İç Politika

Seçim Gündemi

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırken, meclis profili belirlenmiş oldu. Seçim sonuçlarını değerlendirmeden önce, seçimden önceki bir hafta içinde hangi gelişmelerin yaşandığına kısaca göz atalım. Önceki haftalara dair değerlendirmelerimizde iktidarın seçim sonuçlarını etkilemeye dönük çeşitli hamlelerde bulunduğunu yazmıştık. İçişleri Bakanlığı’nın paralel seçim kurulu oluşturma girişimi bunlardan biriydi. Bu girişim, polis ve jandarmadan alınacak sonuçların Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi Başkanlığı sayfasına (GAMER) aktarılmasını içeriyordu ve YSK tarafından reddedilmişti. Bakanlık bu öneride ısrarcı olup, polis ve jandarmadan alınacak sonuçların tablo halinde GAMER’e gönderilmesini kararlaştırdı ve YSK bu kararı da yasakladı. Her ne kadar YSK polis ve jandarmanın sandık tutanaklarını almasını yasaklasa da İçişleri Bakanlığı’nın polislere tutanakları toplamaları yönünde baskı yaptığına dair haberler basında yer aldı. Depremzedelerin evlerine dönüp oy kullanabilmeleri konusunda da zorluklar çıkarıldığı, THY’nin özellikle Hatay yolcularının mağduriyet yaşadığı da basına yansıdı.

Seçimden önceki haftanın en kritik gelişmelerinden biri Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesiydi.  İnce, ‘Türkiye Cumhuriyeti devletinin (kendisinin) itibarını koruyamadığını’ söyleyerek adaylıktan çekildiğini duyurdu.  Kılıçdaroğlu, kampanyasına devam etti, saldırıya uğrayacağına dair ihbarlar nedeniyle düzenlediği mitinglere çelik yelekle çıktı. Fiziksel saldırı tehditlerinin yanısıra, Kılıçdaroğlu’nun montajlı ses kayıtlarının sosyal medyada dolaşıma sokulacağı bilgisi de CHP tarafından paylaşılarak, belki de bu eylemin önüne geçilmiş oldu. Kılıçdaroğlu’nun seçimler öncesindeki en kritik açıklamalarından biri de Rusya’ya yönelikti. Sosyal medya üzerinden yaptığı Rusça açıklamada “Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Elinizi Türk’ün devletinden çekin.” dedi.

AKP ve Erdoğan’ın kampanyasında devlet kaynaklarının kullanılmasının en görünür örneklerinden biri kamu spotlarının kullanılmasıydı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, SİHA’ların yer aldığı videoları, Kültür ve Turizm Bakanlığı da Ayasofya’nın yer aldığı videoları dolaşıma soktu. Erdoğan’ın “Gerektiğinde, 15 Temmuz gecesi olduğu gibi istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız” şeklindeki açıklaması da seçim günü yaşanması muhtemel gerginliklerin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Soylu’nun HDP’li belediyelere kayyum atama süreci ile ilgili yaptığı açıklamalar da dikkat çekiciydi. “HDP’nin belediyelerinden rahatsızım dedi, iki günde hepsini görevden aldık” şeklindeki ifadesiyle sürecin sorumlusu olarak Erdoğan’ı işaret etti.

Son hafta, araştırma şirketleri de son tahminlerini yayınladılar. İktidara yakın araştırma şirketleri dışındakiler Kılıçdaroğlu’nun seçimi alacağını gösteriyordu. Araştırma şirketleri arasında en güvenilir şirketlerden biri kabul edilen Konda, seçimin ikinci tura kalacağını iddia ederken, Kılıçdaroğlu’nu Erdoğan’ın 5,6 puan önünde gösteriyordu. Seçim sonuçları muhalefet için büyük bir hayal kırıklığına yol açtı: Erdoğan oyların %49,52’sini, Kılıçdaroğlu ise %44,88’ini aldı. Sinan Oğan ise %5,17’lik oyu ile ikinci tur için ciddi bir pazarlık gücü kazanmış oldu.

