Kültür-sanat Çalışma Komisyonu’nun 1-15 Temmuz tarihleri arasındaki gelişmeleri değerlendirdiği buluşmada Thom Yorke’un “Anima” video klibi de ele alındı. Aşağıda bu çalışma ile ilgili bir değerlendirme yazısına yer veriyoruz.

Anima

Haziran ayında Thom Yorke’un Anima isimli albümüyle eş zamanlı olarak bir video klip yayınlandı. Albüm ile aynı ismi taşıyan video klipte bu albümden “Not the News”, “Traffic” ve “Down Chorus” adlı şarkılar yer alıyor. Netflix’te yayınlanan bu klip hem uzunluğu, hem piyasaya sürülme ve kurgulanma biçimi, hem de interdisipliner özellikler taşıması açısından oldukça dikkat çekici.

Öncelikle klibin 3 track’ten oluşuyor olması, müzikal açıdan son zamanlarda görmeye başladığımız EP (Extended Play) denen albüm formuna işaret ediyor. EP’ler genelde 3 ya da 5 track’ten oluşuyor. Bu açıdan bakıldığında bir tür video-EP yaratılmış gibi görünüyor.

MTV gibi müzik kanallarının düşüşe geçişi ile birlikte müzik videosu alanı uzun süredir Youtube üzerinden ilerlemekte. Film ve dizi piyasasında hakimiyet kurmakta olan Netflix gibi streaming şirketleri bir takım istisnai müzik videoları dışında (Örneğin Beyonce’nin “Lemonade” ve “Homecoming” videoları; Bruce Springsteen’in “Springsteen on Broadway” şovu; Scorcese’nin yönettiği Bob Dylan belgeseli “Rolling Thunder Revue”) müzik piyasasına dair bir atılım yapmamışlardı. Bu anlamda Anima bir ilk olarak değerlendirilebilir. Bu girişime ek olarak, normalde 4 dakikayı aşmayan kliplerin aksine, tıpkı hızlıca izlenebilen dizilerin satışa sunulması gibi, bu tarz video kliplerin izlenebileceği/satın alınabileceği de Netflix tarafından kanıtlanmış oluyor. 

Albüm tanıtımı da oldukça sıradışı. Örneğin: “Anima Tech” başlıklığıyla verilen reklamda bir telefon numarası bulunuyor, arayanlar önce Orwellian bir ses tarafından “illegal etkinlikler” hakkında bilgilendiriliyor, ardından albümden bir track dinliyorlar.

Anima klibi hakkında ilk elden bir araştırma yapıldığında ilk karşılaşılan tartışma videonun isimlendirilmesi ile alakalı. Yaklaşık 15 dakikalık bir süreye ve bütünlüklü bir olay örgüsüne  sahip olan klibe “kısa film”, “müzikal kısa film”, tek makaraya sığabilen kısa film anlamında “one-reeler” ve hareketli görsel işitsel anlatı anlamında “kinetic audiovisual narrative” gibi isimlendirmeler veriliyor. 

Dramaturjik bir analiz yapmak amacıyla bakıldığında, klibin 3 bölümden oluştuğu görülüyor. Birinci bölümde, bu yazıda “adam” olarak adlandırılacak olan ana karakter (Bu karakteri Thom Yorke canlandırıyor) kendisi gibi işine gitmekte olan kalabalıkla birlikte metroda uyuklamaktadır. Uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken bir kadınla göz göze gelir. Bu kaçamak bakışın ardından metro istasyona ulaşır ve kalabalık hızla metroyu terk eder. Adam, kadının küçük siyah çantasını metroda unuttuğunu fark eder. Çantayı kaptığı gibi kadının arkasından koşmaya başlar. Ancak metro çok kalabalıktır ve kadına ulaşması oldukça zordur. Turnikelere gelindiğinde herkes rahatlıkla geçerken adam turnikede takılır,  defalarca denemesine rağmen bir türlü geçemez. Bu sırada oradan geçmekte olan başka bir işçi kadın, adamın bir süreliğine kenara bıraktığı siyah çantayı alıp götürür. Adam tekrar geçmeyi dener ama başaramaz, kızgınlıkla önündeki butona vurur, bunun üzerine görünmeyen bir güç tarafından geriye doğru sürüklenir. Adam bu güce karşı çıkarak son hamlesini yapar, koşarak turnikelerin üzerinden atlar. 

