Bu değerlendirme yazısı bu linkteki haber akışı esas alınarak hazırlanmıştır.

 

İÇ POLİTİKA

 

İBB’ye yönelik terör teftişi

2021 yılının son günlerinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi personeline yönelik özel bir ‘terör teftişi’ başlattı. Soylu, daha önce Aralık ayında TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında İBB’de 557 kişinin terör örgütü bağlantısı olduğunu söylemişti. İBB sözcüsü Murat Ongun ise belediyeye emniyetten böyle bir bilgi gelmediğini, işe alınanların adli sicil kaydının olmadığını açıklamıştı.

İBB’yi terörle ilişkilendiren -asıl olarak Ekrem İmamoğlu’nu hedef aldığı belli olan – bu teftişin gerekçesini anlamak zor. Bu teftiş Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi olan beş kişinin İBB’de işe girmesini konu alıyor. DİAYDER, ağırlıklı olarak Şafiler, Kürtler arasında örgütlü bir dernek olması nedeniyle Soylu tarafından terörle ilişkilendiriliyor. İBB’nin terörle ilişkilendirilmeye çalışıldığı bir dönemde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, DİAYDER yöneticileri ile üyelerinin aralarında olduğu 23 şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi kabul ediyor.

Bakanlığın ‘terörle iltisaklı’ İBB çalışanlarıyla ilgili ‘özel teftiş’ başlatmasının ardından, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Merkezi’nde CHP’li diğer 10 büyükşehir belediye başkanıyla birlikte açıklama yaptı. İBB ve 86 bin çalışanının zan altında bırakılmasını eleştiren İmamoğlu sonuna kadar hukuk önünde haklarını arayacaklarını söyledi ve Süleyman Soylu’nun açıklamalarındaki tutarsızlıkları öne çıkardı. CHP’li diğer belediye başkanları da İBB’ye yapılan haksızlığın tüm belediyelere yapıldığını ve bu haksızlığı reddettiklerini söyledi.  

Soylu’nun İBB’ye yönelik terör teftişinin AKP içinde de rahatsızlık yarattığı görülüyor. Şamil Tayyar, bakanlığın bu girişimini İmamoğlu’na can suyu vermek olarak yorumlarken Bülent Arınç bunun İmamoğlu’nun elini güçlendireceğini söyledi. Numan Kurtulmuş ise belediyede terörle ilişkili çalışanlar varsa bunları açığa çıkarmanın hükümetin vazifesi olduğunu ve TSK; Emniyet ve Bakanlıklardaki FETÖ soruşturmalarına gönderme yaparak bundan belediye başkanının sorumlu olmadığını belirtti. Bu açıklamalar AKP içinde tepkilere neden olurken gelişmeleri izledikten sonra tartışmaya dahil olan MHP lideri Devlet Bahçeli ise Süleyman Soylu’ya destek verdi; AKP içindeki karşı çıkışları sert bir dille eleştirdi ve İmamoğlu’nun her koşulda sorumlu olduğunu söyleyerek “suç sabit görülürse İBB Başkanı bir saniye bile olsa makamını işgal edemez, etmemelidir” dedi. Bu sözleriyle İBB’ye kayyum atanabileceğini işaret eden Bahçeli HDP’nin de kapatılması gerektiğini tekrarladı.

DİAYDER davasının ve İBB’ye terör teftişinin provokasyon olduğu, Ekrem İmamoğlu’nun yükselişinin önünün kesilmek istendiği oldukça açık. Cumhur İttifakı’nın İstanbul seçimlerini haliyle İstanbul rantını kaybetmesinin intikamı olarak değerlendirilebilecek bu teftişin sonu Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınıp yerine kayyum atanmasına kadar varır mı şimdilik bilmiyoruz. Bir süredir yapılan kamuoyu anketleri Erdoğan’ın rakibi olarak iki ismi Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı öne çıkarıyor. Kamuoyu yorumlarında Erdoğan’ın kendisine rakip olarak İmamoğlu’nu seçtiği, o nedenle İBB’ye yöneldiği ancak rakibinin elini güçlendirdiği dile getiriliyor.  Bu, yüksek siyaset açısından anlaşılır bir yorum olmakla birlikte sadece yüksek siyaset dengelerinin değil İBB’nin işleyişinin de hedef alındığını söylemek gerekir.