Seçim gününün muhalefet açısından en kritik konusu sandıkların ‘korunması’ ve seçim sonuçlarında hile yapılmasının önlenmesiydi. Muhalif basın kanalları ANKA’dan aldıkları ve Kılıçdaroğlu’nu önde gösteren verileri yayınlarken, anaakım kanallar AA’nın verileriyle Erdoğan’ı önde gösteren verileri yayınladı. İmamoğlu ve Yavaş üç kez kamera karşısına geçip Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu vurguladı, dördüncü kez ekrana çıktıklarında ise Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ancak seçimin ikinci tura kaldığını açıkladılar. Basına ve sosyal medyaya yansıyan seçim hukuksuzlukları ve raporlar, CHP’li medya kanallarının son ana kadar Kılıçdaroğlu’nu önde gösteren sonuçlarıyla birleştiğinde seçim sonuçlarının şaibeli olduğu yönünde bir kanaat oluşmasına yol açtı. Seçimlerden sonraki birkaç gün içinde çeşitli itirazlar yapılmakla birlikte, seçim sonuçlarını etkileyecek düzeyde bir değişiklik olmadı. CHP seçim güvenliğini sağlayamadığı yönündeki eleştirilere tatmin edici cevaplar oluşturamazken, CHP Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel görevden alındı. Bu süreçte en çok tartışılan isim ise kağıt üzerinde olmasa da, pratikte ANKA ve KRT’nin sahibi olduğu ve seçim sürecinde CHP içinde manipülasyon yaptığı öne sürülen Tuncay Özkan’dı. Her ne kadar bu haberler yalanlansa da Kılıçdaroğlu ve ekibinin ‘sosyal demokrat’ ve çok sınırlı da olsa Kürtlerle yanyana durma politikasının CHP içindeki ulusalcı kesimler tarafından hoş karşılanmadığı açık.

Meclis seçim sonuçlarına bakıldığında Türkiye tarihinin en koyu Türk-İslamcı meclisinin oluştuğunu söylemek mümkün. HÜDA-PAR gibi kontrgerilla geçmişi olan ve Yeniden Refah gibi radikal İslamcı partiler mecliste temsiliyet kazandı. MHP’nin oyları sürpriz bir şekilde arttı. ATA ittifakının (meclise doğrudan yansımasa da) aldığı oy oranı da düşünüldüğünde, seçimin asıl kazananının Türk milliyetçileri olduğu görülüyor. YSP’nin Kürt illerinde aldığı oyun düşmesi de ileride değerlendirilmesi gereken bir konu olarak duruyor. AKP’nin de 2002’den sonra en düşük oy oranına ulaştığı görülüyor. Erdoğan da bu konuda ‘iç muhasebe’ yapacaklarını belirtti.

Türk milliyetçilerinin seçim kazanımı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunun söylemini de belirledi. İlk turda görece sosyal-demokrat ve kucaklayıcı bir söylem benimseyen, böylece Kürtlerin de oyuna talip olan Kılıçdaroğlu, ikinci turda son derece hızlı ve sert bir şekilde Türk milliyetçiliğinin söylemlerine sarıldı, hedefine de göçmenleri yerleştirdi. Sinan Oğan’ın Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklamasıyla birlikte, Kılıçdaroğlu da Ümit Özdağ ile seçim ittifakı kurarak Özdağ’ın göçmen karşıtı söylemini tamamen sahiplendi. Bu söylem değişikliğinin analizini seçimin ardından orta ve uzun vadede beklenebilecek sonuçları ile birlikte yapmak daha sağlıklı olacaktır.