Bu bölümün başında metrodaki kalabalık, yorgun ve uykusunu alamamış bir işçi grubu olarak resmedilmiş. Metroda seyahat eden kalabalık düşünüldüğünde videoda orta sınıf beyaz yakalıların ima edildiği sonucuna varılabilir. Boş zamanı kısıtlı olan ya da hiç olmayan ve belki de bu nedenle uyku uyumaya bile vakit bulamayan bir topluluk tasvir ediliyor. Herkesin üniforma benzeri, bir örnek kıyafetler giymesi (Adam ve kadın dışında, ki onlar da bu üniformalarla uyumlu koyu renklerde ve minimalist kostümler içindeler) orta sınıf çalışanlarının bir tür  işçi sınıfı olduğunu ifade ediyor. Bu topluluk içinde yaşam emaresi gösteren sadece iki kişi var: “adam” ve aradığı “kadın”. Adamın turnikelerden geçemeyişi, onun bir sebeple dışarda bırakıldığını, sisteme kabul edilmediğini ima ediyor. Buna tepki niteliğinde olan belli belirsiz hırçın jesti sonrasında sistem (görünmeyen güç) bu kez onu sertçe geri fırlatıyor. Bunun üzerine koşarak turnikelerin üzerinden atlayıp belirgin itirazını ortaya koyduğunda ise kendini sürreel bir düzlemde buluveriyor.

İkinci bölüm adamın uyandığı yeni atmasferde başlar. Yere düştüğünde bambaşka bir atmosferdedir: yer altında bir taş ocağını ya da madeni andıran bir mekanda işçiler adeta birer zombi gibi gezinip çalışmakta, adam bu tedirgin edici atmosferde arayışını zorlukla sürdürmektedir. Bir süre ilerledikten sonra çantanın bir kenarda bırakılmış olduğunu görür ve ona ulaşmaya çalışır. Ancak önüne türlü türlü zorluklar çıkacaktır. Çantayı yine kaybeder. Tam pes ettiği anda kadının oradan geçtiğini fark edecek ve peşine düşecektir, ancak benzer zorluklar tekrar tekrar önüne çıkar, bir fırtına kopar, adam çaresizce olduğu yerde oturup kalır. Son bir gayret gösterecek olduğunda fırtına onu bir kez daha sürükler, uyandığında bir sokak mazgalının üzerinde uzanmaktadır.

Bir çok uyuma-uyanma jestinin olduğu ve rüya ile uyanıklık arasında gidip gelen bir kurgu yapısına sahip videonun ikinci bölümünü başlatan ilk düşüş aynı zamanda ilk düşsel düzlemi açıyor. Bu bölüm loş ve yüksek tavanlı bir mağara, ya da taş ocağı benzeri bir atmosferde açılıyor; adam arayışını sürdürürken sıra sıra dizilmiş dansçılar aynı hareketleri monoton bir işi ima eden ritim düzenlemeleriyle icra ediyor. Mizansen tercihi, hareketlerin seçimi ve ritmik düzenlenişiyle (mekan ve kostümleme ile de birleştiğinde) dansçılar bir madende ya da bir toplama kampında çalışan işçileri andırıyorlar. Uyuklayarak ya da bilinç devrede olmaksızın iş yaptıklarını ve tükenircesine çalıştıklarını ima eden bedensel kullanımlara da yer verilmiş. “Arayış” olarak adlandırabileceğimiz bu bölümde adamın önüne çıkan ilk zorluk üzerinde zar zor dengede durulabilecek eğik bir düzlemde ilerlemektir. Adam kendini, bu zorlu yokuşta şaşırtıcı bir ustalıkla ve uyumla hareket eden kalabalığın içinde buluverir. Kendisinden de aynı ustalıkla hareket etmesi, bu kalabalığın organik bir parçası olması beklenir, zaman zaman bir makina pürüzsüzlüğüyle hareket etmeyi başaran grup zaman zaman da dağılır ancak her defasında yeniden toparlanır ve işe koyulur. Adamın aradığı nesne ve kadın ise bu karmaşa içinde bir serap gibi belirir ve kaybolur, ulaşılması türlü aksiliklerle engellenir; bu durum bölüm boyunca kurulan rüya estetiğiyle uyumlu bir etki oluşturuyor. 