Geçtiğimiz yıllarda İBB içinde inanç gruplarını kapsayacak çeşitli girişimler yapılmıştı: Belediyede cenaze hizmetlerini yürütmek için Sünni kesimlerin yanında Alevilerin, Hıristiyan ve Musevilerin din görevlileri, aralarında Caferi ve Şafi imamların da olduğu din görevlileri işe alınmıştı. Geçtiğimiz aylarda da İSMEK bünyesinde Kürtçe kurslar açılmıştı. Süleyman Soylu’nun terör teftişi hamlesini, İBB’deki bu gelişmeleri Türk-İslam faşizminin hazmedememesi ve süreklileşmesinin önüne geçilmesi üzerinden de değerlendirebiliriz.

 

Kürt Siyasi Hareketi’ne yönelik saldırılar

28 Aralık Salı günü HDP Bahçelievler ilçe binasına silahlı ve bıçaklı bir saldırı düzenlendi. Saldırgan Mehmet Emin Sütçü silahın tutukluk yapması ve binadakilerin zamanında müdahale etmesiyle başarılı olamadı ama binadaki iki kişiyi bıçakla yaraladı. Bu saldırının Deniz Poyraz davasından kısa bir süre önce, Roboski katliamının 10. yılında, HDP’nin siyasi partilerle görüşmelerini yoğunlaştırdığı bir dönemde ve CHP ile buluşup ortak açıklama yapacağı günde düzenlenmesi manidardı. Bu saldırının iktidarın Kürt siyasi hareketine yönelik sistematik bir operasyonunun parçası olduğu açık. Zaten, Muhammet Eren Sütçü, savcılığın tutuklama istemine karşılık çıkarıldığı ilk duruşmada adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bu şekilde Kürtlere saldırmanın önü açılmış oldu.

17 Haziran’da Deniz Poyraz HDP İzmir il binasında katledilmişti. Davanın ilk duruşması öncesinde pek çok sivil toplum örgütü, kadın örgütü kamuoyunu duruşmaya katılmaya çağırdı. Bahçelievler saldırısından bir gün sonra görülen bu duruşmada saldırgan Onur Gencer’in mahkeme salonundaki rahatlığı, kendisini koruyan askerlerle gülüşerek sohbet etmesi dikkat çekti. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan hakkında mahkeme heyetine “katile katil gibi davranın” dediği için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.

Kısa bir süre önce cezaevinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Garibe Gezer’in aynı cezaevinde tecavüz ve sistematik işkence soruşturmasına takipsizlik kararı verildi. Avukat Eren Keskin, dava dosyasında gardiyanların Garibe Gezer’e cinsel saldırıda bulunduğuna ve sistematik olarak işkence ettiğine dair çok fazla delil olduğunu söyledi; dosyanın kapatılmasına izin vermeyerek karara itiraz edeceklerini belirtti.

Cezaevinde sağlık durumu gittikçe kötüleşen Aysel Tuğluk’un serbest bırakılması için çağrılar devam etti. Kadın örgütlerinin başlattığı bu çağrıya pek çok sivil toplum örgütü destek verdi. Her geçen gün sağlık durumu kötüleşen Aysel Tuğluk’un tedavisi tamamlanana kadar serbest bırakılması mümkünken devlet tarafından ölüme terk ediliyor.

Yüksek siyaset alanında ise HDP’nin kapatılması Cumhur İttifaki’nın, özelde Devlet Bahçeli’nin gündemindeydi. HDP kozu, Millet İttifakı’nı bölmek, CHP – İYİ Parti yakınlaşmasını engellemek  açısından önemli bir yerde duruyor. Yukarıda bahsettiğimiz İBB’ye terör teftişini de bu çerçevede düşünebiliriz. Meral Akşener’in İmamoğlu’nu desteklediği biliniyor. İBB’nin PKK ile iltisaklı gösterilmesiyle İYİ Parti’nin milliyetçi tabanında İmamoğlu ve Akşener itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Bahçelievler saldırısının düzenlendiği gün HDP eş genel başkanları CHP Genel Merkezi’nde Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi ve erken seçim gündemiyle ilgili ortak açıklama yaptılar. Bu fotoğraf, kimi yorumcular tarafından iktidara “Hodri Meydan” çağrısı olarak değerlendirildi.

