31 Mayıs-13 Haziran 2021 tarihleri arasında kültür-sanat alanındaki gelişmeleri kültür-sanat politikaları, kademeli normalleşme kararlarına tepkiler ve toplumsal cinsiyet gündeminin sanat alanına yansımaları başlıkları altında değerlendirdik. İlgili haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.

Fotoğraf: Pixabay

Kültür-Sanat Politikaları

Bazı ülkelerde normalleşme süreciyle beraber tiyatro sahneleri ve konser salonları açılmaya başladı. Türkiye’de 31 Mayıs’ta açıklanan kademeli normalleşme kararlarında ise kültür sanat alanı yine görmezden gelindi. Normalleşme kararları doğrultusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan kahvehane, kafe, pastane, çay bahçesi, restoran, spor salonu, lunapark gibi mekânların açılacağını duyurdu ancak kültür merkezleri, konser alanları, tiyatro salonları, açık hava tiyatroları ve eğlence mekânlarına ilişkin bir açıklamada bulunmadı. Bu haberin ardından aylardır faaliyetlerine izin verilmeyen bu mekânların yine kapalı kalacak olması kurumların, sanatçı ve meslek örgütlerin tepkisine neden oldu. 

Şimdiye kadar uygulanan politikaların yaşam hakkı ihlalinden, sanatsal üretimin desteklenmemesi ve hatta susturulmaya çalışılmasına kadar farklı boyutlarda yansımalarına tanık olundu. Sokağa çıkma yasakları adı altında toplumsal gösteriler ertelenip basın açıklamaları yasaklanırken, yasakları koyanların kendilerinin bu yasaklara uymadıkları ve kongre, düğün, cenaze törenleri gibi toplaşmaların organize edildiği görüldü. Bir yandan yüzlerce holdingin milyonlarca liralık vergi borcu silinirken diğer yandan işçi, esnaf ve sanatçılar bekledikleri vergi indirimi ve destekleri alamadılar. 15 aylık bir ișsizlik sürecinin sonunda kültür-sanat çalışanlarının yaz döneminde açık hava etkinlikleri yapabileceği yönünde bir beklenti ortaya çıkmıştı ancak 22.00 sonrası sokağa çıkma yasağının devam etmesi etkinlik beklentilerini imkansız hale getirdi. 

Dış mekan gösterileri için saat sınırlamasının 00:00’a kadar uzatılması açık hava etkinliklerine olanak sağlıyor ancak  kapalı mekanlarda hastalığı artırma riski devam ediyor. Bu sebeple, halk sağlığı için aşılanma tamamlanana kadar yasakların devam etmesi ve devletin sürecin sonuna kadar çalışanlara destek vermesi gerekir. 

Beklenen aşıların gelmesiyle birlikte hem turizm sektörünün desteklenmesi hem de bulaşıcılığının oldukça yüksek olduğu belirtilen ve yeni bir dalgaya sebep olabileceği tahmin edilen delta varyantının etkisine karşı bir önlem olarak aşı takvimi hızlandırıldı. Toplumun genelinde aşılanma hızlandı ancak sanat üretimi yapanların çoğunluğu açısından aşılama yeni başladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, müzisyen, film ve dizi prodüksiyon ekiplerinin aşılanacağını, aşılamanın kademeli olarak yapılacağını açıklarken tiyatro sanatçıları ve emekçileri bu kapsama dahil edilmedi. Bunun üzerine gelen eleştirilerin ardından, tiyatro sanatçılarının da bu turdaki aşılama gruplarına dahil edildiği duyuruldu. Geç alınmış bir karar olmakla birlikte bu sürecin yaz turnelerine denk gelmesi, kültür-sanat çalışanlarına kısmi de olsa bir kolaylık sağlayabilir. 

