Bu yazı 20 Aralık 2023 – 2 Ocak 2024 tarihli haber akışı dikkate alınarak hazırlanmıştır.

İÇ POLİTİKA

Tarikat ve Hilafet Tartışmaları

Milli Eğitim Bakanının tarikatlarla ilgili sivil toplum değerlendirmesi yapması ve bundan sonra da protokol yapılacağını açıklaması tepkilere neden oldu. Pek çok kesim yanında TÜSİAD’da bu konuda açıklama yaparak tepki gösterdi. Bilindiği gibi çok uzun süredir MEB, Vakıf ya da dernek tüzel kişiliklerine sahip ve tarikatlara bağlı olduğu bilinen kurumlarla protokoller yapıyor. Bu protokollerle tarikatlar, eğitim kurumlarına girebiliyor ve öğrencileri kendi çalışmalarına dahil edebiliyor. Bakan, bundan sonra da bunun devam edeceğini duyurdu. Ancak tarikat tartışmaları burada bitmedi. FOX TV’de yayınlanan “Kızıl Goncalar” dizisi, tarikatların iç işleyişi, devletle kurduğu ilişkiler ve kadınlara yönelik davranışları açısından eleştirel bir yaklaşım ortaya koydu. Elbette tepkiler gecikmedi.

RTÜK “Kızıl Goncalar” dizisiyle ilgili pek çok şikâyet geldiğini dile getirerek inceleme başlattığını duyurdu. Bunun ardından dizinin, çekim için izin aldığı mekanlar bu izinlerini iptal ettiler. Diziye ve muhalif kanallara cezalar gecikmedi. RTÜK, çeşitli nedenlerle tüm muhalif kanallara cezalar yağdırırken, Kızıl Goncalar dizisine de iki kez program durdurma cezası verdi. TELE 1’e ise Yılmaz Güney’in anıldığı programda suçu ve suçluyu övme nedeniyle para cezası verildi. Kadir Has Üniversitesinde, bir akademisyenin mescide gelenlerin ayakkabılarını kendi odasının önüne koymalarına tepki göstermesi üzerine bir linç kampanyası başlatıldı. Akademisyenin ayakkabılarıyla mescide girdiği iddiasıyla yandaş medya linç kampanyasına önderlik etti.

30 Aralık tarihinde bir kişi Anıtkabir’de “Kahrolsun Cumhuriyet, şeriat gelecek. Lanet olsun Cumhuriyete” sloganları attı. Görüntüler sosyal medyada yayınlanınca bu kişinin tutuklandığı bilgisi verildi. 1 Ocak sabahı ise Galata Köprüsünde yapılan Filistin Mitingi Hilafet çağrılarına sahne oldu. İstanbul Barosu Hilafet çağrısı yapanlarla ilgili derhal işlem başlatılması gerektiği açıklamasını yaptı. Miting sırasında hilafet bayrağı taşıyan kişiye tepki gösteren bir genç yumruk atınca önce gözaltına alındı ve sonrasında tutuklandı. Bu olay da sosyal medyada ciddi tartışmalara neden oldu.

Sadece on beş gün içinde yaşanan bu tarikat-hilafet tartışmaları dikkat çekici. Türk-İslamcı rejimin, İslamo-Faşist yapıların istedikleri gibi gövde gösterisi yapmasına izin verdiği ve bu kesimlere karşı en ufak bir eleştiriyi dahi cezalandırdığı açıkça görülüyor. Bununla beraber, tartışmaların bizzat AKP tarafından kışkırtıldığı ve böylece seçimlere giderken yeniden laik-dindar kutuplaşması yaratılmak istendiği yorumları yapıldı. Ancak bunun AKP dışında geliştiği ve başka cevreler tarafından oluşturulduğu şeklinde bir görüş de mevcut. Bu görüşü savunanlar; tartışmanın yüksek siyaset alanında yaşanan Türkçü kanatla İslamcı kanat (ya da Erdoğan) arasındaki gerilimin yansıması olduğunu dile getiriyorlar. İktidar ortağı olan bu iki kanadın bir güç savaşı içinde olabileceğini vurgulayanlar da var. Yine bu tartışmaların, esas olarak devletin tarikatları ehlileştirme çalışması olduğu yönünde yorumlar da mevcut.