Ekonomi

Enerji Bakanı Fatih Dönmez geçtiğimiz hafta Ankara ve Moskova’nın belli bir miktara kadar olan enerji ödemelerini öteleme konusunda anlaşmaya vardığını duyurmuş fakat detay vermemişti. Türkiye, Rusya ile imzalanan anlaşma çerçevesinde 600 milyon dolarlık doğalgaz borcunu 2024 yılına erteledi. Reuters’e konuşan isminin açıklanmasını istemeyen iki kaynağa göre, anlaşma kapsamında 4 milyar dolara kadar enerji ödemesi gelecek yıla ötelenebilecek.

TC Merkez Bankası’nın, Nisan ayının başından beri net 17,7 milyar dolar rezerv harcadığı, 16 Mayıs’ı önceleyen bir hafta içinde ise brüt rezervlerin 9 milyar dolar azaldığı bildirildi. Bankalarda gerçek kişiler için dövizden TL’ye dönüşüm yükümlülüğünü ise artırdı. TL’ye dönüş yükümlülüğü yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkardı. Dövizi baskılama girişimleri sonunda TCBM rezervlerinin tarihsel dip yaptığı bildirildi. Bu durum seçimlerden sonra yaşanabilecek bir kur patlamasının işareti olarak yorumlanıyor.

Ayrıca, TCMB’nin kredi kartlarından nakit avans çekimini kısıtlamaya dönük girişiminden ise vatandaşların tepkisi üzerine geri adım atıldı.

Dış Politika

Ukrayna

Batılı güçler Ukrayna’ya verdiği emsalsiz askeri ve diplomatik desteği sürdürürken, savaşın ve barışın şartlarının Ukrayna liderliği tarafından belirleneceği yönünde bir algı yaratılıyor. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg Ukrayna’ya silah yardımının devam edeceğini söyledi. Rusya’da erişimi engellenen muhalif Rus televizyon kanalı Dojd’a konuşan Stoltenberg “Ukraynalıların topraklarını kurtarma sürecini destekliyoruz” dedi ve Rusya’ya Ukrayna’da başlattığı işgali sonlandırma çağrısı yaptı. ABD yönetimi, Batılı müttefiklerinin aralarında Amerikan yapımı F-16’ların da bulunduğu ileri savaş uçaklarını Ukrayna’ya vermelerine müsaade edeceğini duyurdu.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski Batı’nın başkentlerinde ağırlanmaya devam ediyor. Kendisine Avrupa Birliği’ne yapılan hizmetler karşılığında verilen Şarlman Ödülü tevdi edildi.

Zelenski Japonya’da yapılan G7 liderler zirvesine de katıldı. G7 liderleri zirve sürerken yaptıkları ortak açıklamada, Çin’den ‘Ukrayna’daki saldırganlığını durdurması için Rusya’ya baskı yapmasını’ istedi. Liderler, “Çin’e, Rusya’ya, askeri saldırganlığı durdurması ve askerlerini Ukrayna’dan derhal, tamamen ve koşulsuz olarak geri çekmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz” dedi.

16-17 Mayıs’ta Reykjavik’te düzenlenen G7 liderler zirvesinde Rusya’nın Ukrayna’da yarattığı hasarı kayıt altına almak ve Rusya’ya ileride savaş tazminatı ödetmek üzere Lahey’de bir mekanizma kurulması kararlaştırıldı. 46 üye ülkeden 37’sinin imzaladığı bu mekanizmaya Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Macaristan, Bulgaristan ve Sırbistan’la birlikte katılmıyor. “Türkiye, BM Güvenlik Konseyi dışında alınan yaptırım kararlarına ilkesel olarak katılmıyor. Bu tutumunu İran ve Rusya için uzun süredir devam ettiren Türkiye, Ukrayna savaşı sonrasında ABD ve Avrupa Birliği’nin yaptırımlarına katılmayacağını açıklamıştı.” ABD Türkiye’de Rusların da ortak olduğu ve Rusya’yla işbirliği yapan şirketler karşı yaptrımı uygulamaya başladı.

Bu arada Ukrayna’da sıcak çatışmalar devam ediyor. Rus paralı asker grubu Wagner’in kurucusu ve şefi Prigojin, Oblast kenti Bahmut’un Rus güçleri tarafından tamamen alındığını söylerken bu iddia Ukrayna tarafından yalanlandı.

