İlk baskısı Çitlembik Yayınları’nda gerçekleştirilen ve on yıl aradan sonra, Ocak 2012’de BGST Yayınları tarafından 2.baskısı yapılan “Feminizm Herkes İçindir /Tutkulu Politika” cinsiyetçiliğin ne menem bir şey olduğunu gösterirken dünyadaki muhalif hareketlere de selam göndermeyi ihmal etmiyor ve hem konusu hem de iddiaları itibariyle daha nice on yıllar güncelliğini sürdüreceğe benziyor.
Amerika’daki ırkçı, cinsiyetçi ve sınıfçı sömürülere dair pek çok çalışma yapmış bir aktivist ve akademisyen olan bell hooks’un 2000 yılında yazdığı “Feminizm Herkes İçindir /Tutkulu Politika” , 2005 yılından bu yana sessiz sedasız büyümeyi sürdüren ve temel düzeyde aydınlanma işlevi gören kitapların basılmasını amaç edinen BGST Yayınları tarafından yayımlandı. 19 kısa bölümden oluşan kitabın her bir bölümü hayatın, gündelik yaşamın ve politikaların feminist perspektifle yapılmış analizlerini içeriyor. Beden politikaları, iç ve dış güzellik, sınıf mücadeleleri, iş hayatı, aile, ebeveynlik, cinsellik, sevgi, eşcinsellik gibi cinsiyetin ve dolayısıyla cinsiyetçilik tartışmalarının içinde olduğu birçok kavramı irdeleyen bu bölümlerin her birinin sonunda yazar, yapılması gereken bir dizi öneriyle aslında daha alınacak çok yol olduğunu da hatırlatıyor bizlere.
hooks, yıllardır içinde yer aldığı akademik ya da değil birçok çalışma veya tartışmada gördüğü en önemli sorunun feminizmin ne olduğu ve hareketin ne ile ilgili olduğunu anlatan bir kaynak eksikliği olduğunu belirtiyor; “Elimde kısa ve açık, okuyup anlaması gayet kolay bir kitap istiyordum; zorlayıcı terimler veya akademik dille yazılmış kalın bir kitap değil, açık ve anlaşılır bir kitap. Feminist düşüncenin, politikanın ve pratiğin hayatımı değiştirdiği andan beri bu kitabı istiyordum”. İşte tam da böyle bir kitap “Feminizm Herkes İçindir /Tutkulu Politika”. Sadece konusu itibariyle değil, açık ve anlaşılır dili, yazarın kendi deneyimleri ve yaşadıklarını paylaştığı samimi ifadeleriyle de herkese göre…
bell hooks’un kitabında ve benim de yazımda özellikle vurguladığım “herkes” kavramına biraz odaklanmak gerek. hooks, kitap boyunca bir çok kesim ve hareketin cinsiyetçilikle ve dolayısıyla feminizmle bir imtihanı olduğunu söylüyor. Siyah bir kadın olarak içinde yer aldığı ırkçılık karşıtı mücadelenin ya da temâsını hiç kaybetmediği sınıf mücadelesinin feminizmden arındırılarak gerçekleştirilemeyeceğini hatırlatıyor. Öte yandan “…zamanla etrafımızdaki okuryazar, iyi eğitimli ve genellikle de maddi anlamda imtiyazlı olan kişilere mahsus bir söylem..” haline gelen feminizmin bugünkü durumunu da tahlil ederek feminizmin nasıl herkesten uzaklaştığını gösteriyor.
Kitabın hatırlattığı en önemli konu elbette ki feminizmin erkek düşmanlığı değil cinsiyetçilik karşıtı olduğudur. Kitapta “ileri görüşlü feminizm” diye adlandırdığı yeni bir feminist anlayışın tanımını yapan hooks, feminizmi “cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir hareket” olarak görüyor ve böylece feminizmi, erkek karşıtlığı olmaktan çıkarıyor. İşte tam da bu noktada “feminist erkeklere” de yer veren bir feminizm inşa edilmesinin olanaklı olduğunu görüyoruz. Zaten hareketin geçmişine de baktığımızda bir yerden sonra “feminist aktivistler sorunun erkekler olmadığını, sorunun ataerki, cinsiyetçilik ve erkek tahakkümü olduğunu gördüler.” Bu bilinçle feminizm LGBTT hareketiyle de güçlü bir temas kurabildi. İşte bu yüzdendir ki LGBTT bireylerin öncüsü olduğu homofobi karşıtı mücadelede de feminist bir bakış açısı oldukça önemli rol oynuyor.
hooks, “Beyaz üstünlükçü kapitalist egemen ataerkinin işine geldiği gibi feminizmin erkek karşıtlığı olarak algılanması ile feministlerin marjinalleştirilmelerine” de şiddetle karşı çıkılması gerektiğini söylüyor. bell hooks bunun sadece tek taraflı olmadığını feministlerin de buna hizmet edecek söylem ve politikalardan kaçınmadıklarını ve feminizmin kendisi yerine feministlerin eleştirilmesi gerektiğini söylüyor.