Bütün bu tartışmalara bakıldığında, savaştan çok ciddi bir güç mücadelesi olduğu söylenebilir.  Tarikatların son yıllarda, bürokraside, eğitim alanında ve ekonomide kapladıkları alanı genişletmeleri belirli çevreleri rahatsız etmişe benziyor. Yine bu tartışmaların, Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde elli birden vaz geçilmesi gerektiği açıklamalarından sonra yükselmesi de ilginç bir veri olarak duruyor. Bilindiği gibi, Bahçeli, yüzde elli birin düşürülmesi gibi bir teklifi asla kabul etmeyeceklerini açıklamış ve tartışma orada kapanmıştı. Ancak tartışma bitmemişe benziyor. Erdoğan’ın, yüzde elli bir zorunluluğunu kaldırarak, MHP’den ve dolayısıyla da Türkçü kanattan kurtulmak istediği konuşuluyor. Dolayısıyla da Türkçü kanat, tarikatlar ve hilafet meselesi üzerinden AKP’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor olabilir. Yine Suudi Arabistan’da oynanacak Süper Kupa maçının, Atatürk tişörtleri, İstiklal Marşı gibi simgeler üzerinden iptali Erdoğan’ı zor durumda bırakmış gibi görünüyor. Zaten Erdoğan bu olayı doğrudan “sinsi operasyon, açık bir sabotaj girişimi” olarak değerlendirdi. Ancak bu sabotajı kimin yaptığına dair bir işaret vermedi.

Suudi Arabistan’da oynanması planlanan Süper Kupa maçının iptali önemli tartışmalara yol açtı. Erdoğan, muhalefetin olayları istismar ettiği açıklamalarını yaptı. Erdoğan ayrıca Suudi Arabistan’ın kardeş ülke ve önemli bir ortak olduğunu vurguladı. Yandaş basın olayın ardından Fenerbahçe başkanı Ali Koç’u hedef alarak, Koç’un olayı provoke ederek maçın oynanmasını engellediğini ve bu olayın sorumlusunun Ali Koç olduğunu yazdı. Ali Koç katıldığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen suçlamalara belgelerle cevap vererek tek suçlunun Türkiye Futbol Federasyonu olduğunu söyledi. Galatasaray’dan ise herhangi bir açıklama gelmedi.

AYM’ye Darbe

AYM ikinci kez Can Atalay’la ilgili ihlal kararı verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ikinci kez karara uymayarak dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Bu kararla, Anayasa açıkça bir kez daha çiğnenmiş oldu. Böyle bir uygulamanın başta MHP olmak üzere AKP iktidarı tarafından da desteklendiği, kamuoyuna yansıyan demeçlerle açıkça ortaya çıkmış durumda. Diğer taraftan AYM’nin önünde binlerce norm denetimi ve hak ihlali temelli bireysel başvuru dosyası bulunuyor. Anayasa kurallarının bağlayıcılığını tartışmaya açan, anayasal bir kuruma darbe niteliğindeki bu uygulamanın, HDP kapatma davası, Demirtaş ve Kavala’nın bireysel başvuru dosyalarına da etki etmesi beklenebilir. Devleti kontrol eden güçlerin, başta Kürt meselesi ile ilgili konular olmak üzere, kırmızı çizgilerinin AYM tarafından aşılmasına tahammüllerinin olmadığı, bu uğurda gerekirse AYM’yi kapatmayı bile gündeme alabilecekleri anlaşılıyor. Hukuksal denetim alanında, yargının değil, siyasal iktidarın veya güdümündeki “yargı mercilerinin” yetki ve görev sınırlarının dışına çıkarak son sözü söylediği ve Anayasa’nın bir kısmının ortadan kaldırıldığı bu koşullarda, AYM’nin etkili bir iç hukuk mercii olup olmadığı ve anayasal rejimin niteliği önümüzdeki günlerde tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.

