Kültür-Sanat Çalışma Komisyonu’nun 30 Temmuz  – 13 Ağustos 2021 tarihleri arasında kültür-sanat alanındaki gelişmeleri değerlendirdiği bu çalışmada pandeminin kültür-sanat faaliyetlerine etkisi, ülkede yaşanan iklim felaketleri ve sanatçılara yönelik baskılar değerlendirildi. Bunun yanı sıra göçmen krizi ve artan ırkçı söylemler, sansür gündemleri de ele alındı. Haber akışına buradan ulaşabilirsiniz. 

Pandemi ve Kültürel Etkinlikler

Türkiye’de vaka sayıları tekrar yükselişe geçti. Hükümetin turizm sezonunun canlı geçmesi için önlemleri gevşetmesi en önemli neden olarak gösteriliyor. Sonbaharda yeni bir kapanma sürecinin yaşanması olasılığı kültür emekçilerinin kaygılarını iyice arttırdı. Kısıtlamaların kalkmasıyla özellikle konser etkinlikleri ani bir sıçrama yaşamıştı. Lakin sonbahardaki kapanma kaygısı nedeniyle organizatörler mümkün mertebe bütün etkinlikleri yaz aylarına sıkıştırmaya çalışıyorlar. Tiyatrolar için sezon henüz açılmamakla birlikte Genco Erkal açık hava sahneleri için belediye, kayyum ve rektörlerin salon vermediklerini Twitter hesabından dile getirdi. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ise sahne alması engellenen Genco Erkal’ı gösterilerini sergilemeye davet etti.

Vaka sayılarının tekrar artması, aşı karşıtlığının bu denli yoğun olması dünya genelinde ek önlemleri beraberinde getirebilir. Aşı karşıtları, dayatmaların insan haklarına aykırı olduğunu belirtirken aşı taraftarları ise aşı olmanın etik yönüne vurgu yapıyorlar. Özgürlük meselesinin bireysel kararlara bırakılmasının bireyciliği öne çıkarttığını, kamu sağlığını tehlikeye attığını savunuyorlar. Bu noktada devletlerin alacağı önlemlerin ve tedbirlerin önemi artıyor, kültür-sanat etkinliklerine nasıl bir etkisi olacağı ise merakla bekleniyor.

Örneğin, kültürel etkinliklere katılanlara aşı kartı uygulaması zorunluluğu getirilebilir. Yurtdışında aşı kartı zorunluluğu ya da hızlı PCR testi yaptırabilme olanağı ile insanlar kültür-sanat etkinliklerine çok uzun süredir katılabiliyordu. Türkiye’de pandemi sürecinin iyi yönetilemediği aşikarken, kültür-sanat etkinlikleri için nasıl bir uygulama olacağı henüz belirsiz. Yakın vakitte Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tiyatro, sinemalar için aşı olmayanlardan PCR testi istenebileceğini söyledi. Kültür-Sanat etkinlikleri için aşı zorunluluğu getirildiği takdirde, aşı karşıtlarının olası tepkileri ile muhtemelen organizasyon sahipleri yüzleşecektir. Aşı zorunluluğu uygulamasının pozitif tarafı ise aşı oranını artırması ihtimali. Ayrıca aşı olma ya da olmama meselesini sadece seyirci/dinleyici boyutuyla ele almamak gerekir. Sanatçıların aşı olduğunu varsaymak yanlış bir algıya neden olabilir. Zira aşı karşıtı olduğunu açıklayan sanatçılar bulunmakta…

Sanatçılara Yönelik Baskılar

Türkiye’de hükümetin yangın ve sel felaketlerine hazırlıksız yakalanması, yönetim krizi halkın önemli bir kesiminde büyük tepkilere yol açtı. Sürece dair bilimsel veri ve bilgi eksikliğinden kaynaklı doğru ve güvenilir habere ulaşamamak tepkilerin önemli bir boyutunu oluşturdu. 

Sanatçıların da yaşanan felaketlere tepkilerini sosyal medya üzerinden dile getirmeleri, sosyal medya üzerinden yürüyen #helpturkey kampanyasına destek vermeleri, sanatçıların iktidar tarafından ‘ülkemizi aciz göstermeye çalışıyorlar’ gerekçesi ile hedef tahtasına oturtulmalarına sebep oldu. Kampanyaya katılanlar hakkında soruşturma başlatılacağı belirtildi. Buna rağmen ‘helpturkey’ paylaşımları hız kesmedi. Sanatçıların bu dönemdeki duruşu oldukça pozitif değerlendirilse de benzer dönemde Van’daki selden sonra sanatçıların çok azının destek paylaşımlarında bulunması, sanatçıların tavırlarına dair önemli bir gösterge.