İsrail-Filistin

İsrail ordusu, 9 Mayıs Salı sabaha karşı İslami Cihad Hareketi’nin lider kadrosunu hedef aldığını savunarak, abluka altındaki Gazze’ye saldırı başlattı. İsrail’in son üç günde Gazze’ye düzenlediği saldırılarda öldürülenler arasında İslami Cihad’ın üst düzey kadrosundan 5 isim yer alırken, Filistinli gruplar da Gazze’den İsrail’e yüzlerce roket ve havan mermisi atarak karşılık verdi. İsrail’in hava saldırılarında 12 Mayıs itibariyle ölü sayısı 29’a ulaşırken yaralı sayısının 90’ı aştığı bildirildi.

Arap Birliği

Suriye Arap Birliği’nin 7 Mayıs’ta aldığı bir kararla, 2011 yılında Suriye’deki ayaklanmaların başladığı tarihten yaklaşık 12 yıl sonra birliğe tekrar kabul edilmişti. Suriye devlet haber ajansı SANA, Suudi Arabistan Kralı’nın Suriye Devlet Başkanı Esad’ı Cidde’de 19 Mayıs’ta düzenlenecek olan 32. Arap Birliği Liderler Zirvesi’ne davet ettiğini bildirdi. Bu arada ABD’de bir grup kongre üyesi, ABD’nin Beşar Esad’ı Suriye’nin devlet başkanı olarak tanımasını engelleyen ve Suriye hükümetiyle normalleşme adımları atan ülkelere yaptırım uygulamasına imkân veren bir tasarı hazırladı. Tasarı üzerine çalışan bir yetkili “Suriye’nin Arap Birliği’ne yeniden kabul edilmesi, Kongre üyelerini gerçekten çileden çıkardı ve bir mesaj göndermek için hızla harekete geçme ihtiyacını ortaya koydu” ifadelerini kullandı ve tasarı hazırlanırken ABD Dışişleri Bakanlığı’na da danışıldığını aktardı. Fakat ABD dışişlerinden bu konuda bir açıklama gelmedi.

Esad zirvede yaptığı konuşmada heyet başkanlarına teşekkürlerini sunarken yaptığı konuşmada “Bölgemizdeki en büyük tehlikelerden biri tahrif edici İhvancı zihniyetle karışmış yayılmacı Osmanlı zihniyetidir” ifadelerini kullanarak Türkiye’nin Suriye’deki yıkıcı rolüne işaret etti.

Arap Birliği Liderler Zirvesi’nin sürpriz konuğu Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ydi. Zelenski zirvede yaptığı konuşmada “içten bir bakışa sahip olabilmeniz için buradayım. Ruslar sizi ne kadar etkilemeye çalışırsa çalışsın, bağımsız olunmalı” derken “maalesef dünyadaki ve bugün aranızdaki bazı kişileri kafesteki insanlara ve yasadışı ilhaklara göz yumdu” ifadelerini kullandı.

Suriye Türkiye’yle ilişkilerin normalleşebilmesi için Türkiye’nin işgale son vermesini şart koşuyor. Ukrayna savaşında Rusya’ya destek veriyor. Batı ve ABD tarafından uluslararası topluma yeniden kabul edilmiş değil. Buna rağmen başta Suudi Arabistan olmak üzere körfez ülkeleri tarafından Arap Birliği’ne davet edilmesi, diğer taraftan katıldığı ilk zirvede Zelenski’nin de davetli oluşu, körfez bölgesinin ABD hegemonyasından görece bağımsız bir politikaya yönelişinin işaretlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Önceki haftalarda Çin arabuluculuğunda Rusya-Suudi Arabistan görüşmeleri, petrol ticaretinde dolar yerine Çin yuanının kullanılması vb. girişimler bu gelişmenin diğer işaretleri olarak ele alınabilir.

