Rusya’nın Ukrayna’yı yasadışı işgali daha şimdiden muazzam acılara yol açıyor.

Başlıca meselemiz şimdi ülkenin dört bir yanında şiddetle karşılaşan ve yaşadığı yerlerden göç eden siviller olmalı. İlk çağrımız da derhal ateşkes ilan edilmesi, Rus birliklerinin Ukrayna’dan çekilmesi ve halihazırda yaşanmakta olan insani güçlükler için uluslararası destek sağlanması olmalı.

İhtilafın çözülmesine gelince; bu, ihtilafın nedenlerini anlamayı gerekli kılıyor ve bunun için de takvimi nereden başlattığımız önem kazanıyor.

Takvimi Şubat 2022’den başlatırsak, esas sorun Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı olur. Buna karşılık takvimi 1997’den başlatırsak, Washington’ın, ABD’nin Soğuk Savaş’tan sonra Rusya’ya verdiği güvenceyi yok sayarak ABD ve çoğu Avrupa ülkesini kapsayan Soğuk Savaş’ın askeri ittifakı NATO’yu doğuya doğru genişletmesi esas sorun olarak karşımıza çıkar.

Çok sayıda dış politika uzmanı ve barış savunucusu, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana, zamanını doldurmuş olan bu ittifakın sona erdirilmesi için çağrı yaptı. Fakat NATO varlığını sürdürdü, Rusya’ya daha fazla sokuldu ve sonuç olarak tam Rusya’nın sınırında NATO silah sistemleriyle donattığı ülkeleri bünyesine kattı.

Rusya bu genişlemeyi ve komşusu ülkelerin ABD’nin önderliğindeki askeri ortaklığa dahil edilmesini süregiden bir tehdit olarak görüyor. Ukrayna NATO üyesi değil. Ancak geçmişte ABD ve başka NATO üyeleri Ukrayna’nın NATO’ya alınmasını teşvik etti ve Rusya, Ukrayna’nın Batı’ya yönelmesini NATO üyeliğinin habercisi olarak gördü.

Bu sayılanların hiçbiri Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini ne yasal ne de meşru kılar. Başkan Biden Rusya’nın ilan ettiği savaşı “hiçbir haklı gerekçeye dayanmıyor” diye nitelendirirken haklıydı. Fakat “kışkırtılmamış bir savaş” derken haksızdı. Bir provokasyon olduğunu gözlemlemek Putin’in işgalini hoş görmek demek değildir; bu provokasyon Ukrayna olmasa da ABD tarafından yapıldı.

Geçen haftalarda Biden Yönetimi diplomasiye dönük önemli adımlar attı. Fakat tehditleri artırıp yaptırımları tırmandırarak, komşu ülkelere binlerce Amerikan askeri konuşlandırıp Ukrayna’ya on milyonlarca dolar değerinde silah göndererek bu can alıcı çabaları boşa çıkardı. Üstelik bütün bunları, Polonya’da, Rusya sınırından sadece 100 mil uzakta devasa bir Amerikan askeri üssü inşa etmeye devam ederken yaptı.

Rus halkını cezalandırmayın veya silah sanayisini ödüllendirmeyin

Devletimizin şimdiye kadar giriştiği başarısız olmuş çok sayıda yıkıcı savaş gösterdi ki askeri kuvvet krizi çözmeyecektir.

Başkan Biden’ın Ukrayna’ya askeri birlikler göndermeyi reddetmesi övgüyü hak ediyor. Fakat bu tutumun, ister hava saldırıları veya dronlar yoluyla isterse füzeler veya başka silahlar yoluyla olsun ABD’nin her türlü askeri angajmanını kapsaması gerekirdi. Böyle bir savaştan sadece küresel silah sanayisi fayda sağlar.

Yine devletimizin çok sayıda eyleminden biliyoruz ki kapsamlı ekonomik yaptırımlar -bütün bir halkı hedefleyen türden yaptırımlar- işe yaramaz. Bu türden yaptırımlar savaşa alternatif değildir. Liderler ve destekçilerinin işleri tıkırında giderken sıradan halkın canını yakan bir silahtır.

Washington’da -yönetimde, Kongre’de, medyada- çok fazla sayıda kişi “Rusya ekonomisinin belini kıracak” yaptırımlar uygulanmasını istiyor. Bunun bedelini, otoriter liderleri üzerinde pek bir etkisi olmayan Rus halkı ödeyecektir. Putin ve oligarklarının rahatlarının yerinde olacağından ise emin olabiliriz.