Bu açıklamalardan hemen sonra devlet tarafından vatandaşlardan sel ve yangın felaketlerine destek olmaları için IBAN paylaşımında bulunulması ’bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ yorumlarına yol açtı.  Sanatçıların ülke gündemlerine dair açıklamalarına dair Recep Tayyip Erdoğan  “…Onların mesleği sanat. Hangi sanatsa sanatlarını icra etsinler, biz de onların başarı oranına göre saygı duyalım. Ama kalkıp da erken seçimmiş, şu andaki başkanlık sistemi doğru değilmiş, o bizim işimiz. Biz ömrümüzü bu işe verdik. Anlamazsınız bu işten. Piyanistsen piyanonu çal. Bu işlere burnunu sokma” şeklinde yanıt verdi.

Bir grup sanatçının ‘Sanatçılar Girişimi’ adı altında yayınladıkları ‘Üllkemiz İçin Kaygılıyız’ bildirisi farklı kesimlerin eleştirilerine neden oldu. Bu bildiri için AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ ‘…Sanatçı adı altında milli değerlere düşmanlık ediliyor, bu kişilere itibar edilmemeli. Ülkemizde milli ve manevi değerlere düşman sözde sanatçı bir güruh var’ dedi. Eren Keskin gibi aktivistler ise imza metninin milliyetçi tonlar taşıdığını ve bu yüzden imzacı olmadığını belirtti.

Süreçte yangınlar ve afetler nedeniyle sanatçılar konserlerini iptal etti ya da konser gelirlerini afet bölgelerine yardım için bağışladı. Pandeminin de etkisiyle çok uzun zamandır duran kültür-sanat sektörü yine gündemden etkilenen ilk sektör oldu. Sanatın  iyileştirici olma yönünün unutulduğu belirtilebilir. Sanat sadece eğlenmek için değil, acıyı paylaşmak için, toplumsal hafıza ve yas için de ortak bir nokta oluşturur. 

Son dönemde dünya çapında artan iklim felaketleri, yakın gelecekte de önemli yakıcı bir gündem olarak hayatımızda var olmaya devam edecek. Sanatçılar yaşananlara dair kısa sürede yoğun tepki gösterse de iklim felaketinin ve krizinin etkisine ne kadar hakim oldukları belirsiz. Dolayısıyla sanatçıların bu gündeme dair kısa süreli tepkiselliklerinden ziyade uzun erimli politikalara ihtiyaç duyulacak. Gittikçe artan aşırı doğal afetlerin de kültür-sanat etkinliklerini etkileyebileceği, örneğin yaz sezonu algısının değişebileceği öngörülebiliyor. Sanatçıların ve organizatörlerin uzun erimli, sürdürülebilir, çevre dostu bir kültür-sanat ortamının nasıl kurgulanabileceğine dair somut hamleler alması oldukça kritik duruyor. 

Sansür

Kürt meselesinin özgürlükler alanında yarattığı arazlar edebiyat-yazın dünyasında da görülmeye devam ediyor. Akademisyen ve çevirmen Mehmet Fatih Uslu, Elif Şafak’ın 2019 yılında yayımlanan “On Dakika Otuz Sekiz Saniye” romanı İngilizce’den Türkçe’ye çevrilirken bazı ifadelerin değiştirildiğini söyledi. “Elif Şafak’ın son romanı On Dakika Otuz Sekiz Saniye’nin İngilizce ve Türkçe versiyonlarını karşılaştırarak okuyunca tuhaf sansürler gördüm” diyen Uslu, İngilizce baskıda “Kürt asiler” (Kurdish insurgents) ifadesi kullanılırken Türkçe versiyonda “bunu ima eden upuzun bir ifade” kullanıldığını belirtti.

Son olarak Salman Rüşdü’nün “Floransa Büyücüsü” adlı romanının Türkçe çevirisinde “Kürdistan” kelimesi sansürlenen Salman Rüşdi, Can Yayınları’nın kendisinden özür dilediğini açıkladı.

Göçmen Politikaları  ve Tepkiler

Afgan göçmenlerin ABD-Türkiye arasındaki anlaşma sonucu Türkiye’ye gelişlerinin artması, Ankara’da bir gencin Suriyeliler tarafından öldürüldüğü haberi ve bu tepkilerin Suriyelilere saldırıya dönüşmesi, CHP’li ve AKP’li belediye başkanları ve siyasetçilerin başını çektikleri göçmen karşıtı açıklamalar, hükümetin göçmen meselesindeki politikasızlığı,  toplum ve sanatçılarda da yankı buldu. Birçok sanatçı #ülkemdemülteciistemiyorum hashtag’ine destek oldu. Muhalefetin bu bakımdan ırkçı politikaları körüklemesi bir felaketin öncüsü gibi.

Türkiye’nin batı illerinde Kürtlere karşı yaşanan saldırılar da üstüne eklendiğinde, devletin pragmatik ve fanatik dış politikalarının sonucu olan ‘göçmenler’ gündemi pozitif tartışmalara yol açabilecekken, bu tür tartışmaların ırkçı tonlar barındırması, aynı göçmen karşıtlığının Türki cumhuriyetlerden gelenlere karşı yürütülmemesi tehlikeli suların habercisi… Ayrıca global bir mesele olan mülteciliğin, küresel ölçekte yankı bulamadığı bir tablo da sürecin vehametini gösteriyor.