Adamın sokak mazgalının üzerinde uyanması 3. bölümün başlangıcını oluşturur. Adam uyandığında aradığı kadın arkasındaki duvara yaslanmış kendisini beklemektedir. Yerden kalkar kadının yanına gelir ve birlikte şehrin içinde dolaşmaya başlarlar. Yanlarında başka çiftler de vardır. Gece boyunca süren romantik gezinti, bir tren istasyonunda sona erer. Artık gün ağarmıştır, yeni gün başlamadan önce çiftler birbirlerine son defa sarılırlar ve ardından yine çiftler halinde onları bekleyen trene binerler. Trende de devam eden vedalaşma sonrasında  adam uyuya kalır. Yeni gün başlamıştır.

Bu bölümün başındaki uyanma bu kez mutlu bir rüyaya uyanma şeklinde yorumlanabilir. Çünkü bu bölümde şimdiye kadar kurulan kabusvari ortam bu bölümde yerini özgürce dans edilen ferah bir atmosfere bırakır. Gece boyunca boş sokaklarda özgürce dolaşan, eğlenen grubun içinde, nihayet birbirine kavuşan adam ve aradığı kadın da vardır. Dikkatle bakıldığında bu özgür ruhlu bohem grubun aslında sadece çiftler halinde hareket etmektedir, bu durum bölümün sonuna kadar böyle sürüp gider. Bilinçli bir tercih olup olmadığı tartışmalı olsa da bu durum seyirciye mesai sonrası sahip olunan kısıtlı boş vaktin de ancak çiftler halinde ya da özel alanda geçirilebildiğini düşündürüyor.

Mekan seçimi konusu ilk ve ikinci bölümde belirsiz bırakılsa da üçüncü bölüm Fransa’da güzel bir şehrin sokaklarında geçiyor ve finalde varılan yer Prag’da bir tren istasyonu oluyor. Buradan hareketle soğuk, disiplinli ve baskıcı bir atmosferin ardından özgürce dolaşılan bohem bir şehre gidildiği ve gün ağrırken tekrar soğuk doğu avrupa kentine geri dönüldüğü iması oluşuyor.

Distopik eserlerde sıklıkla, adaletli bir ekonomik dağılımın mümkün olmadığı, doğuştan belirlenen bir kast sistemi içinde sadece bir grubun iyi eğitim alıp yönetici sınıfı oluşturduğu, alt kademelere inildikçe insanların köleleştiği ve bu adaletsiz ortama ancak sistem tarafından düzenli bir şekilde tedarik edilen çeşitli drug’larla (mutluluk haplarıyla) tahammül edilebilen bir dünya tasvir edilir. Anima’da da distopik eserlerdeki bu dünya tasvirine benzer bir atmosfer içinde yoğun, monoton ve rekabetçi çalışma koşullarıyla enerjisi ve zamanı tüketilen insanlar konu ediliyor. Bu insanlar geriye kalan kısacık ve çok değerli boş zamanlarını uykuyarak değil de “yaşayarak” geçirmeye kalktıklarında (ki diğer seçenek de yaşamamayı tercih etmek anlamına gelebilir) bir sonraki güne “ayakta uyuyanlar” olarak başlıyorlar. Thom Yorke verdiği bir röportajda bu meseleye değinmiş: İnsanların ancak iyi bir uyku ile dinlendiklerini ve gün boyunca yaşadıklarını ve edindikleri bilgiyi REM uykusu sayesinde analiz edip gerçek “deneyim”e dönüştürebildiklerini anlatıyor (bkz. https://youtu.be/RBuj29gFvsM). Günümüz metropol insanına sunulan bu adaletsiz seçimin, video klibin de temel vurgu noktalarından biri olduğu söylenebilir. 

Albümün ve videonun ismi olan “Anima”nın kelime anlamına bakıldığında ise iki temel anlamı içerdiği görülüyor: İtalyanca “ruh” ve Jung’un “erkeklik içindeki kadınlık” diye tarif ettiği anima kavramı. Kliple ve albümle ilgili yorumlarda Thom Yorke’un Jung felsefesi ile bağlantı kurduğuna ve klipteki rüya ve uyanıklık temasının arka planda bu felsefeye yaslandığına değiniliyor. Daha derinlikli bir dramaturjik analiz için bu bağlantı da incelenip değerlendirilebilir.

