Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri olan barış sürecine dair kültür-sanat alanından sesleri duymayı önemsiyoruz. Bu amaçla, barışa dair yaklaşımları, deneyimleri ve neden bugün barışa yeniden ihtiyaç duyduğumuzu konuşmak üzere Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Berfin Emektar ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Topluluğunuzu kısaca tanıtabilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?

Berfin Emektar: Tarihsel sürece girmeyeyim, detaylı bilgilere sitemizden ulaşabilirsiniz. Önceden Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteriyorduk. 2016’da kayyım atanmasıyla birlikte fiilen kapatıldık. Teknik olarak kapatılmadı ama bütün sanatçıların sözleşmeleri feshedildi, tiyatro işlevsiz hâle geldi. Sonrasında oradan ayrılan sanatçılar olarak Amed Şehir Tiyatrosu’nu kurduk ve özel bir tiyatro olarak yolumuza devam ettik.

Son bir buçuk yılda belediyelerin yeniden Kürt partilerine geçmesiyle Diyarbakır Şehir Tiyatrosu tekrar çalışmalarına başladı. Şu anda çift hukuklu bir süreç yaşıyoruz: Amed Şehir Tiyatrosu kapatılmadı, aynı zamanda belediyede işten çıkarılan sanatçılar da geri döndü. Her iki tarafta da çalışmalar sürüyor. Önümüzdeki sezona hazırlanıyoruz. Yeni oyunumuz, bir kadın oyunu Jîn 1 Eylül’de Dünya Barış Günü’nde prömiyer yaptı. Hem büyük oyunlarımızın hem de çocuk oyunlarının provaları devam ediyor.

1 Eylül’de Dünya Barış Günü’nde böyle bir oyun sahnelemek çok anlamlı olsa gerek. Hazırlık süreci nasıldı? Üretim sürecinde ve sahnede sadece kadınların yer aldığı yazıyordu, bu üretim sürecinizi ve dramaturjinizi nasıl etkiledi?

Berfin Emektar Oyunun içeriği doğrudan barış meselesiyle ilgili. İlk defa bu kadar gündeme denk düşen bir proje oldu. Kadınların sadece kadın kimliğiyle değil, sanatçı olarak da barış sürecine dair sorumluluk talebini ifade ediyor bu oyun. Biz bu sorumluluğu almaya hazırız diyoruz.

Çünkü barış süreçlerinin kadınlardan bağımsız ilerleyemeyeceğine inanıyoruz. Dünya Barış Günü’nde bu oyunu sahnelemek bizim için ayrıca çok anlamlıydı. Barış kolay değil; barış sadece silahların susması da değil. Barış bir sonuç değil, bir yolculuk. Bu yolculukta kim ne yapabilir, biz bunu tartışmaya açıyoruz.

“Barışa neden ihtiyacımız var?” sorusu bizim de çok uzun zamandır hem tartışmalarımızda hem de sanatsal üretimlerimizde yer alıyor. Barış herkes için farklı anlamlar taşıyor. Bu sürece dair ilgisiz, tepkisel, umutlu, umutsuz diyebileceğimiz birçok yaklaşım var. Ülke gündemine baktığımızda bir yandan barışın inşasını konuşuyoruz, diğer yandan ülkede birçok antidemokratik uygulama söz konusu. Şu an saymakla bitmez… Barış süreçlerinin bu ülkedeki tarihi ve hafızası nedeniyle de bir tedirginlik olduğunu, temkinli yaklaşımları da görüyoruz.  Siz bu süreci nasıl görüyorsunuz? Çevrenizde nasıl bir karşılık buluyor?

Berfin Emektar: Bence süreç toplumda bir umut yarattı fakat tedirginlik de var. Çünkü sürecin nasıl ilerlediğine dair somut veriler az. Antidemokratik uygulamalar sürüyor ve bu da kaygı yaratıyor. Ama yine de umut çok baskın; çünkü insanların ölmemesi her şeyden önemli.

Her iki toplumun da geçmişten gelen derin yaraları var. Bunları iyileştirmek için yüzleşmeye, birlikte yol almaya ihtiyacımız var. Biz Jîn  adlı oyunumuzda da bunu tartıştık: Savaşlar toplumlar, halklar arasında olmaz, ama barış halklar arasında olduğunda değerli hâle gelir. Zaten hep böyle değil miydi? Bu halkların savaşı ya da çatışması değildi hiçbir zaman. Ama biz barışı toplumlar arasında inşa etmeliyiz ki kalıcı ve güvenilir olsun. Biz oyunumuzda da konu edindik. Uzun sessizliklerimize son verip toplumla bir araya gelebilecek miyiz, yüzleşebilecek miyiz? Suriyeli kadınların çok değerli bir sözü var: “Barış sen evine döndüğünde değil, sen komşunun evini de inşa ettiğinde başlar.“ Biz toplum olarak komşularımızla barışabilirsek ya da ortaklık kurabilirsek; acıları ve duyguları ortak yaşayabilirsek barış olur. Toplum da buna hazır aslında ama pratik adımların hızlı atılması gerekiyor. Yasal düzenlemeler, siyasi söylemler ve somut adımlar toplumun güvenini artırmalı, insanları birbirine yakınlaştırmalı.

Siyasi söylemler tek başına yeterli değil toplumda bir karşılığının olması gerekiyor.  Bunun için birçok kesimin ve senin de bahsettiğin gibi sanatçıların da barışın sorumluluğunu alıp sürece katkı sağlaması gerekiyor. Barışa neden ihtiyacımız olduğunu konuşmak ve gündeme getirmek bile çok önemli bir konu sanırım.

