Kültür-Sanat Komisyonu’nun 15 Temmuz – 29 Temmuz 2021 tarihleri arasında kültür-sanat alanındaki gelişmeleri değerlendirdiği bu çalışmada amatör üniversite kulüplerinin prodüksiyonları, kültür- sanat alanındaki normalleşme adımlarıyla birlikte yaşanan gelişmeler ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kültür-sanat alanlarına dönük baskıcı tutumlar değerlendirildi. Kültür Bakanlığı tarafıdan yayınlanan “İstanbul” reklamı ve Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’na dönük tacizkar paylaşımlar ele alındı. Haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.

Üniversite Tiyatrolarından Dijital Tiyatro ve Performans Örnekleri

Pandemi dönemi boyunca profesyonel veya amatör farketmeksizin birçok tiyatro topluluğu tiyatro faaliyetlerine ara verdi. Özellikle amatör tiyatro topluluklarını ve özelde üniversite kulüplerinin faaliyetlerini durdurma noktasına getiren Pandemi, bir yandan da dijital tiyatro olanaklarının araştırılması anlamında bir fırsat sunmuştu. Pandeminin ikinci yılında da tiyatro faaliyetini online mecralarda devam ettirmeyi amaçlayan Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO) bu sene seyircisini Shakespeare Soruşturması1 isimli prodüksiyonu ile YouTube aracılığıyla selamladı. Bu sene, İstabul Amatör Tiyatrolar Platformu Girişimi’nin üyelerinden olan ve Anadolu Üniversitesi’nde faaliyet gösteren Yaşayan Tiyatro topluluğu da bir dijital tiyatro çalışması olan BANK’O2 isimli gösteriyi YouTube üzerinden yayınladı. Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü (BÜFK) de bu seneki gösterileri Bir Düşün Ardından3’ı yine YouTube üzerinden seyirci ile buluşturdu. Sahne sanatları üzerine çalışan üniversite topluluklarının tiyatral-müzikal performanstan uzaklaşıp okuma-araştırma faaliyetlerine yöneldikleri bu dönemde bu örneklerin çıkabilmesi oldukça olumlu bulundu. Bu deneysel çalışmaları detaylı bir şekilde incelemek ayrı bir yazının konusu. Bu üretimler yoluyla geliştirilen teknik ve estetik kazanımların Pandemi sonrasında da bu kulüplerin üretimlerini zenginleştirecek deneysel çalışmaların nüvelerini içerdiği söylenebilir.

Kültür- Sanat Alanında Normalleşme Süreci

Kültür- Sanat Faaliyetlerine dönük normalleşme süreci başladı. Tiyatro ve konser salonları belli tedbirler ve kurallar çerçevesinde yeniden açıldı. 2 Ağustos – 25 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek Tiyatro Kooperatifi Yaz Buluşmaları, Fenerbahçe Parkı, Caddebostan Sahil Amfi Tiyatro ve Ataşehir Deniz Gezmiş Parkı Amfi Tiyatroda düzenleniyor.4 Halihazırda gerçekleştirilen açık hava etkinliklerine katılımın ise beklenildiği kadar yüksek olmadığı konuşuldu. Özellikle tiyatro gösterilerinin az kişiye oynandığı, bunun sebebinin ise seyircilerin hala kendilerini rahat hissetmemeleri ve aşı karşıtlığının geniş bir kesim tarafından desteklenmesi nedeniyle insanların kendilerini riske atmak istemeyişleri olabileceği konuşuldu. Gelinen son noktada tiyatro seyircisini gösterilere çekebilmenin yolunun tiyatro gruplarının bireysel çabalarını aştığı, devletin belirli aşı kampanyaları ile insanları aşı olmaya teşvik edebileceği ya da çeşitli kurallar dahilinde kapalı alanlarda da tiyatro gösterilerinin gerçekleşmesine dönük yasal düzenlemeler yapabileceği konuşuldu. Ayrıca, düzenlenen aşı kampanyalarının sadece Türkçe değil, bir çok dilde yapılması ve böylelikle Türkiye’de yaşayan bir çok etnik gruba da ulaşması sağlanabilir. Sanatçılar da bu aşı kampanyalarının düzenlenmesinde aktif rol oynayıp medyada görünürlük arttırma anlamında kampanyaları destekleyebilir.

Konserler açısından ise durumun tiyatro ile göreceli olarak farklılaştığı gözlemlendi. Konser alanlarının tiyatrolara göre daha çok dolduğu ve özellikle yaz aylarının gelmesi ile birlikte izleyicilerin konserlere daha geniş kapsamlı katılım gösterdiği belirtildi. Harbiye Açık Hava konserleri dizisi gibi organizasyon şirketlerinin düzenlediği etkinliklerin yanı sıra İBB de üç gün sürecek olan Serçeşme Hünkar Hacı Bektaşi Veli festivali düzenleyeceğini duyurdu.5 UNESCO’nun bu seneyi Hacı Bektaş Veli yılı belirlemesinin ardından düzenlenen bir dizi etkinlik serisinin bir parçası olan festival Alevi sanatçıların üretimlerinin kamusallaştırılması ve maddi kazanç sağlayabilmeleri bakımından pozitif değerlendirildi. Fakat etkinlikler yangınlar sebebiyle ertelendi.