Suriye

10 Mayıs’ta Moskova’da, Rusya, Türkiye, Suriye ve İran’ın dışişleri bakanları düzeyinde katıldığı dörtlü bir zirve gerçekleştirildi. Zirve sonrası yapılan açıklamada “BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı ve Astana Formatının resmi kararları uyarınca Suriye’nin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve her türlü terörizmle mücadeleye yönelik bağlılık yeniden teyit edildi. Suriyelilerin vatanlarına gönüllü ve güvenli bir şekilde dönmesi de dahil olmak üzere Suriye’ye uluslararası yardımın genişletilmesi gerektiğinin altı çizildi” ifadeleri kullanıldı.

Sudan

Sudan Doktorlar Sendikası, ordu ve paramiliter HDK arasında 36 gündür devam eden çatışmalarda 850 sivilin hayatını kaybettiğini, 3 bin 394 kişinin yaralandığını açıkladı. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Sudan’da devam eden çatışmalar nedeniyle 843 binden fazla kişinin ülke içinde yerinden edildiğini ve 259 bin kişinin ise komşu ülkelere geçtiğini bildirmişti. IOM, çatışmaların devam etmesi halinde 1,8 milyon kişinin ülke içinde yerinden olacağı öngörüsünde bulunmuştu.

İran

Mahsa Jîna Amini’nin ölümüyle başlayan protestolarla bağlantılı olarak üç kişi daha idam edildi. Eylül 2022’den bu yana protestolarla bağlantılı olarak idam edilenlerin sayısı yediye yükseldi.

Yunanistan

Yunanistan’da 21 Mayıs’ta düzenlenen parlamento seçimlerinde, Miçotakis’in Yeni Demokrasi (YD) partisi yüzde 40’ın üzerinde oy alarak (146 sandalye) en yakın rakibi SYRIZA’ya 20 puan fark attı ancak tek başına iktidara gelebilmesi için gerekli olan 151 sandalye sayısına ulaşamadı. SYRIZA, yüzde 20,07’lik oyla 71 sandalyeyi alarak ikinci sırada yer aldı. Seçim yarışını 3’üncü olarak bitiren PASOK-KINAL ittifakı ise yüzde 11,46’lık oyla 41 sandalyenin sahibi oldu. Komünist Parti (KKE) yüzde 7,2 ile dördüncü, milliyetçi LISY partisi yüzde 4,5 ile beşinci parti olarak parlamentoya girme hakkı kazandı. Eski Ekonomi Bakanı Yanis Varufakis’in MeRa25 Partisi yüzde 3 barajının altında kaldı. Bu dağılım sonucunda partilerden hiçbiri 300 sandalyeli Yunan parlamentosunda çoğunluğu sağlayamadı. Beklendiği şekilde, hükümet kurma görevini Cumhurbaşkanı’ndan sırasıyla alan YD, SYRIZA ve PASOK liderleri görevi iade ettiler. Ülke 25 Haziran’da yeniden seçimlere giderken Miçotakis liderliğindeki YD’nin hükümeti tek başına kurması bekleniyor çünkü bu seçim daha “az nispi” yeni bir seçim sistemine göre yapılacak.

MeRa25 partisi lideri Yanis Varufakis seçim sonrası yaptığı yazılı açıklamada Miçotakis için “aşırı milliyetçilik, toplumsal muhafazakarlık, dev şirketlerden yana bir gündem, kayırma ağı ve yüksek dozlarda otoriterlik karışımını akıllıca uygulayarak seçimdeki hegemonyasını da söylemsel hegemonyasını da korudu” değerlendirmesinde bulunarak Miçotakis ve Erdoğan arasındaki benzerliğe işaret etti. Varufakis açıklamasında MeRa25’in “kötü haberlerden uzak durmak isteyen marjinal seçmenleri, onları yatıştırıcı yalanlarla kandırmadan yeniden [kendilerine] oy vermeye ikna etme” sorumluluğu taşıdığını da belirtti.