Bu değerlendirme yazısı Artizan Kültür-Sanat Gündem Çalışma Komisyonu tarafından 17 – 30 Ekim  2020 haber taraması esas alınarak hazırlanmıştır.

17 – 30 Ekim  2020 tarihleri arasında kültür-sanat alanında gündeme gelen gelişmeler müzik, sahne sanatları ve sansür kategorilerinde tartışıldı.

Müzik

Müzik alanında yaşanan gelişmelere dair yapılan tartışmada öne çıkan nokta; single üretimi oldu. Eylül – Kasım ayları genellikle single üretiminin yoğunlaştığı dönemler oluyor. Ancak pandemi koşullarında bu dönemde daha çok ana akımda iş üreten müzisyenlerin bu üretimi gerçekleştirebildiği gözlemlendi. Pandeminin sanatçılar üzerinde yarattığı ekonomik buhranın özellikle alternatif müzik grupların ve müzisyenlerin single üretimini de etkilediği tespit edildi. Ayrıca single üretimi üzerine düşünürken ve değerlendirirken yaratıcılık, sanatsallık ve deneysellik üzerinden bir analiz geliştirmenin önemi vurgulandı. 

“Artırılmış gerçeklik: İsviçre’de bir şirket beden hareketleriyle müzik üreten uygulama geliştirdi” başlıklı haber üzerinden teknolojik gelişmelerin ve buluşların, kolektif sanat üretimini nasıl etkileyeceği bir tartışma konusu oldu. Bir dijital aletin tüm sesleri çıkarmasının veya bedenin hareketlerini algılayan bir artırılmış gerçeklik uygulaması yolu ile müzik üretmesinin sanatçıyı yoğunluklu olarak bireyselleşen bir üretime yönlendirme ihtimali tartışıldı. Bu tarz buluşları müzik ve dans alanında kolektif çalışma yürüten sanatçıların interdisipliner yaklaşımını beslemesi de mümkün. Dijitalleşme tartışması tazeliğini korurken öte yandan dünyadaki bazı konservatuarlar, dijital araçları kullanarak müzik yapan adayların başvurularını da kabul ediyor. Ayrıca farklı kültürlerin seslerinin dijital araçlarla seyahat edebilecek olması  müzikal anlamda olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir.

Selda Öztürk’ün Türkiye’deki göçmen kadınların müziği temalı tez çalışması üzerine verdiği söyleşi ele alındı. “Göçmen kadınlar içerisinde ne gibi eğilimler ağır basıyor?” ve “bu eğilimlerin üretilen müziğe etkisi nedir?” gibi sorular soran ve müzik alanında araştırma yapan çalışmaların azlığı vurgulandı. Mesela Gaye Su Akyol ve Mabel Matiz gibi sanatçılar farklı kültürlere ait  müzikal mirası üretimlerinde kullanıyorlar ancak bu üretimler o kültürlere dair araştırmacı bir itki içermiyor.

Sahne Sanatları

Devlet tiyatroları (DT) sahnelerini özel tiyatrolara açıyor. Ancak bu uygulamanın pandemi döneminde zorluk çeken tiyatrolara bir yardım veya destek niteliği olduğu söylenemez, çünkü DT tiyatrolardan oyun satın alarak tiyatrolara destek olmuyor, sadece tiyatrolara fiziki bir alan tahsis ediyor. Bu durumda tiyatroların pandemi döneminde seyirci sıkıntısı yaşaması ve zarar etmesi muhtemel. 

Yerelde ve dünyada birçok festival dijitale taşındı ve çevrimiçi olarak gerçekleştiriliyor. İKSV’nin İstanbul Tiyatro Festivali “Her Şeye Rağmen Tiyatro” sloganıyla önümüzdeki günlerde başlayacak. Geçmiş senelerde tiyatrolar için festivalde prömiyer yapmak oyunlarının sezon içerisinde ses getirmesi gibi bir anlam ifade ediyordu. Fakat pandemi nedeniyle bu sezon için aynı durum mümkün olmayabilir. Çoğu yerli oyun çevrimiçi gösterim yapacak ve bu tiyatroda dijitalleşme adına olumlu bir adım. Öte yandan festivale oyun hazırlayan tiyatroların festivaldeki prömiyerlerin ardından oyunlarını seyirci ile buluşturmaya nasıl devam edeceği şu an için bir muamma.

Charlie Hebdo

Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo yayınladığı bazı karikatürler sebebiyle 2015 Ocak ayında radikal İslamcı bir grup tarafından saldırıya uğramıştı. Charlie Hebdo’ya yapılan saldırı sonrası Fransa’da radikal İslamcı saldırılara karşı görülen en kapsamlı dava Paris’te başlıyor. 14 kişinin yargılandığı ve Fransa başta olmak üzere bütün dünyada gündemde olan bu dava öncesi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Charlie Hebdo’nun tartışmalı karikatürleri hakkındaki açıklaması gündeme yeni bir tartışma daha ekledi. Karikatürlerin tekrar yayınlanmasını desteklediğine yönelik açıklama yapan Macron’u destekleyen ya da eleştiren görüşler beraberinde ifade özgürlüğü tartışmalarını da gündeme getirdi. Karikatürlerin hakaret içerip içermediği konusunda fikir ayrılığı mevcut. Bahsedilen açıklama sonrası Türkiye ve Müslüman nüfusun bulunduğu diğer ülkeler tarafından Fransa’ya karşı boykot çağrısı yapıldı. 

Başlatılan boykot çağrısının kültür-sanat alanına yansımalarının ne olacağı merak konusu iken henüz bir etkinin hissedilmediği gözlemlendi. Bu sessizlik hali değerlendirildiğine aynı gündemde 2015 yılında yapılan haberler ile günümüz kıyaslandığında ifade özgürlüğü tartışmalarına dair bir söylem üretebilmenin Türkiye’de beş yıl öncesine kıyasla daha zor olduğu söylenebilir.