Yapımın dramaturjisi ile doğrudan bağlantılı olan bir konu da üslup meselesi. Öncelikle yapımdaki üslup çeşitliliği göze çarpıyor. Video boyunca (üçüncü bölümde büyük ölçüde kırılacak olan) karanlık bir üslup hakim olmasına rağmen dozu iyi ayarlanmış bir mizah da video boyunca kendini hissettiriyor, üçüncü bölümde ise romansa yer açılıyor ve bu bölüme naif, lirik bir üslup hakim. 

Mizahi üslup, tercih edilen olay akışının yanısıra profesyonel dansçı (Goteborgsoperan dans topluluğu) ve oyuncu (video klipteki kadın karakter) bir ekibin içinde devinen müzisyen Thom Yorke’un (hareket ve oyunculuğu iyi kotardığını itiraf etmek gerekir) bu farklılığından da faydalanılarak kurulan Charlie Chaplin ve Buster Keaton’ı andıran oyunculuk üslubu ile sağlanmış.

20. Yüzyıl başında Chaplin’in yarattığı işsiz güçsüz serseri karakter (Tramp) günün baskın ekonomik kriz ortamında toplumun en dibinde yaşayan ve maceralarıyla toplumsal durumu gözler önüne seren sempatik bir karakterdi. Videodaki Thom Yorke’un temsil ettiği karakter için tercih edilen oyunculuk üslubu, bu serseri tipinin günümüzde orta sınıfın bir üyesi olabileceğini düşündürüyor. Ancak üslupsal çeşitlilik içeren dokuya uygun olarak tam bir Chaplin ya da Keaton üslubu değil; ara dere bir kullanım tercih edildiği söylenebilir. 

Üslup konusunda daha detaylı bir analiz için önerilebilecek kaynaklar:

http://www.lapsuslima.com/buster-keaton-anarchitect/ 

https://schlemielintheory.com/2015/01/21/a-note-on-harold-lloyd-and-buster-keaton-silent-film-comic-gestures-and-fate/

https://schlemielintheory.com/2015/01/19/they-liked-comedy-but-they-didnt-get-it-siegfried-kracauer-on-american-comedy-in-weimar-germany/

Müzikal açıdan bakıldığında, Radiohead’in yorumcu ve yaratıcılarından olan Thom Yorke bu solo albüm çalışmasında tekno ve jungle formlarından da yararlanarak elektronik müzik janrı içinde bir üretim yapmış. Daha önce de belirtildiği gibi video klip, albümden üç şarkının birleşiminden oluştuğu görülüyor: “Not the News”, “Traffic” ve “Down Chorus”. Bu üç bölümden ilki reel zaman düzlemini, ikinci ve üçüncü şarkılar ise rüya düzlemini oluşturuyor.   

Müzik unsuru özellikle de vokal yorumu eserin önde gelen çarpıcı öğesi değil, video boyunca takip edilen ve dikkat çeken unsur dans (aksiyon) öğesi. Ancak sıradan dinleyici olmaktan çıkıp dikkatle eleştirel bir dinleme yapıldığında müziğin etkisi daha net hissedilmeye başlıyor. Ancak bu çalışmada detaylı bir müzik analizinin yapılmadığını belirtmek gerekir. Müzik katmanının daha detaylı analizi yapıldığında ve sözler ve müziğin olay örgüsü ile kurduğu ilişki incelendiğinde muhtemelen farklı bağlantılar ve anlamlar da ortaya çıkacaktır. 

