Anayasa Mahkemesi nezdinde HDP aleyhine açılan parti kapatma davası artık son aşamaya geldi. Hatırlamak gerekirse, bu dava Bahçeli’nin talebi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame ile Bahçeli’ye kongre öncesi ‘hediye’ niteliğinde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bir başvuru ile açılmıştı. Yargı mekanizmasının, her ne kadar AYM ve diğer bazı Mahkemelerde aykırı kararlar çıksa da, büyük ölçüde Türk-İslamcı tek adam rejiminin güdümünde olduğu artık tartışma götürmeyen bir gerçek. Bu dava özelinde Bahçeli’nin AYM’yi zaman zaman doğrudan tehdit ettiği de biliniyor. HDP bu nedenle, seçimler öncesinde verilebilecek olası bir parti kapatma kararını, milletvekili listelerinde yasaklama ihtimallerini de dikkate alarak seçimlere Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi listelerinden girme ve adaylarını da buna uygun şekilde belirleme kararı aldı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın diğer bileşenleri olan EMEP, TÖP, SMF, EHP de yine YSP listelerinden seçime girme kararı alırken, ittifakın bir diğer bileşeni olan TİP, 49 il ve 52 seçim bölgesinde ayrı liste ile seçime girme kararı aldı. TİP’in bu kararı ve sonrasında yaptığı açıklamaların, özellikle Kürt siyasi hareketi ve tabanı ile TİP arasında yaşanan gerginliklerin seçimlere giden süreçte kamuoyunu ve seçim çalışmalarını ziyadesiyle meşgul ettiği söylenebilir. TİP’in ayrı liste ile seçimlere girerken süreç içindeki tutumu, bazı parti yetkililerinin Kürt hareketi ile ilgili yaptıkları tespit ve açıklamalar, TİP’in Kürt siyasi hareketini Kürt illerine hapsetmeye dönük devlet politikasıyla uyumlu bir çizgi içerisinde bulunduğunu gösteriyor. TİP’in bu pozisyonunun oldukça tartışmalı bir ittifak yapısını ortaya çıkardığı açık. Yazımız seçimlere giden süreçte Kürt meselesini ittifaklar çerçevesinde ele almayı hedefliyor, TİP başlığı ise ayrıca bir değerlendirmeyi gerektiriyor.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde hem cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimleri bir arada gerçekleştirilecek. Yasamanın, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde önemsizleştirildiği, cumhurbaşkanının mutlak monark yetkileri ile donatıldığı mevcut yasal rejimde cumhurbaşkanı seçimi oldukça önemli bir konumda.

İmamoğlu veya Yavaş mı yoksa Kılıçdaroğlu mu aday olsun? Kazanacak aday kim? Tartışmalarında aday tercihini ilk ifade edenin HDP olduğu söylenebilir. Ahmet Türk, 23 Ekim 2022’de basına verdiği demeçte “tercihimiz Kılıçdaroğlu’dur” açıklamasını yapmış, 18 Ocak 2023’te bu defa bu tercihi daha güçlü bir şekilde ifade etmişti. Bu çerçevede HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik aday belirlemede önemli bir müdahalesi olarak okunabilecek kendi adayını çıkarma kararı da bu dönem açıklanmıştı. 3 Mart’ta Akşener’in masayı dağıtması öncesinde Sırrı Süreyya Önder, Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘kazanacak aday’ tartışmasına müdahil olmuş ve “Kazanacak adaysa sana ne ihtiyacı var, zaten kendi kendine kazanır.”  ifadelerini kullanarak İYİP tarafının argümanının büyük ölçüde altını boşaltan ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ihtimalini güçlendiren bir tartışmanın da başlamasına neden olmuştu. Bilindiği üzere masa dağıldıktan birkaç gün sonrasında tekrar kuruldu ve Kılıçdaroğlu aday gösterildi. Akabinde HDP aday çıkarmayacağı açıklamasını yaptı ve geçtiğimiz günlerde de seçimlerde Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceği kararını ittifak bileşenleri ile birlikte açıkladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere oldukça az bir zaman kala kamuoyu araştırmalarında önde görünüyor. Milletvekili seçimleri yönünden de Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı toplamının meclis çoğunluğunu yüksek ihtimalle alabilecekleri yine araştırma sonuçlarından çıkarılabilecek bir netice. Kürtler ve Alevi videoları ile sosyal medyada ciddi karşılık bulan, Kürt meselesine çözüm için meclis’i adres gösteren “Bay Kemal” seçimleri kazanır, meclis çoğunluğu da muhalefet lehine oluşursa Kürt meselesi bu siyasal değişiklikten nasıl etkilenecek? Parti ve ittifakların vaatleri neler?

HDP, 27 Eylül 2021 tarihinde 2023 Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerine yönelik ilk bildirisinde 11 maddeden oluşan talepler listesini açıklamıştı. Maddeler halinde başlıklar şöyle: cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin değiştirilmesi ve çoğulcu demokratik sisteme geçilmesi, güçlü demokrasi, tarafsız ve bağımsız yargı, kayyum rejimine son verilmesi, Kürt meselesine demokratik çözüm, kadına özgürlük ve eşitlik, ekonomide adalet, kamu yönetiminde liyakat, doğaya saygı, demokratik anayasa… Bu ilkelerin genel itibariyle 2023 seçim beyannamesine de daha detaylı olarak yazıldığını ifade edebiliriz.

