Bu yazı, 29 Ağustos – 10 Eylül 2021 tarihli haber akışı dikkate alınarak hazırlanmıştır.

İç Politika

Mithat Sancar’ın açıklaması ve HDP-Millet İttifakı ilişkisi

HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, HDP’nin seçimlerde izleyeceği ittifak politikasına yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Parlamento seçimlerinde herhangi bir ittifaka dahil olmayacaklarını, fakat Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belirlenecek ortak bir adayı destekleyebileceklerini belirtti. Bununla birlikte, Sancar, ortak adayın kim olacağı tartışmasından önce nasıl bir geçiş süreci inşa edileceğine dair ilkelerde ve çözüm önerilerinde mutabık kalmanın HDP için öncelikli olduğunu belirtti. Özellikle Kürt sorununa yönelik çözüm önerilerinin somut ve bütünlüklü olması gerektiğini vurguladı.

Sancar’ın bu açıklamayla Millet İttifakı’nı HDP’ye dönük açık bir politika benimsemeye zorladığı söylenebilir. Yüzde 10’un üzerinde oy alacağı tahmin edilen HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde kilit bir rol oynayacağı aşikâr. Hatta kamuoyu araştırmacısı Bekir Ağardır’a bakılacak olursa, genç nüfus içinde Kürtlerin ağırlığının artması HDP’nin oylarını yüzde 15’lere taşıyabilir. Fakat, HDP tabanının 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde olduğu gibi Millet İttifakı’nı koşulsuz olarak destekleyeceğinin pek de kesin olmaması, bir yandan HDP üst yönetimini daha ilkeli bir politika izlemeye yönlendirirken, diğer yandan CHP ve İYi Parti’yi de izleyegeldikleri “Kürtlerle yan yana durmaktan kaçınarak Kürtlerin oylarına talip olma” siyasetini gözden geçirmeye zorluyor. Bu durumda, özellikle CHP ve İYİ Parti’nin tutumunu ve HDP yönetiminin söz konusu politikada ısrarcı olup olmayacağını izlemek gerekiyor.  

Seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesiyle ne amaçlanıyor?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, seçim barajı tartışmalarına dair “Cumhur İttifakı’nın kararı yüzde 7 olarak tescillendi” demesiyle seçim barajının yüzde 7 olacağı kesinleşti. Diğer yandan, artık partilerin seçime girebilmesi için sadece Meclis’te grup kurmaları yeterli olmayacak; seçim yasasında öngörüldüğü gibi, Türkiye çapında belirli sayıda il ve ilçede teşkilatlanmış olmaları da gerekecek. 

Yorumcular, seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesiyle öncelikle MHP’nin, AKP listelerinden değil barajı geçerek tek başına Meclis’e girmesinin güvence altına alınmak istendiğini belirtiyorlar. MHP’nin tek başına barajı geçememesi büyük bir prestij kaybı olur ve partiyi fazlasıyla AKP’ye bağımlı hale getirirdi. Bir diğer amacın da gerek Kürt seçmenler gerekse “barajı geçsin” diye HDP’ye oy veren CHP’li seçmenlerde bir gevşeme yaratıp HDP’nin oy oranının düşürülmesi olduğu öne sürülüyor.

Seçim barajının düşürülmesini başka adımların takip etmesi muhtemel görünüyor. Cumhur İttifakı’nın, özellikle DEVA, Gelecek Partisi gibi yeni oluşumların Millet İttifakı’nı güçlendirmesini engellemek üzere başka yasal değişiklikler de yapabileceği; örneğin bir ittifaka dahil olarak milletvekili çıkarabilmek için başka bir baraj daha getirilebileceği veya bir ittifakın listesinden milletvekili seçilenlerin Meclis’te kendi partilerine geçmesinin engellenebileceği ileri sürülüyor. Seçim Yasası’nda gündeme gelebilecek değişiklikleri takip etmek önem taşıyor. 

