26 Şubat – 28 Mart 2021 döneminde kültür-sanat alanındaki gelişmeleri Müzik, Tiyatro, Dijital Ortamda Sanat ve Sanat Alanında Cinsel Taciz başlıkları altında değerlendirdik. İlgili haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.

Müzik

Artan Kovid-19 vakalarına rağmen Mart ayı içinde çeşitli sektörlerde normalleşme gündemi varken bu tehlikeli normalleşmenin müzik alanında henüz görülmediğini belirterek başlayalım. Sanatçılar ve müzik grupları belediyelerin ve bazı özel kurumların düzenlediği online etkinliklerde seyricileriyle buluşmaya devam ediyorlar. Moda Sahnesi’nin “Sahneden Naklen” etkinlikleri kapsamında canlı konserler, yine online olarak izleyicilerle buluşabilmekte. Yüz yüze konserlerin henüz müzisyenlerin gündeminde olmadığını görüyoruz. Yaz aylarında durum nasıl olacak, açıkhava konserleri gerçekleşebilecek mi, belli değil. İKSV’nin yazın düzenleyeceği 28. İstanbul Caz Festivali, duyurusu yapılan nadir etkinliklerden. İBB’nin salgın nedeniyle çalışamadığı için zor durumda olan müzisyenleri desteklemek amacıyla başlattığı ‘İstanbul Bir Sahne’ programının örneği çok olmayan bir destek programı olduğunu söyleyebiliriz.

Yeni müzikal üretimlere baktığımızda ise daha çok dijital platformlardan yaygınlaşan single’ların olduğunu görüyoruz. Spotify, Deezer, Youtube gibi platformlardan dinleyiciyle buluşan bu üretimler daha çok sosyal medya tanıtımları üzerinden takip edilebilirken yazılı medyada bu üretimler pek yer bulamıyor. Bu durum, bir yandan medyanın müzisyenlerin çalışmalarına az yer vermesi ile ilgiliyken diğer yandan müzisyenlerin son dönem medyayı nasıl kullandığına yönelik de veri oluşturuyor. Basın söyleşisi formatı tedavülden kalkarken sosyal medya üzerinden paylaşılan kısa mesajlar öne çıkıyor. Müzik alanında, müzik haberciliğini temel alan alternatif bir platformun eksikliği hissediliyor. Nitelikli bir işleyiş oluşturulduğu takdirde böyle bir platform, sosyal medyaya bir alternatif olabilir ve müzisyenler için bir buluşma işlevi de görebilir.

Anadolu Müzik Kültürleri Derneği, Müzisyenlerin Uğradığı Hak İhlallerini İzliyoruz Raporu’nu yayınladı. Pandemi sürecinde devletin müzisyenlere olan desteğinin ne kadar yetersiz olduğunu verilerle ortaya koyan bu tür çalışmalar belge ve arşiv oluşturması anlamında oldukça değerli.

Nazan Öncel’in “İmdat” şarkısının klibinde yer alan sanatçılar

 

İstanbul Sözleşmesi’nin Erdoğan tarafından feshedilmesiyle birlikte sanatçıların kadına yönelik şiddete karşı üretimleri de direniş bağlamında önem kazandı. Nazan Öncel’in ve Feryal Öney & Güldiyar Tanrıdağlı’nın 8 Mart’ta çıkardıkları single’lar İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle ayrı bir anlam kazandı. Ayrıca Sertap Erener’in 2018’de çıkardığı “Bastırın Kızlar” single’ı da bu dönemde gündeme gelen bir parça oldu.

Tiyatro

Dünya Tiyatro Günü

Pandeminin birinci yılını tamamladığımız bir dönemde Dünya Tiyatro Günü kutlanırken geride bırakılan yılın bilançosu çıkarılıyor. Diğer yandan “Tiyatro nasıl olmalı, nasıl bir tiyatro istiyoruz, sorunları nasıl çözüme kavuşturabiliriz, hem pandeminin hem de baskıcı yönetimin olumsuz etkisi sürerken bir yeniden yapılanma söz konusu olabilir mi?” gibi sorular giderek daha da yakıcı hale geliyor.

Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi, Tiyatrolar Kooperatifi, Oyuncular Sendikası gibi kurumların ve bazı tiyatrocuların Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdindeki hak arayışlarının sistematik bir mücadeleye kavuştuğunu söylemek güç. Ocak 2021 sonunda yaptığımız değerlendirmede bu konuyu daha detaylı bir şekilde ele almıştık. Pandemi sürecinde tiyatroların resmi olarak kapatılmaması devleti özel tiyatrolara düzenli yardım “yük”ünden kurtarırken birçok tiyatroyu da kapanmanın eşiğine getirdi. Bakanlık bir yandan Dijital Kütüphane, Turne Desteği gibi küçük çaplı desteklerle “verdiğimiz yardıma şükredin” tavrını sürdürürken, diğer yandan tiyatroları kayıt altına alma ve muhalif tiyatroları dize getirme çabası ile otoriter merkeziyetçi yönetimi giderek güçlendirmeye çalışıyor.

Buraya kadar saydıklarımız özel tiyatroların ekonomik olarak var olma mücadelesi hakkındaydı. Sanatsal üretim ayağında ise pandeminin biteceği ve kısa bir süre içinde eski günlere dönüleceği beklentisi sanat alanında dijital unsurların geliştirilmesi gibi atılımları geciktiriyor, engelliyor. Geçmiş günlere dönüş özlemi ön plana çıkabiliyor. Bu da değişime, yenilenmeye, yeniden yapılanmaya dönük direnç oluşturabiliyor. Oysa kültür-sanat alanında yüz yüze etkinlikler uzun bir süre gündemde olmayacak. Dolayısıyla tiyatronun mecburi dijitalleşmesi süreci devam edecek, fakat buna dönük ciddi bir hazırlık yapıldığına dair veri elde etmek pek mümkün değil.

Kamusal Tiyatro

Türkiye’de pandemiyle birlikte profesyonel olarak tiyatro alanındaki faaliyetlerden geçinen tiyatrocuların sayısında büyük bir düşüş görülmekte. Profesyonel alan daralmış, birçok tiyatrocu farklı geçim kaynaklarına yönelmiş durumda. Öte yandan bütün özel tiyatrolar devlet nezdinde ticari kuruluş olarak ele alınıyor ve vergi düzenlemeleri de bu sınıflandırma üzerinden yapılıyor. Halbuki, bu kurumlar arasında sanatsal faaliyetin masraflarının karşılanmasından öte kâr amacı gütmeyen ve bir anlamda kamu hizmeti veren tiyatrolar da var. Bu kurumlar, hem gerçek anlamda ticari tiyatrolara hem de ödenekli tiyatrolara kıyasla oldukça dezavantajlı bir durumda kalıyorlar. Tiyatroların pandemi döneminde zaman zaman kamuoyunda da yankısını bulan hak arama mücadeleleri esnasında yukarıda bahsedilen kurumlar için “kamusal tiyatro” kavramı ortaya atıldı ve bu kavramı ön plana çıkaran bir grup tiyatrocu, akademisyenlerle yaptıkları zoom toplantılarının kaydını paylaşıma açtı.

 

“Kamusal tiyatro” kavramı, günümüzde nasıl bir tiyatro olması gerektiği tartışmasına istinaden devreye girmiş durumda. Eğitim-araştırma, yayıncılık, atölye çalışmalarını gündeme alan; sanatın topluma yayılmasını hedefleyen; kendi özgün kriterlerini oluşturarak “sözde” kamusal modellerle mücadele eden; bilimsel, ekonomik ve hukuki altyapılarını hızla oluşturarak alternatif ve katılımcı işleyiş modelleri öneren bir yapıya kavuştuğunda, başka bir deyişle kavramın altı doldurulduğunda, “kamusal tiyatrolar” ülkemizdeki büyük bir açığı kapatacak ve işlevsel olacaktır.

Dijital Ortamda Sanat

“Plastik Düşler Sahnesi”

Pera Müzesi, sanatın farklı dallarını çağın gerekliliklerine uydurarak sanal ortamda da doyurucu ve keyifli performansların mümkün olduğunu göstermeyi hedeflediği “Plastik Düşler Sahnesi” isimli bir sanal etkinlik serisi başlatıyor.

