Bu yazı 3-16 Ocak 2024 tarihli haber akışı esas alınarak hazırlanmıştır.

İÇ POLİTİKA

Demirtaş’ın savunması yeni bir paradigma mı?

Geçtiğimiz dönem değerlendirmesinde bahsedilen Kobane davası duruşmalarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan’ı Selahattin Demirtaş’ın dokuz gün süren savunması pek çok konuyu tekrar gündeme getirdi. Demirtaş’ın Türkiyelileşmeden vaz mı geçtiği ya da daha Kürdi bir çerçeveye geri mi döndüğü tartışılabilir. Ancak savunmanın, Kürt sorununu tüm boyutlarıyla ve tarihsel bir çerçevede yeniden gündeme oturttuğu bir gerçek. Hem Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar devletin Kürt politikası hem de siyasal İslam’ın iki yüzlülüğü kronolojik olgularla desteklenmiş. Savunmada, Demirtaş’ın şimdiye kadar çeşitli nedenlerle söyleyemediği ya da detaylandıramadığı unsurları tarihsel bir çerçevede ele aldığını görüyoruz. Bu anlamda “Türklerin Kürt sorunu vardır” vurgusu önemli. Savunmanın Kürt sorununu uzun süre sonra tekrar gündeme getirdiği söylenebilir, zira seçim yenilgisinden sonraki tartışmalar HDP’nin seçim odaklı ve Kürtlerin taleplerini nispeten talileştiren politikasının eleştirisi ekseninde yürütülüyordu. Savunma, seçim sonrası tartışmalardan sonra güçlü ve derli toplu bir çıkış olarak yorumlanabilir. Bu açıdan HDP/DEM Parti tabanında bir heyecan yarattığı ve motivasyon oluşturduğu görülüyor.

Ayrıca savunmanın, çözüm sürecinin şimdiye kadar açıklanmamış, kapalı kalan aşamalarını açıklaması ve dönemin yetkililerinin tanıklıklarına referanslar vermesi de dikkate değer. Nitekim, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Demirtaş’ın savunmasında bahsi geçen konulara ilişkin yaptığı açıklamalarda “Birtakım mesajlar, birtakım görüşmeler yapılmıştır. Bu başbakan düzeyinde, bakanlar düzeyinde olmuştur. Güvenlik Müsteşarlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı çalışanları düzeyinde olmuştur” dedi. Çözüm sürecinin, HDP’nin Haziran 2015 seçimlerinden sonra Türkiye siyasetini belirleyen güçlü bir aktöre dönüşmesi ve Kürtlerin ötesinde bütün Türkiye’ye seslenir hale gelmesi nedeniyle sona erdirildiği anlaşılıyor. Ancak “Seni başkan yaptırmayacağız” söylemine dönük bir özeleştiri yapılmadığını da not edelim. Zira bu söylem ile “3. Yol“ yaklaşımı terkedilmiş, AKP-karşıtı ana akım muhalefete mesafe konmamış, onlarla benzer bir çizgide davranılmıştı.

Pençe-Kilit’te hayatını kaybeden askerler, Rojova ve Kuzey Irak’a dönük TSK operasyonları

Geçtiğimiz dönem değerlendirmesinde Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki bir üsse yapılan ve 12 askerin yaşamını yitirdiği saldırı sonrasında iktidarın ve muhalefet partilerinin konumlandıkları pozisyonlardan bahsetmiştik. Haber taramasına konu dönemde aynı üs bölgesine benzer bir saldırı sonucunda resmi rakamlara göre 9 asker daha yaşamını yitirdi. Saldırı sonrasında kamuoyunu sakinleştirmek üzere, bir yandan TSK, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Rojava’daki bazı bölgelere hava saldırıları düzenlerken, diğer yandan da 32 ilde yapılan operasyonlarla 113 kişi gözaltına alındı. Ayrıca yaptıkları sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 60 hesap hakkında da soruşturma başlatıldı. İktidarın ortak bildirisini CHP ve DEM Parti dışında bu defa Saadet, Gelecek, Deva ve Demokrat Parti de imzalamadı.