 

Covid-19 Omicron varyantı

2021 yılının son haftalarında Omicron varyantı Batı’da ve Türkiye’de hızla yayılmaya başladı.  Bu durum Batı’da COVID-19 tedbirlerinin yoğunlaşmasını yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de açıklanan günlük vakalar 18 binlerden 60 binlere yükselse de tedbirlerin yoğunlaşmasından çok gevşemesiyle karşı karşıyayız. TBB, çalışma koşullarının değiştirilip vardiyalı çalışmaya geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Aşının koruyuculuğuna rağmen birinci doz aşıyı yaptırmamış olanların toplum sağlığını tehlikeye attığını söylüyor.

 

Hak ihlalleri

İzmir’de üç Suriyeli işçi uyudukları sırada yakılarak öldürüldü. Kasım ayında gerçekleşen bu olay öldürülen işçilerin ailelerine haber verildikten sonra Aralık ayının son günlerinde açığa çıktı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi ile insan hakları ve mülteci örgütlerinin 22 Aralık’ta yaptıkları ortak açıklamada, olayın ırkçı bir saldırı olduğu ve emniyetin bunu ailelerden ve kamuoyundan gizlediği ifade edildi.  DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve CHP Milletvekili Veli Ağbaba olayla ilgili İç İşleri Bakanlığı’na soru önergesi verdi. Katil zanlısının iki Türk vatandaşını daha öldürdükten sonra tutuklandığı, Suriyeli mültecilerin ailelerinin karakola çağrıldığı ve susmaları için uyarıldıkları iddialarını meclis gündemine taşıdı.

– İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala hakkında dosyası üzerinden aylık tutukluluk incelemesini yaptı; Kavala’nın tutukluluğunun devamına oy çokluğuyla karar verdi. 1 Kasım 2017 tarihinden itibaren tutuklu olan Osman Kavala’nın bir sonraki duruşması 17 Ocak’ta yapılacak.

–  Gaziantep’te dört yaşındaki bir kız çocuğu Asiye Ateş’in iki pitbull köpeğinin saldırısı sonucu ağır yaralanması üzerine Erdoğan “Sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil barınaklar olduğunu unutmamalıyız… Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın.” ifadelerini kullandığı bir konuşma yaptı. Bunun üzerine pek çok şehirde belediye ekipleri sokak köpeklerini eziyet ederek toplamaya başladı. Köpeklerin yaşam alanı olan sokaklardan kopartılması ve hayvanlara eziyet edilmesi hak örgütlerinin tepkisine neden oldu. 5199 sayılı Hayvan Hakları Kanunu’nun 6. Maddesi hatırlatılarak sokak hayvanlarını toplayan belediyelerin suç işlediğine dikkat çekildi. Sokak hayvanlarının barınaklara kapatılmasının bir çözüm olmayacağı, Türkiye’deki hayvan barınaklarının korkunç durumda olduğuna dikkat çekildi. Gelen tepkiler üzerine bazı belediyeler yaptıkları açıklamalarda sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili uygulamalarda hiçbir değişiklik olmayacağını söyledi.  Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM), hukuka aykırı toplama işlemi gerçekleştiren görevliler hakkında şikayette bulunma çağrısı yaptı.

Tartışmalar sürerken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 81 il valiliğine sokak hayvanları ile ilgili 17 maddelik bir genelge gönderdi. Genelgede, Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully cinsi köpeklerin belediyelerce denetimlerinin yapılması istendi. Bu hayvanlardan sahiplenilmemiş olanlara el konulması, belediyelerce hayvan bakımevine götürülerek rehabilite edilmesi ve bakımevlerinde tutulması talep edildi. Bu genelgenin müthiş keyfi uygulamalara neden olacağı ve pek çok hayvan katliamının önünü açacağını öngörmek zor değil. Asiye Ateş’in ağır yaralanmasını akıldışı bir şekilde Beyaz Türklerle ilişkilendiren Erdoğan konuyu kültürel ve siyasi  kutuplaşmayı kışkırtmak için kullandı. Beyaz Türkler diyerek Millet İttifakı tabanını hedef alan Erdoğan, siyasetteki saldırganlığa hayvanları da alet etmiş oldu.

