Bu dosya, üç yılı aşkın süredir Suriye’de yaşanan savaş ve buna bağlı olarak ortaya çıkan büyük dramı daha çok Rojava odaklı olarak incelemeyi/okumayı amaçlamaktadır. Nitekim Rojava’da yaşananlar her parçasıyla diğer Kürtlerin de kaderini etkileyen tarihi bir dönemece işaret etmektedir. Kuşkusuz ki Rojava’da yaşananlar, Türkiye’de yaşanan çatışmasızlık sürecinin devamı için de belirleyici bir faktördür. Kürt hareketinin stratejik olarak bu avantajı değerlendirebilmesi hareketin kendisinin ve Ortadoğu’nun geleceği açısından yadsınamaz bir gerçekliğe tekabül eder. Yaşanan gerçekliğe bağlı olarak Kürt hareketinin Rojava ile dayanışma kanallarını nasıl kurduğunun sorgulanması gerekmektedir. Örneğin, Kürt illerine ve İstanbul’a gelen göçmenlere dair Kürt hareketinin ve bölge belediyelerinin politikasının ne olduğu, özel bir Rojava politikasına ve programına sahip olup olmadıkları, Rojava gündeminin Türkiye toplumuna ve batı dünyasına taşınmasına dair neler yapıldığı, Suriye’de yaşanan savaşın yol açtığı mağduriyetin (özellikle de kadın, çocuk ve hastalara dair) hafifletilmesi için neler planlandığı, Rojava’da yaşanan sağlık, gıda vb. sorunlara dair nasıl bir yardımlaşma ağının kurulduğu önemlidir. Dosyanın yukarıdaki sorulara cevap oluşturmasını hedeflemedik fakat sorunlara ve Rojava gerçekliğine dair fikir oluşturmasını umuyoruz. Nitekim Rojava gerçekliği bilinmeden bir strateji geliştirmek mümkün görünmemektedir.
Türkiye’deki baskılar ve Kürt isyanları nedeniyle Suriye’ye göç etmiş ve bugün Rojava’da yaşayan on binlerce Kürdün Suriye rejimi tarafından kimliksiz bırakılmasını belki birçoğumuz yeni öğrendik ancak Ortadoğu’ya ve özelde de Suriye’ye dair planlamalar yapılırken Rojava Kürtlerinin hem uluslararası aktörler hem de Türkiye gibi ülkeler tarafından görmezden gelinmesi, kendi öz yönetimlerine, yaşamlarına dair verdikleri mücadelenin bir çeşit “izole etme, görmezden gelme” politikasıyla sekteye uğratılmaya çalışılması insan hakları açısından büyük çelişkiler içermektedir.
Kuşkusuz ki Suriye’deki savaşın artık binlerle ifade edilen ülke içi ve ülke dışı aktörü bulunmaktadır. Savaş Suriye ile sınırlı kalmamakta; özellikle Rojava’daki Kürtleri de hedef alan İŞİD gibi barbar örgütler vasıtasıyla diğer ülkeleri de kasıp kavurmaktadır. El Nusra, El Kaide, İŞİD gibi örgütlerin savaş kurallarını alt üst eden acımasız yöntemlerine açıktan ya da gizliden destek veren Türk dış politikasının sırf Kürt karşıtlığı üzerine kurulması Türkiye toplumunda pek tartışılmadı. Ancak son gelişmeler (Nitekim savaş Irak’a sıçramış bulunuyor, ileriki günlerde hangi ülkelere yansıyacağını bilmiyoruz) gösteriyor ki Türk iç ve dış politikası sorgulanmalıdır. Kürt hareketinin ve muhalefetin, Türk dış politikasını bu anlamda ne kadar dönüştürdüğü ise sorgulanması gereken temel alanlardan biridir.
Savaşın sebep olduğu trajik ölümler, yaralıların akıbeti, göç olgusu, salgın hastalıklar, tıbbi sorunlar, kadın ve çocukların mağduriyeti, keyfi cezalandırma yöntemleri, kentlerin ve tarihi eserlerin talan edilmesi, açlık vb. yüzlerce sorun bulunmaktadır. Bu aşamada mağduriyetin dili, dini, ırkı olmadığı, bir bütün olarak tüm Suriye vatandaşlarının mağdur edildiği tüm çıplaklığıyla göz önündedir. Bu nedenle Türkiye’de insan haklarını temel alacak bir Suriye politikasına ihtiyaç vardır. Bu politika Rojava’yı, Ermenileri, Alevileri vb. dışlamayan; Suriye’deki tüm etnik, dini, kültürel toplulukların mağduriyetini esas alan bir politika olmalıdır.
Dosya oluştururken çok geniş bir mağduriyet alanını incelemek özel bir çaba ve enerji gerektirdiğinden ve özellikle de Rojava’da yaşayan halkların eşit temsiliyet esasıyla kurdukları alternatif yönetim modelinin kendi geleceklerine dair yarattığı dinamizm çıkış noktamız oldu. Nitekim Rojava’da ağır savaş koşullarına rağmen hayata geçirilmeye çalışılan Demokratik Özerk Yönetim Modeli, Ortadoğu ülkelerine örnek olabilecek nitelikler taşımaktadır. Rojava modeli, gücünü ve meşruiyetini halkın öz yönetiminden alan, çok dilli, çok kültürlü, çok dinli, halk meclislerini esas alan, adem-i merkeziyetçi, sosyal politikalara dayalı çoğulcu parlamenter sistem önermektedir. Rojava’da yaşayan halkların eşit temsiliyeti esasıyla kurdukları yönetimlerin başarıya ulaşması durumunda Suriye savaşının sonucunda belki de tek demokratik kazanım elde edilmiş olacaktır. Bu nedenle Rojava bölgesi başlı başına bir inceleme ve okuma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dosyada Suriye tarihi üzerinden Rojava siyasi tarihi, Rojava’nın demografik yapısı, savaşın sebep olduğu göç ve mağduriyet, kanton yönetimi üzerinden Rojava’daki demokratik yönetim modeli, Rojava Kürtleri ve güç dengeleri, Rojava’nın uluslararası arenadaki temsiliyeti gibi temalar düşünülerek çeşitli yazılara ve videolara yer verildi.