Klibin yapımında ismi geçenler ise şöyle:

Yönetmen: Paul Thomas Anderson 

Yorumcu, düzenlemeci, söz yazarı: Thom Yorke

Audiovisual sanatçı: Tarik Barri

Sinematograf: Darius Kandij

Koreograf: Damien Jalet

Dans korosu: Göteborgsoperan topluluğu

Oyuncu-dansçı: Thom Yorke, Dajana Roncione

Thom Yorke bu isimlerin çoğu ile önceden de çalışmıştı. Birlikte çalışma geçmişi bu yapımda da verimli bir işbirliği ile sonuçlanmış gibi görünüyor. İnternetteki yazılarda yer yer Yorke ve Anderson gibi iki önemli ismin aylarca konuşulacak bir prodüksiyon beklentisi oluşturduğu ve Anima’nın bu beklentinin altında kaldığı ifade ediliyor. Ancak günümüzün sanatsal trendleri düşünüldüğünde tutarlı, işbirliği içinde interdisipliner bir çalışmanın bu örnekte bir çok açıdan başarılı sonuçlar verdiğini de belirtmek gerek. 

Koreograf Damien Jalet ve Thom Yorke Suspiria filminde de birlikte çalışmışlardı. Luca Guadagnino’nun yönetiminde 1977’deki orjinal filmin radikal bir şekilde yeniden yorumlandığı bu yapımda dans ve müzik dikkat çekici ve üzerine çokça konuşulan unsurlar olmuştu. Anima albümünde Yorke’un Suspiria filmi için yaptığı müziklerden de örnekler yer alıyor.

Koreografisini Damien Jalet’nin yaptığı Anima klibine dans unsuru açısından biraz daha yakından bakıldığında, dünya prömiyeri 7 Kasım 2017’de yapılan, yine Göteborgsoperan Dans Kumpanyası’nın icra ettiği ve Damien Jalet tarafından sahneye konmuş olan “Skid” gösterisindeki hareket araştırmasından beslendiği görülüyor. 

Bu gösterinin tüm kaydı Fransa Televizyonu’nun şu linkinden izlenebilir:

https://mobile.france.tv/spectacles-et-culture/theatre-et-danse/985989-skid-de-damien-jalet-au-theatre-de-chaillot.html

Dans alanında önceden yapılmış bu tarz bir sanatsal araştırmanın varlığı video klibin hareket düzenlemesinin bu seviyeye nasıl ulaştığının ve video klibin dikkat çekici unsuru haline geldiğinin cevabı. Ayrıca bu interdisipliner çalışma sayesinde dans öğesi için şu da söylenebilir: Bir bağlam içinde yorumlanıp geliştirildiğinde dans da seçkin kitlenin sınırlarını aşıp popülerleşebiliyor, daha geniş bir seyirci kitlesinin keyif alabildiği bir unsura dönüşebiliyor. Anima, bu tür interdisipliner video çalışmalarının dans alanı için de ön açıcı olabileceğini düşündürüyor.

Özellikle form açısından enteresan bulunabilecek bir video-makale örneğinde, Anima’nın referans vermiş ya da ilham almış olabileceği bazı eserlere dikkat çekiliyor. 

Kendisini “video essayist” (video-makale yazarı) olarak nitelendirilen Nelson Carvajal’ın hazırladığı bu video-makalede bahsi geçen yapımlar Steve McQueen’in yönettiği Shame; Christoph Lauenstein’ın yönettiği ödüllü kısa animasyon Balance; Ingmar Bergman’ın yönettiği Persona; Vincente Minellinin yönettiği başrolde Gene Kelly’nin yer aldığı An American In Paris ve başrolünde Buster Keaton’ın yer aldığı Blacksmith.

Bazı referansların geçerliliğine şüpheyle yaklaşmakla birlikte (özellikle Persona), bu video-makalenin bir sanatsal yapımın çıkış noktasında faydalandığı imge havuzunu örneklemek açısından ve bir tartışmanın  görsel yolla da iletilebileceği gibi bir iddiayı ortaya atması açısından ilginç bir çözümleme olduğu söylenebilir.

https://vimeo.com/345757338

http://www.freecinemanow.com/2019/07/informedimages-thom-yorke-and-paul.html?m=1

Son olarak klibin Netflix dışında – yani satın alınmadan- izlenemeyişi hem içerik (sistem karşıtı dramaturjisi) hem de pazarlama stratejisi (öne çıkarılan muhalif öğeler) açısından bir tutarsızlık yaratıyor. Çeşitli kaynaklarda bu duruma değinilse de son kertede ödenen paraya değen bir iş çıkarıldığı da söyleniyor. Bu yapımın müzik videoları janrına dair ileriye dönük bir öneride bulunup bulunmadığı konusuna gelince, bunu zaman gösterecek.