Artizan Kültür-Sanat Çalışması’nda, Aralık sonu ile Ocak sonu arasında kültür-sanat alanında yaşanan gelişmeleri konu aldığımız tartışmalardan yola çıkarak hazırladığımız yazımızda; 2020 boyunca yaşanan ve tüm sene boyunca gündemimizde olup yazılarımızda yer alan “pandeminin kültür-sanat alanında yarattığı tahribat”a; bu alanlarda ortaya çıkan küçüklü büyüklü örgütlenme/sendikalaşma çabalarına; pandemiden dolayı seyircisiyle canlı buluşmalar yaşayamayan gösteri sanatları icracılarının kurumlar, özel tiyatrolar, belediyeler aracılığıyla ya da kişisel çabalarla ürünlerini hangi “dijital kanallar”da, nasıl sergilediğine yer vereceğiz.

Gösteri Sanatlarının Durumu – Örgütlenmeler, Sendikalar

Pandeminin başlamasıyla, sanatı -genelde olduğu gibi- “ilk krizde vazgeçilen/iptal edilebilen, bir toplumsal ihtiyaç, kamusal bir hizmet olarak görmeyen” devlet bakışı, gösteri sanatıyla uğraşanları, hayatını sadece bu yolla idame ettirenleri çok zor durumda bıraktı. Sene boyunca Artizan Kültür Sanat Çalışma Grubu olarak yaptığımız değerlendirme toplantılarının önemli bir gündemi bu oldu. Bu toplantıda; müzisyenlerin ve tiyatrocuların geldikleri nokta, irili ufaklı örgütlenmeler, sendikal girişimler konuşuldu.

  • Müzisyenler

Pandemiyle birlikte müzisyenlerin aslında ne kadar “örgütsüz” olduğu bir kez daha idrak edilmiş oldu. Bunun en net göstergesi, birçok müzisyenin çaresizlikten, geçim sıkıntısından dolayı enstrümanlarını satmaya başlaması, daha da kötüsü 100’ü aşkın müzisyenin intihar etmesiydi. Tek başına meslek birlikleri, müzisyenler için bir hak arama platformu olamazdı; nitekim bu birliklerin “müzisyenler adına hak arama” konusunda yetersiz kaldığı görüldü. Kültür Bakanlığı da, müzisyenlerin meslek birlikleri aracılığıyla iletilen taleplerini “vatandaşlık hakkı” olarak görmeyip bir nevi “sus payı” ile bu talepleri geçiştirdikçe, herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda bırakıldı. 

Bu vesileyle müzik emekçileri, eğlence sektöründe çalışanlar farklı çatılar altında bir araya gelmeye, adını ilk kez duyduğumuz örgütlenmeler oluşturmaya ya da ses çıkarmaya başladılar: MÜZİK-SEN (Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası), TEHİS (Turizm Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası), BİRLİK-SEN (Birlik Sendikası), Sokak Sanatçıları Derneği, AÇEYDER (Akdeniz Çukurova Eğlence Yerleri Derneği), İstanbul Müzik ve Sahne Sanatçıları Derneği gibi dernek ve sendikalar..

Bu dernek ya da sendikaların bildirilerinde, çağrılarında genelde bir araya gelme, örgütlenme temaları olsa da, ortaklaşılan noktanın genel anlamda “devletten destek isteme” olduğu görülüyor. Bu haklı bir talep, bir vatandaşlık hakkı olsa da başka çözüm yollarının zorlanması gerektiği açık. Sponsorluklar aracılığıyla prodüksiyonlar gerçekleştirip gelir elde yolları zorlanmalı.

  • Tiyatrocular

Yine pandeminin başlamasıyla ilk “iptal edilen/vazgeçilen” ve toplumun diğer kesimleri gibi devletten asla anlamlı bir destek görmeyen, fakat “örgütlülük / bir araya gelme” konusunda müzisyenlerden bir adım önde olan tiyatrolar, Kooperatif, Tiyatromuz Yaşasın, TİYAP, Oyuncular Sendikası gibi yapılar içinden örgütlenmeye ve taleplerini dile getirmeye başladı / devam ettiler. Başlarda bu talepler görece ses getirici kampanyalarla (örn. Tiyatromuz Yaşasın imza kampanyası) ve kurulan ağların tabanlarıyla, tiyatro seyircisiyle bağlantılı ilerlerken, bir süre sonra sadece Kültür Bakanlığı’na endeksli ve Bakanlık’la görüşen kişilerin güdümünde ilerlemeye başladı. Her bir örgütlenme için farklı yapılanmalar, niceliksel ve niteliksel durumlar söz konusu; fakat gelinen noktada, temelde maalesef zaten anlamlı bir destek vermeyip talepleri geçiştiren devlet karşısında, yetinmeci yahut sessiz kalan yapılar söz konusu. 

‘Online’ Gösteriler; Askıda Sanat; Dijital Alan

  • Tiyatrocular

Yasakların ağırlaşmasıyla birlikte tiyatrolar canlı yayınlar, bant yayınlar, dijitalde yayınlanan kısa oyunlar ve dijital alanda gerçekleşen festivaller ile sınırlı sayıda da olsa canlı/interaktif oyunlar yapmaya başladı. “Sus payı” olarak gördüğü devlet yardımlarından yararlanmayan, yararlanamayan ya da yararlanabilse bile bununla mali yapısını asla sürdüremeyecek mekân ve repertuvar tiyatroları, yasakların artmasıyla beraber belli dijital mecralarda seyirciyle buluşarak tiyatral ve ekonomik faaliyetlerini sürdürmeye başladılar.