Yurtdışındaki bazı festivaller yaz aylarına taşınmasına rağmen, iklimi nedeniyle açık hava gösterilerine çok daha uygun olan Türkiye’de hâlâ bir festival çağrısı yapılmadı. Bu durum yaz dönemine dair ciddi bir planlama olmadığını gösteriyor. Özel organizasyonlar ve bazı şirketler, geçen yaz olduğu gibi az seyirci gelmesi halinde maddi zarar kaygısı ve kapasitenin üstünde seyirci gelmesi durumunda ise bulaş riskinin artacağı endişesi ile organizasyon fikrine sıcak bakmıyorlar. Açık hava sahnelerinde biletli etkinliklere gelmeye istekli bir kitlenin olması ve eğer etkinlikler yapılabilirse ciddi bir gelir elde edilebileceği de öngörülebilir. Dolayısıyla açık hava etkinlikleri/organizasyonlarının yerel yönetimler ve devletin sunacağı altyapı desteğiyle sistematik olarak planlanması ve artırılmasına ihtiyaç duyuluyor. Bu konuda yaşanan gelişmeler șöyle: 

Çankaya Belediyesi’nden geldi. Çankaya Belediyesi, 18 Haziran’a kadar, ‘Müzik Çankaya’da Sahne Sokakta’  etkinlikleri kapsamında pandemi kuralları çerçevesinde parklarda konserler verileceğini duyurdu. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı, salgın kısıtlamaları sürecinde sanatsal etkinliklerden uzak kalan vatandaşları fiziksel ve sanal ortamda sanatla buluşturmak amacıyla, 2021 Yaz Konserleri projesini başlattığını ve bu kapsamda  farklı şehirlerde, antik kentlerde ve müzelerde yaklaşık 130 konser verileceğini duyurdu. Ancak konser programında bağımsız sanatçı ve toplulukların yer almaması, pandemi süreci boyunca kültür-sanat alanında tanık olunan ayrımcı uygulamaların devam ettiğini gösterdi.

KREKSA’nın müzik, tiyatro, sinema, edebiyat gibi kültürel alanlardan besteci, yazar, editör, senarist, oyuncu, yönetmen, şarkıcı, menajer gibi çeşitli meslek gruplarına mensup 515 kişi ile gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, Nisan-Mayıs 2021 döneminde, kültür sanat alanında çalışanların aylık ortalama gelirlerinde çok keskin bir düşüş oldu. Araştırmanın sonucuna göre, bu kişilerin çok büyük bir kısmı, aylık 1000 TL’nin altında bir gelirle geçinmeye çalıştı. 

Kademeli Normalleşme Kararlarına Tepkiler

Bir yandan seyirci kültür-sanata erişim talebini nasıl örgütleyebilir? Seyirci ve dinleyici talebi ile kamuoyu oluşturulabilir mi? Șeklinde sorular gündeme geldi. Diğer taraftan yapılan bazı araştırmalar, bu süreçte insanların birçoğunun etkinliklere (sinema vb.) gitmeyeceğini gösterdi. 

Bununla birlikte, on beş günlük dönem içerisinde, açıklanan normalleşme kararlarına yönelik olarak belli tepkiler ve talepler de dile getirildi. Bu doğrultuda yapılan bazı açıklamalarda, sorumlu olarak devletin kendisi işaret edildi ve alana destek verilmesi gerektiği vurgulandı. Anayasada yer alan sanatı ve sanatçıyı korumakla ilgili 64. Madde’nin uygulanması, tüm sanat kurumlarının açılması, vergi indirimi, elektrik, su kiralarının giderilmesi talebi, iş güvencesi ve sigortasının sağlanması gibi bir takım talepler ön plana çıkarıldı. Özel tiyatroların seyircileriyle buluşamadığı için gelir elde edemediği ve buna rağmen vergi, kira, fatura ve personel giderleri gibi tüm finansal yükümlülüklerinin devam ettiği söylendi. 1 Haziran 2021 itibariyle de KDV ve stopajlardaki düzenlemelerin ‘eski normal’e dönmesinin özel tiyatrolar için ekonomik yıkımı daha da hızlandıracağı belirtildi.

