Rusya ve ABD liderliğindeki NATO ittifakı arasında aylar önce tırmanışa geçen gerilimin ardından Rus ordusu Ukrayna’ya, strateji uzmanlarını dahi şaşırtacak kapsamda bir askeri işgal harekatı başlattı. Yaşanan insani kayıplar henüz tüm ayrıntılarıyla bilinmese de yüzlerce sivilin öldüğü, yüz binlerce insanın ülkeyi terk etmek üzere sınır kapılarına dayandığı bildiriliyor. Derhal ateşkes ve müzakere koşullarının sağlanamaması halinde, işgalin yarattığı yıkımın kısa sürede büyük bir insani krize dönüşeceğini tahmin etmek zor değil.

Sovyet devlet sosyalizmi ve Doğu Bloku ülkelerinin 1990’ların başında dağılmasıyla birlikte küresel dehşet dengesinin sona ereceğini ve bir barış döneminin başlayacağını düşünenler fena halde yanıldılar. Neo-liberal kapitalizm küreselleşerek sosyal devletin tüm kazanımlarına saldırdı, işçi haklarını ortadan kaldırırken yeryüzünü kâr uğruna talan etti. Devlet yapıları bir avuç zenginin çıkarlarını korumaya vakfedilmiş güvenlik aygıtına dönüştüler. Dünyanın pek çok ülkesinde popülist sağ ve ırkçı milliyetçi partiler iktidarı ele geçirip otoriter siyasi rejimler kurmayı başardılar. Uluslararası siyasal sistem kurumlarıyla birlikte işlevsiz hale gelirken küresel silahlanma yarışı hızlanarak devam etti.

Sosyal devlet, liberal demokrasiler ve çok taraflı uluslararası kurumların işlevini yitirdiği mevcut siyasal ortam, nükleer savaş ve iklim değişikliği gibi küresel tehlikelerle birlikte medeniyetin devamı açısından çok yüksek bir risk oluşturuyor. İki nükleer güç, NATO ve Rusya arasında yaşanan gerilimin ardından Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali, kısa vadeli ve yerel sonuçlarından bağımsız olarak, küresel riskin daha da büyüdüğüne işaret ediyor.

Yaşanan işgal ve savaş, küresel risk altındaki medeniyetin nasıl bir akıl tutulması içinde olduğunu göstermesi bakımından ibretliktir. Riskin hafifletilmesi için adeta bir dünya devletine, meşru güçler tarafından yürütülecek küresel reforma ihtiyaç vardır. Neo-liberal politikaların emekçi halklara güven verecek şekilde lağvedilmesi, küresel ekonomik adaleti sağlamak üzere gelir ve teknoloji transferi, insan haklarını ihlal eden otoriter rejimlere karşı etkin yaptırım rejimleri, küresel barış için çok taraflı uluslararası kurumlar, iklim değişikliğiyle mücadele ve nükleer silahsızlanma bu reformun temel taşlarıdır.

Bugün dünyaya egemen olan güçlerin silahları bir tarafa bırakıp böylesi bir reforma soyunmalarını beklemek bir hayaldir. Küresel sistemi barışçıl sürdürülebilir bir yörüngeye sokabilecek kitlesel enternasyonal bir muhalefetin varlığı insanlığın kurtuluşunun tek çaresi olsa da bu hareketin yokluğunda umut, meydanlara çıkıp “savaşa hayır” diyebilme cesaretini gösterenlerdedir.

Yaşasın Barış ve Halkların Kardeşliği!

Bijî Aşîtî û Xwişk û Biratîya Gelan!

Хай живе мир і братерство народів!

Да здравствует Мир и Братство Народов!