“Plastik Düşler Sahnesi” etkinlik serisinde mart, nisan ve mayıs aylarında üç farklı etkinlik yapılması planlanıyor. Mekânsal ses tasarımı, interaktif objeler ve katılımcılar arası etkileşim olanaklarıyla fiziksel dünyadakine benzer bir tecrübe sunduğu belirtilen etkinlik, pandemi döneminde yaygınlaşan çevrimiçi etkinlik formatlarına bir alternatif olarak gerçekleştiriliyor.

Non-Fungible Token (NFT) Sistemi

Bugünlerde örneklerini görmeğe başladığımız Non-Fungible Token (NFT) sistemi, dijital sanat eserlerinin dijital ortamda blockchain teknolojisi ile patentlenerek aracısız bir şekilde satılabilmesini ve eser sahibinin haklarının korunmasını sağlayan bir teknoloji.

Şu sıralar daha çok dijital çizim ve tasarımların kullanımında olsa da esasında dijital ortamda üretilen her sanat eseri NFT sistemine dahil edilebiliyor. Sanatçılar eserlerini NFT’ler aracılığıyla token’laştırıp (eserlerini kriptolaştırıp) NFT pazarlarında satışa sunuyorlar. İstanbul’u detaylı bir şekilde işlediği “Fractal İstanbul” projesiyle tanıdığımız Tarık Tolunay, bu projesini sunduğu NFT pazarları hakkında söyleşisinde belli bilgiler veriyor. Bu alanda henüz eser hırsızlığı, açık artırma hukuku ve telif gaspı gibi konularda çeşitli belirsizlikler ve soru işaretleri var. Gelecekte kullanım alanı genişleyecek bir araç olarak NFT’nin daha detaylı bir şekilde değerlendirilmesine ihtiyaç var.

Dijital ortamlara ne kadar hazırlıklıyız?

Yukarıda dijital ortamda sanatsal üretimin güzel sanatlar alanından iki örneği sunuldu. Sahne sanatları alanında ise bir süredir dijitalleşme ve çevrimiçi canlı performans kavramının gündem olduğundan daha önceki değerlendirmelerimizde bahsetmiştik. Bu dönemde seyircilerin çevrimiçi etkinliklere katılımı üzerine bir araştırma yayımlandı. Araştırmaya katılan seyirciler dijital ortamdaki etkinlikleri sinema, dizi gibi alternatiflerle karşılaştırarak fiyat açısından yüksek buluyor ve yüz yüze deneyim ile kıyaslayarak daha az tatminkar olduğunu değerlendiriyor. Bu tür araştırmalar, sanatçıların dijital ortamdaki diğer içeriklerle rekabet edebilecek çalışmalara yönelmeleri gerektiğine işaret ediyor. Bunun için de bu alanın temel kavramlarına nüfuz etmeye ihtiyaç var. Batı literatüründe yaklaşık yirmi yıldır bu alanda yürütülen akademik çalışmalar mevcut. Örnek vermek gerekirse, dijital ortamda dramatik anlatının geleceği üzerine çalışmalar yürüten Janet H. Murray dijital ortamın dört temel niteliğinin olduğunu belirtiyor:

  1. Yordamsal (procedural): Bu ortamdaki her unsur, uygulanabilir kurallarla tanımlıdır.
  2. Katılımcı: İnsanı eylemeye ve temsil edilen dünyayı manipüle etmeye davet eder.
  3. Ansiklopedik: Yüksek kapasitede bilgiyi çok çeşitli medya biçimlerinde ihtiva edebilir.
  4. Uzamsal: Zengin bir bilgi kaynağı içinde veya temsil edilen dünyanın içinde gezinmeyi olanaklı kılar.

Murray, bu olanakların dijital tasarımcının paletini oluşturduğunu, başarılı olan dijital projelerin bu dört olanağı en iyi şekilde kullananlar olduğunu belirtiyor. Sanatçıların da dijital ortamın temel özelliklerini bilmesi ve eserlerini bunlara uygun bir şekilde üretmesi elzem görünüyor. Pandemiden sonra da çoğu alanda sanatsal üretim ve paylaşımın hibrid bir şekilde devam edeceği düşünüldüğünde, sanatçıların bu alandaki kaynaklara yönelmesi ve enetelektüel söylem üretimini daha fazla öne çıkarması önem arzediyor.