Müzik cephesinde, karara ilişkin tepkilerin yanı sıra bazı dayanışma pratiklerinin de örgütlendiği görüldü. İyi Parti’nin grup toplantısında konuşan ve açıklamasındaki “Eyy bu ülkeyi yönetenler, aşk acısı çektiğinizde bir şarkımızı da mı dinlemediniz?” sözleri TRT tarafından sansürlenen Burhan Şeşen, pandemi döneminde müzisyenlerin gerekli desteği alamadıklarını belirtti. Ahbap Derneği, pandemi sürecinde ücretsiz izne ayrılan, işini kaybeden, ekonomik sıkıntılar yaşayan müzik ve sahne emekçilerine destek olmak için toplamda 400 TL’ye kadar olan elektrik, su ve doğal gaz faturalarını karşılayacağını duyurdu. Bu kampanyaya destek olmak adına Musa Eroğlu, Melek Mosso ve Ahmet Güvenç’in de aralarında olduğu bazı sanatçılar enstrümanlarını satışa çıkardı. Hakan Altun ve bazı sanatçılar, enstrümanlarının tellerini keserek tepkilerini ortaya koydular, ancak bireysel tepki düzeyinde kalan bu tarz eylemlerin, “müziğimizi icra edemeyecek noktaya geldik” gibi bir söylemi oluşturmadığı görüldü. Bazı sanatçı ve odakların, belli kalıp ve ezberlere sıkışan bir söylem içerisinden tepkisini dile getirdiği, bir yandan muhalif olmak romantize edilirken bir yandan da çözümsüzlüğün öngörüldüğü bazı açıklamalar yapıldı. Açıklama yapmanın ve bildiri yayımlamanın gittikçe etkisini kaybettiği bu süreçte, parklarda, plajlarda çalmaya ve hep birlikte karşı çıkmaya çağıran Redd müzik grubunun Maçka parkında verdiği konser gibi, fiili eylemlilikler daha güçlü bir ifade oluşturabiliyor.

Bu son kararla ve bir kez daha, devletin salgın sürecinde bağımsız sanata destek vermemeyi bir politika olarak benimsediğine tanık olundu. Örneğin, devlet sahnelerinde özel tiyatroların oyunlarını oynayabilmesi bir hak iken, bir imtiyaz gibi gösterildi. Sanatçılara, işsizlik fonundan yani avans olarak ödenen paraların dışında ciddi bir destek sağlanmadı. Müzisyenlere geçen sene, 5 ay boyunca biner lira dağıtıldı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Müzik Susmasın” projesi çerçevesinde, Haziran ayında müzik emekçilerine tek seferde 3 bin TL destek ödemesi yapılacağını açıkladı. Bu fonlardan sadece vergi mükellefi olanların faydalanabildiği biliniyor. Öte yandan, müzisyeniyle, organizatörüyle, ışıkçısıyla, sesçisiyle, rodisiyle, tonmaister’ıyla yüzbinlerce kişinin tam bir buçuk yıldır işsiz olduğu bir sektör düşünüldüğünde bahsedilen fonların son derece yetersiz olduğu açık. 