Berfin Emektar: Kesinlikle, barışın bir hayal değil, bu ülke için bir ihtiyaç olduğunu anlatmak gerekiyor. Barış bu yüzyılda, bu çağda Türkiye toplumu açısından bir ihtiyaç. Sanatçılar, siyasetçiler, toplumsal aktörler bunu ciddi bir sorumlulukla anlatmalı ve takip etmeli.

Antidemokratik uygulamalar aslında yeni değil; yıllardır var ve sadece biçim değiştiriyor. Öte yandan toplumsal kutuplaşmanın da giderek arttığını görüyoruz. Bu nedenle siyasetçilerin bir anda çıkıp “barışıyoruz” demesiyle mesele kolayca toplumsallaşamıyor. Sizce kalıcı bir toplumsal barışın sağlanması için neye ihtiyaç var? Sanatın ve sanatçıların bu süreçteki rolü ne olabilir?

Berfin Emektar: Bu bir görev ya da hayal değil, artık bir ihtiyaç meselesi. Sanat için de geçerli. Sanat zorluklarda da çıkar tabii ki ama gelişmesi, büyümesi için refaha da ihtiyaç var. Sanatın gelişmesi, insanların kendini ifade etmesi için toplumsal barış şart.

Kürtçe tiyatro açısından şunu söyleyebilirim: Yıllardır bu alanda üretim yapan biri olarak, Kürtçe tiyatro, dil yasaklarının gölgesinde büyüdü. Gelişti mi, gelişmedi mi bunu ayrıca tartışabiliriz. Toplumda antidemokratik uygulamaların, yasakların, sansürlerin olduğu bir yerde sanattan ya da yaratımdan söz etmek mümkün mü? Elbette buna rağmen direnen, üretmeye devam eden insanlar var. Ama genel çerçeveden baktığımızda, dilin ve kültürün yasaklandığı bir yerde sanatın gelişmesi, büyümesi mümkün değil. Eğitim imkânlarının olmadığı, sanat eğitimi için alanların açılmadığı bir ortamda da bu gelişim beklenemez. Bu yüzden sanatçılara çok ciddi görevler düşüyor. Sürecin ilerlemesi, sanatın büyümesi ve gerçekleşmesi için sorumluluk almaları gerekiyor. Sanatçıların, sessizliğin konforundan çıkmaları gerekiyor. Mesela bir devlet tiyatrosu çıkıp Kürtçe bir oyun sahnelese ya da ünlü bir sanatçı Kürtçe şarkı söylese bu çok güçlü bir dayanışma olur. Geçmişte, 2011’de Haldun Dormen Diyarbakır’da Kürtçe bir oyun sahnelemişti. Bunun toplum açısından çok kıymetli bir etkisi olmuştu. Böyle dayanışmalara ihtiyacımız var. Çünkü biz alternatif sanatçılar olarak hep dayanıştık, ama artık yelpazenin genişlemesi, herkesin sorumluluk alması lazım. Özellikle toplumda tanınmış olan sanatçıların sürece dahiliyetleri, katkıları çok önemli.

Etki alanın çok geniş de olmayabilir ama kendi küçük çevrende bile gündeme getirmek çok önemli. Çünkü ancak böyle bir arada yaşamayı gerçekten başarabileceğiz. Umudu ancak böyle inşa edebileceğiz diye düşünüyorum. Bizim de kültürel çoğulcu perspektifle hareket etmemizin en temel itkilerinden biri bu. Özellikle bu kadar tedirginliklerin olduğu bir dönemde, birilerinin konuşması, üretmesi, söz söylemesi kritik.  Çünkü barış yalnızca siyasetin değil, sanatın ve toplumun da meselesi.

Berfin Emektar: Evet, sanatın kutuplaşmayı aşacak estetik yollar bulma gücü var, çok iyi bir dil ve etkili bir araç olarak kullanılabilir. Yasa yapıcılardan daha etkileyici de olacağını düşünüyorum. Demagojik laflar kullanmak istemiyorum ama böyle bir tarafı var.

Söyleşinin sonuna yaklaşırken yeni dönem planlarınızı da konuşmak isteriz.

Berfin Emektar: Barışa dair ne yapabiliriz diye konuşuyoruz, hep konuşuyorduk. Mesela Nisan ayında yapacağımız 11. Amed Tiyatro Festivali’nin teması uluslararası barışa destek, savaş karşıtlığı olacak gibi görünüyor. Dünyada birbiriyle savaşan halkların tiyatrolarını davet edeceğiz. Bu projeyi Dünya Tiyatro Birliği ITA’nın da desteğiyle yapacağız.

Şu anda kişisel olarak, İsviçre merkezli uluslararası bir kadın projesinde yer alıyorum. Bu kapsamda, Volksbühne Basel ile birlikte bir kadın oyunu üzerine çalışıyoruz. Beş farklı ülkeden beş kadın, kendi dili ve hikâyesiyle bu projeye katılıyor. Bu tarz çalışma ve tartışmalar var gündemimizde.

Çok teşekkürler bu keyifli söyleşi için, son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Berfin Emektar: Yıllardır barışın  mücadelesini veren bir yerdeyiz. Amed Şehir Tiyatrosu ve Kürtçe sanat yapan birçok sanatçı adına söyleyebilirim: Hep toplumsallığın, barışın, adaletin ve eşitliğin mücadelesini verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.