Kitap Önerileri:

Öngörülemeyenler

Akan Abdula, “Öngörülemeyenler” adlı kitabında “tüketim alışkanlıklarından hareketle bizleri manipüle eden algoritmalar yalnızca tüketim alışkanlıklarımız için mi kullanılıyor?” sorusundan hareketle, artık tamamen “öngörülebilir” veri yığınları haline gelmiş olan insanın “öngörülemez” olmak için neler yapması gerektiği üzerine odaklanıyor.

Psikopolitika

Byung Chill Han, bu kitabında insanın neoliberalizm ve yeni iktidar teknikleri karşısındaki konumlanışını / tercihlerini ele alıyor.

The Age Of Surveillance Capitalism” (Gözetim Kapitalizmi Çağı)

Harvard Üniversitesi İşletme Profesörü Shoshanna Zuboff dijital ortamdaki aktivitelerimizin ekonomik arkaplanını anlamayı sağlayan temel kavramları, gözetim kapitalizminin nasıl işlediğini, yaptığı saha araştırmalarıyla örneklendirerek açıklıyor.

Televizyon Dizi Pusulası

Zehra İpşiroğlu’nun kitabı, ülkemizde çok da rastlanmayan dizi eleştirisinin yollarını açması anlamında önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor.

Sanat Alanında Cinsel Taciz

Tiyatro Medrese’sinde verilen tiyatro eğitiminde cinsel taciz uygulandığına dair ifşalarının ardından kurumdan ya da ifşaların odağındaki Celal Mordeniz’den kamuoyuna yönelik bir açıklama gelmedi. 13 Şubat’tan bu yana bu konuda cevaben herhangi bir açıklamanın yapılmamış olması, olayların unutturulmaya çalışıldığına işaret ediyor. Öte yandan Jerzy Grotowski ve Thomas Richards Çalışma Merkezi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Açık Program, tiyatroda cinsel taciz gündemine ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Açık Program olarak, Tiyatro Medresesi’ne isnat edilen cinsel istismar ve yetkiyi kötüye kullanma iddialarından ötürü, kurumla olan ilişkilerimizi ve faaliyetlerimizi bir sonraki bildirimimize dek sonlandırmayı ahlaki ve profesyonel sorumluluğumuz olarak kabul ediyoruz.” ifadesine yer verildi. Tiyatro Medresesi’yle ilişki içinde olan, yurtdışından bir kurumun bu konuda tavır belirtmesi, örtbas etme çabalarını boşa çıkaracak türden önemli bir gelişme.

Bir diğer tiyatroda cinsel taciz ifşası da önceki bir tarihte İBB Şehir Tiyatrosu oyuncusu Uğur Arda Aydın hakkında yapılmıştı. Yargıya taşınan bu iddia ile ilgili davanın ilk celsesi görüldü. 2012 ve 2019 yıllarında meslektaşları Mana Alkoy ve Nazife Aksoy’u taciz ettiği iddia edilen oyuncu Uğur Arda Aydın cinsel taciz suçundan hakim karşısına çıktı. Sanığın iddiaları reddettiği davanın duruşması, alınan ifadelerin ardından tanıkların dinlenmesi için ertelendi. Yurtiçindeki bu haberlerin yanısıra yurtdışından da yeni bir vaka haberi geldi. ABD’de Los Angeles Polis Departmanı, hakkında tecavüz suçlaması bulunan aktör Armie Hammer hakkında soruşturma başlattı. Oyunculuktan edebiyata, müzikten dansa sanatın her alanında cinsel taciz vakalarına sıklıkla rastlanıyor. Sanatsal çalışmalardaki etik sorumlulukların gündemleştirilmesi ve bu konudaki kavramların, ilkelerin bilinir hale getirilmesi gerekiyor. “Farklı çalışma alanları için kurallar, dinamikler ne kadar ortaklaşabilir, mahremiyet ve güvenlik nasıl sağlanacak?” gibi sorular ciddiyetle ve birer atölye çalışması mantığıyla ele alınmalı. Yurtdışında özellikle sinema & dizi alanında mahremiyet rehberliği gibi standart uygulamaların geliştirildiğini biliyoruz. Sanat alanında bu anlamda belli ölçülerin oluşturulmasına ihtiyaç var.