MHP’den göçmenlerle ilgili farklı politika önerisi

MHP, hazırladığı “Sınır Aşan Göçler Komisyonu Raporu”nda, AKP’nin izlediği göçmen politikasına sert eleştiriler yöneltti ve resmi göçmen politikasından farklılaşan öneriler getirdi. Raporda, yürürlükteki politikaya “400 bin Türkün istihdamı engellendi”, “harcanan 38.5 milyar dolarla Ford-Otosan’ın 6 kat büyüğü kurulabilir, bu şirkette 79 bin istihdam sağlanabilirdi”, “Geri dönüş kısa sürede mümkün değil’ demekle sorun 100 yıl daha uzar” gibi sert eleştiriler getirildi. Ayrıca kayıtdışı istihdamın engellenmesi ve vatandaşlık verilirken dil seviyesi gibi koşullar getirilmesi istendi.

Son zamanlarda Afganların da katıldığı yoğun düzensiz göçün toplumda yarattığı rahatsızlık, Cumhur İttifakı’nın parçası olmasına karşın MHP’yi göçmenleri mümkün olduğunca çabuk geri göndermeye dönük bir politikaya yöneltmiş görünüyor. Son zamanlarda Erdoğan ve diğer AKP’lilerin AB ülkelerine yönelik söyleminde de “daha fazla göçmene izin vermeyecekleri” şeklinde bir değişim gözleniyor. 

Diyanet İşleri Başkanı’nın laiklik karşıtı konuşmaları

Adli yıl açılışını duayla yapan Diyanet İşleri Başkan Ali Erbaşgündemdeki konulara ilişkin kanaat önderi bir devlet yetkilisi kimliğiyle sürekli sahne aldı. Cumhur İttifakı’nın gündeminde olan sosyal medya düzenlemesini savunan bir konuşma yaptı. Ardından tam anlamıyla laiklik karşıtı görüşler dile getirerek dinsel inancın vicdani alana sıkıştırıldığını, halbuki siyasete, ticarete ve yargıya da yansıması gerektiğini savundu. Son olarak, yine sosyal medyanın gençlik üzerindeki “yozlaştırıcı” etkisinden söz ederken sosyal medya aracılığıyla yayılan kültürün “gençlere kul olduklarını unutturduğunu” öne sürdü

Diyanet İşleri Başkanı son zamanlarda artan şekilde siyasal İslamcı bir söylemle iktidarın propagandasını yapıyor. Bunun en başta gelen nedeni kuşkusuz, iktidarın yaşadığı oy kaybı ve sıkışmışlık karşısında dindar seçmenler ve tarikatların desteğini konsolide etmek. Diğer yandan, Diyanet İşleri Başkanı’nın kamusal yaşamda daha fazla söz sahibi kılınması ve bütçesinin İçişleri Bakanlığı dahil birçok bakanlığı geride bırakacak şekilde artırılması, iktidarın siyasal İslam modelini hâkim kılma çabasını sürdürdüğünü gösteriyor. Taliban’ın iktidara gelmesinin cihatçı örgütlerde yarattığı motivasyonu ve Batı’nın Taliban’la iyi ilişkiler kurma politikasının Türkiye’ye yansımalarını dikkatle izlemek gerekiyor.

Diğer yandan muhalefetin, özellikle CHP’nin giderek aşındırılan laiklik konusunda “muhafazakâr seçmeni ürkütmeme” çekincesiyle sinik bir politika izlediğini de vurgulamak gerekiyor. Örneğin, yeni adli yıl açılış törenine bizzat katılan Kemal Kılıçdaroğlu’nun oluşan manzara karşısında tavırsız kalmasını not etmek gerekiyor.

Sosyal medya düzenlemesi

AKP, Meclis’in açılmasıyla birlikte sosyal medyaya ciddi kısıtlamalar getirecek bir düzenleme üzerinde çalışıyor. AKP çevreleri, sosyal medyada “dezenformasyon, yalan haber, iç siyasette kışkırtıcı haberlerin yayılması” gibi sübjektif, tek yanlı değerlendirmelerle paylaşılan içeriğin kaldırılmasından hapis cezalarına kadar çeşitli yaptırımlar getiren yasal bir düzenleme hazırlıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre, neyin yalan haber ve dezenformasyon olduğuna yeni oluşturulacak bir kurum karar verecek. Muhalefet ise sosyal medyaya sansür getirileceğini ve bir cadı avına başlanacağını öne sürüyor.

Kovid günlerinde yüz yüze eğitim: Okullar hazır mı?

