Bu değerlendirme yazısı yazılırken linkte bulunan haber akışından faydalanılmıştır

İç Politika

Seçim Süreci ve Sonuçları

Seçimlerin ikinci tura kalmasıyla birlikte muhalefet cephesinde önemli sayılabilecek gelişmeler oldu. Kemal Kılıçdaroğlu milliyetçi-sağ seçmenin oylarını olmak için Zafer Partisi başkanı Ümit Özdağ ile protokol imzaladı. Yapılan protokolde iki önemli nokta öne çıktı: Birincisi, Kemal Kılıçdaroğlu daha öncesinde kamuoyuna açıkladığı kayyım politikasına son vereceği vaadinin tersi yönde bir karara imza attı. İkinci olarak da milliyetçi söylemi öne çıkardı ve Suriyeli mültecilerle ilgili söylemlerini daha da sertleştirdi. Geniş muhalefet cephesinde ise bu duruma yönelik tutarlı bir eleştiri geliştirilmedi ve herhangi bir tavır almadan ikinci turda da Kılıçdaroğlu’na destek verilmeye devam edildi. Kürt illerinde ikinci turda seçime katılım oranındaki düşüşte bu durumun etkili olduğu söylenebilir. Millet İttifakı ve Emek ve Özgürlük İttifakında, seçimlerin ikinci tura kalmasıyla birlikte bazı iç tartışmalar başladı ancak bu tartışmaların tümü ikinci tur sonrasına ertelendi. Her iki ittifak da ikinci tur seçimlerine moralsiz ve düşük motivasyonla girdi. Muhalif seçmenin motivasyonunu yükseltecek çalışmalar yapılmadı. İkinci haftadan itibaren toparlanma görüntüsü verilse de bu genel sonucu değiştirmeye yetmedi.

AKP ve Cumhur İttifakı seçim sürecinde devletin bütün imkanlarını kendi lehine kullanmıştı. Hakkında sahte montaj videolar üretildi ve bunlar Erdoğan ve yardımcısı İbrahim Kalın tarafından açıkça savunuldu. Birinci turda % 5 oy alan Sinan Oğan ikinci tur seçimlerinde Erdoğan’ı destekleme kararı aldı. Bu durum, oy açısından büyük bir anlam ifade etmese de muhalif cephede moral bozukluğunu artırdı.

28 Mayıs pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu yapıldı. Yapılan ikinci tur seçimde R. Erdoğan oyların % 52,14’ünü (27.834,692 oy) Kemal Kılıçdaroğlu ise % 47,86’sını (25.504.552 oy) aldı. Kesinleşen bu sonuçlara göre R. Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. AKP, belki de ilk kez kaybetmeye bu kadar yakındı. Muhalefet yaptığı hatalarla ve en önemlisi seçmenle birebir ilişki kurmaktan uzak durarak seçimi kaybetmeyi başardı. Aday belirleme konusunda yaşanan tartışmalar, siyasi partilerin bütünlüklü bir görüntü vermemesi, terör söylemine ve iktidarın LGBTİ+ yalanlarına karşı bir argüman üretilememesi, sokaktan uzak durulması, seçim çalışmalarının mitingler ve sosyal medya üzerinden yürütülmesi gibi pek çok eksiklik seçimin kaybedilmesine neden oldu. Devletin tüm kurum ve imkanlarıyla Erdoğan’ın yanında olduğu açıksa da doğru bir strateji ve planla bu seçim kazanılabilirdi.

Seçim sonuçlarının netleşmesiyle birlikte iktidar cephesinde ilk açıklamayı MHP genel başkanı Devlet Bahçeli yaptı. Bahçeli ‘önümüzdeki günlerde her şey değişecek, inşallah Türkiye değişmez’ ifadelerini kullandı. Bahçeli’nin bu açıklamasının HÜDA-PAR ile ilgili rahatsızlığından kaynaklandığı yönünde yorumlar yapıldı. Erdoğan ise yaptığı ilk açıklamada LGBTİ+ gündemini öne çıkardı ve Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı. Kılıçdaroğlu ’nu istifaya çağırdı. Bunun yanında, yapılan balkon konuşmasında Selahattin Demirtaş’ı hedef alan Erdoğan’ın sözleri “idam, idam, idam” sloganlarıyla kesildi. Selahattin Demirtaş’a yönelik idam sloganları sonrasında, muhalefet cephesinden yeterli tepkinin verilmediği görüldü.