 

EKONOMİ

İBB’ye terör teftişi, HDP’ye yönelik saldırılar ve hayvan hakları ihlalleri ekonomide Türkiye tarihinde görülmemiş bir servet aktarımının gerçekleştiği günlerde gündeme geldi.

Bilindiği üzere döviz kurlarında Kasım ayı sonunda başlayan hızlı tırmanış, 20 Aralık gününe kadar devam etti. 23 Kasım 2021’de dolar önce 12, sonra 13₺’yi gördü. 4 Aralık 2021 itibarıyla 14₺’yi, 16 Aralık’ta ise 15₺’yi aştı. 17 Aralık’ta ise önce 16₺’yi, sonra 17₺’yi aşmış, en yüksek 18.50₺’yi görmüştü.

20 Aralık günü Erdoğan, tarafından “kur korumalı mevduat  hesabı” da tanıtılarak dövizdeki tırmanış dizginlenmeye çalışıldı. Döviz kurlarında ani bir düşüş oldu ve dolar 11₺ seviyesinin altını gördü. İktidar bu düşüşü yeni enstrümanın başarısına bağladı.

Ancak bu yazıyı kapsayan dönemde Merkez Bankası’nın piyasaya yaptığı müdahaleler de açıklanmaya başlanmıştı. Böylelikle Aralık ayında yapılan beş müdahalenin büyüklüğünün 7,28 milyar dolar olduğu anlaşıldı. Bunun dışında kamu bankaları eliyle arka kapıdan 7 milyar doların  da gizli saklı yöntemlerle satıldığı tespit edildi. Özellikle 20-21-22-23 Aralık tarihlerinde gizli saklı, yoğun bir döviz satışı olduğu görülüyor. Ali Babacan, Merkez Bankası’nın döviz pozisyonunun Kasım sonundan Aralık sonuna kadar 17 milyar dolar düştüğünü belirtti.

Tüm bunlara rağmen, dolar bu yazının kapsadığı dönemin son günü olan 5 ocak günü 13.60₺ seviyesine kadar gerilemiş oldu ve döviz krizinin başladığı 23 Kasım gününe göre %20, yıllık olarak da %83 artmış oldu. Doların %18’den %13.60 seviyesine indirilmesi ise hükümet ve yandaş medya tarafından büyük bir başarı olarak lanse edildi.

Tüm bu krize neden olan süreçte Merkez Bankası’nın politika faizini %15’e indirmesi ise piyasada faiz oranlarını indirmediği gibi yükseltti. Aralık ayında kredi faizi %23,50’den %29,55’e; ticari kredi faizi %18,88’den %24,37’ye çıktı.

TÜİK’ten yapılan açıklamaya göre tüketici fiyatları, 2021 Aralık ayında aylık bazda %13,58 arttı. Böylece Kasım’da %21,31 olan yıllık enflasyon aralık ayında %36,08’e yükseldi. Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) çalışmasında 2021 yılı enflasyon artışı %82.81 olarak hesaplandı.

Böylece 16 Aralık 2021 yılında açıklanan asgari ücretteki %50’lik yıllık artış oranı büyük ölçüde eridi. Ocak ayının ilk günlerinde gelen zam yağmuruyla elektriğe, doğal gaza, akaryakıta ve ulaşıma yapılan zamlarla birlikte daha da artacak olan, belki de %50’nin üzerine çıkacak olan yıllık enflasyonun, asgari ücrete yapılan zammı eriteceği hesaplanabilir.

Erdoğan, 4 Ocak 2022 günü yaptığı açıklamada,  2021 yılında ihracatın geçen yıla göre %32.9 artarak 225.4 milyar dolara ulaştığını, dış ticaret açığının ise önceki yıla göre %7.8 azalışla 45.9 milyar dolara gerilerken, ihracatın, ithalatı karşılama oranı ise 5.8 puan artışla %83.1’e yükseldiğini belirtti.