Hak İhlalleri

Son on beş gün içinde yine pek çok hak ihlali gündeme geldi. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

Abdullah Öcalan’a yönelik olarak yıllardır süren tecrit nedeniyle başlatılan dönüşümlü açlık grevi 31’inci gününe girerken Sabahat Tuncel de açlık grevine başlayacağını duyurdu.

Diyarbakır Cezaevinde Kürt tutuklulara yaptığı işkencelerle bilinen Esat Oktay Yıldıran’ın isminin İzmir’de bir okula verilmesi tepkilere yol açtı. MEB bunun kabul edilemeyecek bir hata olduğunu söyleyerek bu işlemin iptal edildiğini duyurdu. Bu durumu, 1980’li yıllarda Kürtlere insanlık dışı işkenceleri yapan zihniyetin ve kadroların hala devlet içinde aktif olduğunu göstermesi açısından önemle vurgulamak gerekiyor.

BİRTEK-SEN üyesi Özak Tekstil işçilerinin 27 Kasım’da başlattıkları direniş devam ederken, Diyarbakır’da 60 tekstil işçisi daha başka bir sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldılar. Mahkeme Özak Tekstil işçilerinin fabrika yakınında eylem yapmasını yasakladı.

“Bakur” belgeseli nedeniyle mahkeme, Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na hapis cezası verdi.

DEM Parti gençlik Meclisi Olağan Kongresinden sonra en az 30 kişi göz altına alındı.

Önceki dönem değerlendirmelerimizde de sıkça vurgulandığı gibi pek çok Kürt siyasetçi, infaz süreleri dolmuş olmasına rağmen, hukuka aykırı olarak hala serbest bırakılmıyor.

Kürtlere ve Kürt siyasetçilere dönük hak ihlalleri on yıllardır sistematik olarak devam ederken, otoriter devlet anlayışının yeni bir Anayasa hazırlığı içinde olduğu anlaşılıyor. 12 Eylül askeri darbesinin, örgütlü toplumu yok ederek inşa ettiği devlet kontrolündeki muhalefeti bile fazla bulan “Türk tipi başkanlık sistemi”, artık daha otoriter ve daha Türk-İslamcı bir anayasaya ihtiyaç duyuyor. Anayasa Mahkemesi üzerinden yaratılan kriz bu doğrultuda bir işaret olarak anlaşılabilir. Türkçü ve İslamcı kanatlar, daha otoriter bir anayasa üzerinde anlaşmış görünseler de yüzde elli bir gibi meselelerle ilgili bir uzlaşma yok gibi görünüyor. Bu uzlaşma sağlandığında, hak ihlallerini yasallaştıran, kadın haklarını budayan, otoriter bir anayasa teklifiyle karşılaşacağız gibi görünüyor. Tarihimizin en sağcı meclisinin, bu uzlaşma sağlandıktan sonra, anayasa teklifini meclisten geçirmesi uzak bir ihtimal değil.

Diğer Başlıklar

12 Askerin hayatını kaybettiği saldırıdan sonra dört parti ortak açıklama yaparken CHP buna katılmayacağını bildirdi. CHP ayrı bir bildiri yayınladı. Yıllardır bu bildirilerin imzalandığını ve AKP’nin bunu propaganda aracı olarak kullandığını söyleyen CHP’nin yayınladığı bildirinin, farklı bir bakış açısı içermediği söylenebilir. Olayın duyurulduğu ilk iki gün, televizyona çıkan bazı asker emeklileri, orduyu eleştirdiler. Yandaş basın, milliyetçi propaganda üzerinden meseleyi gündemleştirirken, birkaç gün sonra olayın ört bas edildiği ve gündemden düşürüldüğü görüldü. DEM parti ise Kürt meselenin barışçıl çözümü için yeniden müzakere çağrısında bulundu. CHP genel başkanı Özgür Özel’in katıldığı asker cenazesinde yeni bir provokasyon girişiminde bulunuldu.