Muhalefet cephesinden, seçim sonucuyla ilgili farklı değerlendirmeler yapıldı. Akşener ilk açıklamasında, Erdoğan’ın seçimi kazandığını kabul ederek halka umutsuzluğa kapılmama çağrısı yaptı. Kılıçdaroğlu ise, “seçimle başlattığımız yürüyüş sürüyor buradayız” açıklamasını yaptı. Seçim sonuçlarıyla ilgili en büyük eleştiri, muhalefetin sandık güvenliğini sağlayamamasıyla ilgili oldu. Öyle görülüyor ki, muhalefet cephesi sandıkların bir kısmında, ıslak imzalı tutanakları bile toplayamamış. Bu durumun bir beceriksizlik mi yoksa CHP içinde yaşanan kasıtlı bir müdahale mi olduğu konusu tartışmalara yansıdı.

Seçim sonuçları Emek ve Özgürlük İttifakı içinde önemli tartışmalara neden oldu. S. Demirtaş yaptığı açıklamada HDP’ye yönelik eleştirilerini sıralayarak siyaseti bıraktığını açıkladı. Partinin önemli isimlerinden Ahmet Türk yaptığı açıklama ile Demirtaş’a destek verdi. Özellikle HDP’nin kendi adayını çıkarmayışı, milletvekili adaylarını belirlerken halkın eleştirilerini dikkate almayışı öne çıkan hususlar oldu. Bu eleştirilere yönelik HDP sözcüsü yaptığı açıklamada Demirtaş’ın adaylığının hukuki durumu nedeniyle değerlendirilmediğini ifade etti. HDP bileşenleriyle bir özeleştiri süreci başlattıklarını ve yeniden yapılanmaya çalışacaklarını açıkladı. HDP’nin isimler üzerinden yapılacak bir tartışmayla değişim ve dönüşüm geçireceğini beklemek doğru değil. İlk tartışmaların parti içi demokratik bir restorasyon hususunda umut verici olmadığı söylenebilir.

Seçim sonuçları CHP içinde de bazı tartışmaları başlattı. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun istifasını isteyen bazı değerlendirmeler yapıldı. CHP kendi içinde bir değişim süreci başlattığını söylese de bu değişimin daha çok yönetim kademesinde olacak gibi görünüyor. CHP, MKYK’da yapacağı değişikliklerle bu süreci netleştireceği açıklamasını yaptı. CHP’de beklenen en önemli değişimin, en azından şimdilik başkanlık makamıyla ilgili olduğu görülüyor. İmamoğlu’nun CHP’nin başına geçmesi gerektiği yönünde bir kamuoyu baskısı oluştuğu söylenebilir.

Cumhurbaşkanı yeni kabineyi açıkladı. Mehmet Şimşek’in maliye bakanı olarak atanması AKP’nin yüzünü tekrar batı sermayesine döndüğü değerlendirmelerine yol açtı. Kabine bir taraftan Batı’ya göz kırpıp, özellikle ekonomi alanında neoliberal politikalara yöneleceği gibi işaretler verse de Türk-İslamcı otoriter rejimden dönüleceğine dair en ufak bir işaretin bile olmadığını söylemek gerekiyor. Bununla birlikte AKP’nin HÜDA-PAR hamlesinin sadece seçime dönük bir çalışma olmadığı görülüyor. Önümüzdeki süreçte, HÜDA-PAR ve tarikatlar üzerinden Kürt illerine kaynak aktarılacağı ve Türk-İslamcılığın yedeğinde olan bir Kürt-İslamcılığının geliştirilmeye çalışılacağı anlaşılıyor.

Seçim eksenli bu gelişmeler yaşanırken uzun yıllardır süren JİTEM davasında yargılananların tümü beraat etti. Cumartesi Anneleri ’ne yönelik sürdürülen Galatasaray lisesi yasağı bu dönem de devam etti. Aileler geri adım atmayarak her hafta açıklama yapmaya devam ediyorlar.

Ekonomi

Türkiye yaklaşık altı aydır bir seçim ekonomisi uyguluyor. Dövizin yükselmemesi için Merkez Bankası müdahalelerini sürdürdü ve bu döviz rezervlerinde büyük bir düşüşe neden oldu. Seçim sonrası döviz kurlarında büyük bir artış bekleniyordu ve seçimin hemen ertesi günü bu yükseliş başladı. Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirilmesi, ekonomide “Ortodoks” politikalara yeniden dönüleceği yorumlarına yol açtı. Ancak önümüzdeki süreçte yerel seçimler var. Dolayısıyla da seçim sürecinden tamamıyla çıkıldığı söylenemez. Bu nedenle Ortodoks politikalara birdenbire geçilmeyeceği ve seçimlere kadar karma bir politikanın izleneceği söylenebilir.

Döviz kurlarının düşürülmesi için faiz oranlarının artırılabileceği söylense de bu belirli riskleri barındırıyor. Bankaların elinde düşük faizlerle alınmış devlet tahvilleri var. Faizlerin çok fazla yükseltilmesi, bankaların büyük zararlar yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle yüksek artışlardan çok, küçük artışlar beklemek mümkün.

