Alevilerin matem orucu tuttuğu Muharrem ayında, orucun ilk günü (30 Temmuz 2022) Ankara’da Alevi kurum ve Cemevlerine eş zamanlı saldırılar gerçekleşti. Şah-ı Merdan Cemevi, Tuzluçayır Demokratik Alevi Dernekleri Ana Fatma Cemevi, Gökçebel Köy Derneği, Türkmen Alevi Bektaşi Derneği, Batıkent Serçeşme Cemevi saldırıya uğradı. Saldırılarda Türkmen Alevi Bektaşi Derneği’nde bulunan bir kadın bıçakla yaralandı. Muharrem orucunun ilk günü eş zamanlı olarak gerçekleştirilen bu saldırıların organize ve planlı olduğunu söylemek zor olmayacaktır. Öyleyse Aleviler neden yine saldırıların hedefi oldu sorusu akla geliyor. Bu organize ve planlı saldırıyı kim ve neden yaptı? Bu soruların cevabını bugün olup bitenlerden yola çıkarak yanıtlamaya kalkarsak yanılırız. Çünkü Alevi toplumu ilk kez saldırıya uğramıyor. Onlarca yıldır Alevi toplumu bu tip planlı ve organize saldırılarla karşı karşıya kalıyor (Osmanlı döneminde yaşanan saldırı ve katliamları şimdilik bir kenara bırakıyorum). En çok bilinen Çorum, Maraş, Sivas katliamları dışında Alevilere yönelik onlarca saldırı ve katliam gerçekleşti.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Aleviler devlet nezdinde hakkı ve hukuku olmayan bir topluluktur. Alevilerin varlığı tanınsa da hakları ve hukukları devlet tarafından asla tanınmamıştır. Bu uzun vadeye yayılmış bir asimilasyon politikasıdır. 1980 darbesinden sonra kurulan Türk- İslamcı iktidarlar bu asimilasyonu kararlı bir şekilde sürdürmüştür. 1980 sonrasında din dersleri zorunlu hale getirilmiş, binlerce Alevi köyüne Cami yapılmış ve Alevi asimilasyonu devletin temel amaçlarından biri haline gelmiştir. AKP’nin ilk dönemlerinde “Alevi Açılımı” adıyla bir girişim başlatılmış ama hiçbir sonuç elde edilememiştir. Alevilerin en basit talepleri bile kabul edilmemiştir. Hatta AİHM’in zorunlu din derslerinin hak ihlali olduğu kararına rağmen Alevi çocukları din derslerine zorunlu olarak girmeye devam etmiştir. Dolayısıyla Aleviler hakkı ve hukuku tanınmayan bir toplumdur ve böyle toplumlar saldırıya açıktır.

Diğer taraftan bugüne kadar Alevi toplumuna yapılan saldırılarda bir cezasızlık hali söz konusu olmuştur. Onlarca yıldır Alevi toplumuna saldırılar düzenleyenler ortaya çıkarılmamış ve cezalandırılmamıştır. Hatta bazı durumlarda failler aranmalarına rağmen ülke içinde dolaşabilmiş ve devlet memuru olabilmişlerdir. Sivas katliamının sanıklarını savunan pek çok avukat daha sonra AKP milletvekili olmuştur. Maraş katliamının planlayıcıları siyasete atılıp milletvekilliği yapmıştır. Dolayısıyla Alevilere saldırmanın cezası yoktur. Bu saldırıları gerçekleştirenler bunu gayet iyi bilirler. Derin devlet ya da benzeri yapıların, değişik planları için ilk saldırdığı topluluğun Aleviler olması hiç garipsenmemelidir. Aleviler şunu gayet iyi bilir ki, onlarca yıldır Alevleri katleden suçlular ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşmaktadır ve aynı şeyi bir daha yapmamaları için hiçbir neden yoktur.

Alevilere yapılan saldırıların sadece planlı, organize derin devlet işleri olduğunu düşünmek yanlış olur. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta olayları planlayan derin yapılar olsa da bu katliamlara binlerce insan dahil olmuştur. Sivas’ta Madımak Oteli’nin önüne biriken ve tekbir getirerek “yak yak yak” diye bağıran on binlerce insanın hepsi derin devlet elemanı değildi. Yüzlerce yıldır bu topraklarda Alevilere karşı düşmanlaştırıcı, ötekileştirici ve şeytanlaştırıcı bir söylem tekrarlana gelmiştir. Üstelik bu söylem bizzat devlet eliyle ve devlet kurumlarında üretilerek gelişmiştir. Bu ülkede Alevilere karşı ayrımcı, ötekileştirici ve hakaret içeren saldırılarda bulunmak serbesttir. Bunu yaptığınızda hiçbir soruşturmayla ya da cezayla karşılaşmazsınız.

Özetlemek gerekirse bu ülkede Alevilere kolaylıkla saldırabilirsiniz, kolayca sonuç alırsınız ve üstüne cezasız kalır, elinizi kolunuzu sallayarak dolaşırsınız. Ayrıca bu provokasyonun toplum nezdinde de her zaman bir karşılığı vardır. Aleviler bu ülkenin haksız ve hukuksuz toplumudur. Onlara saldıranlar, hakaret edenler ceza almazlar, hatta ödüllendirilirler. Bu nedenle 20 Temmuz’da yapılan saldırıları sadece bugün olup bitenlerle ilişkilendirmek yetersiz olur. Aleviler bu tür saldırılarla on yıllardır karşılaşıyorlar. Ancak elbette bugün olup bitenlerin de bu saldırılarla bir ilgisi olsa gerek. Neden bu saldırılar şimdi gerçekleşti ve bu saldırıları kimler yaptı?