Müzisyenlerin tepkisi ve sektöre dair yorumlarına dair ayrıca şu bilgiler ve yorumlar haberlere yansıdı. “Tamamında çok ciddi bir öfke, kızgınlık ve hayal kırıklığı hakim. Gelen tepkiler iç yakıcıydı, korkuyoruz. Üç ay önce çok yakın bir dostumuz müzisyen Mehmet Mert El’i kaybettik. Engelleyemedik.” diyen İzmir Müzisyenler Derneği Başkanı Oktay Çaparoğlu, müzisyen intiharlarının devam ettiğini ve kararın sanata, müziğe, kültüre, yaşam şekline, neşeye, umuda darbe vurmaya çalışan ve bilinçli bir şekilde alınan, politik bir karar olarak algılandığını söyledi. Gnl Entertainment’ın CEO’su Alp Çağrı Günal, 2022’nin başı gibi düşünüldüğünde sektörün pandemiden yüzde 70-75 oranında küçülmüş olarak çıkacağını, bu oranın dünyada yüzde 40-45’lerde olduğunu belirtti. Müzik sektörünün örgütsüz ve kayıt dışı özelliğinin ortak bir talebi imkânsız hale getirdiğini belirten Forta, müzik sektörü çalışanlarının önümüzdeki süreçte sendikalaşma, kooperatifleşme gibi sosyal güvenlik ve dayanışma perspektifiyle bir araya gelmesinin zorunluluğundan bahsetti. Devletin ağır vergi yükünü kaldırması, bu oranları düşürmesiyle ancak kayıt içi ve sosyal güvenlik tarafından garantiye alınmış bir yapı kurulabileceğini söyledi. Salon İKSV Direktörü Deniz Kuzuoğlu, büyük katılımlı festivaller ve konserler için planlamaların 2022’yi gösterdiğini belirtti. Kapalı konser mekânları için vaka sayılarının ve aşılanma yüzdelerinin belirleyici olacağı görülüyor. Kuzuoğlu, ön ödemesiz ve düşük faizli kredi imkânlarından, konser biletlerine uygulanan rüsum ve KDV oranlarının yeniden düzenlenmesine kadar mutlak surette destek paketlerine ihtiyaç olduğunun da altını çizdi.

Müzik platformunun yaptığı bir anket çalışması, müzik sektöründe kayıt dışı çalışan sayısının oldukça yüksek olduğunu ve çalıştıklarına dair bir kanıt gösteremedikleri için bu desteklerden ya da aşı gibi sosyal haklarından mahrum kaldıklarını ortaya koyuyor. Verilen özel desteklerde de, vergi kesintileri nedeniyle taahhüt edilen miktar ve ele geçen para arasında büyük bir fark oluşuyor. Örneğin Almanya’da sanatçılara direkt destek verildi ve sanatçılar vergiden muaf tutuldu. Türkiye’de ise daha ziyade kayıt altına alma çabası ön planda. Sanatçıların ekonomik sisteme dahil edilmeleri fişlenme ve vergilendirme konuları üzerinden değerlendiriliyor. Yurtdışındaki bazı uygulamalara bakıldığında, örneğin Fransa’da, kültür-sanat çalışanlarının iş hukukuna bağlı olduğu görülüyor. Belli çalışma saati koşullarını ve şartlarını taşıyan sanatçılara devlet sadece performans başına değil, üretim sürecini de düşünerek maaş ödüyor. Amerika ve Kanada gibi sendikal hareketlerin güçlü olduğu ülkelerde, sağlık sigortasının yapılması zorunlu tutuluyor. Türkiye’de de sanatçıların haklarını korumak, ekonomik güvence oluşturmak ve güçlendirmek adına çözümler üretilmesi gerekiyor. 

Toplumsal Cinsiyet Gündeminin Sanat Alanına Yansımaları

Müzik sektörü içindeki fırsat eşitsizliğine bir çözüm olarak, genç kadınların ve kız çocukların müzik eğitimini merkeze alan bir girişim olan Beats By Girlz Türkiye’deki çalışmalarına başladı. Girişim 2013’te kurulduğunda tek bir merkezden oluşuyordu. Bugün ise dünyanın birçok yerinde 4 kıta, 15 ülke ve 33 farklı noktada faaliyet gösteriyor. Genç kadınların amatör ya da profesyonel biçimlerde müzik yapmasının yollarını kolaylaştırmak adına çalıştıklarını ifade eden, Beats By Girlz’ün Türkiye direktörü Beril Sarıaltun, kendisiyle yapılan röportajda dijital çağın yaratıcılığını ve gücünü kullanmaları için genç kadınlara rehber olmak istediklerini söyledi.