Bilindiği üzere PKK, uzun süredir Türkiye’de eylem yapmıyor. Irak Kürdistan Bölgesi’nde yapılan bu eylemlerle devletin “PKK’yi bitirdik“ söylemine karşı, PKK “ben bitmedim, buradayım” mesajı vermek istiyor olabilir. Öte yandan, eylemlerin DEM Parti-CHP arasındaki görüşmelere ve seçim odaklı bir sürece denk gelmesi pek çok soru işaretini de beraberinde getiriyor. Öncelikle aynı üs bölgesi olası PKK eylemlerine karşı üst üste saldırılara açık hale getirilmiş olabilir. Bilindiği gibi, saldırıların hedefi olan askeri birlikler yoğun kış koşullarında merkez üslerine çekilmemiş, sınır ötesindeki korunaksız bırakılan üslerinde konuşlandırılmışlardı. Nitekim bu tercih birçok emekli asker tarafından da eleştirildi. Diğer yandan, objektif olarak bakıldığında bu ve benzer eylemlerin Türkiye’de yasal Kürt hareketinin meşru siyaset alanını daralttığını söyleyebiliriz. Bu eylemlerden sonra devletin ve iktidar yanlısı odakların yasal Kürt hareketini daha da kriminalize eden kampanyalar örgütleme, böylelikle toplumun geniş kesimlerini etkileme gücüne sahip olduğunu görüyoruz.

Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu TKP’nin Kadıköy adayı oldu

Dersim Belediye Başkanlığı görevini sürdüren Fatih Mehmet Maçoğlu, üyesi olduğu Sosyalist Meclisler Federasyonu tarafından TKP’nin İstanbul Kadıköy adayı olarak açıklandı. TKP Genel Sekretei Kemal Okuyan ise yaptığı açıklamada Sol Parti, EMEP ve TİP’e iddialı oldukları yerlerde destek vereceklerini, ama CHP ve HDP’ye asla destek vermeyeceklerini belirtti. Mevcut ittifaklar düşünüldüğünde Maçoğlu’nun Kadıköy’deki adaylığı, belediye başkanlığının AKP’ye geçmesine neden olabilir.

EKONOMİ

Ekonomide veriler, para politikaları, piyasalar, zamlar

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 enflasyonunu %64,77 olarak açıkladı. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise 12 aylık enflasyonu (2023 enflasyonu) %127,21 olarak açıkladı. ENAG’a göre enflasyon Aralık’ta aylık %4,12 arttı. İki kurum arasında yaklaşık 2 katı bir fark oluştuğu görülüyor. Merkez Bankası, 27 Temmuz’da açıklanan yılın üçüncü enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon beklentisini %22,3’ten %58’e yükseltmişti. Bu oran, kasımda açıklanan yılın dördüncü enflasyon raporuyla da %65’e yükseltilmişti. 2024 için ise en son açıklanan Orta Vadeli Program’da 2024 yıl sonu beklentisi %33 olarak belirlenmiş, Merkez Bankası da 2024 yıl sonu enflasyonunu %36 olarak hedeflemişti. Uzmanlar ve finans kuruluşlarının tahminleri ise %40-45 aralığında değişim gösteriyor.

Enflasyon oranının açıklanmasıyla zamlı memur maaşları da belli oldu. Memur ve emekli maaş zammında enflasyon farkını belirleyen 2023 yılı ikinci altı aylık dönemin enflasyonu %37,57 olarak açıklanınca memur ve memur emeklilerine yapılacak zam oranı da %49,25 olarak hesaplandı. Emekli zammı ise Ocak-Haziran için %37,57 olurken 7500 TL’lik en düşük emekli maaşının 10 bin TL’yi aşması bekleniyor. Hükümetin seçimleri de göz önüne alarak emeklilere dönük ek bir düzenleme yapabileceği söyleniyor. Bu rakamlar gerçek yaşam koşulları düşünüldüğünde halkın beklediği seviyenin epey altında. Bu açıdan iktidarın hala seçim öncesi popülist politikalara beklendiği oranda yönelmediği söylenebilir. İlerleyen dönemde yoksul kesimin gelirlerinin geçici olarak da olsa artırılmasına dönük adımların takip edilmesi gerekiyor.