Saldırılardan sonra birçok Alevi kurumu açıklamada bulundu ve sorumlunun AKP iktidarı olduğunu belirtti. Bugüne kadar Alevilere haklarını vermeyen, Alevileri ötekileştiren bu iktidar elbette saldırıların sorumlusu olarak görülebilir ancak saldırı sonrası AKP’nin sergilediği tavır başka şeyler düşünmemize de neden olabilir.

Olayların gerçekleştiği günün akşamı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Çankaya’da bir, Mamakta iki Cemevine bugün alçakça bir planla saldıran zanlı, Eskişehir’e giderken Ankara Emniyetimiz tarafından yakalandı. Elbette bu provokasyon, her yönüyle soruşturulmaktadır.” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş saldırıları kınadı. Erbaş daha sonra saldırıya uğrayan Cemevlerinden Şah-ı Merdan Cemevi’ni ziyarete de gitti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Ankara’da Cemevlerine yapılan saldırıyı ve provokatör saldırganı kınıyorum. Alevi kardeşlerimizin cemevlerine yapılan saldırı, milletimize ve hepimizin manevi değerlerine saldırıdır. Saldırıyla ilgili adli süreç başlatılmıştır. Saldırı bütün yönleriyle aydınlatılacaktır.” açıklamasını yaptı. AKP’nin ileri gelenlerinin ilginç bir şekilde teyakkuz haline geçtiğini gördük. Çok hızlı bir şekilde üç kişi yakalandı. Bunlardan ikisi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, bir kişi tutuklandı. Ancak bu kişilerin kim olduğu ve bunu neden yaptıkları konusunda henüz bir bilgimiz yok.

AKP’nin olaylar sonrasındaki tutumu bununla da kalmadı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2007’den bu yana, yıllar sonra ilk kez bir Cemevini ziyaret ederek, Muharremin onuncu yani son gününde Mamak ilçesinde bulunan Hüseyin Gazi Türbesi Cemevi’nde iftara katıldı. Burası aslında neredeyse üç yüz yıllık bir Bektaşi tekkesidir. Cemevi olarak kullanılan bu türbe çok yakın bir zamanda hukuksuz bir şekilde Vakıflar İdaresine devredilmiştir. Bu devir işleminin durdurulması için Hüseyin Gazi Kültür ve Sanat Vakfı çaba gösterse de bir sonuç alamamıştır. Eski Bektaşi tekkesi olan ama şimdilerde Cemevi olarak kullanılan yapıların Vakıflar İdaresine devri AKP iktidarının uzun zamandır kullandığı yöntemlerden biri.

Ziyaret Aleviler arasında ciddi tartışmalar neden oldu. Davet edilen pek çok dede ve kurum yöneticisi daveti reddetti. Bunun yanında Cemevinin salonunda bulunan Hacı Bektaş, Hz. Ali ve Atatürk resimlerinin ziyaretten hemen önce kaldırılarak yerine Arapça hatların asılması büyük tepki çekti. Davete daha çok Bektaşi babalarının katıldığı Alevi dedelerinin sayısının çok az olduğu söyleniyor.

Bu ziyaret Alevi kurumları içinde tartışmalara yol açmış olsa da Erdoğan’ın yıllar sonra ve bir saldırı üzerine Cemevi ziyaretinde bulunması önemli bir gelişme olarak duruyor. Bu ziyareti seçim yatırımı olarak görmenin bir anlamı yok. AKP böyle bir ziyaretle Alevilerin sempatisini kazanacağını düşünüyor olamaz. Böylesi bir ziyaretle Alevilerin sempatisini değil tam tersi tepkisini çekersiniz. Zaten resimlerin kaldırılması da İslamcı cenahı rahatsız etmemek için yapılmış olmalı. Öyleyse bu ziyaretlerin amacı ne?

Öyle anlaşılıyor ki AKP iktidarı bu saldırıların kendi bilgisi ve kontrolü dışındaki bazı yapılar tarafından gerçekleştirildiğini düşünüyor. Bundan önce Alevilere yapılan pek çok saldırının darbe dinamiğine hizmet ettiği düşünülürse AKP’nin böyle bir durumdan endişe ettiği söylenebilir.  Bir taraftan Alevilere, bu saldırılarla ilgimiz yok denirken diğer taraftan saldırıları gerçekleştiren yapılara mesaj veriliyor olabilir.

Erdoğan’ın Cemevi ziyaretinde elbette Alevilerin talepleri konuşulmamış. Cemevi görüntüsü tamamen ortadan kaldırılmış, mescide benzetilmiş bir mekânda, Ramazan iftarına benzer bir etkinlik yapılmış. Zaten Cemevi’ni cümbüş evi diye tanımlayan bir yapının ve Türk-İslamcı devlet iktidarının Alevi meselesini eşit yurttaşlık, hak ve hukuk çerçevesinde çözeceğini düşünmek hayalcilik olur. AKP iktidarını rahatsız eden ve bu ziyaretlere yol açan şey Alevilerin saldırıya uğraması değil, bu saldırıların iktidarın bilgisi ve kontrolü dışında olmasıdır.