yüzyıllar boyunca şeytana tapanlar olarak adlandırılan, türlü dışlanmışlıklara ve katliamlara maruz kalan Ezidi Kürtleri, çoğu zaman içe kapalı ve yalıtılmış cemaatler olarak algılandı. Yapılan az sayıda incelemede ise, heterodoks inanç sistemlerinden ötürü Ezidileri kemikleşmiş bir toplumsal ve kültürel varlığa sahipmiş gibi gösterme eğilimi oldu.
Evliya Çelebi’den Rus şair Puşkin’e, Bitlis Emiri Şerefhan’ın 16. yüzyılda kaleme aldığı ‘Şerefname’den İslam âlimlerinin yazdığı metinlere, Batılı seyyahlardan, elçilere ve oryantalistlere kadar birçok yazarın ilgisini çeker Ezidiler. Farklı ritüelleri ve heterodoks inanç sistemleri dolayısıyla türlü önyargılara maruz kalırlar. Kirlilik, sapkınlık, şeytana tapma şeklinde inşa edilen özcü yargılar, Batılı şarkiyatçılar ve sömürgecilerle birlikte bir çeşit ilginçlik kazanır, Ezidiler artık gizemli ve egzotik bir topluluktur.
Irak’ın çok katmanlı yapısı
‘Öteki Kürtler: Sömürge Irak’ında Ezidiler’, Kuzey Irak’ın en geniş ikinci gayri Müslim cemaati olan Ezidi Kürtlerine ve Britanya mandasına ilişkin karmaşık süreçleri, farklı ve etkileyici bir yaklaşımla ele alması bakımından uluslararası literatürde ilk çalışma özelliği taşır. Nelida Fuccaro, etnisiteyi kendinden menkul bir kategori olarak düşünmez, etnisitenin oluşum sürecindeki politik, ekonomik ve toplumsal süreçleri masaya yatırır. Bu sayede, Irak’ın çok katmanlı ve parçalanmış yapısını doğallaştırmadan, bu yapının siyasi ve tarihsel kökenlerine dair etkileyici bir sorgulama gerçekleştirir. Fuccaro, etnisite ve dini doğallaştırılmadan ve bunlara özsel özellikler atfetmeden tarihsel inşa süreçlerini ele alır. Fuccaro’nun, Irak’ın sömürge tarihine ve Ezidi Kürtlerin cemaat dayanışmalarına, etnik ve dini kimliklerine yönelik yerelci ve dolayısıyla cemaatçi bir bakışı vardır. Ancak yerelci bakış merkezde olan biteni göz ardı eden ya da cemaatin kendi sınırları içine hapseden bir perspektif değildir. Bunun yerine yerelde yaşananı sürekli olarak merkezle ilişki içerisinde düşünen; modernleşme, sömürgeleşme ve ulus-devlet süreçlerini soyut söylemler yerine yerelin somut dinamikleriyle açıklamaya çalışan bir bakış açısıdır bu.
Fuccaro, sömürge sonrası dönemi, Irak’taki mevcut siyasal yapıyı ve Ezidi kimliğini anlamak için şu dönemlere odaklanır: ulus-devlet inşası, manda yönetimi dönemi ve Osmanlı egemenliğinin son yüzyılı olan, Tanzimat (1839-76) ile başlayıp Sultan Abdülhamid’in (1876-1909) Panislamizm siyaseti altında devam eden reformcu dönem. Modernleşme paradigmasının iddiasının aksine Fuccaro, Irak toplumunun yapısına bakarak siyasal modernleşmenin “hiçbir şekilde evrimsel ve tek yönlü bir süreç olmadığı”nı ve “geleneksel cemaatlerin parçalanması ve dayanışma temellerinin dönüşüm geçirmesiyle de sonuçlanmadığını” iddia eder. Fuccaro’ya göre, çeşitli iktidar ilişkileri ve tarihsel süreçler bağlamında inşa edilen din ve aşiret kimlikleri, Iraklı Ezidilerin farklı yönetim biçimlerine, devlet aygıtlarına ve siyasal oluşumlara yanıt verirken kullandıkları temel insani sermayedir. Bu kimlikler ve grup dayanışmaları, 19. yüzyıl sonlarındaki Osmanlı modernleşmesi, 20. yüzyıldaki Avrupa sömürgeciliği ve Irak ulus-devletinin inşası süresince sürekli değişen ve farklılaşan siyasal koşullara uyarlanır. Diğer yandan, iktidar sahipleri değişen toplumsal yapı karşısında konumlarını tekrar müzakere etmek zorunda kalırlar.
Bunun en önemli sonucu, genelde Ortadoğu’nun özelde ise Irak’ın siyasi ve kültürel haritasının tekrar çizilmesidir. Fuccaro, sömürge sonrası dönemde sürdürülen istikrarsızlık modelinin soykütüğünü çıkarır: “Bağımsızlıktan sonra, Britanya hâkimiyetinin Irak siyasetine damgasını vurduğu açıkça görüldü. Bu hâkimiyet, siyasal ve toplumsal fraksiyonlar arasında aracı rol üstlenerek, sömürge sonrası dönemde büyük ölçüde devam edecek bir istikrarsızlık modeli yaratmıştı. 1920’lerde mandacı gücün varlığı, sömürge devletin iktidar yapısının değişik seviyelerindeki çatışmaların giderek büyümesini ve yeniden üretimini teşvik etti. Bu çatışmaların çoğunun kökeni, Osmanlı dönemine, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısındaki siyasal, toplumsal ve kültürel gerçekliklere uzanıyordu.” ‘Öteki Kürtler: Sömürge Irak’ında Ezidiler’, bu yönüyle bugünkü Irak toplumunun ve Ortadoğu coğrafyasının yapısına da ışık tutmaktadır.