Yeni yılda maaşlardaki artışa paralel olarak birçok temel tüketim maddesinde ciddi zamların gerçekleştiği görüldü. Bir anlamda yapılan maaş zamlarının bir kısmının hemen eridiği söylenebilir. Yılın ilk zammı alkollü içkiye geldi. Hemen ardından akaryakıtta ÖTV’nin %25.6 artması üzerine benzin, motorin ve LPG’ye aynı anda ciddi oranlarda zam geldi. Öte yandan özel okullarda yeni dönemde %60 zam beklenirken bunun iki katı fiyat uygulayan okulların olduğu da iddia ediliyor.

Bu dönemde göz önünde bulundurulması gereken bazı veri ve sonuçları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkün:

  • Merkez Bankası (TCMB) toplam brüt rezervleri, 29 Aralık haftasında bir önceki haftaya göre 4 milyar 392 milyon dolar azalışla 141 milyar 61 milyon dolara indi.
  • Bütçe, aralık ayında 842 milyar liralık rekor açık verdi. 2023 yılındaki toplam bütçe açığı ise 1,37 trilyon lirayı buldu. Bu rakamın son 21 yılın en yüksek bütçe açığı olduğu belirtiliyor.
  • TÜİK verilerine göre, 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2023 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre 115 bin kişi artarak 3 milyon 116 bin kişi oldu.
  • 12 Ocak günü Borsa İstanbul tarihi bir gün geçirdi. Borsadaki net alımın %90’ının tek başına Bank of America yaptı ve 6.3 milyar liralık net alımla rekor kırdı. Sabah düşmekte olan endeksler bu görülmemiş iştahlı alımla günü pozitif kapattı. Yani tek bir kurum piyasanın yolunu yeniden çizmiş oldu. Bank of America 1.5 ayda Türk bankaları için 3 adet olumlu rapor yayımlamıştı.
  • Yükselen TL faizleri sonrası kur korumalı mevduatlarda Ocak ayı ilk haftasında yaklaşık iki ayın en hızlı çıkışı yaşandı.
  • Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu ‘B3’olarak teyit ederken, not görünümünü ‘durağan’dan ‘pozitif’e çevirdi. Üç büyük kredi derecelendirme kurumunun “yatırım yapılamaz” seviyesinde tuttuğu Türkiye ekonomisinin kredi notunun düzelmesi beklentisi arttı. Uzmanlara göre yıl sonuna doğru not artırımı başlayacak.

İşçi-sendika cephesindeki gelişmeler

Ekonomideki daralma eğilimi sonrası çalışan kesimi doğrudan etkileyen gelişmelerde artış gözleniyor. Asgari ücret artışından sonra işten çıkarmaların artabileceğini öngörmüştük. Bunun örneklerinin gelişmeye başlanığı gözlemleniyor. Örneğin Antep’te sadece üç fabrikada 500’den fazla işçinin çıkarıldığı belirtildi.

İşçi cephesinde metal sektöründe önemli bir grev dalgasının işaretleri görülüyor. İşçiler, MESS’in önerdiği yüzde 60 zam önerisini kabul etmedi. Geçinemediklerini anlatan işçiler fabrikalarda öfkenin büyüdüğünü ve grev talebinin yükseldiğini belirtiyor. Nitekim bundan kısa bir süre sonra DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş üyesi metal işçileri, 19-23-24 Ocak tarihlerinde 15 işletmeye bağlı 37 fabrikada greve çıkma kararı aldı.

Öte yandan Özak Tekstil işçilerinin baskı ve mobbinge karşı başlattığı direniş 51’inci gününde. Fabrika yönetiminin bir süreliğine fabrikayı kapatmayı tartıştığı iddia edildi. BİRTEK SEN, Özak Tekstil’in üretim yaptığı Levi’s ve Zara mağazaları önünde dayanışma eylemleri yapılması çağrısında bulundu.

DIŞ POLİTİKA

İsrail ve İran saldırıları: Savaş bölgeye yayılır mı?