Pandemi sürerkenyüz yüzeorta öğrenim 6 Eylül’de başladı. Okulların açılmasıyla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’nın hemen hiçbir hazırlık yapmadığı ortaya çıktı. Eğitimciler ve sendikacılar, okullarda pandemiye karşı alınan tek önlemin dezenfektan ve maske olduğunu, pandemide bir buçuk yıldır okulların kapalı olmasına karşın yeni derslikler yapılmadığını, sınıf mevcutlarının kalabalık olduğunu ve öğretmen açığı bulunduğunu dile getiriyor. Örneğin, İstanbul genelinde 2021 yılında sadece 8 yeni okulun eğitim öğrenime açılacağı bildiriliyor. Bazı yerlerde okulların depreme karşı güçlendirilmesi çalışmasının uzun süre yapılmayıp okullar açıldığında yapılmaya başlanması da bazı okullarda eğitim verilememesine yol açtı.

İsteyen öğrencilere online eğitim imkanı sağlanmıyor ve eğitime katılım zorunlu tutuluyor. Sadece kronik hastalığı olan ve Kovid tanısı konmuş öğrenciler mazeretli sayılacak.

Geçen pandemi dönemlerine göre sınıflarda pozitif vaka çıkması durumunda izlenecek yöntem konusunda da ciddi bir farklılık gözleniyor. Bakanlığın kayda değer önlemler almadan eğitim öğretimi devam ettirebilmek için halk sağlığını riske attığı söylenebilir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 81 il Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderilen “Okullarda Covid-19 Pozitif Vaka Çıkması Durumunda Yapılması Gerekenler Rehberi” göre, bir sınıfta öğrencilerden birinin Kovid pozitif çıkması, diğer öğrencilerin mazeretli sayılıp evlerine gönderilmesi için yeterli olmayacak. Derslere devam edilecek ve vakanın çıktığı sınıftaki öğretmen ve öğrencilerde 14 gün boyunca semptom izlemesi yapılacak. Öğrencilerin evlerine gönderilmesi için aynı sınıfta 10 gün içinde ikinci bir pozitif vakanın saptanması gerekiyor.

Üniversitelerde de ciddi bir karmaşa söz konusu. YÖK üniversitelerin açılmasına az bir süre kala yüz yüze eğitim olacağını bildiren bir genelge gönderdi. Üniversitelerde bu kadar kısa sürede hangi önlemlerin alınacağı belirsiz. Sonuç olarak pandemi koşullarında okulların bu durumda açılması eğitimin yönetilemediğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Çevre

Dersim, Bingöl ve Bitlis’te orman yangınları

Dersim’de 17 Ağustos’ta başlayan, yerel halkın verdiği bilgilere göre müdahale edilmeyen ve yurttaşların da müdahale etmesine izin verilmeyen yangına ancak 28-29 Ağustos’ta havadan müdahale edilmeye başlandı. Müdahalenin gecikerek de olsa başlamasında özellikle sosyal medyaya yansıyan kamuoyu tepkisi etkili oldu. Hozat ve Ovacık’ta 13 gün süren yangının kontrol altına alınmasından sonra bu kez de Munzur Vadisi Milli Parkı’nda ve Bingöl’ün Yayladere ilçesine bağlı köylerde yangın çıktı. Bitlis’te de orman yangını yaşandı.

Hak İhlalleri: 7 yaşındaki Mihraç Miroğolu’nu zırhlı araç ezdi

Şırnak’ın İdil ilçesinde 7 yaşındaki Mihraç Miroğlu askeri zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Miroğlu’nun toprağa verilmesinin ardından HDP, Özgür Kadın Hareketi (TJA), HDP Gençlik Meclisleri üyeleri Mihraç’ın ailesine kitlesel bir taziye ziyaretinde bulundu. Mihraç Miroğlu’nun öldürüldüğü yere kadar yürüyüş düzenlendi.

Mihraç’a çarpan zırhlı aracı kullanan polis memurunun ifadesi olaydan 3 gün sonra alındı. Şüpheli, savcılığın tutuklama istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliği tarafından “tutuklamanın koruma tedbirleri arasında en ağırı” olduğu belirtilerek serbest bırakıldı. 