Selahattin Demirtaş’ın Kobane Davası sürecinde yaptığı savunma önemli ölçüde gündem oldu. Bu sırada babasını kaybeden Demirtaş, hükümetten hiçbir şey istemeyeceğini belirterek babasının cenazesine katılmayacağını açıkladı. Demirtaş, Millî Mücadele döneminde kurulmuş ittifakın Kürtler tarafından değil Kemalist rejim tarafından bozulduğunu ve sorumluluğun Kürtlerde olmadığının altını çizdi. “Kendimi Şeyh Said’in torunu olarak görüyorum. Ben Kürdüm, anavatanım Kürdistan’dır, her iki kimliğim onurdur, kimse bu değerleri yargılayamaz” diyen Demirtaş, ölümlerin durması için müzakere sürecinin yeniden başlaması gerektiğini belirterek, Öcalan’ın müzakerenin tarafı olduğunu söyledi. Demirtaş’ın savunması devam ediyor.

EKONOMİ

Borsa İstanbul’daki düşüş

Faizlerin düşük tutulup enflasyonun hızla arttığı ve dövizin Merkez Bankası eliyle baskılandığı bir ortamda gayrimenkul piyasası da doygunluğa erişince tasarruf sahipleri, ellerindeki birikimleri döviz yerine borsaya yatırmaları konusunda bizzat iktidar tarafından yönlendirilmişlerdi. Önceki Maliye Bakanı Nebati’nin çağrılarıyla borsadaki yatırımcı sayısında da ciddi artışlar yaşandı. Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre 15 Ocak 2021 itibariyle Borsa İstanbul’daki yatırımcı sayısı 2.002.873 kişi iken bu sayı 31 Ekim 2023’te zirve noktası olan 8,56 milyona ulaşmıştı. Bu her on kişiden birinin borsada alım-satım yaptığı anlamına geliyor. Özellikle son cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaşanan yükselişlerin de bunda etkisi oldu. Ancak haber taramasına konu olan ve yılın son işlem haftasını da kapsayan dönemde borsada ciddi düşüşler yaşandı. 22 Aralık 2023 Cuma kapanışında 8 milyon 486 bin 149 olan yatırımcı sayısı 25 Aralık 2023 Pazartesi kapanışta 8 milyon 50 bin 720’ye düştü. Bu bir günde toplam yatırımcı sayısında yüzde 5’lik bir düşüşe işaret ediyor. Borsada işlem gören şirket sayısı da 651’e çıkmış durumda. Bu sayı 1 Aralık 2022’de 482 idi. Diğer bir deyişle son 13 ayda 169 yeni şirket borsada işlem görmeye başlamış. Yabancı yatırımcı sayısının tarihin en kötü seviyelerinde olduğu borsada, denetimlerin yetersizliği ya da bilerek serbest bırakılışı sonrasında derinliği olmayan hisselerde ciddi fiyat dalgalanmaları birkaç kişi tarafından kontrol ediliyor. Özellikle halka arzlardaki tavan-tavan açılışlar sonrasındaki yüksek kazanç hikayeleri ile bir anlamda cazibe merkezi yapılan borsada, olan yine küçük yatırımcıya olmuş görünüyor. Yine de son dönemde yaşanan düşüşlerin, pandemi sonrası sürekli yükselen neredeyse tek borsa olan Borsa İstanbul’u yabancı yatırımcı için yeniden cazip fiyatlara getirdiği de yapılan yorumlar arasında. Ancak dolar bazında bakıldığında borsa endeksinin 2013 yılındaki tepe noktasının neredeyse yarısına indiği halde hala yabancı sermaye için bir cazibe yaratmaması da sorunun sadece fiyat olmadığını gösteriyor.

Vergi teşvikleri

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İstanbul’da üçüncüsü düzenlenen Finansın Geleceği Zirvesi’nin kapanışında gerçekleştirdiği sunumda Orta Vadeli Program (OVP) ve enflasyon hedeflerini anlatırken 2024 yılında yapılacak destekler ve teşvikler çerçevesinde 2,2 trilyon TL vergiden vazgeçileceğini vurguladı.

Önümüzdeki dönemde kamu ihaleleri, borsa ve vergi indirimleriyle yaratılan servet transferlerini detaylı olarak inceleyeceğiz.