Millet İttifakı bilindiği üzere CHP, İYİP, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan bir ittifak. Önceki nitelemesi ile ‘Altılı Masa’ olarak bilinen ittifak 2022 yılı başından bu yana yürüttüğü çalışmalar neticesinde 30 Ocak 2023 tarihinde Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ni yayımladı. Yayımlanan metinde Kürt meselesine yönelik doğrudan bir atıf bulunmuyor. Dolaylı olarak Kürt meselesi ile bağlantılı olumlu bazı politik vaatler arasında kayyum idarelerine son verilmesi, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması, parti kapatmalarının meclis iznine tabi tutulması, dokunulmazlıkların kaldırılmasının zorlaştırılması, yargı bağımsızlığının sağlanması ve demokratikleşme yolunda bazı adımların atılmasına ilişkin vaatler bulunuyor. Bunun karşısında genel hatları ile belirlenen bu vaatlerin yerine getirilebilmesi için müesses nizamın ne ölçüde dışına çıkılabileceği ancak seçimlerin kazanılması halinde anlaşılabilecek bir husus. Diğer yandan meselenin bir terör sorunu çerçevesinde nitelendirmemesi dahi Altılı Masa için büyük bir adım olarak da görülebilir. Yine Suriye politikası, işgal altındaki bölgelerden çekilme konuları, mültecilerin evlerine gönderilmesi, SDG kontrolündeki bölgelere, Irak Kürdistan’ına yönelik mevcut saldırgan politikalar, vb gibi başlıkların yer aldığı dış politika alanında ciddi belirsizlikler var. Öte yandan, olası seçim galibiyeti sonrasında, kısa vadede özellikle yargı ve yerel yönetimler alanında olumlu adımlar atılması, tutuklu siyasetçilerin serbest kalması, Kobanê davası, kapatma davası gibi siyasal dava süreçlerinin sona ermesi beklenebilir.

Seçim sonrası mecliste HDP’nin beklenen ağırlığı, diğer taraftan İYİP’in varlığı bir arada düşünüldüğünde, Kürt meselesine çözüm konusunda istikrarlı bir arayış ortaya çıkabilir mi? Neler olabilir?

Bu noktada cumhurbaşkanı yardımcısı olarak lanse edilen, ülkücü kimliği ile bilinen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın katıldığı televizyon programında, HDP’nin meclis varlığını meşru gören açıklamalar yapması, Akşener’in müzakereyi ima eden bazı çıkışları, seçimler sonrası iktidarın sürdürülebilmesi ve ortak politikalar metninin uygulamaya konulması için HDP siyasetine belirli ölçüde mecbur olunması gibi bazı olgular bir arada değerlendirildiğinde, restorasyon odaklı politikalara öncelik verilebileceği ve bu nedenle görece sakin bir geçiş döneminin yaşanabileceği düşünülebilir. Bunun aksi senaryoda İYİP’in ittifaktan ayrılması ve Cumhur İttifakı ile birlikte hareket ederek erken seçimin yolunu açması veya Kemal Kılıçdaroğlu’nun İYİP’i ittifakta tutmak pahasına meclisi tıpkı Erdoğan gibi bypass etmesi, belki de Cumhur İttifakı ile bu milli meselede tekrar hizaya girmesi, çatışmacı siyasetin sürdürülmesi de beklenebilir. Bu son iki senaryonun devreye girmesi, 2014 yılından bu yana süren darbe mekaniğinin siyasi figürler değişerek devamı ettiği anlamına gelecek. Yüksek siyasi dengelerin büyük riskler barındırdığı Türkiye’de, demokratikleşme için müstakbel iktidar üzerinde toplumsal baskı kurulması gerektiğini, bunun için toplumsal muhalefete büyük rol düştüğünü önemle not etmeliyiz.

Kürt meselesi bağlamında Cumhur İttifakı açısından çok da farklı bir durum yok. HDP’ye karşı Hüda-par’ı ittifaka alınması, iddialara göre Öcalan’ın devreye sokulması çabaları, Rojava ve Irak Kürdistan’ında savaş politikalarının güçlendirilmesi, Millet İttifakı’nın Kürt hareketi üzerinden terörize edilmesi, Kürt hareketine yönelik seçimler öncesi bildik operasyonlar ve hukuksuz uygulamalar dışında ele alınacak yeni bir durum yok. Bu uygulamalar Kürt halkının rızasını almaktan çok, gayrı meşru sonuçlar için çaba içinde olunacağına dair emareler olarak yorumlanabilir. Kürt siyasi hareketinin desteğini alan Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı bileşenlerinin Yeşil ve Sol Gelecek Partisi oylarına kendi oylarına sahip çıkar gibi sahip çıkması gerektiği çok açık.