AKP seçime giderken, düşük ücret ve yoksullaşma ama yüksek istihdam politikası uyguladı. Dolayısıyla da özellikle Anadolu’da bir yoksullaşma görülse de işten çıkarmaların düşük düzeyde olmasının seçim sonuçlarını da etkilediği iddia edilebilir. AKP’nin istihdamı belirli bir noktada tutmayı başarabilmesi kendisi açısından kritik görünüyor. Yaşanan büyük yoksulluğa bir de işten çıkarmalar eklenirse ciddi toplumsal tepkiler ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, KKM uygulamasının yarattığı yükün nasıl sonuçlar doğuracağı öngörülemiyor. Zaten büyük bir bütçe açığı varken, KKM’nin yarattığı yük bütçeyi çok daha olumsuz etkileyecektir. Büyük şehirlerde yaşanan durum daha zorlaşacak gibi görülüyor.

 

Dış Politika

Seçim sonrasında, Avrupalı liderlerin Erdoğan’ı tebrik etmek için sıraya girmesi tartışmalara neden oldu. Aslında Avrupa’nın Erdoğan kazansın diye aktif bir politika izlediğini söyleyemeyiz. Fakat burada özellikle mülteci meselesinin altını çizmek gerekiyor. Mülteci meselesi Avrupa için önemli bir yerde duruyor. Erdoğan’ın mültecileri Türkiye’de tutma konusunda Avrupa ile iş birliği içinde davranması, Avrupa’yı rahatlatan bir durum olarak görünüyor. Avrupa çok uzun bir süredir, demokrasi ve insan hakları iddiasından uzak, güvenlikçi politikaları öne çıkaran bir yaklaşım içinde. Bu nedenle Türkiye’nin demokratikleşmesi ya da insan hakları karnesinin problemli olması gibi tartışmalarla ilgilenmedikleri rahatlıkla söylenebilir. Önümüzdeki süreçte de Avrupa’nın mülteci meselesi üzerinden sağcılaşacağı ve bu meselenin odakta olacağı görülüyor.

Ortadoğu

İki haftalık döneme damga vuran gelişme, Suudi Arabistan ve İran arasında yaşanan yakınlaşma oldu. Uzun yıllardır mesafeli ve hatta çatışmalı olan ülke ilişkilerinde bir yumuşama görülüyor. Suudi Arabistan’ın bir taraftan İsrail ve Türkiye ile ilişkilerini geliştirirken diğer taraftan Çin ve İran ile ilişkilerini yeniden kurmaya çalışması ilginç bir sürecin başladığını gösteriyor. ABD şimdilik bu gelişmelerden hoşlanmadığını dile getirse de aktif bir müdahalede bulunmuyor. Suudi Arabistan’ın, ABD’nin hilafına ve ona karşı bir pozisyona çekilmesi zor olsa da ABD politikalarına tümüyle boyun eğmeyeceği ve kendi çıkarlarını önceleyen bir dış politika izleyeceği görülüyor.

Irak Kürdistan’ı yöneticilerinin Erdoğan’ın seçilmesinden memnuniyet duyduğu görülüyor. Zaten seçim öncesinde de desteklerini açıklamışlardı. Ancak Rojava için zor bir sürecin başladığını söyleyebiliriz. ABD, Rojava bölgesine desteğini sürdürecek mi? Türkiye ve Suriye, Rojava bölgesinin tasfiyesi konusunda anlaşabilir mi? Rusya, Türkiye’nin Rojava’ya müdahalesine nasıl bakıyor? Rojava yönetimi ile Suriye arasında gerçekleşen görüşmeler nasıl sonuçlanacak?

İran Devleti Mahsa Amini protestolarında yakalanan insanları idam etmeye devam ediyor. Bu konuyla ilgili dünya kamuoyu ve uluslararası kurumlar sessizliğini koruyor.

İsrail’de yapılmak istenen yargı düzenlemesine karşı başlatılan protestolar yirmi birinci haftasına girdi. İsrail’in pek çok kentinde geniş katılımlı protestolar devam ediyor.

Ukrayna- Rusya Savaşı

Savaş pek çok bölgede devam ediyor. BM, savaşın başından beri 8 bin 895 sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin dış politikada önemli gündemlerinden biri İsveç’in NATO üyeliği olacak gibi görünüyor. Seçimin hemen sonrasında NATO genel sekreterinin Türkiye’ye gelmesi de bunu açıkça gösteriyor. 12 Haziran’da yapılacak NATO toplantısında konu netleşecek. Genel beklenti Türkiye’nin İsveç’in adaylığını onaylayacağı yönünde.