 

“Deniz Poyraz örgütlü şekilde katledildi”

HDP İzmir İl Örgütü’nde Onur Gencer tarafından katledilen Deniz Poyraz’ın avukatları, HTS kayıtlarını incelemeleri sonucunda failin tek başına hareket etmediğini, eylemi belli bir örgütsel yapı içerisinde birlikte planladığı ve ortak bir çalışma sonucu gerçekleştirdiğini tespit ettiklerini söylediler.

Ankara, Diyarbakır ve İstanbul’da barış mitinglerine izin verilmedi

Ankara’da Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından 1 Eylül’de gerçekleştirlecek mitingin saati valilikçe uygun bulunmazken, Diyarbakır’da Amed Emek ve Demokrasi Platformu tarafından 4 Eylül Cumartesi günü İstasyon Meydanı’nda yapılması planlanan mitinge valilikçe izin verilmedi. İstanbul’da ise İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin 5 Eylül’de düzenlemek istediği Dünya Barış Günü mitingine valilik önce izin verdi. Ancak miting İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandı. Mitingin yasaklanmasını protesto etmek isteyen tertip komitesinin eylemine de izin verilmedi ve çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Ekonomi gündemleri

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine ilişkin GSYH verilerini açıkladı. Buna göre geçtiğimiz yılın aynı döneminde yaşanan yüzde 10,4’lük daralmanın da yarattığı baz etkisiyle, Türkiye ekonomisi yüzde 21,7 büyüdü. Pandemi öncesi baz alındığında 2 yıllık ortalama büyüme yüzde 4,5 olurken, 2021 yılı ilk çeyreğine göre mevsim etkilerinden arındırılmış ekonomik büyüme yüzde 0,9 oldu. TÜİK verilerine yönelik tartışmaları bir kenar bırakırsak, pandemi etkisi sebebiyle dünyanın gelişmiş ekonomilerinde de ciddi büyüme rakamları ile karşılaşıldığı görülüyor.

Büyüme rakamlarının yanı sıra diğer bir dikkat çekici rakam da enflasyon oranlarında görüldü. “Tüketici enflasyonu Ağustos ayında beklentilerin üzerinde yüzde 19,25 seviyesinde açıklanırken, gerçekleşen enflasyona göre reel faiz negatif bölgeye geriledi. Tüketici enflasyonu içinde özellikle gıda grubu dikkat çekti. Gıda enflasyonu yüzde 29 ile 28 ayın zirvesine çıktı. Ağustos ayında tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasındaki makas açılmaya devam ederek yüzde 26,27 ile yeni rekora ulaştı”. Ancak gıda ve enerji gibi kalemlerin dışarıda bırakıldığı çekirdek enflasyon ise temmuz ayında yıllık yüzde 17.22 iken ağustos ayında yüzde 16.76’ya düştü.

Enflasyonun yüzde 19,25 ile politika faizini aşmasıyla gözler, enflasyon üzerinde bir reel faiz uygulayacaklarını belirten Merkez Bankası başkanı Kavcıoğlu’na çevrildi. Kavcıoğlu, enflasyonda yükselişin geçici olduğuna inandıklarını, gelişmiş ülkeler ve IMF’nin yönlendirmesinde olduğu gibi çekirdek enflasyon ve enflasyon beklentilerini daha çok önemseyeceklerini vurguladı. Tüm bu söylem değişikliği, enflasyonun üzerinde politika faizi vurgusunun çekirdek enflasyona ve beklenen enflasyona yönelmesi, piyasa tarafından erken, hatta 23 Eylül’de faiz indiriminin işareti olarak algılandı. Dolar endeksinde yaşanan yükselişe bir de bu algı eklenince dolar kuru 8.48 liraya kadar yükseldi.

Gıda fiyatlarında yaşanan yüksek enflasyona bulunan çözüm, TÜFE’den çekirdek enflasyona geçişte yapılan manevrayı aratmadı. Bir süredir ithalatçı durumuna düştüğümüz buğday, arpa, yulaf, bakliyat gibi önemli tarımsal ürünlerde gümrük vergisi yıl sonuna kadar sıfırlandı. Bu koşullarda taban fiyat uygulamaları ile zaten zorda olan mevcut üreticilerin durumunun daha da zora girmesi kaçınılmaz olacaktır. Tüketici fiyatlarının yükselmesi kısa vadede önlenebilir, ancak bu politikanın orta ve uzun vadede fiyatlar üzerindeki etkisi daha kötü olabilir. Dışa bağımlı tarım politikasının başkaca etkileri de hesaplanmış değil.