İhracatta yaşanan artış zaten büyük ölçüde pandemi nedeniyle tedarik zincirlerinde yaşanan tıkanıklıktan Türkiye’nin avantaj sağlamasından ve özellikle Türkiye’nin ürettiği tüketim mallarına talebin artmasından kaynaklanıyor. İthalattaki düşüş ise döviz kurunda 2021 yılı içinde %80’i aşan artış nedeniyle ithalata dayalı iç tüketimin azalmasından kaynaklanıyor.

Tüm bu göstergeler, aslında iktidarın iddia ettiği üzere “düşük faiz, yüksek kur” politikasının yatırımları ve ihracatı arttıracağı yolundaki söylemin sağlam bir temele dayanmadığını ve dönemsel olduğunu  gösteriyor. Bu politikanın uzun vadeli etkileri, yatırım, istihdam ve büyüme verileri üzerinden takip edilmeli. Kredi faiz oranlarındaki artışın, döviz kurlarındaki belirsizliğin, hane halklarının alım gücündeki düşüşün uzun vadede yatırımları, istihdamı ve büyümeyi olumsuz etkileyeceği öngörülebilir. Bu ekonomik politikalar, hane halklarının muazzam derecede fakirleşmesine yol açmış ve alım gücünün önemli bir oranda temel ihtiyaçları dahi karşılayamayacak düzeyde gerilemesine yol açmıştır. Döviz kurunun yükselmesi sayesinde artması beklenen ihracatın çalışanların koşullarının iyileşmesi yolunda bir faydası da olmayacaktır. Enflasyondaki gelişmeler ise Türkiye’nin bir hiperenflasyon sürecine girdiğini gösteriyor. Hiperenflasyonist bir ortamda hem geniş toplum kesimlerinin daha da yoksullaşacağını hem de ekonomik durgunluğun daha da artacağını öngörebiliriz.

 

20 Aralık servet transferi

20 Aralık gecesi Türkiye müthiş bir servet transferine, finansal kumpasa tanık oldu. Bakan Nureddin Nebati ise  20 Aralık gecesi dolar satılmadığını, kamu bankalarının devreye girmediğini, bireysel satıcılar devreye girerek birbirleriyle yarıştığını söyledi. Göz göre göre bu yalanları söylemesinden kısa bir süre sonra yukarıda da belirttiğimiz gibi manzaranın hiç de böyle olmadığı ortaya çıktı. O gece kimin ne kadar satıp kimin ne kadar aldığı açıklanmayarak kimin servet transferi yaptığı gizli tutuldu.

 

DIŞ POLİTİKA 

ABD-NATO ve Rusya arasında Ukrayna gerilimi

Rusya uzun bir süredir NATO’nun Ukrayna’yı askeri olarak desteklemesine, bu ülkeye askeri birlikler ve füzeler yerleştirme, askeri ittifakın bir üyesi haline getirme planlarına tepki gösteriyor. Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, NATO’nun Rusya sınırlarına doğru genişlemesine karşı askeri yanıt vereceğini söyledi. Putin, Ukrayna’ya Rusya’yı birkaç dakika içinde vurabilecek füzeler konuşlandırılmasını kabul etmeyeceklerini açıkladı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise konuyla ilgili demecinde, NATO’nun temel ilkelerinden taviz vermelerinin söz konusu olmadığını duyurdu. Bu ilkelerin, NATO’nun müttefiklerini  savunma ve Ukrayna ile diğer Avrupa ülkelerinin askeri ittifakları seçme hakkını da kapsadığını açıkladı.

Bu gelişmelerin ardından ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Görüşmede ağırlıklı olarak Ukrayna krizinin ele alındığı açıklandı. Diğer yandan, NATO, Ukrayna gerilimi için diplomatik bir girişim olarak 10 Ocak’ta Rusya Konseyi’ni toplantıya çağırdı.

Nükleer silahlara sahip 5 ülke ortak bir açıklama yaptı

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na taraf beş nükleer güç  (ABD, Çin, Fransa, Rusya ve Birleşik Krallık) ortak bir açıklama yaparak, nükleer savaşın kazananı olmayacağına dikkat çekti. Söz konusu ülkeler, adı geçen anlaşmanın 6. maddesindeki taahhütlere bağlılıklarını dile getirdiler. Bu madde, nükleer silahlanma yarışına hızla son verilmesini ve anlaşmaya taraf ülkelerin süreç içinde nükleer silahlardan arınmasını öngörüyor.