“Feminist teori dış dünyayla çok az bağı olan akademik bir gettonun sınırlarının içine kapandı ve teori, hareketle dirsek temasını kesti “diyerek durumu ortaya koyarken diğer yandan da yapılması gerekenleri şöyle özetliyor:
“Özellikle gençlik kültürüne yönelik eserlere ihtiyacımız var. İnsanların kapı kapı dolaşıp feminizmi tanıtan yazılar dağıttığı, insanlara feminizmin ne olduğunu anlatmaya vakit ayırdığı geniş tabanlı feminist bir hareket hayal edin. “
Kitabın çok önemli bulduğum bölümlerinden biri olan “Eleştirel Bilince Yönelik Feminist Eğitim”, çocuk ve gençlerin eğitim süreçlerinin cinsiyetçi nüvelerle dolu olduğunu hatırlatıyor ve özellikle çocuk edebiyatının eleştirel bilincin geliştirilmesine yönelik feminist eğitim için önemli bir alan olduğunu çünkü inanç ve kimliklerin bu süreçte inşa edildiğini söylüyor. Yazarın vurguladığı bir diğer nokta da ülkemizde de hayli revaçta olan “kadın programları”. Yaygın iş gücüne dâhil edilmemiş ve ev içinde çalışan “ev hanımı” kadınlar tarafından takip edilen programlarda aslında kadınlarla ilgili önemli konular tartışılıyor ancak bu tartışmaların hiç biri feminist bir bakış açısıyla yapılmıyor. O halde bunlar dışında feminist perspektifle yayın yapan kanallara ve programlara ihtiyaç olduğunu, feminizmin bu şekilde kitleselleşebileceğini belirtiyor hooks.
Bu açıdan bakıldığında toplumun her kesimine özellikle de yazarlara, çocuk ve gençlik alanında çalışan eğitimcilere, medya çalışanlarına önemli görevler düşüyor. Önce kendi cinsiyetçiliklerini sorgulayabilecekleri daha sonra da feminist bir perspektifle çalışabilmelerini sağlayacakları topyekûn bir dönüşüm şart.
Yazar bell hooks, 30’dan fazla kitabı olan, bir çok panel, forum ve açık tartışmada yer almış, çeşitli belgesellerde görünmüş bir kadın. ABD’nin Kentucky eyaletindeki küçük bir kasabada fakir bir işçi ailede doğmuş ve yetişmiş olan hooks, daha sonra New York City College’da akademisyen oluyor. Hooks’un en enteresan yanlarından biri de çalışmalarında kullandığı ismi aslında. Yazar, “bell hooks” ismini hem büyükannesinin ismi olduğu için hem de okurlarıyla kişi dışı bir ilişki kurmak istediği için kullanıyor. ABD’de yayınlanan Essence dergisindeki bir röportajında şunları söylüyor: “ Hayatımı devrimci siyah özgürlük mücadelesine adadım ve feminizmi ve siyah özgürlük hareketini birbirinden ayrı tutmuyorum. Dünyanın dört bir yanındaki siyah insanlar hala tamamen özgür değiller. Adalet arayışımız sürüyor. Öte yandan kendi hayatlarımızı yaşamamız için gereken kaynaklara ulaşımımız da kısıtlanıyor. Bu benim mücadele alanım. Ve işte bu alan özünde feminist bir alan.” Bu açından da aslında sınıf, ırk ve toplumsal cinsiyet arasındaki bağlantısallığı ve bunların bir arada/iç içe yarattığı baskıyı irdeliyor. Her ne kadar feminist mücadele kendi içinde ırk ve sınıf tartışmasını sürdürüyor olsa da imtiyazlı beyaz kadınların feminizmin kendilerine aitmiş, feminizmden kendileri sorumluymuş gibi davranmaktan kaçınmadıklarını da söylemek gerek. hooks da bu noktada siyah, işçi ve/veya lezbiyen kadınların feminist hareketin kendi içinde de ayrı bir mücadele sürdürdüklerini belirtiyor. bell hooks, bütünlükçü, dönüştürücü ve herkesi kapsayan bir feminist mücadele için kaynak ve rehber olabilecek kitabıyla okurlarını feminizme, feminizmi de “herkese “ yaklaştırmayı amaç ediniyor.
“Feminizm Herkes İçindir /Tutkulu Politika” , daha özgür, daha adil ve barış dolu bir gelecek inşa edebilmemiz adına ilerici bir feminist hareketin inşa edilmesi için herkese düşen rolü bir kez daha hatırlatan, hepimize dair ve hepimize ait bir çalışma. bell hooks’un da dediği gibi;
“Kadınlar ve erkekler toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli adımlar attılar. Özgürlüğe yönelik bu adımlar, daha ileri gitmemiz için bize güç vermeli. Feminist politikanın amacı, her kim isek özgürce o olabilmemiz, adalete sevgi beslediğimiz yaşamlar sürebilmemiz, barış içinde yaşayabilmemiz için tahakkümü sona erdirmektir. Feminizm Herkes İçindir!”