Kur üzerindeki baskıya dış ticaret rakamları da katıldı. TÜİK, Türkiye ekonomisinin temmuz ayı ihracatının 16,4 milyar dolar, ithalatın ise 20,7 milyar dolar olarak gerçekleştiğini açıkladı. Böylece İhracatta yıllık artış yüzde 10,4; ithalatta ise yüzde 16,8 oldu. İlgili dönemde dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 51,3 artarak 4,3 milyar dolara yükseldi.

İşçiler değil müteahhitler eylemde

Bir önceki dönem değerlendirme yazısında da vurgulandığı gibi İstanbul başta olmak üzere, gerek kiralarda ve gerekse de konut fiyatlarında ciddi artışlar söz konusuydu. Ancak maliyetlerdeki artışın fiyatlara yansıtılması beraberinde satışları da düşürdü. Talebin düşmesinin ana sebebi olarak sektördeki maliyetlerin yüksekliğine vurgu yapan İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON)  eylem kararı aldı. Mevcut fiyat artışı bu maliyet açığını karşılamış olabilir ancak bu yüksek fiyatlara insanlar nasıl alım yapacaklar? Bu durum arz açığına rağmen yeni inşaatların neden devreye girmediğini kısmen açıklıyor. Piyasanın canlanması için yeniden faiz indirimi ve ucuz konut kredileri devreye sokulabilir. Seçimlere giden yolda piyasanın canlı tutulması için iç talebin krediler yoluyla arttırılmasının, kurlar ve enflasyon başta olmak üzere ekonomiye etkilerinin pek hayırlı olmayacağı söylenebilir.

 

Dış politika gündemleri

Afganistan

Afganistan’da Taliban yeni hükümeti açıkladı. Hükümetin başına Molla Hasan Ahund’u getiren Taliban, kabineye seçtiği isimlerle uluslararası toplumun çağrılarına kulak asmadığını gösterdi. ABD bu kabinenin beklentilerini karşılamadığına dair bir açıklama yaptı. Batı’nın beklentisi daha kapsayıcı, Taliban dışı unsurlara da yer verilen bir hükümet kurulması yönündeydi. Ancak açıklanan isimler, Taliban’ın bu yönde bir taviz vermediğini ortaya koyduğu gibi örneğin, ABD tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Hakkani örgütünün kurucusunun oğlu Siraceddin Hakkan içişleri bakanlığına getirildi. Taliban ve uluslararası toplum arasındaki ilişkilerin Batı’nın istediği şekilde kurulup kurulmayacağını izlemeye devam etmek gerekiyor.

Taliban güçlerinin ele geçiremediği tek vilayet olan Pençşir’in de düştüğüne dair yayılan haberler yalanlandı. Bölgede Taliban’a karşı mücadele eden Ulusal Direniş Cephesi lideri Ahmed Mesud, sosyal medyada yaptığı açıklamada, “Allah, hürriyet ve adalet için verdiğimiz mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz” dedi. Taliban’a yakın sosyal medya hesapları ise Pençşir’in düştüğünü iddia ediyorlar.

 ABD, IŞİD/Horasan’ın elebaşına saldırı düzenledi. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, ülkesinin gelecekte terörle mücadelede Taliban ile işbirliği içinde olmasının da “mümkün” olduğunu ifade etti.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, “Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı ciddi şekilde hasar almış durumda. Şu anda büyük teknik sorunlar var, ama nihayet güvenlik bizim İslami güvenlik güçlerimizin elinde. Fakat büyük lojistik sorunlar devam ediyor. Katar ve Türkiye, havalimanını yeniden işler hale getirmek için çalışıyor. 3 gün içinde her şey temizlenmiş olacak ve kısa sürede de yeniden inşa edilecek. Eylül ayı içinde havalimanının tekrar faaliyete geçmesini umuyorum” dedi.