DIŞ POLİTİKA

Ortadoğu’da İsrail odaklı gerilim devam ediyor

Gazze’de savaş üçüncü ayını doldururken, savaşın bölgeselleşmesi ihtimali de giderek yükseliyor. İsrail’in Suriye, Lübnan ve İran hedeflerine yönelik saldırıları artarken, bölgesel savaşı tercih etmediğini duyuran ABD İsrail’e karşı caydırıcı bir konum almıyor.

Gazze savaşı, İsrail ablukası

Son iki haftada İsrail’in soykırıma varan saldırıları şiddetlenerek devam etti. İsrail’in Er-Rimal Mahallesi’nde 11 silahsız Filistinli, ailelerinin gözleri önünde öldürülmüştü. BM İsrail’den, güvenlik güçleri tarafından işlendiği iddia edilen bu cinayetlerin soruşturulmasını talep etti. Oxfam, İsrail’in saldırılarında 20 bini aşkın kişinin öldüğü Gazze’de nüfusun yüzde 90’ından fazlasının açlık çektiğini bildirdi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde dört kez ertelenen Gazze tasarısı kabul edildi. Tasarıdan çatışmalara ara verilmesi çağrısı çıkarılırken, insani yardımlar için acil adım atılması çağrısı yapıldı. UNRWA yetkilisi Juliette Touma, İsrail ablukası ve saldırı altındaki Gazze’de insani kriz yaşandığını söyledi. Touma, “Gazze’deki mevcut durum ürpertici. Nüfusun dörtte biri açlıktan ölüyor” dedi. İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırıda Filistinli gazeteci Muhammed Ebu Huveydi hayatını kaybetti. 7 Ekim’den beri devam eden saldırılarda ölen gazeteci sayısı 100’e yükseldi. İsrail ordusunun Gazze’nin orta kesimindeki El-Magazi Mülteci Kampı’nda sivillerin yaşadığı evlere yönelik düzenlediği hava saldırısında en az 70 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. İsrail’in Emel Hastanesi’nin önüne düzenlediği bombardımanda ilk belirlemelere göre 18 kişi öldü. Gazze’de öldürülen Filistinli sayısı en az 21 bin 320’ye çıktı, İsrail’in askeri kayıpları artarken Gazze’deki Hamas lideri Sinvar İsrail’in 5 bin kayıp verdiğini söyledi.

Savaşın bölgeye yayılması korkusu oluşturan gelişmeler

  • Diğer taraftan İsrail’in saldırılarını Lübnan ve Suriye’deki hedeflere doğru genişlettiği ve İran Direniş Ekseni ile İsrail-ABD arasında çatışmaların arttığı görülüyor. İsrail’in Suriye’ye düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları komutanlarından Razi Musavi öldürüldü. Hizbullah İsrail’e son günlerde rekor sayıda füze fırlattı ve SİHA gönderdi.
  • İran destekli Direniş Ekseni’nin Yemen ayağını oluşturan Şii Husilerin (Ensarullah Hareketi) Gazze Savaşı’na misilleme olarak Kızıldeniz’de İsrail bağlantılı gemileri hedef almasının denizcilik ve petrol devlerinin rota değiştirmesine yol açması üzerine ABD bölgede deniz gücü koalisyonu oluşturdu. ABD’nin 10 Husi savaşçıyı öldürmesi ve İngiltere’nin müdahale tehdidinin ardından İran’ ait “Elburz” adlı savaş gemisi Babu’l Mendeb Boğazı’ndan geçerek Kızıldeniz’e girdi. İsrail, Beyrut’taki Hamas ofisini İHA ile hedef aldı. Saldırıda Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri ile birlikte 6 kişi öldü, 11 kişi yaralandı. Saldırının ardından Blinken’in İsrail ziyareti ertelendi.
  • Lübnan Başbakanı Necip Mikati, Beyrut’ta Salih el-Aruri’yi öldüren İsrail’i Birleşmiş Milletler’e şikayet etme talimatı verdi. İran saldırıyı kınarken, BM ise taraflara ‘itidal’ çağrısı yaptı.
  • İran’da Kasım Süleymani’nin mezarı yakınlarında yaşanan peş peşe patlamaların ardından en az 103 kişi öldü, 211 kişi yaralandı. Patlamalar sırasında, Süleymani için anma töreni düzenleniyordu.
  • ABD ve Batı’nın İsrail’e dönük açık desteği devam ederken İsrail’e yönelik uluslararası tepkiler başta Güney Afrika Cumhuriyeti olmak üzere bazı merkez dışı devletlerle sınırlı kalıyor. ABD’nin, Gazze’ye saldırıların başladığı 7 Ekim’den bu yana İsrail’e silah yüklü 20 gemi ve 230 uçak gönderdiği öne sürüldü. Biden yönetimi, İsrail’e silah satmak için ABD Kongresi’nin onay sürecini ikinci kez atladı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın M107 Kundağı Motorlu Obüs için 155 mm top mermileri ve ilgili ekipmanların İsrail’e Kongre incelemesi olmaksızın satışını onayladığını duyurdu.