Aslına bakılırsa, Putin’in Ukrayna’yı işgal etmesinin ilk saatlerinde sokaklara çıkan cesur savaş karşıtı Rus protestocular yönetim tarafından gözaltına alındı. Sıradan Ruslara zarar veren kapsamlı yaptırımlar daha fazla protestoya neden olacak, bu da daha fazla baskıyı beraberinde getirerek Rusya’da muhalefeti marjinalize etme tehlikesi doğuracaktır.

Norveç Mülteci Konseyi Başkanı Jan Egeland’ın söylediği gibi: “Yaptırımların kısa vadede savaşı durduracağını düşünmüyorum. Savaşı kısa vadede durduracak olan diplomatik inisiyatiflerdir.” Haklı.

Şimdi derhal bir ateşkese ve daha kapsamlı meseleler hakkında müzakerelere gerek var. Bunun anlamı, savaşı durdurmak için daha fazla askeri kuvvet değil acil diplomasidir. Her savaş nihayetinde diplomasiyle son bulur. Mesele, diplomatlar durdurana dek savaşın, ölümlerin ve insanların yerinden olmasının ne kadar süreceğidir.

Diplomasi daha derin bir barışa yol açabilir

Öyleyse diplomasi nasıl ilerleyecek?

Öncelikle savaşı durdurmak için derhal bir ateşkes ilan edilmeli. Bunun için Rusya’nın birliklerini ve silahlarını Ukrayna’dan çekmesi gereklidir.

Fakat müzakereler her iki tarafın da bir şeyler vermesi demektir. Dolayısıyla, NATO ve ABD ağır silahlarını ve füzelerini Rus sınırından çekmeyi kabul etmeli, NATO’nun uzun süredir kapalı kapılar ardında kabul ettiği şeyi, yani öngörülebilir gelecekte Ukrayna’nın askeri ittifaka katılmayacağını kamuoyu önünde onaylamalıdır.

Birleşmiş Milletler (BM) ve (Rusya, Ukrayna, çoğu Avrupa ülkesi ve ABD’yi kapsayan) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü’nün (AGİT) farklı kombinasyonlarla organize edeceği yeni müzakereler, Avrupa’da zaman aşımına uğramış silahların denetlenmesi antlaşmalarının yenilenmesine ve nihayetinde bütün Avrupa’nın nükleer silahlardan arındırılmasına doğru ilerleyebilir.

Bu süreç, NATO’nun “nükleer silahların paylaşımı” operasyonlarının bir parçası olarak ABD’nin Avrupa’da tutulan nükleer silahlarının çekilmesini içerecektir. Çernobil dahil Ukrayna’nın 15 nükleer santralinin herhangi birinde bir kaza riski veya savaşın, dünyanın en büyük nükleer silah güçleri arasında -kazara ya da başka türlü- bir çatışmaya doğru tırmanması tehlikesi, bu savaşa derhal son verilmesinin aciliyetini ortaya koyuyor. Tahayyül edilebilir hiçbir “ulusal çıkar” böyle bir neticeyi doğurabilecek en küçük bir ihtimali göze almaya değmez.

Son derece önemli bir konu olarak, diplomasi uluslararası hukuka dayanmalıdır; Amerikalı yetkililerin bahsetmeyi sevdiği müphem bir “kurallara dayalı düzene” değil BM Şartı’na, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na, silahların denetimi anlaşmalarına ve bu gibi düzenlemelerde mevcut olan uluslararası hukuka.

Ukrayna, kendisinden daha güçlü ülkeler ve bloklar arasında uzun süredir süregiden bir güç mücadelesine sıkışmış bir sınır ülkesidir. Bugün Ukrayna üzerinde çeşitli manipülasyonlar yapılması ve savaşın Ukrayna sınırlarının çok ötesine genişlemesi riski, dünyanın her yanındaki barış savunucuları için bir nesil boyunca ortaya çıkan en büyük zorluklardan birini karşımıza koyuyor.

“Savaş Değil Diplomasi” sözünün krizi sona erdirmek üzere bir slogandan daha büyük bir şeye dönüşmesi bize bağlı.


Phyllis Bennis (1951) Amerikalı yazar, aktivist ve siyaset yorumcusudur. Orta Doğu ve Birleşmiş Milletler’le ilgili meseleler ana ilgi alanıdır. İsrail ve ABD’yi şiddetle eleştirmekte, Filistin haklarını savunmaktadır. Institute for Policy Studies’te Enternasyonalizm Projesi’ni yönetmektedir.

Yazarın son kitapları şunlardır: Understanding the Palestinian-Israeli Conflict: A Primer (2009); Ending the Iraq War: A Primer (2009); Understanding the US-Iran Crisis: A Primer (2009); Ending the US War in Afghanistan: A Primer (2010); Understanding ISIS and the New Global War on Terror: A Primer (2015).