Yüksek öğretime dair yayımlanan genelgeye göreyse, sınıfları cinsiyetlerine göre birbirinden ayıran perde zorunluluğu getirilirken, kadın öğrencilere peçe zorunluluğu getirildi. Kadınların Taliban’ı protesto eylemleri devam ediyor. Başkent Kabil’de bir grup kadın yeni hükümette yer alma talebiyle yine protesto gösterisi düzenledi. İnsan hakları konusunda geçmişi karanlık olan bu yapının yeni dönemdeki karnesi de geçmişi aratmayacak nitelikte. Halk müziği sanatçısı Favad Andarabi’nin öldürülmesi ve protestoları takip eden gazetecilerin maruz kaldığı şiddet haberleri uluslararası medyada yer bulurken, Gazetecileri Koruma Komitesi’nin raporunda son iki gün içerisinde Afganistan’da düzenlenen Taliban karşıtı gösterilerde en az 14 gazetecinin gözaltına alındığı, altısına gözaltında şiddet uygulandığı kaydedildi.

 

CHP’nin Kürdistan ziyareti

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki heyet KDP Başkanı Mesud Barzani’yi ziyaret etti. “Türkiye’nin tarihsel değişimine değinen Oğuz Kaan Salıcı, demokrasi talebinin bölgenin değişimi için önemli bir faktör olacağını, dolayısıyla adalet ve ilerleme adına bölgede demokrasi yanlısı güçlerin dostane ilişkiler içerisinde olmasının önemli olduğunu dile getirdi”. Ziyaret, olası Erdoğan sonrası dönemde kendisini iktidara hazırlayan CHP için önemli. İlişkilerdeki mevcut düzeyin korunacağına dair güvence verme amacıyla yapılmış bir ziyaret gibi duruyor. Zira halihazırdaki inkârcı ve Türk-İslamcı statükoya rağmen bir Kürt açılımı, CHP gibi kendi iç politikasında bile cesaret ve niyet sorunu yaşayan bir siyasi yapı için hayli zor. Ziyaret sonrası ilişkilerde yaşanacak gelişmeler takip edilmeli.

Rojova’da yaşananlar

Erdal Er’in Barzan İso yaptığı yaptığı röportaj bölgede yaşananlara dair önemli bilgiler içeriyor. Özetle, “Türkiye son üç haftada çok sayıda ateşkes ihlali yaparak özellikle SİHA’larla saldırılar düzenliyor. Ayrıca, Afganistan’da yaşananlar üzerinden bölgede, ABD’nin buradan da çekileceği izlenimi yaratmaya çalışıyor. Ancak diğer yerlerin aksine ABD burada isteniyor. Bu nedenle çekilmeleri beklenmiyor. Böyle bir işaret de yok. Bir heyetin Beyaz Saray ve senatodan gelen davet üzerine ABD’ye ziyareti bekleniyor. Mazlum Ebdi muhtemelen bu heyetin içinde olmayacak. Bu dönemde ABD’den siyasi heyetler de bölgeyi ziyaret ediyor. Şam yönetimi  ile de görüşmeler devam ediyor, ama bir gelişmenin var olduğundan bahsetmek için erken.

Türkiye, Efrin’de Kürtsüzleştirme politikaları izliyor. Efrin’e sığınmacıların yerleştirildiği iddiası var. Eğitimde Kürtçe müfredattan çıkarıldı”.

Paris Saldırıları Davası Başladı

“Fransa’nın başkenti Paris’te 13 Kasım 2015’te Bataclan konser salonu, 10 ve 11’inci bölgedeki kafe ve barlar ile Stade de France’da eşzamanlı düzenlenen ve IŞİD’in Avrupa’da düzenlediği en büyük eşzamanlı terör saldırısı olarak tanımlanan; 130 kişinin öldüğü, 400 kişinin de yaralandığı Paris terör saldırılarının davası başladı.

Terörle mücadele yargıçları tarafından 4,5 yıldır süren soruşturma aşamasında kaydedilen 47 bin dakikalık ifadeler, 542 ciltte toplandı. Yargıç Jean-Louis Peries’in başkanlık edeceği dava, Mayıs ayı sonuna kadar Paris Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek”.