İsrail’in katliam ve yıkımlara neden olan saldırılarının yaşandığı Gazze işgali devam ederken, İsrail Hamas’ın iki numarası olarak nitelenen Salih el-Aruri’ye 2 Ocak tarihinde suikast düzenlemiş, bu eylemin bir gün sonrasında İran’ın Kirman kentinde Kasım Süleymani’nin anıldığı törenlerde IŞİD’in üstlendiği canlı bomba saldırıları meydana gelmişti. Takip eden iki haftada Yemen’de İran’la ilişkili olduğu iddia edilen Husi’lere yönelik ABD ve İngiltere’nin başlattığı hava saldırıları gerçekleşti. Artan saldırılarla İran’ın ve desteklediği grupların dahil olduğu bölgesel bir savaş riski artmış durumda. Öte yandan İran’ın ve desteklediği grupların savaşı bölgeye yaymamak için dikkatli davrandıkları, güçlü mesaj verebilecekleri ve az maliyetli eylemlerle saldırılara cevap vermeyi tercih ettikleri ifade ediliyor.

ABD’yi veya İsrail’i vurmadan ABD ve İsrail’i vurduğunu iddia etme iddiası nedeniyle, Erbil saldırısının gerek desteklenen gruplara gerekse İran iç kamuoyuna yönelik mesaj verme kaygısı taşıdığı da söylenebilir. Hangi saikle yapıldığından bağımsız olarak Kürtler ve Kürdistan’daki noktaların bölge ülkeleri tarafından kolay hedef olarak görüldüğü anlaşılıyor.

Savaşın bölgeye yayılma riski ve İran’ın bu konudaki sakin tutumu, İsrail’in ilk Gazze’yi vurmaya başladığı 7 Ekim tarihinden itibaren sürekli gündemde. Bu dönem, İran’ın sembolik cevap hareketlerinin ötesinde, stratejik gücünü göstermek amacı ile Kürdistan, Suriye, Irak, Lübnan, Pakistan gibi farklı noktalarda gerçekleştirdiği eylemlere sahne oldu.

Lahey’de İsrail’in soykırımla suçlandığı dava

Güney Afrika’nın, İsrail’in 7 Ekim saldırılarından sonra Gazze’de yürüttüğü savaşta soykırım suçu işlediği iddiasıyla açtığı davanın ön duruşmaları Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) başladı. Güney Afrika avukatları Mahkeme’den, İsrail’i bağlayıcı ihtiyati tedbirleri almalarını istedi. Tedbirler arasında Filistinli kaynaklara göre bugüne kadar 23 bini aşkın kişinin öldürüldüğü Gazze’deki askeri operasyonun derhal durdurulması yer alıyor. Duruşmada söz alan Güney Afrika Adalet Bakanı Ronald Lamola “Devlet topraklarına yönelik hiçbir silahlı saldırı, ne kadar ciddi olursa olsun, vahşet suçları içeren bir saldırı bile, ister hukuk ister ahlak meselesi olsun, sözleşmenin ihlali için herhangi bir gerekçe veya savunma oluşturmaz. İsrail’in 7 Ekim 2023 saldırısına verdiği karşılık bu çizgiyi aşmış ve sözleşmenin ihlaline yol açmıştır.” dedi. İsrail’i temsil eden avukatlar, soykırım iddialarını reddetti ve amaçlarının “Gazze’deki sivil halkı korumak” olduğunu iddia etti. Ön duruşmaları tamamlayan UAD, İsrail’in Gazze’deki tüm askeri faaliyetlerini durdurup durdurmayacağı yönünde tedbir kararına önümüzdeki süreçte karar verecek. Öte yandan Netanyahu, UAD’deki davanın Gazze’ye saldırıları durduramayacağını söyledi.

Dava ile ilgili diğer enteresan gelişmeler ise şöyle: Almanya’da Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, ülkesinin Uluslararası Adalet Divanı’ndaki soykırım yargılamasına İsrail lehine müdahil olmayı planladığını duyururken, 20. yüzyılın ilk soykırımının yapıldığı Namibya’dan Almanya’ya sert bir tepki geldi. Namibya Cumhurbaşkanı’nın eşi Monica Geingos da X sosyal medya hesabından Almanya’ya tepki gösterdi. Geingos, paylaşımında, “Almanya’nın Namibya’da gerçekleştirdiği Herero-Nama soykırımının hazırlıkları 12 Ocak 1904’te başladı. Almanya’nın 12 Ocak 2024’te İsrail’e yönelik soykırım suçlamalarını reddederek ‘suçlamanın siyasi araç haline getirildiği’ uyarısında bulunmasının saçmalığı gözümüzden kaçmıyor” ifadelerini kullandı.