Türkiye, Kabil Havaalanı’nı  işletecek mi?

Türkiye ile Katar heyetlerinin Afganistan’da Taliban yetkilileriyle görüştüğü, Hamid Karzai Havalimanı ve diğer dört havaalanının işletilmesi için Taliban’la ön-anlaşmaya vardığı haberini verdi. Buna karşın, Taliban’ın Ulaşım Bakanlığı, Türkiye ve Katarlı temsilcilerin Taliban yetkilileriyle görüştüğünü, ancak nihai anlaşmaya varılmadığını açıkladı. Şu aşamada Kabil Havaalanı’nın işletilmesinde Türkiye’nin nasıl bir rol üstleneceğinin henüz netleşmediğini söyleyebiliriz.

Kazakistan’da yaygın gösteriler başladı

Kazakistan’da hükümetin sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) fiyatlarını yükseltmesinin ardından ülkede çeşitli yerleşim birimlerinde başlayan protestolar kısa sürede ülke geneline yayıldı. Kazakistan Hükümeti göstericilerle görüştü, bazı bölgelerde gaz fiyatlarını düşürdü ve göstericilere ceza uygulanmayacağı sözünü verdi.

Bununla birlikte, gösteriler daha genel bir nitelik kazanarak toplumsal eşitsizlik, yolsuzluk ve siyasal sistemle ilgili sorunların protestosuna dönüştü. Göstericiler hükümetin istifasını talep etti, ülkenin en büyük kenti olan Almatı’da belediye binasını ele geçirmeye çalıştı. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, devlet binaları ve askeriyeye dönük çağrıların yasadışı olduğunu belirterek göstericilerle diyalogdan yana olduklarını açıkladı. Uluslararası medyada ordunun olayları denetim altına almak için sokağa indiği ve gösterilerin yoğun olduğu bölgelerde olağanüstü hal ilan edildiği haberleri yer aldı.

 

Rusya uçakları İdlib’i bombaladı

Rusya savaş uçakları İdlib’te çok sayıda kasabaya saldırı düzenledi. Ayrıca İdlib kentinin su ihtiyacını karşılayan su pompalama tesisinin de hava saldırılarında hedef alındığı ileri sürüldü. Bir gün önce Putin ile Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi yapılmış, diğer bölgesel sorunların yanı sıra Suriye sorunu da ele alınmıştı.

Tayyip Erdoğan Şubat’ta Suudi Arabistanı’ı ziyaret edecek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’da öldürülmesinden bu yana ilk kez Suudi Arabistan’ı ziyaret edecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti, son zamanlarda Türkiye’nin, Ortadoğu’da güçlü bir blok halini alan ABD’nin desteklediği Mısır-Birleşik Arap Emirlikleri-Suudi Arabistan eksenine yaklaşma çabasının bir devamını oluşturuyor.

AB Komisyonu nükleer enerji ve doğal gazı “yeşil enerji” ilan etme hazırlığında

AB Komisyonu, nükleer enerji ve doğal gazı “taksonomi” enerji grubuna dahil ederek “yeşil enerji” ilan eden bir karar tasarısı hazırladı ve üye ülkelere gönderdi. Tasarının yasalaşması halinde 2045 yılına kadar inşa edilecek nükleer santrallerin “yeşil enerji” için ayrılan sübvansiyonlardan yararlanabileceği öne sürülüyor. Bu durumda ülkeler de doğal gaz hatları için söz konusu sübvansiyonlardan faydalanabilecek. Karar tasarısına Yeşiller’in koalisyon ortağı olduğu Almanya ve Avusturya’dan tepki geldi.

 

Desmond Tutu yaşamını kaybetti

Güney Afrika’da Apartheid rejimine karşı barışçıl yolla mücadele eden ve Apartheid rejiminin devrilmesinden sonra oluşturulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun mimarlarından olan Nobel barış ödüllü Başpiskopos Desmond Tutu yaşında hayatını kaybetti. Desmond Tutu aynı zamanda Öcalan’a Özgürlük Komitesi’nin de sözcülerindendi.