Türkiye’nin savaşa yaklaşımında İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkileri gözden geçirmek yerine iç ajitasyon malzemesi üretme çabası öne çıkıyor. Milli İrade Platformu’nun öncülüğünde yeni yılın ilk günü ‘Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet’ adıyla Galata Köprüsü’nde düzenlenen etkinlikte seküler toplumu düşmanlaştıracak bir dil kullanıldı.

Pençe-Kilit operasyonu sahasındaki gelişmeler

Milli Savunma Bakanlığı, Irak’ta PKK’ye yönelik askeri harekatta yaşanan çatışmada 6 askerin yaşamını yitirdiğini açıkladı. İlerleyen saatlerde resmi olarak açıklanan kayıp sayısı 12 olarak güncellendi. TBMM’de iktidar partileri ortak bir meclis bildirisi yayımlamayı görüşürken CHP buna katılmayacağını bildirdi. CHP partisi sözcüsü Deniz Yücel, 12 askerin hayatını kaybetmesinin ardından yaşanan ‘ortak bildiri’ tartışmasına ilişkin, “Ankara’da şehit cenazesi varken Meclis’te mangal partisi yapanlar bize bildiri dayatamaz” dedi. Diğer taraftan CHP’nin savaşı durduracak köklü çözümlere dair herhangi bir görüş ifade etmediği, fiiliyatta iktidar cephesinden ayrı düşmediği görüldü.

Bu arada Toplumsal Barışı İnşa Timleri (CPT) Üyesi Kameran Osman, Rojnews’e verdiği röportajında Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde düzenlediği saldırılarda 2023 yılında 11 yurttaşın katledildiğini bildirdi. Reuters’a konuşan güvenlik kaynakları, ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon üssünün yakınlarında bulunan Erbil Uluslararası Havalimanı üzerinde bir İHA’nın düşürüldüğünü bildirdi.

Rojava-Şengal bölgesindeki çatışmalar devam ediyor.

İsrail’in Gazze saldırılarının Suriye’deki ABD üslerine dönük saldırılara neden olduğu görülüyor. Bölgede Türkiye’nin SDG /PYD kontrolündeki bölgelere dönük SİHA saldırıları da devam ediyor. Suriye’nin Irak sınırına yakın bölgesindeki ABD üssüne roketlerle saldırı gerçekleştirildi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Rûdaw’a yaptığı açıklamada “Suriye’nin kuzeyinde sivilleri yaralayan, öldüren ve sivil altyapıya zarar veren son saldırılardan endişe duyuyoruz” dedi. Şengal Özerk Yönetimi, Xanesor kasabasının Mezargeh bölgesine bağlı Kora Simoqya alanındaki su kuyusunun Türkiye’ye ait SİHA’larla 3 kez bombalandığını, saldırı sonucunda 5 işçinin öldüğünü, 2 işçinin de yaraladığını duyurdu. ABD’nin Suriye’deki Harab Cir Havalimanı’nda bulunan üssü füzelerle hedef alındı. Rojava’nın Haseke kentinde, ABD güçlerinin konuşlandığı Şeddadi Üssü’ne insansız hava araçlarıyla (İHA) saldırı gerçekleştirildi. Saldırıyı Irak’ta Şii grupların oluşturduğu “İslami Direniş” üstlendi.