19 Mart Saraçhane direnişi, Türkiye’de toplumsal muhalefetin yeniden nefes aldığı, değişim isteyen kesimlerin birlikte ses verdiği bir eşik oldu. Bu direniş, yalnızca bir itirazın değil, aynı zamanda bir umudun da taşıyıcısı. Yeni “barış” süreci gibi yine umut vadeden ancak bir o kadar da hassas bir konjonktürde, toplumsal barışın ve dayanışmanın sesini yükseltmek her zamankinden daha değerli.
Geçim derdiyle boğuşan emekçilere, işsizliğe mahkûm edilen gençlere, güvencesiz çalışmaya zorlananlara, kadınlara, LGBTİ+’lara, Kürt halkına ve tüm ezilen kesimlere karşı uygulanan sistematik yoksunlaştırma politikalarına karşı kitlesel bir dayanışmayla cevap vermenin zamanıdır.
Böylesi bir konjonktürde, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, emekçilerin ve onlarla birlikte barış, demokrasi ve eşitlik talep eden herkesin güçlü biçimde ses vermesi çok önemli bir yerde duruyor. Yoksullaştırılan milyonların adalet, özgürlük ve insanca yaşam talepleri; yıllardır özlenen toplumsal barış arzusu ancak kitlesel, coşkulu ve kararlı bir 1 Mayıs ile görünür ve etkili kılınabilir.
Bu yıl 1 Mayıs eylemleri çatışmaların, kutuplaştırmaların ve nefretin değil; toplumsal barışın, dayanışmanın, eşitliğin ve ortak yaşam iradesinin hakim olduğunu bir ülke talep eden bir kutlama olsun. Türkiye’nin demokratik geleceği açısından umut verici bir adımı 1 Mayıs’ta hep birlikte atmak dileğiyle…
Yaşasın 1 Mayıs!
Bijî Yek Gulan
Yaşasın halkların kardeşliği ve emeğin onuru!