BÜ Direnişi ve Bulu’suzluk Özlemi

Boğaziçi Üniversitesi kayyumu Naci İnci, yarı zamanlı öğretim üyesi Feyzi Erçin’in yaz ve sonbahar döneminde ders açmasını engellenmesinin ardından belgesel sinemacı ve akademisyen Can Candan’ın da işine son verdi.6 BÜLGBTİ+ kulübünün danışman hocalığını da üstlenen Can Candan’ın görevinden uzaklaştırılmasının ardında hem BÜLGBTİ+ kulübünün kapatılmasına şiddetle karşı çıkması hem de BÜ direnişinin öne çıkan yüzlerinden biri olmasının etkili olduğu düşünüldü. Aslında bu iki akademisyenin işlerine kolaylıkla son verilebilmesinin sebebi Boğaziçi’nde kadrolu olmayışlarıydı. İşlerine son verilen bu iki akademisyenin de kültür-sanat alanında ders veren kişiler olması ayrıca dikkat çekici. Okulda açılan kültür-sanat derslerinin çoğu kadrolu olmayan akademisyenler tarafından verilmekte. Bünyesinde hiçbir sanat fakültesi barındırmayan Boğaziçi’nin bu eksikliğini dolduran akademisyenler çoğunlukla okul dışından geliyor. Boğaziçi’nde bir yandan sanat kulüplerine yönelik talep düşerken bir yandan da kültür-sanat alanında ders veren hocaların okuldan uzaklaştırılması Boğaziçi özelinde bu alana bir saldırı olabileceğini akla getiriyor. Üniversitedeki öğrenci kütürünü zenginleştiren bu derslere yönelik yıkıcı tutumlar bu dersler aracılığıyla içerisinden bir çok sanatçı yetiştirmiş Boğaziçi’nin çok yönlü kültürünü tehdit ediyor.

Boğaziçi’nden uzaklaştırılan Feyzi Erçin’in de içinde bulunduğu Bulu’suzluk Özlemi adlı müzik grubu Boğaziçi’nde ders veren hocalar tarafından direniş esnasında kurulmuş bir amatör müzik grubu. Meşhur şarkıları cover’layarak bir repertuvar oluşturan grup Boğaziçi’li akademisyenler ve öğrenciler tarafından çok sevildi ve sahiplenildi. BÜ direnişinin kültür-sanat alanından örgütlenen bir eylemlilik olması açısından dikkat çeken grup ile yapılan detaylı söyleşi için buraya7 tıklayınız.

Kültür Bakanlığı’nın İstanbul Reklamı ve Voleybolcu Kadınlara Dönük Taciz

Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan ve İstanbul’u tanıtmak için çekilen reklam filmi8 sosyal medya platformlarında büyük bir tartışma başlattı. 12’den sonra müzik yasağı ve alkol tüketimini kısıtlama gibi hamlelerle belli bir yaşam tarzını hedef alan AKP yönetiminin kısıtlamalarının konuşulduğu şu dönemde tamamiyle farklı bir İstanbul portresi çizen reklam sosyal medya kullanıcıları tarafından eleştirildi ve tiye alındı. Estetik olarak yüksek, moda reklamlarından etkilenilen videoda İstanbul’un tarihi semtlerinde gezen bir grup turisti takip ediyoruz. İstanbul reklamı, birkaç sene önce yayınlanan ve eski Beyoğlu nostaljisinin yapıldığı “Meyhanedeyiz” reklamını da hatırlattı. Özellikle sosyal medya yorumlarında ve köşe yazılarında hissedilen baskın eğilim, İstanbul’un artık o eski İstanbul olmadığı, ve “doğululuğa” mahkum edilmiş İstanbul’un Batılı turisti çekmek için “Batılı” imiş gibi gösterilmesi noktasında yoğunlaşmış gibi görünüyor. Bu “doğululuk-batılık” tartışması ülkede AKP rejiminin seküler gündelik hayat pratiklerine karşı geliştirdiği müdahaleci tavrı eleştirirken bir yandan da ırkçı ve islamofobik söylemlere düşmekten kurtulamıyor. Türkiye Kadın Mili Takımı Voleybolcularına dönük taciz ise bu reklam filmi ile neredeyse aynı zamanlarda gerçekleşti. İhsan Şenocak’ın attığı “İslamın kızı! Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin sultanısın” paylaşımına sosyal medyadan tepki yağdı.9 Kadınların kültür- sanat alanı da dahil olmak üzere kamusal alanlardan çekilip eve kapanmasını talep eden bu söylemler geniş kitlelerce eleştirildi. İktidardaki ideolojinin İstanbul reklamının ardına saklanmış asıl ajandasını açık eden bu tip söylemlere karşı kadın mücadelesinin elzemliği ve kadınların öncü pratiklerini anlatan yazılar10 yazıldı.