Naklen yayınlar bu anlamda göze çarpan örnekler; mesela “Sahneden Naklen” adını verdiği yayın programının hem Moda Sahnesi’nin hem de programa aldığı toplulukların mali ve sanatsal faaliyetini tekrar harekete geçirici bir etkisi oldu. Giderek daha iyi oyun çekimleri yapılmaya başlandı. Böylelikle seyirci, hem maddi manevi dayanışmayı yükseltme hem de salonlardan uzak kaldığı bu dönemde, sahnelendiği anda performansı seyretme şansı yakalamış oldu. (Yeri gelmişken, Moda Sahnesi’nin “Sahneden Naklen” etkinliklerinde bir süre sonra müzisyenlere de yer vermeye başladığını ekleyelim.)

Bant yayınlar yahut tiyatro oyunlarının daha iyi kayıtları -naklen yayınlar kadar ilgi görmese de- devam ediyor. Ayrıca pandeminin başından beri, sosyal medya kanallarında, öncelikle de YouTube’da yayınlanmak üzere tiyatral içerikler oluşturan tiyatrolar var: BGST Tiyatro’nun, Zorlu Dijital Sahne’nin, İş Sanat’ın yayınları örnek gösterilebilir. İKSV, Fringe gibi festivaller de dijitalde örgütlendi. Henüz çok yaygınlaşmasa da bazı canlı tiyatral yayınlar yapıldı.

Peki, dijitalden yayınlanan bu gösterileri biz nasıl değerlendirdik? Öncelikle, evden izlemenin yarattığı yalnızlık duygusunun seyirci reaksiyonlarına yansıdığı söylenebilir. Uzakta olanlar için bu gösterimler bir avantaj; ancak bu, tiyatronun bir ‘halk forumu’ olması özelliğini değiştiriyor. Seyirci açısından film izlemeye yakın bir deneyim olduğu, zaman zaman konsantrasyonun düşebildiği gözlemi var. 

Oyuncu(lar) açısından da, kameraya oynamak sahnede ortaya çıkan atmosferi farklılaştırabiliyor. Mikrofon sebebiyle vokallerde patlamalar oluşabiliyor; farklı vokal kullanımları için mikrofonla prova yapmak lâzım. Gösterimler öncesinde, kamera açıları üzerine de hazırlık yapmak gerekiyor. Planları önceden çalışmak, dijital platformlar için yapılacak üretim dilini bulmak önemli. 

  • Müzisyenler

Pandemi döneminde dünyanın ileri gelen festival ve organizasyon kuruluşları ‘online’ festivaller düzenlemeye başladı. Hatta bu festivallerin bir kısmı ücretli, bir kısmı ücretsiz olarak müzikseverlerle buluştu. Bu süreçte sadece kurumlar değil müzisyenler de kendi olanakları ile birçok ‘online’ yayın platformunda sahne performanslarını göstermeye başladı. Bununla kalmayıp iyi prodüksiyonlarla dış çekimler gerçekleştirmeye başladılar.

Moda Sahnesi, İş Sanat, İKSV, Zorlu gibi kültür-sanat kurumlarının yanı sıra, CHP’li belediyelerin de dijital platformlarda yayınlanmak üzere çektikleri konserler, müzisyenlere bir nebze de olsa nefes aldırmış durumda.

Tıpkı tiyatrocular gibi, müzisyenlerin de “seyircisiz konser” konusunda belli çalışmalar, farklı önhazırlıklar yapması gerekiyor. Bu döneme hazırlıksız girilmiş olsa da şu anki platformlara adapte olmak, oralarda mümkün olduğunca var olmak gerektiği konusunda ortak görüş var.

Özetle; müziğin pandemi koşullarında dijital alana zorunlu göçün sadece bir geçiş dönemi olmadığı, yöntem ve içerik açısından kalıcı sonuçları olacağı tahmin edilebilir. Bu anlamda tiyatro & müzik alanında yaşanan bocalamaların ilk bölümü asgari teknik donanım ve bilgi-beceri altyapısı ile ilgili olsa da, dijital alan özelinde hâlâ bir üslup tartışması yaşandığı söylenebilir. Pandemi sonrasında internet, teknolojiye ulaşım, görsel ve işitsel alanın dijitalleşmesi kültür-sanat kamuoyunda yükseliş gösterse de bunun seyirci açısından sonuçları henüz yeteri kadar test edilmemiş görülüyor. Yani, ‘online’ (senkron) dijital etkinliğe katılan seyircilerin pandemi sonrasında da bunu tercih edip etmeyeceği bir muamma. 

Önümüzdeki Süreç – Dijital Dünya

Dijital dünyadaki değişim bu süreçten sonra da gelişim gösterecek.  Festivallerde hibrit modeller gelişecek. Gain ve Exxen gibi dijital alanların sayısında artış yaşanabilir. Clubhouse vb. ses içeriği platformlarında da yaygınlık ve gelişim öngörülüyor. Dijitalleşme, Netflix, Gain, Exxen gibi platformlar aracılığıyla kendi içinde ana akım oluşturmaya başlıyor. Uzun vadede dijital mecralar, dram sanat ve politika alanında veri elde ettiğimiz kaynaklara evrilebilir.